bugün

iTALYAN LANCiA OTOMOBiLLERiNiN BiR MODELiDiR.
Christof Spengemannın 1924 te yazdığı ancak 1991 de yayınlanan kitabı.

yazılış tarihine göre oldukça şaşırtıcı, groteks roman.

--spoiler--
Ypsilon romanı, pek sıkı tınlayan şu terimle ifade edecek olursak: "konuşulduğunda" anlam kazanır. Yazarın, her satın ya da ödünç alana kitabı okuyacak zamanı yoktur. Yeterli uzunlukta bir plağın imâline halen çalışılmaktadır. Bu yapılana kadar okur metni kendi kendine okumalıdır.
Hemen bütün milletvekilleri, hatipler, düğün dernek söylevcileri en çok kendilerini dinlemeyi severler. Bu durumu gözönüne alarak, yetenekleri bunlar kadar gelişmemiş okurun da aynı anda hem okuyup hem dinleyebileceğini varsayabiliriz. Eğer bu mümkün değilse, tasada ortak olunan bir dost bulunup karşılıklı yardımlaşılabilir.
Ypsilon romanı gündelik-alışılmış sesle okunmamalıdır. Hatibin, romanla dinleyici arasına kişiliğini sokma hakkı yoktur. Dinleyici kendi olsa bile.
--spoiler--

--spoiler--
Ypsilon'un anababası hayatlarını ortaya koydular, ikisi de hemen hemen aynı zamanda damar kireçlenmesinden öldü. Herhangi bir doktor yardımı olmaksızın öldüler - tamamen kendi imkânlarıyla.
Müthiş güzel bir cenaze töreniydi. Cenaze alayına bütün şehir katıldı. Şehir daha önce böyle bir cenaze alayı görmemişti. O kadar uzundu ki, en arkadakiler en ön-dekilerin bu korteje niçin katıldığım bilemediler.
Bunun sonucu, cenaze kortejinin arkadan dörtte biri bir şenlik alayına dönüştü.
Cenazeler defnedilmişti. Kortejin başındakiler mezarlığı terk etmişlerdi. Bir saat sonra, cenaze alayının neşe içindeki ucuyla karşılaştılar ve onların arkasına takıldılar. Kortej böylece bir halkaya dönüştü. Neşeli hava yeni katılanlara sirayet etti, yayıldı, ilerledi ve dönüp gelerek kendi ucuna kavuştu.
insanlar çember çizerek dönüyordu, yürüyüş kolunun sonu gelmiyordu, iki gün iki gece çember halinde yürüdüler ve kortejin sonu gelmedi. Terk edilmiş evlerde ocaklar söndü, insanlar hâlâ halka olmuş dönüp duruyorlardı. Üç gün üç gece yürüdüler, kortejin ucu görünmedi. Terk edilmiş evlerde havagazı muslukları üzgün üzgün boyunlarını büktüler. Ama insanlar çember oluşturmuş yürüyorlar ve yürüyüş kolunun ucu gözükmüyordu. Evlerde, tamamen ihmal edilmiş sinekler arasında salgın hastalıklar başgösterdi. Ama insanlar halka olmuş yürüyorlar ve kolun sonu gelmiyordu. Gündüzlerle geceleri ayırt edemez olmuşlardı. Ve uzun bir zaman sonra yeni bir gün doğduğunda, yedi gün on gecedir çember halinde yürümüş durumdaydılar.
işte o sıralarda, kortejin ortalarında bir yerde, hali vakti yerinde bir kadın bir çocuk doğurdu, adını Gottlieb koydu.
--spoiler--
güncel Önemli Başlıklar