bugün
- mühendislerin memur olmayı düşünmemesi14
- bik bik pilavı11
- camilerin ahır yapılması19
- hoşlanılan kıza mesaj atma bahaneleri14
- israil'deki atatürk büstü9
- anın görüntüsü15
- sözlükteki fosiller20
- ölen amcasını kredi için bankaya getiren kadın10
- kaybolan eşyayı bulma yöntemleri11
- evleneceği adama evi üzerime yapalım diyen kız21
- uludağ sözlük yakıt tüketimi veritabanı8
- junkman10
- esra'yı aç esra yı11
- türkiyenin artık sefalet listelerinde yer bulması16
- yeşil gözlü 180 üzeri kel olmayan erkek18
- sözlük yazarları şu an nasıl hissediyor20
- sevişmek10
- türk erkeğinin seks konusunda rezalet olması31
- evli 2 kız kardeşin pubgde tanıştığı adama kaçması24
- cumhurbaşkanı olduğumda bakan yapacağım yazarlar9
- fuhuş operasyonunda veresiye defteri bulunması12
- merkez bankası'nın 818 milyar tl zarar etmesi22
- 183 yapılı yeşil gözlü beyaz tenli dalgalı saçlı11
- güzel sözlük kızları8
- eski sevgiliye dair bir anı bırak9
- evinde silah bulunduran yazarlar20
- yeşil gözlü erkek10
- bik bik'ın aşkı10
- mersin belediyesinin sahilde açtığı pub15
- yahudilerin hitler nefreti mide bulandırıcıdır12
- hakan ural tevfik göksu osman gökçek17
- monako yat kulübünde istakoz yiyen akp'li vekil24
- teleferik kazası11
- necmettin batırel8
- mine çakmakçı'yı nasıl buluyorsunuz16
- israil16
- göster ama elletme durumları16
- 15 nisan 2024 alanyaspor galatasaray maçı26
- başıboş köpek sorunu30
- sözlükte sevilmeyen bir yazar olmak17
- hakim ziyech15
- hastası olan sözler11
- çekilin aç türkler tatilden geri dönüyor9
- buket aydın'ın da monaco da tatil yapması15
- icardi190519
- kedilerden haz etmeyen sözlük yazarları12
- bir kadınla yakınlaşmak11
- 15 nisan 2024 türkiye ambargo kararı13
- başkalarının gözünden nasıl birisin21
- hotchner from abberline8
yekvücut olma . muhalif sesin en gür sadası. bir nevi "biz hala yaşıyoruz" mesajı. kulakları sağır edercesine bir yankı . evet evet bir yankı . aks-i seda yani. düşüncenin hevenkleşmesi , algının berraklaşması , bilincin açılması. sağda ya da solda olmanın değil insani olmanın sloganı. biraz beylik öyleyse , ama yeni bir dil'inin yeni bir açılımının olduğunu da kim yadsıyabilir ki .
bir ismet özelkonferansı.
ismet özel konferanslarinin özet cümlesiydi bana kalirsa.
söz öyle bogazda dügümleyici ki,
konferanssiz da güzel.
söz öyle bogazda dügümleyici ki,
konferanssiz da güzel.
ismet özelin üç bölüm halinde yayımlanmış kitabı. elbette aynı isimli konferansından derlenmiştir.
toparlanın gitmiyoruz 1
bir gün, bir yerlede bir yazı okursunuz... önce şöyle bir doğrulursunuz. sonra okuduğunuz yazı sizi giderek sarmaya başlar. çünkü her zaman okumaya alıştığınız şekilde, inanılmaz taklalar atarak ve de illa ki edebi olma peşinde koşmaya soyunmamıştır. zor bulacağınız kadar sizden, insana dairdir. onun yazdıkları karşısında, 'aman ya, ne diyor bu! ' demek külfetine, rahatsızlığına, zorlamasına girmezsiniz. yağ gibi kayar gider. çokça anlarsınız okuduğunuzu, hepsini de neredeyse aynın öylece algılamışsınızdır zaten... işin sırrı, onun yazdığını o şekilde koymak sizin aklınıza hiç gelmemiştir, ama gönlünüzde onun anlattığı anlamın ve lezzetin tarifi çoktan yerini almıştır... bir kitap alır, ve yazarının kendi içinize dokunduğunu anladığınızda öyle bir kalırsınız önce... okurken bir yazı bir diğerini kovalar. akıl bulursunuz ve ironi, sonra burun direğinizi sızlatan duygunuza dokunur ve en sonunda da gevrek bir kahkaha attırır. okur, okur, okursunuz. size basit gelir. döner bir daha okursunuz. hayatın basitlik anahtarını bulmuş olursunuz. o kadar basittir ki, vurulursunuz... bitişik odanızda uyuyan çocuğunuzun yüzünü, saçlarını öpmeye gider; yanınızda eşiniz, sevgiliniz varsa ona sarılır; ne saçmalıklarla neleri kaçırıp neleri çok önemsediğinizi düşünürken, içinizde bir yerlerde unuttuğunuz o taze duyguya tekrar rastlar, ona dokunursunuz... bu duyguları yaşatacak ve keyifle okunacak bir kitap arıyorsanız, o kitap şu anda elinizde...
