bugün

5 şubat 1914 - 2 ağustos 1997
deneysel romanlarıyla ünlü abd'li yazar.
iki farklı metni uzunlamasına ikiye katladıktan sonra, yan yana getirip ilginç bölümleri seçerek yeni bir bütün oluşturma gibi bir tekniği vardır. bi nevi kolaj..
ayrıca konuşmak yalan söylemektir sözünün sahibi.
1914 st louis doğumLudur.. edebiyat*, antropoLoji* ve tıp eğitimi aLmıştır.. uyuşturucu bağımLısıdır.. bu bağımLıLıktan kurtuLduktan sonra özeL dedektifLik yapmıştır..

"ikinci dünya savaşı sonrası dönemin en önemLi yazarı" oLarak tanımLanmıştır.. beat generation yazarLarı'nın da büyük hayranLığını kazanmıştır..

cinseLLik konusnda ki gözüpekLiği iLe Marquis de Sade, uyuşturucu bağımLıLığını ortaya dökmesi açısından Thomas de Quincey ve yazınsaL deneyseLLik anLamında james joyce iLe derin bağLar kurmuştur.. "yirminci yüzyıL uyuşturucu küLtürü'nün poe'su, artaud'su, baudeLaire"i oLarak niteLendiriLir..

bu yazar william tell oyununu oynarken karısı'nın başının üstünde duran bardağı ıskaLayarak karısını öLdürmüştür..

"konuşmak yaLan söyLemektir" der kendisi..

(bkz: Interzone)
William Seward Burroughs, 1914'te dünyaya gelir. Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak A.B.D.'de ve Avrupa'da iyi bir eğitim alır. ikinci Dünya Savaşı'nda bir süre askerlik yapar. Gerek eğitim hayatında, gerekse askerlikte biseksüel eğilimleri nedeniyle cezalandırılır ve kurumlardan uzaklaştırılır. Yaşamında, eşcinsellik ve uyuşturucu deneyimleri belirleyici olur. A.B.D., Güney Amerika ve Tanca'da sürdürduğü yaşamında Burroughs'un başı hiçbir zaman otoritelerle hoş olmaz. Bu arada 1951'de, ikinci karısı Joan Vollmer'i başına koyduğu bardağı vurmaca oyunu oynarken kazara öldürür. Burroughs, sonradan, yazmaya başlamasını bu olayın üzerinde bıraktığı etkiye bağlar.
Tüm sağlıksız yaşam biçimine rağmen Burroughs, 83 yıllık bir hayat sürer. Bu yaşamına, çeşitli türlerde altmıştan fazla kitap, Amerikan üniversitelerinde hocalık, Gus Van Sant gibi bağımsız yönetmenlerle sinema deneyimleri, Kurt Kobain gibi aykırı müzisyenlerle müzik deneyimleri, pek çok gruba isim babalığı ve önemli bir ilham vericiliği sığdırır.
kitaplarını okumak için önerdiği metod şudur:

1 - tüm sayfaları yırtın
2 - yırtık sayfalardan oluşan tomarı havaya fırlatın
3 - düşen sayfaları karışık olarak toplayıp okumaya başlayın

david cronenberg sinemaya uyarlanması imkansız görülen en ünlü kitabı çıplak şölen'den mükemmel bir film çıkarmıştır.
"...iktidarı elinde tutan insanlar kendi rızalarıyla ortadan kaybolacak değiller, haliyle polislere çiçek vermek hiç bir işe yaramaz. mevcut düzen bu düşünce tarzını teşvik eder; onların en sevdikleri şey şiddetten kaçınmak ve sevgidir.
bence bir polise çiçek vermenin en güzel yolu, yüksek bir pencereden saksısıyla birlikte bırakmaktır... "

sözlerinin sahibi yazar.
yumuşak makineler kitabına türkiye'de soruşturma açılmıştır. kitaplardan korkmayın sevgili şakirtler, yemiyorlar. gece okuduğunuzda rüyanıza giriyorsa annenize sarılıp uyuyun, ışık da açık olduğunda melekler korur sizi, hadi bakalım.
Muzır Kuruluna kapaklı cevap:
Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun William S. Burroughs’un Yumuşak Makine kitabı için verdiği rapor Sel Yayıncılık tarafından kitabın yeni basımında arka kapağa tanıtım yazısı olarak kondu!
http://www.hurriyet.com.t...aber/17682062.asp?gid=381
Ocak ayında Sel Yayıncılık tarafından Süha Sertabiboğlu çevirisiyle yayınlanmaya başlayan William S. Burroughs’un ‘Cut-up’ üçlemesinin ilk kitabı olan Yumuşak Makine için istanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturmaya başlatılmıştı.

