bugün

uludağ sözlük yazarlarının iş yerlerinde başlarından geçen mobbing maceralarıdır. çalıştıkları yerde etrafları tarafından bezdirilme, yıldırılma hikayeleridir.

siyasi, etnik, dini yada sosyal alanlardan mobbing ile karşılaşan yazarların mevcudiyeti aşikardır.

(bkz: mobbing)
(bkz: üniversite öğrencisiyiz açız)

not: yok lan şaka aç falan değilim süper zenginim, hoş özel ünivesitede burslu okuyorum. neyse sonuç olarak iş maceram olmadı daha.
sözlük yazarlarının can sıkan anılarıdır.

mobbingin kralını bana uyguladılar. sataşma, pasif göreve verme, taklit yapma, telefonla taciz etme gibi.

1- psikoloji servisinden psikolojimin bozulduğuna dair * rapor aldım.
2- bu raporu şikayet dilekçeme ekleyip mobbing uygulayanların cezalandırılmalarını hiyerarşik sistemde bir üst merciden istedim.
3- kendilerine tazminat davası açacağımı sözlü olarak söyledim.
4- mobbing uygulanan ortamda kendimden özür dilettirdim.
5- var olduklarını sandıkları karizmalarını yerlere serdim.
6- 1 yıldır moobing felan hepsi bitti,konuşurken kelimelerini özenle seçiyorlar, rahatım, yerse ben burdayım.
7- mobbing esnasında onların yanında olan diğer çalışanlar ise şimdi benimle kanka oldular gerçi *
hep mobbing yapılsa bana da, ben de kimseyi tanımadan ayarı versem (kesin haklı olacağım durumlarda) derdim. bi türlü bana mobbing yapacak babayiğit çıkmadı. biraz birileri ucundan kıyısından dokundurayım demiş -ki yüzüme karşı götleri yememiş anladığım kadarıyla- benim elemanlar gerekli ayarı çok inceden verivermişler. ben de elemanlarıma ceza verdim, böyle zevklerden neden bana da tattırmıyosunuz, hep şahsi oynuyosunuz diye.

mobbing yapılmak istiyorum aloo... napmam lazım? soyunayım mı?
insanı o anda sinirden çatlatan anılardır.

çok sayın müdürümüzün yancısıyım o sıralar, bir kurumda yani. adam nereye ben oraya, toplantılar, protokoller hatta adamın amca kızının düğününe bile. çocuklarının okulu, hanımının ağda partilerine gitmesi, oradan gelmesi, bütün bunların yükü bende. ayrıyeten evrak işlerimde var.

belli bir saatim yok, herifin canı heykel'e çıkmak ister direkt arar, odasında sabahtan akşama kadar çanak okey oynarsa ne ala ama yok hanımının çocuğunun işi düştü mü tamamdır. adam baba malı gibi kullanıyor arabayı da beni de.

o kadar kılçık o kadar orospu çocuğu ki, nasıl karşımdakini sindirsemin derdinde olan biri. zaten sevilen bir adam olmadı hiç, anasıyla zoru olduğu için hep sövüldü bunun ardından. 7 ay boyunca devam etti bu. araba neden parlamıyor, ayakkabılarına cila at sadece boyamak olmaz, torpido parlak olacak (sanki mutluluk otobüsü kullanıyoruz amk.), saç traşı şu gün bilmem ne traşı şu gün, çocuklar binince şu hızda hanım binince bu hızda, kızın canı nutella çekmiş hadi gecenin 12'sinde merkeze in ara bul, hanımın sigarası bitti, çocuğun topu patladı vitesi attı... daha neler neler...

tabi bunları yaparken her sabah aracın başına geldiğinde bir günaydın diyeceğine, nerede bir hata bulsamda sabah sabah buna boruyu sokup moralini bozsam der gibi bakıyor. adamı görmeniz gerek, yanına gelen 6. şoförüm. diğerlerini hep göndermiş, zaten o vatandaşın yanına seçildiğimi sonradan öğrendim, şubeme geldiğimde arkadaşlarım kazanı kurmuş helvamı kaynatıyorlardı. *
--spoiler--
off! olum cesarettin senin için ağlamak istiyorum kardeşim benim
--spoiler--

--spoiler--
hacı iki ihtimal var ya o adam sen attırır ya sen onu vurursun, kime ne kötülük ettin lan? allah'tan bela olum bu herif
--spoiler--

arkadaşlarımla başlayan mobbinge aldırmamaya çalıştım. vız gelir tırs gider dedim. yok abi, kazın ayağı öyle değilmiş meğer. daha tanıştığımızın 10. dakikası, sanki podyuma manken çıkaracak, omuzlarımın duruşu bakışlarım bilmem nelerim, tüm bunlar için talimatlar yağdırmaya başladı.

