bugün

cenifır o gün işten erken dönmüştü. kocası ceyk gelmeden önce bir duş alıp rahatlamak istiyordu. fakat içinde bir huzursuzluk vardı. banyoya girip sıcak suyun gelmesini beklerken salondan bir ses geldi...
önce sesi önemsemeyen cenifır, tıkırtılar devam edince tedirgin oldu ve salona geçti, kedinin vazonun kırıklarıyla oynadığını görünce başını sallayarak gülümsedi ve tekrar banyoya yöneldi bu sırada kendini izleyen bir çift gözden habersizdi .....
yavaş yavaş eteğini, bluzunu ve kocası ceyk'in geçen yılbaşında hediye ettiği kırmızı donu çıkardı. küvetin yarısını suyla doldurup onunla oynamak heyecan veriyordu cenıfır'a. nihayetinde suya girip o sevgili ördeğiyle oynamaktaydı. fakat bir an elektrikler gitti...
karanlıkta hiç bir şeyi seçemiyordu, ancak sesleri duyuyordu, ayak seslerini...el yordamıyla bulduğu bornozunu sırtına geçirip küvetten çıktı. tedbir olarak bıraktıkları mum ve çakmağı kolayca bulup yaktı, korku içinde banyoda beklerken yaklaşan ayak sesleri kanını donduruyordu...
korkuyla karışık, ceyk'in gene elektrik faturasını ödemediğini düşündü. belkide "programsız kesintiler"den biridir. diye gecirdi aklından.
son duyduğu banyo kapısının açılma sesiydi, içeri giren ise .......
ceyk'ti
korkuyla ceyk'in boynuna sarılırken, ceyk'in tavırlarında bir gariplik sezdi
bu ceyk değildi sanki ...
çünkü ceyk'in insanın içini ısıtan o sıcaklığını hissedememişti cenifır. tam bunları düşünürken üst kattaki eltisinin evinden bir çığlık duydu...
zaten soğuk bakan ceyk'in garip tavırlarına aldırmadan üst kata koştu, kapıyı yumruklamasına rağmen eltisi vidney kapıyı açmıyordu, içersen ses de gelmiyordu, tam vazgeçip aşağıya koşacakken kapı açıldı, gözünün feri sönmüş vidney kapıda belirdi. tuhaflığa anlam veremeyen cenifır seslerin sebebini sordu. şaftı kaymış vidney ses duymadığını söyledi, ayaküstü yapılan tuhaf konuşma sonrası aşağı inmek üzere arkasını dönünce ceyk ilen burun buruna geldi onun hiç ses çıkarmadan oraya nasıl gelmiş anlam veremesede sesini çıkarmadı. Neler olup bittiğini anlamak için beklemeye karar verdi. tam ineceklerken vidney onları kuru fasulye yemeye davet etti, ceyk'in çok sevdiğini söylemeyi de unutmadı, ama cenifır'ın da unutmadığı bi şey vardı ceyk kurufasulyeden nefret ederdi...
çünkü ceyk birkaç sene önce tatil için gittiği türkiye'de yediği kuru fasülye sonucu motoru bozmuş, karısı cenıfır'a acayip rezil olmuştur. ama allem küllem edip ikna ederler ceyk'i ve vidney'in evine giderler. ocağın altını açmak isteyen vidney çakmağın yanmasına rağmen ocağı niçin yakmadığına bir türlü anlam veremiyordu...
bunun nedeni ceyk'in ocağa giden gaz borusunu kesmiş olmasıydı, yavaş yavaş odaya yayılan gaz daha fark edilcek bir seviyeye ulaşmamıştı. o sırada ceyk tuvalete gideceğini söyleyerek aceleyle kalktı. tuvalete girer girmez kapıyı kilitledi ve daracık banyo penceresinden sığmaya çalıştı. ancak bu imkansızdı. sifonu çekerek tekrar cenifır ve vidney'in yanına döndü. soğuk terler dökmeye başlamıştı ceyk. "sizde turşu var mı?" diye sordu birden bire, "kurufasulye turşuyla yenince bir şey olmuyomuş." vidney böyle bir şeyin varlığından habersizdi. ceyk hemen kendini dışarı attı. arabaya bindi ve evden uzaklaşmaya başladı. o sırada etrafta bıraktığı parmak izleri aklına gelmişti...
bir anda donup kalmıştı. çünkü evde bıraktığı parmak izleri los encılıs polisi tarafından çarçabuk ortaya çıkarılacak ve ceyk'in kimliğini deşifre edecekti. hemen arabadan inip koşar adım eve girdi. lakin vidney ve cenıfır yerde yatıyorlardı. bayılmışlarmıydı acaba?..
evde gaz kokusu hissedilmeye yeni başlıyordu nabızlarını yokladı ölmüşlerdi ... ama bu kadar çabuk olmasına imkan yoktu ki! bir şeyler ters gidiyordu, ama ceyk'in bunları değerlendirecek vakti yoktu, bir an önce ortadan kaybolmalıydı. bir an önce ortalıktaki parmak izlerini yok etmeliydi, harekete geçti jenifır'ın üzerinden atlarken ne kadarda yabancı olduğunu düşündü. son bi kez daha baktı, o sırada kafasından süzülen kanı gördü, odada göz gezdirdi mutfak kapısından bir karaltı geçti gibi oldu sanki??
neyse dedi içinden. koşarak sokağa çıktı. bu arada karşı binadaki komşunun oğlunun bilgisayar başında birşeyler yaptığını gördü. yoksa liderleri bu çocuk muydu?..
binanın yangın merdivenini kullanarak 2. kattaki çocuğun odasına ulaştı. explorer'da bişeyler yapıyordu çocuk. mike kafasını pencereden içeri sokarak çocuğun hangi sitede olduğunu görmek istiyordu. adres çubuğunda ".w..u.....s....k..c." gibi bişeyler yazıyordu. tam anlayamamıştı mike ama kesin birşeyler yolunda gitmiyordu..
kafasını daha da içeri sokunca çocuğun uludağ sözlükte entry girdiğini farketti fakat bi alaka kuramadı. bir süre sonra kendisinin uludağ roman'ın baş kahramanı olduğunu anladı. "seni bir gün yenecem ulan los angeles" dedi ve gitti.

