bugün

filmin aslında anlatmak istediği güreşçilerin gerçekte neler yaşadığıdır ve bu konuyu çok güzel bir şkilde işlemiş ayrıca soundtrack bir harika.
– Kahretsin, artık böyle şarkılar yapamıyorlar.
+ Lanet 80’li yıllar en güzeliydi.
– Guns N’ Roses muhteşemdi.
+ Kesinlikle.
– Ve Def Leppard.
+ Sonra o Cobain korkağı çıkıp işleri mahvetti.

görsel
Yıllar sonra tekrar izlediğim, tekrar aynı duyguları yaşamama sebep olmuş ve ucu açık sonuna yine gicik olduğum film.
Yaşlanmış ve eskisi gibi olmayan bir adamın doğal hayatının bir kesimini izleme amacıyla filme başlanmalıdır. Zira film çok sürükleyici olaylardan oluşmuyor. Ancak oyunculuklar filmin amacına çok iyi hizmet ediyor ve ancak bu şekilde izlenesi bir film oluyor.
final sahnesi bomba, ama bir o kadar da acıklı ve hatta trajediktir.
adamım mickey in olması bile yeterli olan filmdir.
Yönetmenin nasıl olduğu, daha önceki filmlerine nazaran nasıl bir yapıt ortaya koyduğunu falan bunların eleştirisini kritiğini yapmıycam, sadece filme değincem:

filmin ilk dakkalarında filmin klişe ve sıkıcı olacağını düşünmüştüm hem de dövüş güreş falan çok ilgimi çekmezdi. Bir turnuvaya katılırlar bu yaşlı koç azimle falan akıl almaz zaferler alır diye düşünmüştüm. Ama olmadı, klişe çıkarımlarımı teker teker götüme soktum. Bir yanda kızıyla arasındaki buzları eritme çabası, bir yanda striptizci kadınla olan bağ kurma çabası ve bir yanda da hayatı adadığı ama vazgeçmek zorunda kaldığı güreş mevzusu. Bir kere klişe olan noktasına değineyim; kalp krizi sonrasında kızının aklına gelmesi randy'nin kişiliğine ve filmin orjinal düzenine tat katmıyordu. Ama genel manada duygu yüklü başarılı bir filmdir diyebilirim. Hele son sahnenin başlangıcı ve akabinde giren sweet child o' mine filmin en vurucu ve bana göre duygusal noktalarından birisi. Ortalama üzeri bir filmdir ve izlenilesidir.
smackdown vs programlarda izlenen amerikan güreşi maçlarının arka fonunda yatan yer yer acıklı hikayeyi anlatan başarılı bir film. kazanamasa da aldığı iki oscar adaylığına bu bağlamda dikkat.
mickey rourkeu tanıdığım filmdir. ne kadar cahilmişim meğersem.
anlık yaşamanın sonuçlarının ne kadar ağır oldugunu, her gencin bir gün yaşlanacagını bilmesi gerektiğini gözler önüne seren güzel film.

mickey rourke'dan daha iyi kimse oynayamazdı bu karakteri bu da bir gerçek.
mickey rourke'un abartmadan, ama pek de güzel acıtarak canımdan can aldığı film. müzikleri bir ayrı güzel, ratt, tam yerine oturtulmuş bir cinderella, firehouse gibi filmlerde duymaya alışık olmadığımız müthiş gruplar her sahneyi daha güzelleştirmiş.
mickey rourke'un harikalar yarattığı deyim yerindeyse method oyunculuğunun kitabını yazdığı 2008 yapımı darren aronofsky filmi.

film çok gerçek geldi nedense bana 50 yaşına merdiven dayayıp ilaçlar yardımıyla dövüşen bir güreşçi amerikan rüyasını pek yansıtmıyor.

model, sporcu(güreşçi), striptizci gibi bedeniyle öne çıkan meslekleri icra eden insanlar için yaşlanmak daha acılı oluyor sanırım bu film bunu güzel anlatıyor.

filmin müzikleri ayrı güzeldi bruce springsteen, guns n roses, scorpions...

mickey rourke'a bir daha dönecek olursak geçmişin boksörlük yapmış olması, uyuşturucuya, içkiye bulaşmış oluşunu da göz önünde bulundurunca sanki kendisini oynamış.

buradan sonrası spoiler.

