bugün

görsel
bir de ne görsün götümden aşağı anap dövmesi. dedi bi siktir git amınagoduğm vizyonsuz piç. ne anapı lan hangi yüzyılda yaşıyosun orrosbu evladı. tabi ben şok bu kadar küfür beklemiyordum. bi tırmaladı götümü dedim aha şimdi yandık. gitti anap dövmesi. başladı sövmeye tekrar. anabı siktiğimin partisi...
Kedi sinirlendi. Saçlarından tutup elleri üzerine itti. Doggy pozisyonuna gelince "amk iti şimdi sana dünyanın kaç bucak olduğunu göstereceğim." Diyerek pantolonumu sıyırdı.
Kedinin adeta " kalk amnakoduğum evladı yaş mama yerine kuru mama vermişsin, birde kolpadan bayılma numarası çekiyorsun pezevenk" dercesine pati darbesiyle kendine geldiğinde ise, "olm enflasyon yaş mamaları da vurdu, bayılma numarasını da yemedi bu kedi" diye hayiflanarak ayağa kalktı.

Zaten kalkmasaydı kedi onu hafiften yemeye başlayacaktı.
Şokun etkisi ile oraya yığılıp kaldı. Bayılmıştı.
Ama ne bayılmak.
Bayılmak gözünüz görsün dercesine bayılmıştı.
Korku içinde salona geldiğinde kedinin açık pemcereden içeri giriverdiğini anladı, içi rahatladı.
Üstünü giyinip geri geldi ve kediye yiyecek bir şeyler verirken yatak odasından hızlıca koşup dışarı fırlayan siyahlı birini gördü.
Yatak odasına gelip baktığında gözlerine inanamadı.. ve bir çığlık attı
Aman Allah'ım o da neydi
Oo mayn got
Sabah, kahvesini icmek icin ciktigi balkonun kapisini acik unutmustu. Sigarayi artik kullanmak istemiyordu ama bir sekilde birakmak da ona zor geliyordu. O yuzden sabah ise gitmek icin yola cikmadan once kendisine sert bir kahve hazirlar, babasindan kalan tutun kutusundan, bir gece once sardigi sigarayi cikartir ve buyuk bir keyifle icmek icin balkona cikardi. Her ne olduysa, bu sabah balkon kapisini kapatmayi unutmus ve iceri bir cift yabanci goz girmisti.
işten yorgun bir şekilde gelen julya hemen üstünü çıkarıp sıcak bir duş almak üzere banyoya yöneldi.
Sıcacık sular vücudunu yalayıp giderken gözlerini kapatıp gün içinde yaşadıklarını düşündü.
Kendini izleyen bir çift gözden habersiz olan julya salondan gelen tıkırtılarla irkildi..
(#42587749) devamı...

Albırt ve kardeşi küçük albırt izmir'e canıtın'ı aramak için yola çıkmışlardı. Yolda sessizlik hakimken uzungöl dinlenme tesislerinde otobüs yarım saatlik mola vermişti. Albırt kardeşiyle yemek yemek için aşağı indiler ve tesislerin yemekhane bölümüne doğru yürümeye başladılar.

Yemekhane bölümüne doğru ilerlerken küçük albırt'ın babasının yakın arkadaşıyla karşılaşırlar. Arkadaşı albırt oğlum burada senin ne işin var bu yanındaki adam kim ve seninle ne işi var diye sorar. Albırt durumdan endişelenir, annesi ve babasına yaptıklarını söyleyeceğinden çekinerek o benim üvey kardeşim. Ukrayna'dan yakın zamanda geldim ve annemle görüşmek isterken yeniden evlendiğini ve bir üvey kardeşim olduğunu öğrendim der. Bir arkadaşıma ziyarete izmir'e gidiyorum onu da yanımda götürmek istedim annem izin verdi ve zaten kendisi de benimle gelmek istedi diye de ekler. O da bu aile dostuna albırt'ın söylediklerini onaylarcasına başını sallar. Ama adamın içinde bir şüphe oluşur yakın arkadaşı olduğu için inanmış gibi yapıp tamam o zaman babanla konuştuğunda ona cansın'ın selamı var dersin der ve uzaklaşır. Uzaklaştığı anda telefona sarılıp arkadaşını aramaya başlar.