toparlanın gitmiyoruz 2
kültür, insanoğlunun hiçbir soru sormadan, dolayısıyla cevap yerine geçecek hiçbir şeyle karşılaşmadan ömrünü tüketmesini mümkün kıldığı için kültürdür. kültür kendilik bilgisinden mahrum kalanları, yaşadıklarının sahici olduğu hususunda avutur. avuntu zoon politikon'u hayatta tutmaya yarayan, giderek onun hayata tutunmasını sağlayan bir besin yerine geçer. biz insanlar uzlaşarak avunuruz. bütün yapıp ettiklerimiz toplum ilişkilerinin devamına hizmet eden uzlaşmanın gereğini yerine getirmekten ibaretse, ömrümüz uykuda geçiyordur. uzlaşmaların neyin hatırına yapıldığından habersizsek, henüz uyanmamışızdır. uyanışın kültür karşısında gösterilen bir itaatsizlik olduğu söylenebilir; ama bu, ancak kültürün kazandırdıklarını ihmal etmeyenlerin gösterebildiği bir itaatsizliktir. uyanış dediğimiz şey, kendi varlığını, kendinin var olduğunu, ortamı ve çevresi tarafından var kabul edilme şartlarını hiçe sayacak bir biçimde kavramak suretiyle gerçekleşir. uyanış, uyandırılış değildir. kendi uyanışımızdan başka bir uyanışa şahit olamayacağımız için, uyanış ödünç alınamaz.
uyanış (gelin şuna; varoluşsal uyanış diyelim) adam olmaya varan merdivenin ilk basamağıdır. adam olmak nedir? bu soruyu kim sorduysa felsefe ders kitaplarında görünen anlamıyla maddeciliği (materyalizmi) reddetmiş olur. var mı sende adamlık? adamlık hem izahtan vareste, hem de varlığı duyular âleminin ötesinde bulunan bir şeydir. nasıl var kabul edilmekle var olunmuyorsa, adamlığın adamdan sayılmakla elde edilemeyeceği kolayca söylenebilir. varoluşsal bir uyanışı idrak etmek adam olmak için gerek şarttır; ama yeter şart değildir. uyanan her kimsenin adam olduğundan, olacağından aslâ emin değiliz. bu durum günlük hayatımızı allak bullak eder. tam olarak ne kendimize, ne başkasına güveniriz. yani her seferinde kendimizi de, muhatabımızı da yoklamadan yaşayamaz hâle geliriz. adam olunduysa, madde âleminde bilinen üstünlüklerle bağdaşmayan bir üstünlüğün elde bulundurulduğu bir safhaya geçilmiş demektir. lâfta bu böyledir; ama tarih boyunca hiç kimse madde âlemindeki üstünlükleri tepip de bir yaşama yolu bulabilmiş değildir. adam yerine konmayı bir “status” kabul etmekten geri durmuş kim var? babası oğluna hitaben sana vali olamayacağını değil; adam olamayacağını söyledim, dediyse, bununla sadece bir edepsizliği, saygısızlığı vurgulamadığını biliriz. biliriz de adamlığı nezakete, zarafete indirgemek hilesine başvurmadan yaşayamayız.
anlamın ve anlamanın yüksek basamaklarına çıkıldığında bize özde neyin bulunduğunu, özü nelerin teşkil ettiğini açıklayan olgular değildir. özde ne olduğunu ancak uyanışı tadanlar tadabilir. bu yüzdendir ki, kimin gerçekten kim olduğu, sözün gerçekte neyi dile getirdiği kültürden bağımsız başlıbaşına meselelerdir. bu meselelerin hayatımızdaki yerini uyanmış kişiler kendi aralarında tartışır.
bu tartışmanın türklerin ayakları altında kalan zemini 27 mayıs 1960 sabahı kayganlaştırıldı. yarım asra yaklaşıyor ki kayganlığın zilletini yaşıyor türkler.
toparlanın gitmiyoruz 1
bir gün, bir yerlede bir yazı okursunuz... önce şöyle bir doğrulursunuz. sonra okuduğunuz yazı sizi giderek sarmaya başlar. çünkü her zaman okumaya alıştığınız şekilde, inanılmaz taklalar atarak ve de illa ki edebi olma peşinde koşmaya soyunmamıştır. zor bulacağınız kadar sizden, insana dairdir. onun yazdıkları karşısında, 'aman ya, ne diyor bu! ' demek külfetine, rahatsızlığına, zorlamasına girmezsiniz. yağ gibi kayar gider. çokça anlarsınız okuduğunuzu, hepsini de neredeyse aynın öylece algılamışsınızdır zaten... işin sırrı, onun yazdığını o şekilde koymak sizin aklınıza hiç gelmemiştir, ama gönlünüzde onun anlattığı anlamın ve lezzetin tarifi çoktan yerini almıştır... bir kitap alır, ve yazarının kendi içinize dokunduğunu anladığınızda öyle bir kalırsınız önce... okurken bir yazı bir diğerini kovalar. akıl bulursunuz ve ironi, sonra burun direğinizi sızlatan duygunuza dokunur ve en sonunda da gevrek bir kahkaha attırır. okur, okur, okursunuz. size basit gelir. döner bir daha okursunuz. hayatın basitlik anahtarını bulmuş olursunuz. o kadar basittir ki, vurulursunuz... bitişik odanızda uyuyan çocuğunuzun yüzünü, saçlarını öpmeye gider; yanınızda eşiniz, sevgiliniz varsa ona sarılır; ne saçmalıklarla neleri kaçırıp neleri çok önemsediğinizi düşünürken, içinizde bir yerlerde unuttuğunuz o taze duyguya tekrar rastlar, ona dokunursunuz... bu duyguları yaşatacak ve keyifle okunacak bir kitap arıyorsanız, o kitap şu anda elinizde...
