bugün

akşama kadar lunapark'ta halkacı önünde dolanıp, halkayı üst üste duran çeyrek altın ve rengi kaçmış johnnie walker ikilisine geçirme hayalidir. izmir fuarı'ndaki lunapark için fazla demode kalan oyuncakların; karşıyaka'ya sürülmesine şahit olmaktır. lunaparkın, düşük talepten muzdarip hüznünde koca kalyon'a iki kişi binmek, sana kıyak yaptığını düşünerek aleti yarım saat durdurmayan lunaparkçı çocuğa küfrede küfrede kusmaktır.

bisiklettir çocuk olmak. bisikletini çarşı'da ara bir sokağa kilitleyip, saatlerce sürtmek. sahil yolunda karşıyaka-bostanlı arası, yorulana kadar turlamak. eğer paran varsa, bostanlı balıkçı barınağı'ndaki tuhaf biçimli sarma kokoreçten yemek.

çocuk olmak; semtten konvoyla alsancak'a maça gitmektir. maç öncesi çarşı, iskele civarında toplaşan tayfaya dahil olmaya çabalarsın. küçüklük başa beladır, olanca sallanmazlığınla kalırsın.
"abi bee yaşa var ol yapmıycak mıyız?"ların, "hassiktir lan" la yanıtlansa da tuhaf bir çocuk olmamışlığı ya da ergen hevesi ile o ekibe dahil olmaya çalışırsın. konvoya kadar dezavantajsa da, arabalara ve otobüslere doluşma anında iyidir çocuk olmak. bir biçimde sığarsın.

çarşıya gittiğin zamanlarda, cami'nin az ilerisinde yonca'ya yolunu düşürürsün illa ki. başka yerde bulunmayan her şey yonca'dadır. sırf ithal malı, alabildiğine pahalı ama bir çocuğun vitrinine yapışmaması, içeri dalıp şaka oyuncaklarının fiyatını sormaması ne mümkün. almayacaksan elleme ekolünden pek suratsız da bir sahibi vardı. beyaz saçlı, bıyıklı. okulların ilk açıldığı hafta peker kırtasiye, serpil eski kitabevi dolanı dolanı dur bir de kitap peşinde.

adliye ve hükümet konağının önündeki devasa geniş meydanda top oynamaktır haftasonları. ve hatta hafta içi akşamları. inceden gurur duymaktır "zübeyde hanım'ın mezarı bizim evin orda" diye. girne'nin aynı zamanda kıbrıs'ta bir şehir de olduğunu farketmektir günün birinde. olof palme anısına anıt diktirmeyi akıl etmiş bir diyarın evladı olmaktır. hatta tel örgüyü ekarte edip insan hakları anıtı'nın tepesine kadar çıkmayı hayal etmektir. o parktaki mendireğin ucuna kadar yürümüş olmaktır.

hani islam çupi'nin bir sözü var "fenerbahçe'nin büyüklüğü tarif edilemez" konulu. fenerbahçeli olmadığımdan kelli genelde hak vermem, hak vermediğim gibi de karşı çıkarım. işte karşıyaka'da çocuk olmak islam çupi'nin tarif edemediği o duygunun bir versiyonunu yaşamış olmaktır.
özgür olmaktır. kuralları tanımamak, kendi yarattığın kurallarla varolmaktır. meraklı olmaktır, sürekli soru sormak, öğrenme aşkıyla yanıp tutuşmaktır. aynı zamanda çocuk olmak ebeveynleri çileden çıkartmaktır o ayrı...ama rahatlıkla bir konuda genelleme yapılabilirse o da;
çocuk olmak; insan hayatının en özlenilen, sık sık geri dönülmek istenen dönemidir.
bir daha yaşanamayacak olması cok cok aci bir gerçek olan eylem. ama insan elindekinin kiymetini bilmez ya hemen buyumek ister. bok vardi degil mi buyudun. al istediğin cogu seye sahipsin. eglensene biraz.noldu olmadi mi? cocuk olmak mi? salt hayalgucu bile yeter. hayali silahını beline taktın mı en acımasız kovboylar yanında bok yemis, kucuk bir kozalak ya da ezilmis teneke kola kutusu yeter, yıldız futbolculara tas cıkartırsın. canın araba surmek mi istedi, diktorgen bir cisim bu işin için yeterli olacaktır. ama yok ben buyuyecem. al bakalım hersey oyle toz pembemiymis. ama en acısı da ne biliyor musun, yaptıklarından cocuklugunda aldıgın tadı alamamak ve alamayacagını bilmek.
yaşanılabilecek en güzel yılları yaşıyor olmak.sorumluluk sahibi olmak zorunda olmamak zaten biri senin yerine herşeyin sorumluluğunu üstleniyordur.yaşarken kıymeti bilinmeyen elden gidince kıymete binen yıllardır. (bkz: çocuk olmak) altın tepside sunulmuş bir nimettir..
korkusuz olmakla eşdeğer olaydır.
yetişkinlerin her zaman özlemle içinde bulunmak istedikleri ancak zamanın acımasızlığı karşısında gerçekleşmesi mümkün olmayan olgu.
ÇOCUK OLMAK
Çocuk olmak ister bazen insan.
Belki bir çocuğun oyunu gibi
Yalansız dolansız bir dünya
Belki özgürce koşabilmek için sonsuzluğa
Belki de ömrü boyunca yaptığı hataların
Hayatına mâl olmayacağı,
Hayata güldükçe dünyanın da ona güleceği
Doyasıya yaşayabilmekti çocuk olmak.