O sırada küçük albırt abisine dönüp bu bizim için bir sorun yaratabilir dedi. Albırt da aynısını düşünüyordu ve kardeşinin bunu düşünmesi nasıl kendisi gibi zeki ve pratik zekalı olduğunu anlamasına yetti. Bir katil için düşünmesi gerekenleri düşünüyordu çünkü. Bana da öldürmeyi öğreteceksin diyeli çok fazla olmamıştı ama bu kadar hızlı ve plansız öldürmesi gerektiğini düşünmüyordu albırt.
Hızlıca nasıl olabileceğiyle alakalı düşünmeye başladı. Albırt'a kendisini burada beklemesini söyleyerek hızlıca markete doğru ilerleyip büyük bir bıçak almaya gitti.

Bu sırada küçük albırt'ın babasının arkadaşı cansın defalarca arkadaşı sitivın'ı aradı ancak telefonu açan kimse yoktu. içine şüphe düşen cansın mahallede tanıdığı başka yakın arkadaşını arayıp eve kontrol etmesi için gönderdi.

Bu sırada albırt bıçağı alıp kardeşinin yanına döndü ve ona şimdi seninle adam öldüreceğiz dedi. Küçük albırt gözleri ışıldayarak seni dinliyorum abi dedi.
Duyduğu abi kelimesine alışık olmayan albırt şaşkınlık, mutluluk ve şimdiye kadar yaşayamadığı aile sevgisinin nasıl bir duygu olduğunu hissetti. Anlık duygularını yaşayan albırt kardeşinin ensesine elini atıp planını anlatmaya başladı.

Bak kardeşim şu anda bir dinlenme tesisindeyiz bu yüzden her tarafta kameralar var ve bizim konuştuğumuzu kameralar kayda aldı. Senin yapman gereken bir şekilde cansını kamera olmayan bi yere çekmek ve bunu yaparken kameralara yakalanmamak dedi. Cansın zaten bizim yanımızdan ayrıldığından beri bizi uzaktan izliyor, şimdi ben sana kötü davranacağım ve sen de ilerde kameraların olmadığı bir yere hızlıca kaçacaksın ve adamı oyalamaya çalışacaksın, Nasıl oyalacağın senin hayal dünyana kalmış dedi.

Ve planı uygulamaya başladılar albırt kardeşine kötü davranıp bağırıp çağırıp bir tane tokat attı ve küçük albırt koşarak uzaklaşmaya başladı arkasından cansın çocuğu kovalamaya başladı ilerde kuytu bir köşede duran küçük albırt'ın yanına giden cansın. Ne oldu sana neden vurdu abin neden sana kötü davranıyor diye sordu.

Küçük albırt da abisinin annesini ve babasını öldürdüğünü, kendisini de öldürmesin diye onunla kaçmak zorunda kaldığını anlattı. Cansın Hemen telefona sarılıp polisi arayacakken hayır şimdi değil birazdan buraya gelecek ve seni öldürmeye çalışacak çünkü bunu biz planladık dedi. Cansın Hayretler içerisinde ne olduğunu anlamaya çalışırken albırt koşarak yanlarına geldi ve "hey amına kodumun çocuğu buraya gel bakalım" dedi. Cansın döndü ve ne yaptığını biliyorum orospu çocuğu şimdi de beni öldürecekmişsin hahaha gel bakalım kim kimi öldürüyormuş görelim dedi ve albırt'ın üzerine atladı. Cansın ve albırt boğuşurken, albırt aldığı bıçağı iç cebinden çıkarmaya çalışıyordu ama cebinde hiçbir şey bulamıyordu. Cansın albırt'ın üstüne çıkmış yumrukluyordu ne olduğunu anlamayan albırt ne yapacağını şaşırmış bir şekilde karşılık vermeye çalışıyordu ki tam o sırada cansın'ın göğsünün ucundan bir bıçak ucu belirdi. Bi anda boğuşma sesleri kesildi bıçağın ucu kayboldu ve birdaha belirdi. Adamı üzerinden atan albırt küçük albırt'ın elinde biraz önce marketten aldığı bıçağı gördü. Cansın hala nefes alıyordu, sırt üstü yere düşen cansın'ın üzerine çıkıp son kez bıçağı kalbine sapladı küçük albırt.

Albırt şaşkına dönmüştü kafasında yaptığı plan cansın'ı etkisiz hale getirip kardeşine öyle öldürtmekti ama kardeşi onun yaptığı plandan daha iyi bir plan yapmıştı. ikisini de kullanıp boş anında cansın'ı öldürmek. Kardeşinin bu planı kendi düşünmesi onu hiç şaşırtmamıştı çünkü katil ne istediğini bilen ve kendinden emin birisi olmak demekti.

