bugün

iyileri mahallenin fakir ve güzel kızının mutlu olması için seferber olan kişilerdir. organize hareket ederler. hayattaki tek amaçları bu kızın mutluluğudur adeta.

kötüleri ise mahallenin mini etek giymiş kızına laf atarlar.
emrah'ın annesiyle hesabı halledip emrah ın eline bir şeyleri tutuşturan insanlardır çoğu.
kasap ile bakkal her daim dukkan onunde oturup tavla atar. tupcu tupleri dizer, simetri hastasidir. veresiyeye laf etmezler, onlar icin muhim olan para pul degil mahallelinin saadetidir. kahvehane i$leten amcamiz surekli demliklerle ugra$ip hafif picle$mi$ ciragini adam etmeye cali$ir tabi bu arada cirak mahalle esnafina salca olur durur. hepsi iyilik timsali gibidir, dertsiz tasasiz. mahallede birinin derdi olunca ilk bunlar ko$ar, kahraman roludur bir yerde.
kemal sunal'ın "atla gel şaban" adlı filminin başında bu esnafi profili oldukça postmodern bir şekilde yansıtılmıştır. Kemal sunal borçlu olduğu mahalle esnafından kaçmak için planlar yapmaktadır, geçeceği yolda kasap, manav ve oduncu bizzat kendiler görünmeden, sadece elinde bir "satır", "terazi" ve "odun" olan birer el gösterilmektedir üç farklı sahnede kare olarak. arkadada tüyler ürperten bir müzik fon olarak. postmodern mahalle esnafı, türk filminde. değişik bir histi bunu izlemek benim için. *
başka bir kemal sunal filmindede, bakkal esnaf dükkanın önünde tahta sandalyede oturmuş, ayaklarını artist artist uzatmış, karşıdan gelen kemal sunal'a bakmaktadır. Bu arada kemal sunal her yerde ölümünün yaklaştığını, bir kaç gün içinde öbür dünyayı boylayacağını söylemektedir. Diyalog şu şekilde gelişir:

Bakkal esnaf: "duyduğuma göre öbür tarafa gidecekmişsin, babamı görürsen orda selam söyle" nihohohahahhhaaa (diye pis bir kahkaha atar)

Kemal Sunal: "yok, ben ananın tarafına gidiyorum, ona söylerim selamını!"

ve esnafımız mosmor *
genelde kendini uyanık sanan ve kafasi sürekli i.neliğe çalışan tü, kaka esnaflardır. süte su katan sütçü, eşek kesen kasap, odunları ıslatan oduncu gibi...
belgin doruk - zeki müren gibi eski dönem sanatçılarının, o güzelim istanbul'un daha bokunun çıkarılmadığı o yeşillik zamanlarında küçük, gri gri gözüken o yerleşim kentlerinde pek de olsa rastlanılmayan esnaftır. işin ilginç tarafı bakkal makkal yoktu ama her semtte bir iki meyhane vardı. *
önlüğü eksik olmayan esnaftır. zira terzi bile önlüğünü hiç çıkarmaz.
kemal sunal filmlerinde süte su katan sütçü, terazinin ayarıyla oynayan bakkal, fiyat tarifelerini kafasına göre değiştiren manav, odun sulayan oduncu, ekmeğin içine allah ne verdiyse koyan fırıncı, toptancı kılığındaki tefeci gibisinden dalaverenin her türlüsüne başvuran türevleri de mevcuttur...
(bkz: veresiye yoktur)
efendim bunlar ilk dönem türk sinemasında, küçük yumurcak, minik yavrucak, hede sezercik, höde ömercik dönemlerinde, iyiler iyisi, saf temiz yaşı geçgin amcalardır ki, akla gelen ilk örnek nubar terziyan amcadır. bunlar mahallenin esasen burjuva çocuğu olan fakat kimsesiz bilinen veledinin her daim yanındadır. bu velet hırsızlık da yapsa onu affederler ve her zaman bu veledin yetişmemiş işgücüne muhtaçtırlar. velet tuzukuru ebeveyn veya dedelerine kavuştuktan sonra kendilerine donanma piyangosu isabet etmiş gibi sevinir, fakat bu piçi çok özlerler, bu velet de onları unutmaz sık sık eski muhitini ziyaret eder.
bir dönem sonra, 1978 lerden 80 lerin sonu video çağının bitişine kadar, türk sinemasında arabesk toplumsal gerçekçilik döneminde, bu esnaf amcaların yerini cinsel libidosu yüksek, çirkin fakat tuzukuru, abi demeye dilimin varmadığı karakterler geçer ki bu geçişin bence bilinen üç nedeni olabilir;
1- arada yaşanan erotik film furyası dönemi, ve bu dönem mimarlarının tespit ettiği cinsel açlık.
2- köyden kente göçle gelişen daha acımasız ve altta kalanın her yönde ezildiği, ekonomisi ve siyasi hareketleriyle 'ah nerde eski istanbul' dedirten kara dünya ve bu dünyanın sonucu arabesk kültürün, soyut kötülüklerden kaynaklı dramlara daha çok ihtiyaç duyuşu.
3- 80 sonrası köşe dönmeci zihniyetin getirdiği nispi, esnaf cebi para bolluğu dönemi ve kültürel altyapısılık nedeniyle bu kanı bitlenen esnafın gerçek hayatta da çirkin özellikler sergilemesi.
işbu sebeplerden dolayı bu dönem esnafı, en temiz halde, kendisinden iğrenen bakire kızımızı, ailesinin ekonomik yetersizliklerini fırsat edinerek, nikah yoluyla koynuna almak istemektedir. giderek daha az toplumsal meşruluğu olan versiyonlarda ise mağdur ya emrah ipek isimli küçük sanatçımızın oynadığı filmlerde validesi bulunan karakter, ya da tövbekar olmuş ve jönlerimizden birisinin kurtardığı genelde müjde ar vs ahu tuğba
nın canlandırdığı 40 tas su karakterleridir. burada da ekonomik baskılar sözkonusu
olduğu gibi, bunun dışına çıkıldığı durumlar da gözlemlenebilmiştir. ayrıca mahalle esnaflığı dışına çıkılıp kadın vs eroin esnaflığı türevleri de görülmüştür bu iğrenç heriflerin..