bugün

neşet ertaştan başkasının söylememesi gereken türkü. kim okursa okursun katledecektir.
(bkz: )http://www.etnolinn.com/i...id=82&layout=listview
öyle balon köpüğü pop şarkıları gibi, kıçı kırık eski sevgiliyi hatırlatmaz, ölen babanı hatırlatır,onunla geçirdiğin günleri hatırlatır, salyanı genzinde dondurur.
Bu güzel türkü küçükken benim için şu demekti: zahidem buuuuuu… Evet sadece bu her seferinde başına denk gelirdim orayı da böyle anlardım şimdi bakınca anlamamışım tabi.
neset ertas in sevenlerine biraktigi turku.
rahmetli neşet ertaşın en bilindik türkülerinden biridir. zahidesine kavuştu neşet ertaş.
işler güçler'de ahmet kural'ın kendini kaptırıverevere okuduğudur.
bölüm 15.

adam ankaralı beyler.
neşet ertaş' ın canlı performansında bağlama ile söylediği muhteşem türkü.
neşet ertaşın bizlere bıraktığı eser. herkesin bir zahidesi vardır.
--spoiler--
zahidem gurbanın olam nolacak halım
yine bir laf duydum kırıldı belim
--spoiler--
--spoiler--
Dolaştım alemi gurbet gezeli
Bulamadım Zahidemden güzeli
--spoiler--

bulamazsın neşet baba. burda bulamadın orda da bulamazsın. kaç zaman oldu ben de bulamadım bak.
görsel
nasıl bir psikolojiyle yazdıysa artık, her dinleyişimde yazdırana-söyletene çektirdiği ıstırıplardan dolayı

allah belanı versin zahide,
boyun devrilsin zahide,
soyun sopun kökün kurusun zahide,
gün yüzü görmeyesin zahide,
geriye taklalar eşliğinde can veresin zahide...

gibi bilimum beddualar eşliğinde zahide'ye saydırdığım türküdür.
zahidem aslında anonim bir parça olup bilinen kıta sayısı 20 leri bulur. neşet usta bu parçayı ( kendi deyimiyle ) havalandırmasından sonra parça tutulmuş ve gönülleri titretmiştir. neşet usta'ya; kim bu zahide ? diye sorduklarında şu cevabı verir; herkesin bir zahidesi var.
yani zahide sevilen, aşık olunandır.
neşet ertaş'ın sesinden güzel olan türküdür. evet.
Neşet Ertaş'ın en sevilen türkülerinden biri de "Zahide'm". Ertaş'a "Zahide'nin kim olduğunu sorduk". "Herkesin bir Zahide'si var" yanıtını verdi. Yine sorduk:

-Sizinkisi hangisi?

-Sevdim kavuşamadım... Zahide'm türküsünü çığırdım...

Türkü çok tutuldu... Sonra baktım, başka türkücüler, Zahide'm türküsüne yeni yeni dörtlükler eklemeye başladılar... Zahide'm türküsü uzadıkça uzadı.. Sanki destan olup, çıktı... Meğer, herkesin bir Zahide'si varmış.

-Ya sizinki?

-Benim ki, boynumu bükük koyan bir eski aşk hikayesi. (Kendi ağzından)

Halk arasında “Zahidem” adıyla ün yapan türkünün şairi Aşık Arap Mustafa, 1901 yılında Çiçekdağı’na bağlı Orta Hacı Ahmetli köyünde dünyaya gelmiştir. Babasını annesini çok küçük yaşlarda yitirdi. ilk önce bir akrabasının himayesinde, daha sonraları da onun bunun yanında büyüdü.

Arap Mustafa’nın babası düğünlerde, toplantılarda “Koca Oyunu” adı verilen oyunda “Arap” rolünü üstlenirdi. Bu nedenle Mustafa’ya da “Arap” lakabı takılmıştır. Kimsesiz kalan Arap Mustafa 10 yaşına gelince Yukarı Hacı Ahmetli köyünden Hacı Bürozadeler’den Mehmet’e çiftçi durdu. Zaman içinde çalışkan, babayiğit, giyimine özen gösteren yakışıklı bir delikanlı olan Arap Mustafa, Ağasının yeni yetişen Zahide’ye gönlünü kaptırdı. Fakir ve kimsesiz olduğundan bu sırrını bir türlü açığa vuramadı.

20’sinde askere giden Mustafa’nın aklı, deliler gibi sevdiği Zahide’de kalmıştı. Köydeki dostlarına mektuplar göndererek Zahide’den haber almaya çalışan Arap Mustafa, Zahide’nin başka biriyle evlendirildiğini ve düğününün de bir hafta sonra olacağını duyunca üzüntüsünü aşağıda içli mısralara dökmüştür. Türküyü Neşet Ertaş plağa okuyup tanıtmıştır.