Birbirleriyle bakışmaya başladılar ve belirli bir süre sonra aynı anda gülmeye başladı albırt kardeşler. Albırt kardeşinin Ensesinden tutup ulan yavşak beni bile aldattın, bana katil olmayı öğreteceksin diyip gözlerinden yaşlar dökülen küçücük çocuk zaten katilmiş ama yanında buna cesaret ettirecek kimsesi yokmuş dedi. Küçük albırt da abisine sarılarak artık var dedi.

Albırt kardeşine otobüse yetişmemiz lazım hadi tut şunun ayaklarından çalıların arasına doğru çekelim de bunu burada bulup başımıza bela olmasınlar dedi. Çalıların arasına cansını bıraktıkları anda telefonun çaldığını duydular. Telefonu eline alan albırt arayanın kim olduğuna baktı ve kardeşine gösterip bunu tanıyor musun diye sordu, küçük albırt evet tanıyorum dedi bu da babamın arkadaşı.

Şüphelendiğinden eminlerdi arayanın ne bildiğini bilemeyeceklerdi ama telefon numarasını kendi telefonuna kaydedip cansın'ın telefonunu taşla parçalayarak çalıların arasına attı.

Hadi dedi albırt kardeşine gidiyoruz kanlı ellerini gizle ve tuvalete koş ilk önce gizlice ellerini yıka ve sonra otobüse gel seni bekliyorum dedi. Küçük albırt ilk kez adam öldürmenin verdiği mükemmel hisle tuvalete ilerledi, Albırt da kardeşinin kendisinden daha zeki ve kurnaz bir katil olacağını düşünerek otobüse.

Albırt kardeşler izmir'e olan yolculuklarına kaldıkları yerden devam ediyorlardı ama ilk leşlerini listelerine ekleyip öyle devam ediyorlardı.
Albırt uzun zamandır uykudaydı. Uyandığında hafif bir baş ağrısı sersemliği ile pencereye yöneldi. Dışarıya baktığında şaşırdı. Her şey değişmişti. Sanki 100 yıldır uykuda gibidir. Olanlara anlam vermeye çalışırken kapı çaldı ve. Evet.
2006'da başlayıp 2020'de bittiği iddia edilen roman gerçi roman olduğu da bir iddia.
ünlü iş adamı Siklamen, o gün işten erken dönmüştü. karısı dr. chevaşe gelmeden önce bir duş alıp rahatlamak istiyordu. fakat içinde bir huzursuzluk vardı. banyoya girip sıcak suyun gelmesini beklerken salondan bir ses geldi...
sofia kafayı kullanıp topkekini ters çevrdi ama albırt ' bu işler böyle olmuyor sofya hanım' diyerek topkeki alıp bi ısırık attı,sonra sofya'ya eski günlerde olduğu gibi kekimi seninle paylaşıyorum dedi. sofya ' daha fazla çirkinleşmeden ağzındaki keki yut ve beni öp' dedi albırt'a.
Genç kadın geceleyin taksiye biner ve kapılar kitlenir, kadın taksiciye bakar taksici at maskelidir ve Uludağ sözlüğe bakmaktadır sonra kıza döner ve iyehhaaa diye bağırır..
Mesut küçümseyen gözlerle albırta baktından sonra elini beline atıp telsizi çıkardı ve
'ağığığı, burada işte' dedi
Albırt gülümsedi ve hoşuna gitmediğini belli etmek için başını farklı bir yöne çevirdi.
Başını çevirdiği tarafta gördüğü şey karşısında varlığının her zerresi titremeye, alnından terler akmaya başladı. Gördüğü kişi sofiaydı. Eski sevgilisi. Beraber beyoğlu entelektüelliği yaparken beyaz şarapla dolu kadehlerini tokuşturur ve
'faustun goethe kitabı ne kadar güzel diğil mi sevgilim' esprisi eşliğinde saatlerce kahkaha atarlardı. O da ne aman tanrım olamaz. Sofia kendisine doğru yürüyüşe başlamıştı bile.
Albırt ve kardeşi tüm bu saçmalıklar silsilesinden sille yerken top kekten hâlâ haber yoktu. Zaten artık albırt da vazgeçmişti ondan.

Kağnı gibi giden otobüs hâlâ ulaşmamıştı izmir'e. Gece paltosunu alıp sürüklerken şairin dediği gibi, albırt camdan kararan bulutları seyredalmıştı..

Çok geçmeden bir sesle irkildi yeniden albırt, bu başına gelen tüm saçmalıklardan da fazlaydı! Sesin geldiği yöne doğru baktı...
Dayanamadım gittim muavinin yanına sessizce yakaşına yapıştım. "Napıyorsun lan sen oç" dedim.