(bkz: en cok cocukluğunu ozlemek)
bir çocuğun, çocuk olması;
saatle ilgilendiği tek anın, power rangers, şirinler, susam sokağı, taş devri, jetgiller, hugo gibi programların başladığı zaman dilimi olmasıdır.

annesiyle gittiği altın günlerinde hatun topluluğunun yaptığı esprileri anlamasa da katıla katıla gülmesidir.
büyüyünce özlenen, sevgiliye ve anneye yapılan bilumum çocukça hareketlerle yeri doldurulandır.
hayal kurmaktır, rollerden uzak olmaktır ve özgürlüktür.
Biz hep çocuk kalmalıydık aslında.... Üç taş, üç cam olmalıydı hayat. En büyük kavgamız gazoz kapağından çıkmalıydı, ve en büyük acımız öğretmenimizin başka şehre tayini olmalıydı. Biz hep çocuk kalmalıydık aslında. Büyümeye özenmeliydik büyümeden... insan dediğin, yürüdükçe yorulan, yoruldukça yanılan, yanıldıkça ağlayan bir taş değil mi?
Çözmesi zor değil.... Sen ansın, yaşanan zaman... keşke hep çocuk kalsaydık ve dizlerimiz kanasaydı yüreklerimiz yerine...
Büyüdükten sonra "keşke hep çocuk olsaydım,dizlerimdeki yaraları en büyük acım sansaydım" diyebilmektir. Çünkü o zaman gönül yaramız yoktu...
bayramda aldığın bahşişlerin sevincini doyasıya yaşayabilmektir.

anne'nin akşamüstü pencereden ''evledım artık eve gel dediğinde'', ''biraz daha anne noluurrr'' diyerek sızlanmalarının sonuç vermediğini görünce dünyanın yıkılması demektir.

ev oturmalarında komşunun çocukları ile oynarken yaramazlığın dibine vurabilmektir.

çocuk olmak, üzüntülerini anında unutabilmektir. çocuk olmak, yeni güne resetlenmiş olarak yeni duygularla başlayabilmektir.
kapı önünde top oynamaktan kirlenmiş ellerin,yüzlerin ve mahallenin çocuklarınca aglatılması sebebiyle yüzünden çamur akan bir halde eve döndügünde kıçına bir tokat yiyip,burnunu karıştırarak banyoya gitmektir,çocuk olmak.
yaşı 30 u aşmış herkesin isteğidir. "keşke çocuk olsam acılar filan çekmesem" diye ama hayatın gerçeğini unutuyoruz. doğum, bebeklik, çocukluk, ergenlik, gençlik, orta yaş ve yaşlılık. herkesin geçmişe değil de geleceğe bakması en doğrusu olacak. geçmişe duyulan her özlem geleceği karartmaktadır. acı ve tatlı ne varsa geride kalmıştır. çocukluk da böyledir, gençlik de. emin olun keşkelerle geçen bir hayat kimseye fayda sağlamıyor.
sertçe yere düşüp, diz kapağının kanamasıdır. ertesi gün yaranın kabuk bağlaması. bir diğer gün yaranın kabuğunu kaldırıp, artık tekrar düşebilirim dizimi üstüne diye sevinmektir. çocuk olmak her şeyi istediğin gibi görebilmektir.
dünya umrunda bile değildir. tek derdi tek düşüncesi oyuncaklarıdır.onlarla yatıp kalkmaktır.
dizindeki yaralarin kabuklarini koparip, tekrar kanatmaktir.
mahalledeki köpekleri "diiri dirüvv ah aaah ahhh" diye çağırıp "dıytisısuf" diye saldırtmaktır.
dünyadaki en güzel şey.
masum olmakdır.
dondurma yedikten sonra su icmektir.
bazen nedenini kendin bile bilmeden gülmek hatta gülme krizine girmek, anlık kurallar, hikayeler uydurma yeteneğine fazlasıyla sahip olmak, sevinmeyi de üzülmeyi de haddinden fazla yaşamak, bazen içinden geleni pat diye söyleyebilmek, bazen bildiğini ''ya yanlışsa benle dalga geçer oğlum bunlar'' diye kendine saklamak, sır tutamamak bazen ve bu yüzden küslükler yaşamak yakın arkadaşlarla, bazen de sırların güçlendirdiği arkadaşlıklara sahip olmak, çoğunlukla dertsiz tasasız bir hayata ve bol enerjiye öyle böyle değil bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiye sahip olmaktır çocuk olmak. sadece özleyebildiğiniz ve yaşadığınız en güzel yıllardır çocuk olmak. en büyük sorununuzun dizinizde geçmek bilmeyen yaranın kabuk tutmasıdır çocuk olmak.
herkesi uzaktan çaktırmadan seyretmek.zamanla rolünü benimsersin ve sahnedesin.
duyulduğnda hemen anılara koşmakdır. oyun sonrası verilen çikolatalı ekmek tadında bayram günlerimde ki yeni kıyafetin coskusu, ağladğında hep yanında olan anne ,ilk bisikletin heycanıdır çoçukluk hep özlenir hep aranır.