Dava açılabilmesi için Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’ndan bilirkişi raporu istenmiş ve kurul hazırladığı raporda kitabın Türk toplumunun ahlak yapısına uymadığını belirterek cezalandırılmasını istemişti.

Sel Yayıncılık, Muzır Kurulu’nun kitabı bir edebiyat eleştirmen gibi çözümleyerek hazırladığı raporu “Biz daha iyisini yazamazdık” diyerek kitabın yeni basımında arka kapağa tanıtım yazısı olarak kullandı.

Türk yayıncılık tarihinde ilk kez bir kurulun kitabın yasaklanmasını isteyen raporu arka kapak yazısı olarak kullanılmış oldu.

EDEBiYAT ELEŞTiRMENi GiBi

Yayınevinden yapılan açıklamada konuyla ilgili şu açıklama yapılıyor: “Yayınevi olarak daha evvel de bazı kitaplarımız hakkında dava açıldığında Muzır Kurul, kitaplarımızı halkın ar ve haya duygusunu incitici bulmuştu. Yumuşak Makine için de aynı şeyleri tekrarlıyor ama bu yeni raporunda şimdiye kadar yapmadığı bir şeyi yapıp kitabı sözüm ona edebi açıdan değerlendirmeye kalkıyor. Biz bunu son derece tehlikeli bir gelişme olarak görüyoruz.”

iŞTE KURULUN KAPAK YAZISI

“inceleme bölümünde de belirtildiği gibi yazar hiçbir değer sistemini dikkate almayan, disiplinsiz anti sosyal bir seks bağımlısı tipi ile şahsiyetleştirdiği ‘Yumuşak Makine’ isimli kitapta bir konu bütünlüğü olmadığı, gelişigüzel kaleme alınarak anlatım bütünlüğüne de riayet edilmediği, genelde argo ve amiyane tabirlerle kopuk anlatım tarzının benimsendiği, özellikle erkek erkeğe cinsel ilişkilerin zaman ve yer tasvirleriyle ar ve hayâ duygularını rencide edecek ölçüde anlatıldığı, zaman zaman tarihi mitolojik unsurların yaşam tarzlarından örnekler vererek kişisel ve objektif olmayan gerçek dışı yorumlarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Mezkûr kitabın bu haliyle edebi eser niteliği taşımadığı, okuyucu haznesine ilave katkısının olmayacağı, kriminolojik açıdan da kitapta, insanın bayağı, adi, zayıf yönlerinin işlenmesinin okuyucu üzerinde suça izin verici tavırları geliştirmektedir.”

YAYINEViNDEN KAPAKTA TEK CÜMLELiK CEVAP

Yayınevi Notu: “Zaten William Burroughs, yerleşik edebiyat kalıplarını reddederek tam da bunu yapmaya çalışıyor.”