O da "abi tamam bir daha yapmam, tüm çapulcuların üzerine yemin ederim, çapulcular senin yarrağını yesin" dedi.

Bu lafı beni teskin etmişti. Dedim hemen üstünü topla, bana çay koy dedim.

"Hemen abi" deyip kalktı, çaydanlığa yöneldi. "önce elini yıka lan şerefsiz" dedim.
Gece saatlerine doğru birden hafif bir inilti duydum ve gözümü açıp önüme sağıma soluma baktım. Kimsecikler yoktu.

Yolun sessizliğine otobüsün sakin hareketleri eşlik ediyordu. Fakat aykırı bir ses vardı, herkes uyuyordu.

Dönüp arkama baktım, o da nesi; metro otobüsünün muavini arka 5'linin soldan 4üncü sırasına geçmiş ozbir çekiyor, hemen sol on sırada koridor tarafında oturan geç kadının yan durmuş ve kabak gibi çıkan poposuna iştahla bakıyordu.

Müdahale edip etmemek arasında kaldım. Ve düşündüm acaba ne yapmalıydım...
fakat o da nesi?! yolculuk esnasında muavin top kek dağıtırken albırtı ve kardeşini es geçmişti.

bu hareket gerçek maceranın sinyallerini veriyordu..

(bkz: old but gold story)
Uzunca bir aradan sonra eski hayatına dönen albırt, arkadaşları, ailesi ve mahallesinde bulunan insanları görmek için can atıyordu.
Canıtınla birlikte ağaçlara daldığı bahçeleri, firenk'le beraber basketbol oynadığı potayı, annesiyle birlikte evin bahçesinde yazın sıcağında halı yıkamayı özlemişti albırt..

Ama eskisi gibi değildi uludağ mahallesi, herkes evlerinde karakutu denilen şeyle haşır neşir olmaya başlamıştı. Sokaklar sessiz ve kimsesizdi. Meyve ağaçlarına kimse dokunmamış, potanın fileleri yok ve çemberi yamulmuş, evlerinin bahçesi bile beton olmuş hiç yeşillik kalmamış.
Uzun yoldan geldiği için evine doğru yol alan albırt kapısının önüne geldiğinde annesini başka bir adam ve çocukla görünce şaşkınlıktan ne yapacağını bilemez. Babası, annesini içip içip öldüresiye dövdüğü zaman annesi için babasını öldürerek ukrayna'ya kaçtığı zaman dönebileceğini düşünmemişti ancak dönse bile bu tabloyla karşılaşacağını düşünmemişti albırt.

Annesi bi süre ona baktıktan sonra albırt'ı tanıdı ve koşarak oğluna özlemle sarıldı. sarılırken çok özlediğini farkeden albırt hiçbir şeyi bıraktığı gibi bulamamasına rağmen gözlerinden yaşlar akıtmaya başlamıştı.

-Albırt oğlum yıllardır senden haber alamayınca öldün sandım. Polisler seni aramıyor artık, şüpheli de değilsin suçlu da değilsin.
+peki bu nasıl oldu anne?
-babanın düşmanlarından birini ihbar ettim seni de kaçırdıklarını söyledim. Sabıka kayıtlarından ötürü cinayetten ve adam kaçırmaktan idam cezası aldı. Yıllar önce dönebilirdin ama sana ulaşamadım.

Bunu duyan ve büyük hayal kırıklığı yaşayan albırt, yıllar önce dönemediği mahallesine hasretle bir kez daha baktı ve annesine dönüp;
+canıtın burada mı hâlâ haberin var mı?
-canıtın izmir ege üniversitesinde tıp fakültesini kazandı şimdi orada doktorluk yapıyor
+peki firenk?
-o da canıtınla birlikte izmir makine mühendisliğini kazandı ama şu anda aydın'da yaşıyor ve çalışıyor, evlenmiş 2 çocuğu varmış.

Bunları duyan albırt hayatının nasıl boş ve nasıl yavan geçtiğini farkedince daha büyük acıyla yavaş yavaş yürümeye başlamış. Annesi arkasından ne kadar bağırsa da duymadan yoluna devam eden albırt, annesi için babasını öldürmeseydi nasıl bir hayat yaşayacağını düşünmeye başladı. Çocukluk arkadaşları canıtın ve firenk'in hayatlarını kıskandı. Bi anda annesine ve öldürdüğü babasına delicesine sövmeye başladı. Çünkü giderken bıraktıkları döndüğünde yerinde ve eskisi gibi değildi.