Zahide Kurbanım n'olacak Halim
Gene bir laf duydum kırıldı belim
Gelenden gidenden haber sorarım
Zahidem bu hafta oluyor gelin
Hezeli de deli gönül hezeli
Çiçekdağı döktü m'ola gazeli
Dolaştım alemi gurbet gezeli
Bulamadım Zahidem'den güzeli
Ay ile doğar da gün ile aşar,
Zahide’mi görenin tebdili şaşar
iyinin kaderi kötüye düşer,
Diken arasında kalmış gül gibi.
Zahide’m kurbanım kurtar bu dardan
Baban anlamadı bizim bu haldan
Kekiline sürmüş kokulu yağdan,
Derdin beni del’ediyor Zahide’m.
Ziyaret’ten çıktım Cender’in özü
Kum gibi kaynıyor Zahide’m gözü
Aslını sorarsan esalet yerden
Hacı Bürolardan Mehmet’in kızı.
Gurbet ellerinde esinim esir
Zahide’m kurbanım hep bende kusur
Eğer baban seni bana verirse
Nemize yetmiyor el kadar hasır.
Çiçekdağı’nda da hiç gitmez duman
Zahide’m kurbanım hallarım yaman
Yapamadım şu babayın gönlünü
Fakir diye bana vermedi baban.
Anamdan doğalı çok çektim cefa,
Şu yalan dünyada sürmedim sefa,
Adımı namımı soran olursa,
Orta Hacı Ahmetli Arap Mustafa.
Arapoğlu Mustafa’nın kendisine Mecnun gibi aşık olduğundan etkilenen Zahide, Mustafa için şiirler söylemiştir. Bu şiirin üç kıtasını H. Vahit Bulut, 1973 yılında Yukarı Hacı Ahmetli köyünden Zahide’nin yakın arkadaşı ve sırdaşı Fatik’ten derlemiştir. Baştaki iki kıta tarafımızdan derlenmiştir.

Bu nasıl sevdaymış geldi başıma
Felek ağu kattı tatlı aşıma
Sevda çekenlere zor gelir gurbet
Gece gündüz elim kalkmaz işime.
Aşağıda sap kağnısı geliyo
Derdin beni elik elik eliyo
Kurbanlar olayım gara Mustafam
Babam beni yad ellere veriyo.
Arapoğlu derler gayeten atik
Gözleri kara da, kaşları çatık
Git nazlı yare de bir haber getir
Bastığın yerlere kurbanım Fatik.
Ağlayarak yayığımı yayarım
Yarim gitti günlerini sayarım
Çıksa Büyüköz’e mendil sallasa
Islık çalsa ıslığını duyarım.
Coşkuna da deli gönül coşkuna
Aşkından Zahide döndü şaşkına
Sensiz edemiyom nazlı civanım
N’olur bir yol görün Allah aşkına.
çok değerli bir sanatçımızın besteleyip saz ile sevitiği bir türküdür.umarım cennettedir.cennette değilse bu ne biçim adalet diye sorgular insan.
Ne zahideler varmış da böyle söyletmiş. Hey yavrum hey dedirtir.

Neşet ertaş tan güzel bir türküdür.
görsel
bu şarkının bana hissettirdiklerinden olsa gerek;
+merhaba ben zahide
-zahide aşık oldum sana.
Zahide ismine bile türkü yazılmış hem de enfes olmuş, yaralamış dinleyenleri.

Bi benim adıma dair bi şey yazılmamış zaten. Şiir yok türkü yok. dilara ya bile yazılmış be.
dinlemekten hiç bıkmadığım türküdür.

evde ne zaman bu türküyü açsam yan odadaki televizyonun sesi kapatılır, musluktaki sus sesi durur, o an türküyü duymamızı engelleyebilecek ne varsa susturulur. son üç senedir babamla aramda bir köprü işlevi gördüğünden midir bilmiyorum en sevdiğim türkü budur.

bu ne zaman çalsa babalı kızlı ortalığı sessizliğe gömeriz.
Zahide’m gurbanım sallama beşik
Beni genç yaşımda eyledin aşık
Kadir Mevla’m senden bir yar isterim
Ağ buğday benizli zülfü dolaşık

izmir dağlarında esirim esir
Affeyle Zahidem hep bende kusur
Eğer baban seni bana verirse
Nemize yetmiyor el kadar hasır

Gurban olurum Alişan’a Hacı’ya
Nazlı yarım düşemedim kocaya
Çıksam Büyüköz’e seyran eylesem
Çeşmenin başına gelen sucuya

Ayınan doğarda gülene aşar
Zahidemi görenin tebdili şaşar
iyinin kaderi kötüye düşer
Diken arasında kalmış gül gibi

Zahidem gurbanım dar günüm dardan
El eder Zahidem iğdeli bağdan
Kahkülüne sürmüş kokulu yağdan
Derdim beni del’ediyor Zahidem

Kurban olurum Alişan’a Duran’a
Müjdeler veririm Zahidemi bulana
Zahidemde benziyor çölde ceylana
Ceylan avcın ben olam Zahidem

Yine doğdu ülker ile terazi
Zahidem de has bahçenin kirazı
Kaderim övünsün bacaksız oğlan
Şu yalan dünyada adım murazı

Hazeli’de deli gönlüm hazeli
Çiçekdağı döktü m’ola gazeli
Dolaştım alemi gurbet gezeli
Bulamadım Zahidem’den güzeli

Kömür gözlüm al eline kalemi
Ben söyleyim yaz başıma geleni
Fukara deyip de gelmedin bana
Hani göster açlığından ölen

Zahidem gurbanım n’olacak halim
Gene bir söz duydum kırıldı belim
Gelenden gidenden haber sorarım
Zahidem bu hafta oluyor gelin

Ziyaretten çıktım Çender’in özü
Kum gibi kaynıyor Zahidem gözü
Aslını sorarsan esalet yerden
Hacı Bürolardan Mehmet’in kızı

Anamdan doğalı çok çektim cefa
Şu yalan dünyada sürmedim sefa
Eğer ahbaplardan soran olursa
Orta Hacı Ahmetli’den Garip Mustafa

Aslımı sorarsan Çiçekdağlıyım
Felek vurdu kollarımdan bağlıyım
Eğer beni sorup bilen olmazsa
Orta Hacı Ahmetli den Arapoğlu’yum
üstad neşet Ertaş'ın en sevdiğim parçası.
duyulduğunda evdeki diğer bütün seslerin kesildiği türküdür.

Ne kadar da içlidir. insanın içini sızlatır.