toparlanın gitmiyoruz 2
kültür, insanoğlunun hiçbir soru sormadan, dolayısıyla cevap yerine geçecek hiçbir şeyle karşılaşmadan ömrünü tüketmesini mümkün kıldığı için kültürdür. kültür kendilik bilgisinden mahrum kalanları, yaşadıklarının sahici olduğu hususunda avutur. avuntu zoon politikon'u hayatta tutmaya yarayan, giderek onun hayata tutunmasını sağlayan bir besin yerine geçer. biz insanlar uzlaşarak avunuruz. bütün yapıp ettiklerimiz toplum ilişkilerinin devamına hizmet eden uzlaşmanın gereğini yerine getirmekten ibaretse, ömrümüz uykuda geçiyordur. uzlaşmaların neyin hatırına yapıldığından habersizsek, henüz uyanmamışızdır. uyanışın kültür karşısında gösterilen bir itaatsizlik olduğu söylenebilir; ama bu, ancak kültürün kazandırdıklarını ihmal etmeyenlerin gösterebildiği bir itaatsizliktir. uyanış dediğimiz şey, kendi varlığını, kendinin var olduğunu, ortamı ve çevresi tarafından var kabul edilme şartlarını hiçe sayacak bir biçimde kavramak suretiyle gerçekleşir. uyanış, uyandırılış değildir. kendi uyanışımızdan başka bir uyanışa şahit olamayacağımız için, uyanış ödünç alınamaz.
uyanış (gelin şuna; varoluşsal uyanış diyelim) adam olmaya varan merdivenin ilk basamağıdır. adam olmak nedir? bu soruyu kim sorduysa felsefe ders kitaplarında görünen anlamıyla maddeciliği (materyalizmi) reddetmiş olur. var mı sende adamlık? adamlık hem izahtan vareste, hem de varlığı duyular âleminin ötesinde bulunan bir şeydir. nasıl var kabul edilmekle var olunmuyorsa, adamlığın adamdan sayılmakla elde edilemeyeceği kolayca söylenebilir. varoluşsal bir uyanışı idrak etmek adam olmak için gerek şarttır; ama yeter şart değildir. uyanan her kimsenin adam olduğundan, olacağından aslâ emin değiliz. bu durum günlük hayatımızı allak bullak eder. tam olarak ne kendimize, ne başkasına güveniriz. yani her seferinde kendimizi de, muhatabımızı da yoklamadan yaşayamaz hâle geliriz. adam olunduysa, madde âleminde bilinen üstünlüklerle bağdaşmayan bir üstünlüğün elde bulundurulduğu bir safhaya geçilmiş demektir. lâfta bu böyledir; ama tarih boyunca hiç kimse madde âlemindeki üstünlükleri tepip de bir yaşama yolu bulabilmiş değildir. adam yerine konmayı bir “status” kabul etmekten geri durmuş kim var? babası oğluna hitaben sana vali olamayacağını değil; adam olamayacağını söyledim, dediyse, bununla sadece bir edepsizliği, saygısızlığı vurgulamadığını biliriz. biliriz de adamlığı nezakete, zarafete indirgemek hilesine başvurmadan yaşayamayız.
anlamın ve anlamanın yüksek basamaklarına çıkıldığında bize özde neyin bulunduğunu, özü nelerin teşkil ettiğini açıklayan olgular değildir. özde ne olduğunu ancak uyanışı tadanlar tadabilir. bu yüzdendir ki, kimin gerçekten kim olduğu, sözün gerçekte neyi dile getirdiği kültürden bağımsız başlıbaşına meselelerdir. bu meselelerin hayatımızdaki yerini uyanmış kişiler kendi aralarında tartışır.
bu tartışmanın türklerin ayakları altında kalan zemini 27 mayıs 1960 sabahı kayganlaştırıldı. yarım asra yaklaşıyor ki kayganlığın zilletini yaşıyor türkler.
'türk demokrasi tarihi (ne tarih ya!)müslümanları kandırmanın, müslümanları yoldan çıkarma çabalarının tarihidir' der kitabın birinci cildinde.
ismet'çiyim ulan dedirtir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar