ne olduğu tartışmalı bir konsept.

kimyager değilim ama en basitinden anlatmak gerekirse şu abuk örneği vereyim(dediğim gibi kimyager değilim, hatalıysa kimyager arkadaşları göreve çağırıyorum):

farz edelim ki:

bir gezegende kimyasal bir bileşik(canlımız bu olsun,eriyik xyz bileşimi diyelim) uygun koşullar gerçekleştiğinde(hadi diyelim ısı enerjisi vererek) havadan(bu da besin ortamımız olsun xy + z gazlarından oluşsun) madde alıp xyz bileşimini, yani kendini meydana getirsin, çoğaltsın. fazla büyüdüğünde de intermoleküler bağları "tutmasın", kopsun, ayrı bir bölüm oluşsun bunun aynısından. ha ayrıca yeterince ısı aldığında dışarıdan, tekrar bölünsün, disesembıl ossun.

şimdiiii....

1- valla bu besleniyor, öyle farzettik ya baştan
2- primitif de olsa ürüyor
3- e büyüyor da,
4- natürel seleksiyona da elverişli, mazallah başka bir element de gelebilir, örneğin daha sıcak ortamlarda daha stabil olmasını sağlayabilir bu bileşiğin(gerçi aynı bileşik olmayacak ya, hadi neyse, evrim geçirmiş deriz o zaman)

evet, burada kimyagerleri, biyologları, ürologları hatta ve hatta sosyologları(ki bu bileşiğin evlatları bi kaç milyar yıl sonra medeniyet de kurabilirler gibime geliyor) görev başına çağrıyorum. farzedin ki böyle bir şey oldu. hani farzedin... şimdi bu xyz bileşenine canlı diyebilir miyiz? al bakalım.
yaşam, geçiştirdiğin bir şey olacak
içinden geçtiğin; geçtikçe geciktirdiğin;
sonra da, geçip gitmesine izin verdiğin bir şey... *
Hayat ile sıkça karıştırılan kelime. Hayat bir zaman aralığıdır, yaşam ise bu zaman aralığında anlamlandırılan herşeydir.
(ayrıca)

evrenin temellerine göre ters şekilde işler, zira evrendeki diğer sistemler gibi pozitif entropik değil, negatif entropiktir.
içinde düşmez kalkmaz bir allah felsefesinin yer aldığı, insanların düşe kalka icra ettiği eylem / eylemler bütünüdür.*
yaşam travma belirtisidir.
travma yaşam belirtisidir.
yaşam ve travma intihar belirtisidir.
yaşam bir penceredir ve herkes bu pencereden bakıp gider...
einstein'a göre:" en ideal yaşam; dışarıdan en az karışılan yaşamdır."
fazla bir atraksiyonu olmayan olgudur. kutsal anlamlar yükleyip süper überdir, mucizedir, daldır, tarraktır demek götten bacaklı bir molekülün kendini kopyalama sevdasından bihaber olmaktır.

not: hmmm... lan sanki hayatın anlamını tesadüfen çözdüm şincik... "götten bacaklı bir molekülün kendini kopyalama sevdası" ... vay beah! lafa gel! oğlum aynştayn olacak adammışım da kıymetim bilinmemiş bu memlekette.

not2: "peki neden böyle bir sevdaya sahipmiş bu malegül" derseniz, onu da string theoristler çözsün derim, malum the theory of everything'i bulacağız diye yırtıyorlar ya kendilerini.
Bir Makine şarkısı.

Hayat hızla akıp giderken
Kaybeden bir tek sen mi vardın?
Nefes almak yaşam değil ki
Yitip giden sadece zaman.

Tam başarmışken ters giden birşeyler varsa,
Yolun daha çok uzun, adımlar senin bunu unutma

Belki de hiç olmamak, dönüp bakmamak içinden gelen
Ama yaşanmışlıklar, küçük umutlar engeller seni senden

Aynanın bir yanında gülümseyen mutlu bir yüzün var
Gerçeğe yansıyansa soğuk, karanlık, ölüm kadar

Yarımsan ve ağlıyorsan
Sorunsa yaşamı anlamak
Tüketme kendini, savaş biraz
Çok zor olsa da acını unutmak

Belki de hiç olmamak, dönüp bakmamak içinden gelen
Ama yaşanmışlıklar, küçük umutlar engeller seni senden

http://www.myspace.com/makine adresinden dinlebilinir.
nietzsche ye göre güçlü olma isteminin doğal gelişimi.
tam zamanlı bir okul... Her kişi, her olay birer Evrensel öğretmendir.
hayat sozcugu ile es anlamli olmasina karsin, hayatin daha fazla benimsenmis bicimi.
http://sinestezi.wordpres...yasam-yalnizlik-ve-perde/
nick belane'e göre beklemekten ibarettir.

--spoiler--

aslına bakarsan bütün insanların hayatı beklemekle geçiyordu. istedikleri bir şeyin gerçekleşmesini ya da birgün geberip gitmeyi bekleyip duruyorlardı. markette tuvalet kağıdı satın almak için kuyrukta bekliyorlardı. bankadan para çekmek için kuyrukta bekliyorlardı. ve eğer paraları yoksa, daha uzun kuyruklarda beklemeleri gerekiyordu. önce uykunun gelmesi için, sonra da uyanmak için bekliyordun. önce evlenmek için, sonra da boşanabilmek için bekliyordun. önce yağmur yağması için, sonra da yağmurun durması için bekliyordun. yemek yemek için bekliyordun, sonra tekrar yemek için yeniden bekliyordun. bazen de bir sürü delinin arasında "acaba ben de mi onlardan biriyim?" diye merak ederek bir psikoloğun muayenehanesinde bekliyordun.

