üniversite 1. sınıfta yarıyılda eve geldim. elimde 2 çanta kirli çamaşır. çamaşır makinası alamamıştık daha öğrenci evine. bende biraz hamal havası oluştu tabi yoldan eve gelene kadar. eşyaları bırkıp sokaklara attım kendimi. şerefsiz ailenin yanında otursana biraz salak işte. yolda giderken lisede alt sınıfta olan o kızı gördüm selamlaştık. sıradan 2 gün geçirdikten sonra markette yine karşılaştık. sonra yine unuttum onu. üniversite başladı geri döndüm. aradan 2 hafta geçti aklıma düştü. uyutmuyor nasıl bir his nasıl bir duygu. 1 hafta plan yaptım nasıl giderim nasıl konuşurum diye. bir gece kafam esti tren istasyonuna gittim. bilet aldım. sabah 11 de sokaklarını buldum. o gün hiç evden çıkmadı. akşam eve geldim. evdekiler ne iş daha yeni gittin dediler. yalan makinasını çalıştırdım bir sonraki gün sokaklarında beklerken evden çıktığını gördüm. hemen düştüm peşine. evlerinden uzaklaşınca yaklaştım ve konuşmak istediğimi söyledim. konuş dedi. ona başımdan geçenleri anlattım onun için geri geldiğimi söyledim. umrunda bile olmadı. beni ilgilendirmez dedi çekip gitti. vay mına koyim senin.
bütün aşklarım platonikti mnakoym.
ilki orta okuldaydı, elif. ben konuşana kadar 2 sene geçti, kız okuldan ayrıldı, başka okula gitti. sonra didem' e yazdım 1 sene daha geçti konuşamadım, okul bitti.

lise 1 çiğdem,

lise 2 serpil. burda serpil' e bi parantez açmak istiyorum --> ( * serpil' le de konuşamadım, piç kadir istiklal marşında benden habersiz gitti konuştu, kız geldi beni herkesin içinde öyle bi göt etti ki tarih yazdı.

lise 3' te serpil' in verdiği göt korkusuyla kimseye bakmadım. ) * *swh~ ~
üniversite 1' de cesaretimi toplayıp şirin' e platonik aşık oldum. abartısız 1 sene koştum peşinden. daha da konuşamayacaktım da kız yol verdi, yardımcı oldu. konuşurken elimdeki kolayı falan döktüm, bayılcak gibi oldum, sağolsun tuttu beni.

üniversite 2 şirin...

üniversite 3 şirin...

yeniden sınava girip başka bölüm tercih ettim. ondan sonra ilişki düzen tutmadı. önceden de düzen yoktu ama bu sefer harbiden götü başı dağıttık. kız bana tahammül edemedi. hatta görmek bile istemiyodu kanımca ama yine de sevgiliydik. haliyle yürümedi.

üniversite tekrar 2 bu sefer şirin' in korkusundan yine kimseye yazamadım.

üniversite 3 abovv hayatımın platonik aşkı oldu... hala devam ediyo, mutluyuz. tabi onun haberi yok.
kırık kalpli uuser larımızın yaşadıkları içimizi acıtan anılardır.