-------bitti--------

emeği geçen herkese teşekkür..
(bkz: uludag roman 2)
artık kendimi toparlamalıydım.adam gibi bir yazar olup adam gibi romanlar yazmalıydım.eski notlarımı kurcalarken 7 mart 2006'da başlayıp 24 mart 2006'ya kadar yazdıklarıma göz gezdirdim. cenıfır da kimdi. ne kadar berbat bir başlangıç yapmışım o zamanlar. o kadar günde ne kadar az şey yazmıştım. hepsini yırtıp attım. yeniden en baştan başlamaya karar verdim. senaryoyu kurguyu kahramanları yeniden oluşturmalıydım onlara can vermeliydim satırlarımla.ama ilk önce kafamı toparlayabilmek için rahatlamaya ihtiyacım vardı.bu yüzden yüzümü yıkayıp sabahın 6'sında sokağa çıktım. şehrin göbeğindeki park yaz sabahının ılıklığını minik serçelerle paylaşıyordu.etrafta kimsecikler de yoktu.bir banka oturup düşünmeye başladım.
(bkz: uganda milli futbol takımı)
o sırada cebinden 100 kontör çıkardı ve;
- ben kontörün konuşulmamış olanını severim, diye kükredi.
çalılıkları inek yemişti, inek su içmiş, su dağa kaçmış, dağ da g.tüme girmişti.
allah belamı versin yine saçmalıyordum, en iyisi tekrar uykuya dalayım dedim ve zıbardım.
yatamadım, sıcaktı hava, kalktım. hele bir otur soluklan yiğidim diye telkinde bulundum kendime. bir sigara yaktım, mehtaba karşı..
aman tanrım o gelen.. o gelen.. tabi ya ta kendisi! recep ivedik idi! birden bir kahkaha sesi duyuldu.. "huhahahahaha!"
- şimdi sktir git!
+ ama neden?
- gitmeni istiyorum da ondan! Defol!...
+ ?!?!?.
kalbi kırılan hede:
-gidiyorum ama dönüşüm süper olacak.
dedi ve karanlıkta kayboldu.
ama kimse bilmiyordu ki....