--spoiler--
di'li geçmiştir...
hayat. vatan gazetesi yazarı selahattin duman'ın sevmediği bir kelime yaşam. nedenini çözememiştim. istenmeyen adamın açıklaması ile çözdüm. sevdiklerimize hayatım diye hitap edebiliyoruz fakat yaşamım diye hitap edemiyoruz.
yaşamda kaldığın süre zarfı.kimisi için para kazanmaktan ibaret kimisi için her tada bakmak.Yaşarın Yaşayıp yaşamadıgını anlayamadığı süreç.
dürüst olduğunu söyleyen bi adama asıl soruları sormadığımız müddetçe o nun dürüst olduğuna aldanabilir hatta buna kendisinin bile inandığını görebiliriz.
yalan ın dille ortaya çıktığını ve günümüze kadar güzel bir sistemle geldiğini bilirsek, aslında yalanın yaşamın bir parçası olduğunu kabul edip mutlu olabiliriz. bunun bir çeşit kişisel çeşitlilik olduğunu ve hayata anlaşılırlık kattığını bile iddia edebilirim. bunu yapabildiğimiz zaman başkalarının abukluklarına kızmaya gerek kalmaz. çünkü yalanın ya da bir kişinin çok da kendisinin dışında davranışlar sergiliyor olmasını anlaşır kılar. bir gün sinirli ertesi gün sevecen bir sonra ki gün karamsar olmasının sebebi de budur. normal olan budur. ama mükemmel olmaya çalışan bizler tek düzeliğin içine girip kişiliğimizi tekleştirdikçe deliliğe adım atmış oluruz. oysaki çeşitli olabilmeyi yaşamda gerçekleştirebilirsek bütün seçimlerimizde az ya da çok mutlu olabiliriz. tek seçenekle sınırlandırmak bizi anlayışsız, monoton ve sıkıcı hale getirir.
etrafınızda bu insanlardan yeterince yok mu?
sürekli aynı işe giden adamlara bi bakın. öyleyse yeni bir fikir sunmak istiyorum. yaşamları boyunca edindikleri meslek olan insanları bu monotonluktan kurtarıp belirli sürelerle iş değiş tokuş u yapılmasını tavsiye ediyorum. böylece kişi çeşitlenecek, tek düze olmaktan ve dolayısıyla delilikten uzaklaşacaktır.

çevremizin söylediklerinin ve inançlarımızın evrensel olmadığını görmek; değerlerin kişisel ve keyfi, arzularınsa çoğu zaman yanlış olduğunun hatırlatılması, bizleri tek bir kişilik olmaya zorlamaz mı? sen bir el yapımı sanat mısın ki tek olasın. sen bir insansın. çeşitlisin, fikirlerin var, her an yeni bir şeye imza atabilme potansiyeline sahipsin. öyleyse çeşitliliğine sahip çık, ve dolayısıyla yaşamına sahip çık!
(bkz: hamdım-piştim-yandım)
benimle başlayıp benimle biten beni benden eden uzun ince patika.
geriye gitmenin mümkün olmadığı ama ileriye koşmanın serbest olduğu bir yol.
tanımı ustalarca yapılmış bize soluması kalmış muammadır.
soludukça içiniz de kimi zaman yanan bir şey hissedersiniz...

"yaşam, geçiştirdiğin birşey olacak
-içinden geçtiğin; geçtikçe geciktiğin;
sonra da, geip gitmesine izin verdiğin bir şey..."
* de ki işte
ve dahi aklımıza gelmişken sözlük:

"yaşadığın her an,
her yaşadığın an,
yaşar."
de ki işte
canlıların birbirini sikmesi üzerine kurulu bir düzen; ne kadar anlamlı olabilir ki... sadece düz anlamını kastetmiyorum tabii, mecazen de; mesela, bazı canlılar enerji ihtiyaçlarını karşılamak için diğerlerini yiyebiliyorlar* ne kabalık. otoburlar da nezaketen ot yemiyorlar tabii, otların da canlı olmasını geçtim sonuçta çevreye uyum sağlama filan. şartlar gerektirir de sindirim sistemleri de uyarsa seni, beni de yerler. etobur ot türleri de var mesela*... ee hayat.

demem o ki, içinde amansız yaşam mücadelelerinin* verildiği 1 m2 lik bi çayırlıktan, sabah derslerinin uyku saatleriyle çakışmasına varıncaya değin, yaşam toplamda acıdır. ve yaşamın kendisi başlıbaşına bir bug olabilir, yeterli bir zeka düzeyine gelindiğinde belki de en doğrusunun onu yok etmek olduğunu anlayacağız.

belki de evrende bu yüzden başka uygarlıklara rastlamıyoruz, yaşam ortaya çıktıktan sonra belli bir zeka, anlayış düzeyine geldiğinde her seferinde kendini yok ediyor. belki de yine böyle olmalı. evrende bizden başka canlılar da olmalı o halde "neredeler" diye bir soru var ya fermi nin miydi? belki de oradaydılar*

bazen düşünüyorum da, şu technological singularity veya benzeri bir teori gerçekleşir de insandan zilyon kez zeki bir "program" ortaya çıkarsa, belki de bütün ihtimalleri, entropiyi şunu bunu hesaplayıp yaşamı kökünden yok eder, tamamen iyi bi niyetle yani. belki de bütün olasılıkları hesapladıktan sonra şöyle bir komut verir; </life>