--spoiler--

filmdeki 80'lerle ilgili cassidy ile randy'nin diyaloğu çok hoşuma gitti her ne kadar kurt cobain'e kız kılıklı demiş olsa da. bu diyalog sırasında randy 90'lardan nefret ettiğini söylüyordu anladığımız kadarıyla hayatı 90'lardan itibaren dibe batmaya başlamış.

gerçektende son sahnedeki konuşmasında söylediği gibi hayat ring dışında randy'e gülmüyor ve canı ringde değil dışında acıyor.

son atlayışında kim bilir belki de ölüme atlayışında şunu farkediyorsunuz randy kesinlikle ölene kadar buna devam edecek

--spoiler--
film çok rahatsız edicidir, duygusaldır, gerçektir.
her duyguyu size yaşatabilecek bir filmdir. yeni izlediğim için kendime kızgınım doğrusu.
bu filmi, "tam bir kaybeden filmi" diyerek eleştiriye başlamayan yazarlar oscar törenine çift kişilik bilet kazanıyormuş. bu oldukça zor bir durum tabiki.

filmin hikayesi her halinden belli. yer yer duygusal anlar yaşıyorsunuz evet ve rolünü yaşayan mickey rourke hayranlık uyandırıyor. birde şu film var crazy heart. bir yıl sonra girmiş gösterime. daha önce söyleyen oldumu bilmiyorum, neredeyse her şeyi ile aynı.
filmi izledikten sonra yazacağım ilk cümleyi belirlemiştim aslında ama yukarıdaki entrylere bakarken tamamen aynı girişi gördüm. aklın yolu bir diyor, bu ön bilgiden sonra aynen o cümleyle başlıyorum.

tam bir loser filmi. loser ne diye merak ediyorsan izle, filmdeki asıl adam* tam bir kaybeden işte.

film, belgesel tadında biraz. senaryosu çok yabancı, özgün değil.

--spoiler--
parlak sahne ışıkları gölgesinde eriyip biten bir yaşam. dibe vurmamaya çalışırken birilerine el uzatma ihtiyacı. bir umut ışığı doğmuşken kendi hatasıyla onu söndürmesi. daha sonra el uzatsa da gelen son tekme.
--spoiler--

akıcılığı iyi. merak duygusu hep var içinde. yansıtmaya çalıştığı şeylerde de başarılı. oyunculukların iyi olmasının rolü çok büyük tabii ki bunda.

konusu falan sıradan olsa da sırf aronofsky çektiği için bile izlenebilecek bir film. ama diğer filmlerine nazaran sönük kalmış kesinlikle. konunun çok özele inmesini bağlıyorum bunu da.

--spoiler--
izleyenler sonunun net olmadığını düşünmüşler. daha ne kadar net olabilirdi, merak ediyorum. illa, cenazeyi mi göstermeliydi? oraya gidebilecek en iyi sonlardan biriydi kanımca.
--spoiler--

bir de, ne güzel dansçımızdın sen marisa tomei?

şu şirinliğe, güzelliğe bak. görsel
zaman kaybı filmdir.

bir filmi ne için izlersin:
-senaryo
-kurgu
-diyaloglar
-atmosfer
-oyunculuk
-hal ve gidişats*
ne kadar sayarsan say. sadece oyunculuğu iyi olan bir film. gerisini boş ver.izleyip zaman kaybetme.
son yıllarda izlediğim en iyi, en kaliteli filmlerden biri. ayrıca soundtrackleri de oldukça sağlam.
arkadaş bu filmi ne zaman izlesem alıyor beni bir düşünce, bir burukluk. resmen Ram için üzülüyorum gerçek dünyada varmış gibi. Aslında Ramden çok var gerçek dünyada. Tabi güreşçi falan değiller de "Yalnızlık" ulan. Dünyada yalnız kalan birçok kişi ram aslında. yaptığıni iş seni tarif etmez, sevdiğin insanlar birer birer göçmüştür veya uzaklaşmıştır. işte sen de gider bir striptizci vari hiç alakan olmayan birinden medet umacak hale gelirsin. bir nevi şuanki güzel günlere aldanmayıp gelecek korkusu.

ve bir önceki girdimde de tekrar ediyorum 80lerin müziklerini ana müzik tercihi olarak seçmemişseniz filmin ruhunun yüzde 50sini anlamazsınız.

bu filme oscar vermeyen zihniyete de sokayım.
inanılmaz bir film. konusu bu kadar net olup, bu kadar insanı kendine çeken bir film olamaz. oyunculuklar mükemmele yakın. özellikle bir spor geçmişiniz varsa bu filmi kesinlikle izleyin. etkilenmemek elde değil.
ve filmi beğenmeyen arkadaşlar;
yüzde yüz haklısınız. hiç bir aksiyon, yaratıcılık yok filmde. hakikaten klişe bir film. ama bir şeyi kaybetmeyi anlatıyor. aşık olduğun bir şey den tamamen uzaklaşmayı ve unutulmayı anlatıyor. empati kurarak izlerseniz çok daha çekici gelecektir bu film.

kişisel not: hayatımda gözlerimin dolduğu çok çok ender filmlerden biri. insan ister istemez kendini yerine koyuyor ve lanet ediyor.
2008 hollywood filmleri içinde en iyilerinden biri diyebilirm...Aronofsky açısından ilginç bir veri keşfetmeme sebep omuştur :şöyle ki bu adama 10 milyondan fazla para vermeyeceksin film için yoksa sıçıyor.

Pi : $60,000
Requiem for a Dream: $4,500,000
The Fountain: $35 million
The Wrestler: $6,000,000
son zamanlarda izledigim en guzel filmlerden biri. izlenmesinde fayda olan ve mukemmel oyunculuklarla insani buyuleyen film. konusu cok da ilginc olmasa da kurgusu harikadir.
aranofski'nin engin bir deniz olduğunu gösteren filmdir, ayrıca mickey rourke bir nevi kendi hayatını canlandırmış , belki bu nedenle oyunculuğunu izlemek müthiş keyif veriyor.
darren aranofski nin clint eastwood un pesinden gittigi film.eger bilindik bir hikaye cok yavas ve bagimsiz bir filmmis gibi cekilirse cogu zaman tutar.bu tipki iyi dizilerin sezonun ortalarina dogru vasat bolumler yayinlamasi gibidir.dizi aslinda mukemmeldir ama mecburen uzatilmasi icin araya boyle bolumler girer.yonetmenler de ne kadar herkese hitap etmeyen filmler cekmek icin ugrassa da para kazanmak icin boyle filmler cekmek zorundadirlar.
hayatımda izlediğim en samimi filmlerden. abartıya kaçmadan, kahraman yaratma sevdası gütmeden, olayları sulandırmadan anlatmak istenileni sade ve gerçekçi biçimde sunan leziz bir yapıt. tabii bu övgüleri hak etmesinde mickey rouke'un başarılı oyunculuğunun büyük payı vardır. çok tartışılan sonu için ise filmin geneli hakkındaki görüşümün aynısını söyleyeyim. olması gerektiği gibidir.
Foucault'nun detaylı bir şekilde anlatmaya çalıştığı iktidar-beden ilişkisi bu filmin her karesinden sızıyor. Tahakküm altına alınan bedenler ekonominin çarklarından biri olarak, eğitimli bir makine parçasına dönüşmüş. işlemez duruma geldiklerinde ise sökülüp yerlerine yenisi takılıveriyor. Bedenlerimizdeki tahakkümün sadece güzel ya da güçlü vücut dayatması şeklinde olmadığını ayrıca kıyafet ve cinsel kimlik gibi bedenin önplanda olduğu konulara da göz kırpıyor. Randy son nefesiyle iplere tırmanıyor ve o meşhur hareketini yapmak için Ayetullah;ın tepesine atlıyor; havada görüyoruz onu. iki ülke savaşır gibi yaparken insanlar gerçekten ölüyor. En az iki kez izlenmesi gereken filmlerden The Wrestler.