Ne güzel demiştir cemal süreya :
tek yanli ask kisiyi nasil aptallastiriyor
nasil unutmusum senin bir baskasini sevdigini
(bkz: parselli beyler)
abartılmadığı sürece gayet eğlenceli olabiliyor. abartılmadığı derken, insan bazen isteyerek bulaşıyor buna bazen elinde olmadan. heh işte isteyerek bulaştıysanız, sınırınızı koyun. arada dur deyin kendinize.
her ergenusun başına gelmiştir bu. benimki de liseyi bitirdiğim, dershaneye devam ettiğim süreçte meydana geldi. dershane çıkışları ya da dershaneden önce her zaman takıldığımız bir restoran sağolsun. böyle bir adam var, biz her gün gidiyoruz ve ben her gün o adamı görüyorum. çok yakışıklı değil, çirkin hiç değil. sürekli ciddi bir ifade var suratında, güldüğünü hiç görmedim neredeyse. gözüme kestirdim ben bu adamı*. her hareketini izliyorum, ne yiyor, ne içiyor, ne okuyor. kimseye de söylemedim tabii, manyak mısın tanımadığın uzaktan gördüğün adamı mı seviyorsun demesinler diye. ama bir süre sonra salak bir gülümsemeyle bir hafta dolaştığımı söylediklerinde, doğal olarak anlattım. ben sandım ki bunlar beni durdurur, öyf ne uğraşıyorsun derler. hayır, öyle olmadı. adamın ne iş yaptığını*, adını, arabasının plakasını öğrenmeme yardım ettiler. bir süre sonra işlerin çığırından çıktığını farkettim. adamla göz göze geldiğimde ay bu şimdi niye baktı ki, o da beni mi seviyor kıvamında dolaşıyordum nerdeyse. ulan manyak adama bulduğun her fırsatta bakarsan adam da sana bakar tabii ne derdi var diye, yeni yeni idrak ettim bunu da*. dediğim gibi çılgına bağladım ben bir müddet sonra. "elmyra, konuşabilir miyiz?" diyen taliplerime, "ne münasebet bir ilişkim var benim." diyerek dolanıyorum. beyefendi herhangi bir gün oraya gelmezse, nerede bu lan diye sorular dolanıyor kafamda. neyse günlerden bir gün, yağmurlu bir cuma günü -tamam yağmurlu değildi ama kapalıydı hava- ben balkonda salınırken bunu gördüm. gördüm ama nasıl gördüm bir sor. yanında bir kadın, bunun elinden tutmuş yürüyorlar.. üzüldüm tabii. küfür edicektim tam içimden, oha dedim dur. manyak mısın lan? kendine gel. ve o gün bitirdim eğlencemi. o günden sonra gördüğümde de hiçbir şey hissetmedim. tek platonik aşkım da budur. eğlenceliydi lan.
ben sevdim. o sevmedi. bitti.
gördüm. aşık oldum. o beni görmedi. o beni sevmedi. acıttı. içtim. geçmedi. geçer (yanımdan).
Liseye başlanır. Bir çocuk görülür ama nasıl bir çocuk uzun boylu böyle kabarık güzel kıvırcık gibi saçları var bir gözleri var anlatılmaz yaşanır bebeksi bir yüzü var çok tatlı çocuk. arkadaşlarla konuşuyoruz kimse yakışıklı bulmuyor bunu tabi herkes böyle karizmatik çocuklardan hoşlanıyor falan. Başlarda çocuğa karşı hissetiklerim görsellikten ibaretti, görünce mutlu olurdum falan ama sonra tanımaya başladım tabi oda uzaktan. özellikleri, ilgilendiği şeyleri bırak evini, bağını, hayatını neredeyse her şeyini öğrendim arkadaşlarıyla bir şekilde sanal ortamda arkadaş bile oldum. Öğrendikçe aşık oldum. benim gibi odun bir kişi romantik filmlere bile katlanamayan ben mal gibi aşık oldum böyle sabahın altılarında ağladığımı bilirim. Tuhaf kısmı onu tanıyan tanımayan herkes olabilir açıl diyordu birgün nevruzda hiç unutmam arkadaşlarına beni gösterdiğini gördüm gibi oldu başka kişilerde böyle dedi onu gördüğümde hep göz göze geldik ama platonik aşk ya işte hiçbir şey olmadı belki beni sevdi belki ben öyle sandım. Galiba ondan başka kimseyide o kadar sevmedim hep birileriyle onu unutmaya çalışmışım olmamış. platonik aşk zaten bence gördüğün güzel bir bedende mutteşem eşini büyütmendir. Ondan o kadar çok sevdim sanırsam. O kadar büyütülcek bir çocuk değildi belkide. birde lise boyunca neredeyse hergün allah'a önce ilişkimiz için sonrada ona güzel bir hayat vermesi için dua ettiğimi hatırlarım.
