bugün

Niyetlediğiniz şeyin ne kadar yanlış olduğunu bile bile bunu üstüne gitmektir..Yaptıktan ve yanlış olduğunu birkez de kendi gözünüzle gördüğünüzde ise yan etkisi aşırı sinirlenme olur..kafayı duvarlara vurursunuz..o kadar çok bunu yapmışsınızdır ki artık mutfaktaki duvara bir delik açmış televizyon izler hala gelmişsinizdir. Biliyorum ki bu bile bile yanlış yapma hali yine olucak en azından duvarları sünger kaplatsak sanırım daha iyi olur.
insanın yüreğine söz geçiremediğinden, genelde söz konusu "aşk" olunca bu durum gözlenir.
(bkz: aşık olmak)
pişmanlığa giden en kestirme yoldur.
gördüğün halde, bildiğin halde, başkaları da seninle hem fikir olduğu halde sen yine aynı naneyi yersin.
neden mi...
aşk...seks...intikam...şiddet...arzu...
ne dersen de...
yanlış yanlıştır işte.
doğru denen şeyden çoğu zaman bi hayır göremediğimiz için yanlışı da ihmal etmemek belki de.
bilemedim ben şimdi.
zorunluluk durumunda gerçekleşebilecek davranıştır. özellikle iki ucu boklu değnek çıkmazında sıkça yaşanır.
(bkz: aziz yıldırım)
mazoşist eğilimlilik gösteren insanın tavrıdır.
içinden geldiği gibi davranmaktır. yanlıştır bilirsin, zarar göreceğini de tahmin edersin ama önemli değildir. senin için önemli olan kendin olmak, içinden gelen davranışı sergilemektir. kaybedeceksen kendin olarak kaybedeceksin ve bu da rol yaparak, istemediğin bir şeyi yaparak kazanmaktan çok daha onurlu ve keyifli bir durumdur.
insan yanlış olarak görülen şeylerden ders ala ala değişir, toplumun doğru kalıplarına girer ve kendini kaybeder. yanlış yapan ve yanlışında ısrar eden insan yalnızlığa ve mutsuzluğa doğru sürüklenecektir belki fakat hep kendiyle barışık olacaktır, kızacaktır belki kendine ama yine de bilecektir ki kendisi olmuştur sadece. kendini olmadığı gibi göstermenin ağır yükü altına girmemiştir. içinden gelmediği halde doğru olanı yapan insan ne başarı elde ederse etsin mutsuz olacaktır oysa... çünkü toplumun yanlış dediğini yapmak içinde bir uktedir.
bir karagöz oyununda toplumun kurallarına uyan ve öğretilen doğruyu yapan hacivattır, karagöz ise hep aykırıdır ve toplumca yanlış görüleni yapar ve doğruyu yapmak istese bile bunu beceremez. çünkü onun mizacına terstir bu doğru. oyunun sonunda hangisi doğru yapıyor diye çocuklara sorarsanız hepsinden hacivat cevabı alırsınız. peki sen kimi sevdin sorusunu yöneltirseniz hepsinin kahramanının karagöz olduğunu görürsünüz. çünkü karagöz özgürdür, kalıplara girmemiştir, bireydir, toplumun dayatmalarını üzerine giymez. karagöz topluma faydalı yetişkinler olabilmeleri için yoğun bir yontulma süreci altında olan çocuklar için tam da bu nedenle bir kahramandır. çünkü insan toplumun yanlış dediği şeyleri yapmayı sever.
(bkz: bile bile lades)
mucize beklemek gibi birşey heralde.
(bkz: SUÇ iŞLEMEK)
(bkz: sigara içmek)
(bkz: uyumamak)
(bkz: derse gitmemek)
(bkz: finale çalışmamak)
iyi bok yemektir.
alamayacığını bildiği halde üç bacaklı iki zenci ile ilişkiye girip, haddini öğrenme sürecinin ilk aşamasıdır.
kimi zaman gerekebilendir...
yine bir yanlış eder sonuç olarak ama sadece teoride.. o yanlışı yaşaman gerektiğini düşünmen ise bunu sana yaptırır..

(bkz: temkinli olmakta fayda var)
(bkz: klasik dealer tribi)
doğru cevabın büyük olasılıkla "b" olduğunu bildiği halde eğer "c" şıkkı çıkarsa büyük üzüntü yaşayacağı için bile bile yanlış yapmaktır.
yanlış oldugunu bilerek yanlışa gitmek yani uçurumdan düştüğünde yara alabileceğini hatta belki ölebilecegini bile bile ucurum kenarına kadar gitmektir.
gözü kör olmuş insanların göremediği durumlar genelde yanlış durumlardır.
yanlışı yapana yanlış yaptıını kabullendiremezsiniz onların yaptıklarının aslında altında hep gecerli bi nedenleri haklı sebepleri vardır.
yanlışsın denildiğinde hep benim tarafımdan baktınmı diye alınan karşılıktır.
yanılgıların en büyüğü içinde bulunulduğuna delalettir.
(bkz: şakirtizm)
eski sevgilinin yakın arkadaşıyla beraber olmaktır. eski sevgiliyle hiçbişey yaşanmadıki diye kendini rahatlatmaya çalışmaktır. yasak olan şeyin sana daha cezip gelmesidir. nefret edilesi bir durumdur. geberesi gelir insanın. gelir de gelir.
ateşe körükle gitmek de diyebiliriz buna. madem biliyosun, ne diye ısrar edersin ki ?
götüne bakmadan hasan dağına oduna çıkmaktır. utanmadan bir de faturasını da çakmaya kalkarlar bir salağa.
dibini görebildiğin kuyuya atlamaktır bi nevi.

tarihte buna benzer hataların binlerce kez yapıldığını görebiliriz.

(bkz: kanuni sultan süleyman)