Note di LUMA: Yoruma gerek var mı? Sanmıyorum.
başlık eksik değil mi? (william s. burroughs?)
19 yaşında iken ne yazdı ise okuduğum ama ahlaki açıdan kötü etkilenmediğim şahıs.
şimdi ne hallere geriledik yahu.. ayıptır.
(bkz: benim eğitimim)
--spoiler--
ben düşkün değilim. ben düşkünlüğün kendisiyim. bu varyeteyi, bu esrarlı yolda sürdüreyim diye açığa vurduğum düşkünlüğün. görüp göreceğin her bir düşkünlük ve her bir kafa benim asıl. ebediyen kafayım ve müptelayım. burda kafa derken gözünüzde iyi kötü bir şey canlansın maiyetinde diyorum. devamını siz getirin. hakikat benim ve müptelayım o hakikate. önüme döküntü bir duvar ve bir çöp tenekesi koyun, allahıma, ölene dek kılımı kıpırdatmadan oracıkta otururum. duvar benim çünkü, teneke benim. bana yalnızca, orda oturup duvara ve çöp tenekesine bakacak biri gerekir. buyur edecek bir insan evladı yani. ben hiçbir şeye bakamam. körüm. hiçbir yerde de oturamam. üstüne kıçımı koyacağım bir şey yok.
dur, hazır ağzımı açmışken şu malın gözü aleyhtarlarıma da iki çift laf edeyim. i̇nsan soyundan nefret ettiğimin aslı yoktur. ben sadece, insanoğlundan haz etmiyorum. hayvanlardan haz etmiyorum. nefret değil hissettiğim. şu tadına doyamadığınız laf salatanıza dalarsak en makul sözcük midemi kaldırıyor olabilir. yine de insan bedeninde ve insan bedeniyle yaşamaya mecburum.
asla katlanamayacağınız bir hadiseye eyvallah diyeceksiniz. olayı şöyle netleştirelim:
üzerinde haşaratların yaşadığı bir gezegene düştüğünüzü hesap edin. körsünüz. keşsiniz. allem edip kallem edip, haşaratlara esrarlı şeyler getirtmeyi başarmışsınız. binlerce sene orda, onlarla yaşamış olsanız da, haşere köleleriniz halen daha, içten içe midenizi kaldırıyor. ne zaman bir yerinize değseler aynı hisse boğuluyorsunuz.
ben de insan kölelerim için tam tamına böyle hisler besliyorum işte. beş yüz bin bilmem kaç yıl önce teşrif ettiğim bu yere ayak bastığım andan beri aklıma takılan tek bir şey var. sizin insanlık tarihi dediğiniz şey, benim kaçış planımın başlangıcına dayanıyor.
sevilmeye lüzum yok. affedilmeye lüzum yok. benim defolup gitmem lazım buradan.

--spoiler--
"a functioning police state needs no police" demiş güzel insan.
“her sabah uyandığımda amfetamin, sade kahve ve afyon ve bir bardak tekila içiyordum.ardından uzanıp gözlerimi kapıyor ve bir önceki gün olanları hatırlamaya çalışıyordum. gündüz vakitleri genellikle kayıp zamanlardı. bazen bir rüyadan uyanır ve “tanrıya şükürler olsun gerçekten öyle bir şey yapmamışım!” dersiniz . kayıp bir zamanda olanları bir araya getirmeye çalışırken, “tanrım, gerçekten yaptım mı öyle bir şey?” diye düşünürsünüz. bunu söylemekle düşünmek arasındaki çizgi neredeyse belirsizdir. bunu söylediniz mi yoksa sadece düşündünüz mü?” junky
altikirkbe$'in kitaplarinda ki biyolojisi ise $u $ekilde. (biraz tozlu sanki)william s(eward). burroughs (1914,st. louis, missouri - 1997):
wsb, oğduğu yerin, st.louis'in sadece 270 mil batısında lawrence'da yaşıyor. kansas'ın tipik ve küçük bir üniversite kasabası burası. üniversitesinde yirmi sekiz bin öğrenci yaşıyor, kentin kültürel sosyal yaşamına hakimler. william lee, orada, küçük, beyaz, ahşap tek katlı bir evde kedileriyle yaşıyor. burası uzun yıllar sonra onun için gerçek bir ev kimliğinde. duvarlarda kenisinin ve brion gysin'in resimleri asılı. genellikle sabah sekizde uyanıyor ama dokuza kadar yatakta kalıyor. öğle yemeğine dek, süt ve krakerle idare ediyor. kedilerini besliyor, havası yerindeyse resim yapıyor ya da yazıyor. eğer iyi bir günse, biraz atış yapmak için şehrin dışında yaşayan arkadaşı fred'in yanına gidiyor. bir zamanlar, tanca'da ispanyol oğlanlarının taktığı isimle, el hombre invisible için uygun yaşam.

new york şehrinde 40'ların ortalarında bir araya gelip, yukarı batı yakası'nda bir apartman dairesini paylaşan ekibin -jack kerouac, allen ginsberg ve wsb - beat akımını başlattıkları günler çok gerilerde artık.

sgt. pepper's lonely heart club band'in, kapağında fotografının yayınlanmasından bu yana - mccartney seçmişti- tock alemi ustayı hep sevgi ve saygıyla anmıştır. birçok eleştirmene göre wsb, edebiyattan daha çok popüler kültür üzerine etkili olmuştur hep. düşünceleri ve yapıtları, filmler, videolar, kayıtlar ve birçok sanatçı tarafından çeşitli formlarda yeniden üretilip durmuştur.