Kimse onun mahalleye geldiğini görmemişti, görse bile tanıyan yoktu. Eve doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı kafasında evdekilere ne yapacağını kurmaya başlamıştı. ilk önce kocası olan o şerefsizi öldürürüm sonra çocuğu odaya kitler annemi, babamla birlikte bana yaşattıkları için öldürürüm, en son odaya girer çocuğu öldürürüm dedi içinden. Adımları iyice hızlanmıştı.
Eve girdi mutfağa doğru yöneldi tezgahta bulunan ekmek bıçağını aldı. Döndüğünde arkasında annesinin kocası vardı. O meşhur albırt sensin demek dedi gülümseyerek. Albırt gördün ama tanıyamayacaksın diyerek kalbine bıçağı defalarca sapladı. Sesleri duyan annesi ve üvey kardeşi koşarak mutdağa geldi annesi şok geçirdi ama çocuk korkarak uzaklaşmaya çalışırken ensesinden yakalayıp odaya kitledi.
Dönüp annesine yönelen albırt +hayatımın en güzel yıllarını sizin yüzünüzden yaşayamadım ama herkes hayatını ve düzenini kurmuş mutlu mesut yaşıyor.
-lanet olsun sana albırt neden öldürdün onu o çok iyi bi insandı!
+hiç umrumda değil sıra senin!

Diz üstü duran annesine doğru yaklaşan albırt gözlerinden yaşlar aka aka annesinin boynunu hızlı bir şekilde kesti ve diz üstü çökerek kan kaybından ölmesini izledi.
Yaptığına pişman olacağını biliyordu ancak hayatını karartan insanların mutlu mesut bir şekilde yaşamasını hiç istemiyordu.
Odada kilitlediği üvey kardeşine doğru yöneldi albırt. Kapının kilidini açtı ve çocukla göz göze geldi. ikisinin de gözlerinden yaşlar akıyordu.

+adın ne senin?
-(sessiz ve ağlamaklı bi şekilde) albırt.

Bunu duyan albırt beyninden vurulmuşa döndü.
+kim koydu adını?
-annem.

Yaptığı şeye pişman olacağını bilen albırt bu kadar hızlı olabileceğini düşünmemişti. insanların hayatlarını kurtarıp düzgün yaşamaları, albırt'a yanlış şeyleri düşündürtüp hızlı eylemde bulunmasına sebep olmuştu.

+eğer ağlamayı bırakırsan ve beni sessizce dinlersen seninle bi şey konuşacağım ve bu konuşmaya göre olacakları belirleyeceğim.
+tamam ama sen kimsin ve annemle babamı neden öldürdün?
-Hepsini anlatacağım...

Tüm hayat hikayesini üvey kardeşine anlatan albırt küçük albırt'tan olumlu tepkiler aldı ama yeterli olup olmadığına karar vermesi için bi soru sorması gerekiyordu.

+artık burada duramam uzaklara gitmem lazım ya benimle geleceksin ya da...
-seninle geleceğim ama bir şartla.
+nedir?
-bana da öldürmeyi öğreteceksin!

Kendisi gibi birini yaratacağını düşünen albırt kendinden tiksinmesine rağmen kabul etti küçük albırtın şartını.
Çanta hazırladı kardeşine kanlı elbiselerini çıkartıp duş aldı kıyafetlerini bir poşete koyup yakmak üzere yanına aldı.
Firenk kolay bulunamazdı o yüzden izmir'e gidip hastane hastane canıtın'ı arayamayı düşündü. Küçük albırtla yapacağı yolculuğun ve maceranın nasıl olacağını hayal etmeye başlamıştı bile. Otogar'a gidip izmir'e giden ilk otobüs için 2 tane bilet aldı. kardeşiyle birlikte başına gelecek olan mükemmel maceranın adımını o iki biletle attığının henüz farkında değildi. iki albırt ne yaşayacaklarını bilmeden Saat 3 otobüsüne binip izmir'e doğru yol almaya başladı...
jonathan yüzünden günahkar olmuştu ama vazgeçmeyecekti. eninde sonunda onu bulacaktı. neredeydi bu lanet olası.
Papaz erectov efendi caroline'i günah çıkarıyorum diyerek bir güzel badeledi.
Kilisede papaz erectov efendi ile karşılaştı selam ve dua ile.
H.ssktir dedi. Ütüyü ocakta unuttum. Ne kadar da aptalım.
caroline arabasına atlayıp kiliseye doğru yola çıktı. terkedilmiş bir benzinlikte durdu.