bugün

kırık kalpli uuser larımızın yaşadıkları içimizi acıtan anılardır.

Ne güzel demiştir cemal süreya :
tek yanli ask kisiyi nasil aptallastiriyor
nasil unutmusum senin bir baskasini sevdigini
(bkz: parselli beyler)
abartılmadığı sürece gayet eğlenceli olabiliyor. abartılmadığı derken, insan bazen isteyerek bulaşıyor buna bazen elinde olmadan. heh işte isteyerek bulaştıysanız, sınırınızı koyun. arada dur deyin kendinize.
her ergenusun başına gelmiştir bu. benimki de liseyi bitirdiğim, dershaneye devam ettiğim süreçte meydana geldi. dershane çıkışları ya da dershaneden önce her zaman takıldığımız bir restoran sağolsun. böyle bir adam var, biz her gün gidiyoruz ve ben her gün o adamı görüyorum. çok yakışıklı değil, çirkin hiç değil. sürekli ciddi bir ifade var suratında, güldüğünü hiç görmedim neredeyse. gözüme kestirdim ben bu adamı*. her hareketini izliyorum, ne yiyor, ne içiyor, ne okuyor. kimseye de söylemedim tabii, manyak mısın tanımadığın uzaktan gördüğün adamı mı seviyorsun demesinler diye. ama bir süre sonra salak bir gülümsemeyle bir hafta dolaştığımı söylediklerinde, doğal olarak anlattım. ben sandım ki bunlar beni durdurur, öyf ne uğraşıyorsun derler. hayır, öyle olmadı. adamın ne iş yaptığını*, adını, arabasının plakasını öğrenmeme yardım ettiler. bir süre sonra işlerin çığırından çıktığını farkettim. adamla göz göze geldiğimde ay bu şimdi niye baktı ki, o da beni mi seviyor kıvamında dolaşıyordum nerdeyse. ulan manyak adama bulduğun her fırsatta bakarsan adam da sana bakar tabii ne derdi var diye, yeni yeni idrak ettim bunu da*. dediğim gibi çılgına bağladım ben bir müddet sonra. "elmyra, konuşabilir miyiz?" diyen taliplerime, "ne münasebet bir ilişkim var benim." diyerek dolanıyorum. beyefendi herhangi bir gün oraya gelmezse, nerede bu lan diye sorular dolanıyor kafamda. neyse günlerden bir gün, yağmurlu bir cuma günü -tamam yağmurlu değildi ama kapalıydı hava- ben balkonda salınırken bunu gördüm. gördüm ama nasıl gördüm bir sor. yanında bir kadın, bunun elinden tutmuş yürüyorlar.. üzüldüm tabii. küfür edicektim tam içimden, oha dedim dur. manyak mısın lan? kendine gel. ve o gün bitirdim eğlencemi. o günden sonra gördüğümde de hiçbir şey hissetmedim. tek platonik aşkım da budur. eğlenceliydi lan.
her yazarın başına gelmiş olan ve ilerde anlatılası hikayelerdir. misal kendiminkinden örnek verecek olursak; hatun victoria's secret denen biyerde modellik yapıyodu. gel dedim ele mastürbasyon malzemesi olma dedim, dinlemedi. şimdi çok kazanıyo ama ben ona hala aşığım.
(bkz: alessandra ambrosio).
altta belirttiğim gibi pişmanlıkarı barındırması muhtemel hikayeler.
beraberdik.sıktı çok bende ayrıldım iskandinav güzelimden. 1buçuk sene süren pişmanlığımdan sonra cesaret edip konuştum. olmadı. bir 6 ay da platonik dolaştım sonrasında. ve şimdi iyiyim. yani arada aklıma gelse de bir köşede sadece.
üniversite 1. sınıfta yarıyılda eve geldim. elimde 2 çanta kirli çamaşır. çamaşır makinası alamamıştık daha öğrenci evine. bende biraz hamal havası oluştu tabi yoldan eve gelene kadar. eşyaları bırkıp sokaklara attım kendimi. şerefsiz ailenin yanında otursana biraz salak işte. yolda giderken lisede alt sınıfta olan o kızı gördüm selamlaştık. sıradan 2 gün geçirdikten sonra markette yine karşılaştık. sonra yine unuttum onu. üniversite başladı geri döndüm. aradan 2 hafta geçti aklıma düştü. uyutmuyor nasıl bir his nasıl bir duygu. 1 hafta plan yaptım nasıl giderim nasıl konuşurum diye. bir gece kafam esti tren istasyonuna gittim. bilet aldım. sabah 11 de sokaklarını buldum. o gün hiç evden çıkmadı. akşam eve geldim. evdekiler ne iş daha yeni gittin dediler. yalan makinasını çalıştırdım bir sonraki gün sokaklarında beklerken evden çıktığını gördüm. hemen düştüm peşine. evlerinden uzaklaşınca yaklaştım ve konuşmak istediğimi söyledim. konuş dedi. ona başımdan geçenleri anlattım onun için geri geldiğimi söyledim. umrunda bile olmadı. beni ilgilendirmez dedi çekip gitti. vay mına koyim senin.
I love her; because she doesn't need me repliğiyle sevdiğim bana ihtiyacı olmayan,benimde ona karşı cesaretimin olmadığı kızdır.
bütün aşklarım platonikti mnakoym.
ilki orta okuldaydı, elif. ben konuşana kadar 2 sene geçti, kız okuldan ayrıldı, başka okula gitti. sonra didem' e yazdım 1 sene daha geçti konuşamadım, okul bitti.