benimde lise'de başıma gelmişti. lise 2 de aynı sınıftaydık ilk gördüğümde vurulmuştum ki ben o zamanlar ergenlik ve ailevi problemlerle uğraşırken bana bakacağından hiç umudum yoktu. bir ara msn'de yakalayıp konuya girmeye çalıştım söyledim de, "çıktığım var ama belki birgün olabilir" dedi. mutluydum belki bir gün demesi bile yetmişti bana, biraz ara verdik konuşmaya zaten sessiz sakindi, bende öyleydim. bu konuşmanın üstünden biraz zaman geçtikten sonra ben başka kızla çıktım sevdim mi ? eh. uzun sürmedi ayrıldım. sonra bir kızla daha çıktım. onu sevdim mi ? eh. onunla da uzun sürmedi ayrıldım. başarısız olduğumu düşündüğüm de hep o söz aklıma geldi "belki bir gün olabilir" onun umuduyla üzülmedim bu ayrılıklara. sonra lise 3 ün son zamanlarında muhabbete tekrar başladık, artık o ve en yakın kız arkadaşı beraber takılır olduk, şakalar, muhabbetler falan samimi olduk. sonra lise 3 bitti bir bün bir kısa mesaj geldi ondan "sevdiğin birisi var mı ?" "var dedim, kara sevdam var, en karasından". "kim" dedi ? düşünmeden "sen" dedim. yine aynı cevap geldi "belki birgün olabilir" "niye bızıklıyosun o zaman aq" demek geçti içimden diyemedim tabi. sonra biraz ara ve yine mesajlaşmalar. bana da eğlence oldu yaşadığım yerden uzakta çalışıyordum, en azından konuştuğum birisi var diye düşündüm. zaman geçtikçe baktım ki "niye mesaj atmadın" gibisinden sanki sevgiliymişiz gibi trip atıyor. "arkadaşız biz sevgili gibi trip atıyosun farkındaysan" dedim, "e olalım o zaman" dedi. heyecanlandım, sevindim olalım dedim. bir anda en güçlü bendim sanki, tüm dünya'ya kafa tutabilirdim. 2 yıl platoniğim olan kızı elde etmiştim artık. o zaman mutluydum ama şimdi keşke olmasaydı diyorum. neden derseniz, kurcalamayın aq.*
ilkokula basladigimdan, liseye baslayana kadar, mesut yilmazdi. resimlerini keser odama yapistirirdim, ailem ona oy vermiyor diye aglardim.
belki de bir siktir hikayesi... ama gerçek. (#5610666).
ben her zaman kızlara karşı çekingen ve heyecanlı olmuşumdur. o nedenle aşklarımın birçoğu platonik olmuştur.*
hele ki lise dönemlerimde bir kızla konuşmak, bir kıza teklif etmek benim için neredeyse imkansızdı.
her neyse lise 2. sınıftaydık ve sınıfımızda, adı bir o kadar çirkin **, kendisi de bir o kadar güzel olan biri vardı. yüzü ve güzelliği hala aklımdadır. ben ona içten içe duygular beslemekteydim, fakat onun dünyadan haberi yoktu. bir de okulun en sosyal kişiliklerinden biriyle çıkıyordu. bana da kalan ibrahim tatlıses'in bir kulunu çok sevdim şarkısını dinlemekti.
lise bitene kadar bir kelime bile etmedim. hep sevgilisini düşünerek kendimi teselli ettim ve o şekilde de unuttum. şimdi düşünüyorum da ona beslediğim duygular gerçekten de temiz duygularmış. böyle acı tatlı bir anımdır işte.
her yazarın başına gelmiş olan ve ilerde anlatılası hikayelerdir. misal kendiminkinden örnek verecek olursak; hatun victoria's secret denen biyerde modellik yapıyodu. gel dedim ele mastürbasyon malzemesi olma dedim, dinlemedi. şimdi çok kazanıyo ama ben ona hala aşığım.
(bkz: alessandra ambrosio).
şehir efsanesine dönüşen , en damar hikaye için (#4412011). belki de uuserdır.
altta belirttiğim gibi pişmanlıkarı barındırması muhtemel hikayeler.
beraberdik.sıktı çok bende ayrıldım iskandinav güzelimden. 1buçuk sene süren pişmanlığımdan sonra cesaret edip konuştum. olmadı. bir 6 ay da platonik dolaştım sonrasında. ve şimdi iyiyim. yani arada aklıma gelse de bir köşede sadece.
anasınıfına gidiyordum ve sıçtığım boku yemesini hayal ediyordum.

yıllar sonra gelen yorum: allahım ne manyak, sadist bi insanmışım ben. böyle hayal mi olur, git parkta oyna.