sanıyorum temmuz ayı idi, herif uyumadan ben uyuyamıyorum, yarına 1 saatlik uyku ile dursamda onun umrunda değil, efendi hazretleri himmet buyuracak ki, tamam istirahate geç deyince gidip yatabilesin, sosyal hayata hiç girmiyorum, uykun bile belirleniyorsa, sosyal hayat 0'ın altında bilmem kaç bin derece. *
o temmuz akşamı bacanağını sanki babasının malıymış gibi kullandığı lojmanına toplamış çardakta mangal rakı eşliğinde alemin dibine vuruyorlar, lojmanda başkaları da var ve bu adamlar esnek saatlerde çalışıyorlar yani birçoğu benim gibi uykuya kendine zaman ayırmaya hasret. tabi beyimiz kıçını devire devire yattığı için umrunda değil.

o kadar biriktim ki o 7 ay boyunca anlatamam. çok doldum. bir anda seslendi;

-cesarettin!... cesarettin...

uykusuzluktan gözümü açamıyorum, bir oraya bir oraya derken çökmüşüm artık, göremediğim insani muamele de cabası. duymadım haliyle.

-cesarettiiiiin! kime diyorum olum ben nerdesin sen!

herkesin ortasında bağırıyor. sakince yaklaştım.

+buyrun efendim, afedersiniz biliyorsunuz sabah 5'ten bu yana beraberiz ve yol çok yordu, duymadım.

sert bir bakış attıktan sonra;

-merkeze in, hakan'ın market açıktır sahile in ama orada bulursun, çocuklar dondurma istiyor, bize de bir 35'lik daha al, 2-3 tane de bira sonra istirahat veririm sana.

+başüstüne efendim.

ne var ki merkezde de sahilde de bulamadım dondurma falan. sadece istediği içkileri aldım, tabi merkeze inene kadar telefon susmadı yenge hanımların istekleri bitmiyor. bildiğiniz bacı kalfaları gibiyim onların. benim asli görevim bu değildi ki, türkiye işte. bu duruma ve uykusuzluğuma sinirden gülerken daldım anlaşılan. sitelerin önünde duran çöp konteynırlarına bindirdim arabayı. zaten araç kullanırken 5 saniye gözünüz dalsın tamamdır, ki ben 19 saattir uyumadım hep uykusuzluktan.

bizimkiler dizisindeki katil gibi çöp bidonlarına girdikten sonra tümsite ayaklandı haliyle, gecenin bir yarısı takım elbiseli bir adam makam arac ile kaza yapmış. ilginç ve sorulması gereken araştırılması gereken bir konu bu. ilginç olan o saatte, o arabayla orada olmam, bir yerlere çarpmam değil, dedim ya asli görevim bu değil aslında. suç işliyoruz normalde.

tabi bu olay sayın müdürümüz'a aksetti, tabiri caizse o saatte bir güzel ağzıma sıçmaya kalktı, konuşurken dişlerini sıkması, gözlerini patlatması... işte orada iplerim koptu ne oldu bilemiyorum, bir anda adamın eşi ve çocuklarının yanında olduğumu unuttum. daha kötü şeyler yapmamak için üzerimdeki bazı şeyleri bagaja atmıştım, böyle olacağını biliyordum. sınırı aştım artık; ve bende 7 ayın birikimini kusmaya başladım;

-hassiktir lan! bi koynuna girip halvet olmadığım kaldı seninle, babanın malı gibi kullanıyorsun beni de arabayı da, yukardıkilere anlatırsın derdini!

hayvan gibi böğürüyorum. ve tutuşturdum eline anahtarı, kimliğimi de bıraktım. kağıdı kalemi çıkardım raporu kendi elimle yazdım altına imzayı atıp, köpeğe kemik atar gibi attım önüne evrağı. demek ki aylardır bunu bekliyormuş yani patlamamı.

ağzını burnunu kırmam teknik olarak imkansız değildi, ancak eşi ve çocuklarının orada olması beni frenledi çünkü niyetlenmiştim onu da yapacaktım. ağzıma geleni saydım, karşısında el pençe divan durduğum, ıyy! bir şey demesin şimdi deyip irkildiğim adama dümdüz gidiyordum, tabi beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı.

-tamam evladım,tamam. sabah olsun ben hakkında raporumu tutayım sonra görürsün sen hadi git yat şimdi!

kulağına eğildim;

+elinden geleni ardına korsan senin adamlığını sikeyim!

tabi bu olaydan sonra çok sevdiğim kurumumdan atıldım. kader mi bela mı çözemedim ama oldu bir kere, asla da pişman değilim. tabi o sıralar mobbing yasası'da yok. gerçi olsa da burası türkiye, kimin umrundaki yasalar. bu ülkede kanun çiğnenmek için var.

allah böyle istemiş böyle oldu. yapacak bir şey yok.

not: sanırım aylardır böyle bir başlığın açılmasını bekledim. vay be iyi oldu içimi döktüm biraz. *
(bkz: geçen gün yine mobbing yapıyorum)