bugün

(bkz: horace mccoy)
bir ara okan bayülgen'in de bulunduğu bir kadroyla türkiye'de de sahnelenmiş, lakin başarısız olmuş müzikal.
amerika daki ekonomik kriz sırasında geçen cok basarılı film..
bu gece televizyondan izlenebilecek olan film.
amerikalı yazar horace mccoy'un eseri. filmini* sydney pollack yönetmiş, başrolde de jane fonda oynamıştır. atları neden vururlar? sorusuna derin ve somut bir şekilde cevap arayan, nitelikli bir eser.

(bkz: şahları da vururlar)
Horace McCoy'un 1930'ların sıkıntılı amerikasını anlatıldığı orijinal adı "They Shoot the Horses, Don't They?" olan, önce 1969'da beyazperdeye, ardından da tiyatroya aktarılan eseri.

aynı adı taşıyan filminde Jane Fonda, Michael Sarrazin, Susannah York, Gig Young, Red Buttons gibi oyuncular yer almıştı. tiyatrosunda ise, okan bayülgen oynamıştır.
1930'larin ekonomik bunalim doneminde insanlarin bir yaris beygiri olarak katildigi nonstop devam eden dans yarismasinda ki hep kaybeden umutsuz kucuk iki insanin hikayesini anlatildigi horace mccoy'un bir romanidir. .zanederim ulkemizde bu donemi bizde yasadik hala yasiyoruz galiba. bir ara bbg , dokunbana , popstar gibi yarismalar (!) ne tavan yapmisti yahu.
1930 larda yazılmış horace mac coy bu romanı . 1930 lar, o çarliston , tango salgını yılları. ekonomik çöküntü yılları. işsizlik, krizler, yoksulluk, üstelik çağ dışı bir içki yasağı, bunun yarattığı türlü gangsterlikler... mac coy, romanında o dönemden bir kesit sunmuş bizlere.

dans maratonlarının moda olduğu yıllar. çiftler giderler yarışmaya, günlerce gecelerce dans ederler. birazcık dinlenme, yemek, azıcık uyku, sonra yine dans yine dans... sabah, öğle, akşam, günlerce, gecelerce, haftalarca... her gece dolar taşar gazino, gösterilerde türlü numaralar yapılır. yatacak bir yatak, yiyecek bir iki lokma yemektir maratoncuların bütün istediği. belki bir de maratonu bitirip elde edecekleri bir iki yüz dolar...

sonra "atları da vururlar"'ın filmi de çekilmiş. gloria rolünde jane fonda oynamış. mac coy'un yarattığı unutulmaz kahramanı ete kemiğe bürünmüş olarak izlemiş bu kez seyirci.

romanda yarış sahnelerini korkunç bulan, filmi izlerken daha çok etkilenmiş, görülenler bellekten silinmemiş çünkü sonrasında.

" işte 22 numaralı çiftin yürekli kızı gloria. arkadaşı bacağına kramp girdiği için bakım görürken tek başına nasıl yarışı sürdürüyor. bakın nasıl uçarcasına gidiyor"...

diye bağırırken yarışı yöneten aslında gloria yarışı bitiremeyecektir.

"bu dünyayı iğrenç buluyorum". gloria yaralı bir attır, ölüme mahkum. can çekişen, acı duyan. ayağını kıran bir at nasıl bir kurşunla acıdan kurtarılıp huzura kavuşturulursa, gloria da bekler tek çıkar yol saydığu ölümü.

"ineceğim şu atlı karıncadan. bıktım bu kepazelikten". yaşamdır o kepazelik, o atlı karınca...

her kim izlerse filmi okursa veya kitabı, öfkelenecektir. neye mi olacaktır bu öfke?

pek tabii şu atlı karıncada iki kez dönmeyi yararlı bulduğumuza, onu bir şey sandığımıza....
28. uluslararası istanbul film festivalinde, biz gençlere dev perdede izleme olanağı sunulan bir sydney pollack başyapıtıdır.
1930'lu yılların amerikasını yansıtan , insanların nasıl sömürüldüğünü güzel bir şekilde anlatan tiyatro oyunu.
1930'lu yıllarda, Amerika'nın çöküşüyle, halkın dans yarışmalarıyla düştükleri içler acısı durumu anlatan büyüleyici tiyatro oyunu.
1929 dünya ekonomik bunalımını (bkz: büyük bunalım) 'insan' üzerinden anlatan güzel bir roman.

(bkz: horace mccoj)

ayrıca ege üniversitesi fen fakültesi tiyatro topluluğu tarafından uyarlanmış oyun, 15-16 mayıs 2011'de ege üniversitesi atatürk kültür merkezi'nde izlenebilir.
(bkz: atları da vururlar)

(bkz: artiz mektebi)

(bkz: durma dans et)

(bkz: akademi türkiye)
amerika'daki ilk varoluşçuluk akımıyla yazılan kitaptır. horace mccoy'un kitabına dair bu tespiti, albert camus yapmıştır. karakterin son cümlesi kitaba adını vermiştir. hikayesini kısacık özetleyecek olursak, nasıl ki yaralanan ve yoluna devam etmesi zor görülen atlar vuruluyorsa, bu hayatta tutunamayan ve yaşadığı her an ona acı veren insanlara da böyle yapılmalı mıdır sorgulamasını içerir. baş karakter, kadını öldürdükten sonra polisler sorar;

--spoiler--
''kadını neden öldürdün piç kurusu?''
''atları da vururlar değil mi?''
--spoiler--