lise 1 çiğdem,

lise 2 serpil. burda serpil' e bi parantez açmak istiyorum --> ( * serpil' le de konuşamadım, piç kadir istiklal marşında benden habersiz gitti konuştu, kız geldi beni herkesin içinde öyle bi göt etti ki tarih yazdı.

lise 3' te serpil' in verdiği göt korkusuyla kimseye bakmadım. ) * *swh~ ~
üniversite 1' de cesaretimi toplayıp şirin' e platonik aşık oldum. abartısız 1 sene koştum peşinden. daha da konuşamayacaktım da kız yol verdi, yardımcı oldu. konuşurken elimdeki kolayı falan döktüm, bayılcak gibi oldum, sağolsun tuttu beni.

üniversite 2 şirin...

üniversite 3 şirin...

yeniden sınava girip başka bölüm tercih ettim. ondan sonra ilişki düzen tutmadı. önceden de düzen yoktu ama bu sefer harbiden götü başı dağıttık. kız bana tahammül edemedi. hatta görmek bile istemiyodu kanımca ama yine de sevgiliydik. haliyle yürümedi.

üniversite tekrar 2 bu sefer şirin' in korkusundan yine kimseye yazamadım.

üniversite 3 abovv hayatımın platonik aşkı oldu... hala devam ediyo, mutluyuz. tabi onun haberi yok.
(bkz: deserved)
belki de bir siktir hikayesi... ama gerçek. (#5610666).
genelde lise anılarından oluşan, kızın taliplerinin çoğalmasıyla açılayım derken kızı uzaklaştıran hikaylerdir.*
(#702205)
ben sevdim. o sevmedi. bitti.
büyük çoğunluk gibi, ilk kez 6 yaşında yaşanan hikayedir.

ana okuluna adım attığım gün onun yanına yaklaşmıştım ilk kez. yemeğe giderken, bahçeye oyun oynamaya çıkarken girilen ikili sıralarda hep onu eş seçerdim kendime. ufak plastik sandalyeleri yanyana dizdirip civciv çıkacak kuş çıkacak oyunu oynatan ruh hastası öğretmene teşekkür ederek, oyun sırasında elini tutabilmek için onun yanına otururdum. beslenme çantamı falan onunla paylaşırdım. sene sonuna kadar gitti böyle. sene sonu müsameresinde sevgili ruh hastası öğretmenim beni sunucu yapmıştı. ve hayallerimi gerçekleştirerek onu da eşim olarak seçmişti. müsamereden önceki haftasonu aslında 4 tekerlekli olan ama bir tanesi çıkarıldığı için bütün dengesizliğiyle 3 tekerlekli haline gelen bisikletimden itinayla düştüm. kolumda, bacağımda, en önemlisi alnımda kocaman bir yara.. saatlerce dökülen gözyaşı.. inatla çıktım o müsamereye. sevgili platonik aşkımla eş olmaktan duyduğum heyecanla, gelenleri karşılamak üzere elimde tuttuğum tepsideki çikoltaları defalarca yere döktüm. ve defalarca geri koydum. sonra herkese yedirdim onları. hikaye bu kadar. platonik aşkıma ne oldu bilmiyorum. bir daha da hiç aklıma gelmedi zaten.
lisedeki ilk senemin ilk döneminde yaşadığım şey. *
bizim sınıfın kapısının önüne pusu kurup onun geçmesini beklemiştim birkaç defa, aptal mıydım? hayır! aşıktım sadece.. *
neyse işte yanımda birkaç arkadaş da var, şarkı söylüyoruz hesapta içimizden yahut dışımızdan, tam belli olmuyor bir şeyler mırıldanıyoruz. o sırada gözlerim falan da bozulmamış tabii, binanın tee bi ucundaki kapıdan gireni çıkanı görebiliyorum. bir baktım geliyor bu. nasıl heyecan yaptım, nasıl heyecan yaptım. sanki bana geliyor, çocuk geçip gidecek işte gerizekalı, ne heyecanlanıyorsun ki dmi ama ? * neyse işte baktım bu önümüzden geçecek, arkadaşlara döndüm işte dedim o geçerken bunu söyleyeceğiz falan. sanki çok ipleyecek çocuk *.
biz şarkıya başladık, rap parçası olduğu için de nakarattan girmek zorunda kaldık.** *:
aradan çok yıllar geçti,
çok sular aktı, düştüm bu hale,
eller heva hevesine düşkün,
konuştu halimi 7 mahalle.
gidiyoruz biz böyle, çocuk önümüzden geçti geçecek..
ben gaza geldim bayağı yüksek bir sesle devam ettim:

herkes anladı ne yazık ki anlatamıyorum derdimi yare,
kalbim ellerden düştü, oldu ciğerde pare pare..
göründüm güçlü, düzeldim sandım, ama hep bunalımdayım
ne mümkün dengede durmak, fırtınadan bir uçurumdayım,
daha filmi anlatmadan ağlarsın, sen nasıl bir insansın** *
ben senle aşka düştüm, parçalandım tane tane.

çocuk tabi bakmadı bile. ben devam ettim bir süre daha aşkıma ama sonunda bir gün o da uçtu gitti her güzel şey gibi. *
şehir efsanesine dönüşen , en damar hikaye için (#4412011). belki de uuserdır.
msndeki durumu en iyi anlatan için. (#8738121)
olaya pozitif bakanlar için: (#2455375)
eğer hikayeleri halen devam eden yazarlar varsa benden bir tavsiye. (#8561872)
paranoid dreamer adlı yazarın bu platonik hikayesini okuyup özet geçme daha fazla anlat diyenler için: (#9011462)
(bkz: reklamcı yazar)
(bkz: şaklaban)
hikayem, kızın bana 6.sınıfın 2.dönemi red mektubu göndermesiyle başladı. lise2 nin 2.dönemi benim aynı red mektubunu ona geri göndermemle son buldu.
var böle bi kız. 4 yıl peşinden koştum. gitti piçin birine verdi. 5 yıl sonra duydum ki aşırı dozdan ölmüş. layığını bulmuşsun kızım...
anasınıfına gidiyordum ve sıçtığım boku yemesini hayal ediyordum.

yıllar sonra gelen yorum: allahım ne manyak, sadist bi insanmışım ben. böyle hayal mi olur, git parkta oyna.
hikayenin kralı mevcuttur ama burada hepsini yazmak çoook uzun sürer o yüzden bir gün oturup muhabbet etme fırsatı olabilen ve cidden dinlemek isteyen samimi insanlara anlatılabilecektir canlar...
Bazen uzaktan, tanımadan, adını bile bilmeden...
bazen de yakınında, çok yakınında...
Ama her ikisinde de karşı taraf bilmeden yaşanan duygular, aşk...

Aptalca ama, yaşanmış bir hikaye de benden...

(bkz: bana bakmaz deyip sevdiğin kızdan vazgeçmek)
ayrıca bunun acısını bilen uuser'lara hediyem ilk entryde sözü geçen şiir: [http://www.youtube.com/watch?v=QeILrUIfnqY +
+]