çok fazla sinemaya gitmese de bir dizi filmde oynamış ya da görülmüştür. conrad rooks'un chappaqua'sında (bir doktor olarak), gus van sant'ın drugstore cowboy'unda (yaşlı junky bir rahip), it don't pay to be an honest citizen'de, decoder'da, twister'da oynadı. laurie anderson'ın 86'daki home of the brave'inde laurie'nin dans partneri olarak göründü.

william seward burrougs ii: el hombre invisible, old bull lee, inspector lee, punk'ın büyükbabası, heavy metal kid ünvanlarını kazandı; j.g. ballard'a göre "ii. dünya savaşı'nın sonrasındaki en önemli yazar", norman mailer için "dehanın hükmettiği tek amerikalı yazar", samuel beckett'e sorulduğunda ise "well, he's a writer" ...

ilaç bağımlılığı ve eşcinsellik, çalışmalarının çoğuna egemendir. kitaplarının birçoğunda, güçlü bir karışım yaratmak için popüler kültürün tüm alanlarından, filmlerden, karikatürlerden, western'lerden ve bilim kurgu yapıtlarından düşünceler ödünç alarak 'cut-up' tekniğini denedi. iktidarın kötüye kullanılmasından büyük rahatsızlık duyması nedeniyle ilaç bağımlılığını, yaşamlarımızın denetlenme yollarının tümünü kapsayan bir metafor olarak kullandı.
Ot içmenin insanları suç işlemeye ittiğini, bu nedenle yasaklanması gerektiğini iddia eden kişiler acaba neden aynı tutumu alkole karşı da sergilemiyor? Her gün, ayıkken işlemeyeceği suçları sarhoş olup işleyen insanlar görüyoruz.

http://yeraltiedebiyati.w...s.com/2012/08/28/junky-2/
junky kitabını okuduğum yazar. Kitapta eroine dair her şey var. sadece eroinde değil pişmanlık, bağımlılık ve alkolizm. Mükemmel bir kitap yazmış. Meksıkanın, amerikanın yeraltı edebiyatını, yerüstü trafiğini bu denle anlatabilmiş bir yazar henüz çıkmamıştır. okuyun, okutturun inanın pişman olmazsınız. Saygılarımızla.
fena bir yazar.
beat'in yaramaz çocuğu.

beckett vari roman akışlarından tutun, marquis de sade'a taş çıkartacak boyutta cinsel put kırıcılık içeren kitaplara sahiptir. meşhur kitabı naked lunch ile beraber the wild boys, the ticket that exploded okunması gereken kitaplarındandır. biseksüeldir.
beat generation.
"Kadın fuhuşu büyük ölçüde resmi genelevlerle sınırlıdır. Diğer yandan erkek fahişeler ortalıkta cirit atarlar."
belki de hitler bir açıdan haklıydı. demek istediğim, belki de homo sapiens türünün bazı alttürleri uyumsuzdur. yaşa ve yaşat anlayışı mümkün değildir. onların yaşamasına izin verirsen, sana yer olmayan ve zaten ölüp gidebileceğin bir ortam yaratıp seni ortadan kaldırırlar. mevcut ruhsal koşullar giderek benim katlanamayacağım bir hal almaya başlıyor, ama gene de bu durumu değiştirecek bir fırsat yol hala mevcuttur. güvenlik, senin yaşamanın mümkün olmadığı koşulları yaratan türü yok etmekten geçer. yani yakında öleceğim -- öyleyse ne önemi var bunların? bir tür ruhgöçü bana mümkünmüş gibi geliyor. varım, öyleyse hep vardım ve hep var olacağım." --william burroughs
(bkz: William S Burrouggs ve kur an-ı kerim)
Sen de yaşadın bu hayatı burroughs.. bırak felsefeyle meşrulaştırma olayı.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar