bugün

bir alexander payne filmi. gösterimi için birbirinden münferit iki tarih duyduğum için bilir kişi olarak tam bi' şey yazamıyorum. artık bekleyip görülecek.

(bkz: bunlar da ekleri)

http://www.imdb.com/video/imdb/vi3310984473/

http://www.imdb.com/title/tt1033575/

http://mubi.com/films/the-descendants
altın küre' de En iyi Film ödülünü almıştır.
alexander payne'in yönetmenliğini yaptığı, 5 dalda oscar adaylığı bulunan, an itibariyle imdb'de 7.8 puanı olan film. 'en iyi film' dalı hariç, aday olduğu bütün dallardaki oscarları kazanma potansiyeline sahip. ama yılın en iyi filmi olacak kadar iyi değildi bana göre. george clooney ve büyük kızını oynayan Shailene Woodley'in oyunculukları da takdire değer gerçekten.

filmin fragmanı için:

http://www.youtube.com/watch?v=CWHNXJ1K4yA
kız babası ve sadık bir eş olmanın bazen ne kadar berbat bir şey olduğunu fotoğraf netliğinde anlatan film. bir mahmut filmi, bir ahmet oyunculuğu, bir felan falan tarzında film değil,
bir george coloney filmi.
the help, the artist gibi muhteşem filmler varken en iyi film oscarını almaması gereken film. evet çok başarılı, sade bir dramatik anlatımı var ama en iyi film oscarını alacak kadar acayip bir şey değil. hatta altın küre ödülünü almış olması bile şaşırtıcı.
ağır bir hikayeyi anlatır gibi başlayan, ama giderek duygusal katmanlara nüfuz eden; george clooney 'nin hayattaki yükü maddi-manevi aniden artan baba rolünde hakkı verilmesi gereken performans gösterdiği bir film. ayrıca büyük kızı rolündeki akrist, kariyerine bu yolda devam etmek isterse ileride bol bol beyaz perdede karşımıza gelecek izlenimi veriyor. izlenesi bir film, baştan biraz sabırlı olun yeter ki.
(edit : hawaii tınılı müzikleri de gayet keyifli bu arada.)
klasik türk filmi havasına sahip bir yapım. net. filme gitmeden önce okuduğum yorumlarda fazlasıyla abartıldığının da farkına vardım izlerken. o yüzden baştan anlaşalım filmi bu zamana kadar okuduğunuz her şeyin dışında izleyin, yorumu siz yapın.

bu film anca spoiler ile anlatılır. çünkü konu bilindik, dile pelesenk olmuş cinsten. mevzu, filmde konunun farklı yönlerden anlatılması mevzusu zaten. kimse yeni bir şey beklemesin. hadi başlayalım,

--spoiler--
hacı george'den beklenmiyecek bi hareket bence bu filmde oynaması. rica minnet olayları falan olmuşsa bilinmez tabi de, çok basit bir film olmuş yani başka nasıl anlatılır ki. tipik. hasta olan eş, onlara bakmak, aileyi düzende tutmak, onlara bakmak durumunda olan koca hikayesi. film güzel olmasına güzel. hele ki o yerlere, müziklere bittim. insanın o denizi falan gördükçe oturduğu koltuktan kalkıp suya atlayası geliyor. hele ki filmi beraber izlediğim arkadaşımın yorumları da aynı doğrultuda olunca "tamam" dedim bi an.

arsa satma muhabbetlerinin neden döndüğünü sizde benim gibi anlamdıramamış olabilirsiniz sevgili okurlar. filmin sonlarına doğru matt'in satmaktan vaz geçmesi, aileden kalan bi şeylere değer vermesi olarak adlandırdım ben. sizi bilmem. kızlarına sahip çıkma konusunda ben olsam aynı şeyleri yapmazdım dedim zaman zaman. hele o alex yok mu alex ağzını burnunu dağıtıp kolunu bacağını kırana kadar dövesim geldi ne yalan söyliyim. benim kızım olacak, erkek arkadaşı o kadar yavşak olacak, sanki başımda az dert varmış gibi kuyruk gibi her yerde peşimde gezecek. neyse.. alex güzel ama hakkını vermek lazım.

filmin bu zamana kadar az, öz eleştirilmesi belki de konusundan dolayıdır. çünkü zaten bu zamana kadar bi çok örneği var sinema sektöründe. herkese hitap etmiyor olabilir, doğrudur. yorumlama konusunda tıkanıyor çünkü bi yerlerde.

filmde "cesed" olarak adlandırılan kadının zamanında yaşanmış olaylarından oluşan hatıralar eklenebilirdi bence filme. matt karakteri zaman zaman düşünceli davranışlarda bulundu çünkü. aldatılma davasını öğrendikten sonra gözünde mutlu anıları canlanabilirdi. filme etkileyicilik katardı bence. kadının devamlı olarak o yatakta yatması, cesed süsü verilmesi, hastalığının bu denli ilerlediğinin söylenmesi pek etkilemedi beni. mutlu anılar olmasa bile kazaya sebep olan (şimdi adını hatırlayamadım ama giderken scottie'nin hareket çaktığı) adamın gözünde kazanın oluşu canlanabilirdi. belki de bunların olmaması filmi sade hale getirdi.

zevk alarak izledim, güzeldi, hoştu ama sadeydi, kolaydı. her zaman akıla gelebilecek senaryoya sahipti. anlaşılmama gibi bir şey yoktu.
ama izlenir mi, izlenir. hele ki benim gibi yanınızda çok değer verdiğiniz biri ile izlerseniz, alıcağınız zevk daha da fazladır. unutmayın sevgili dostlar geri getirmeyi istediğiniz anılarınız olabilir. bu duruma düşmemek için sinirlenip arkanızı dönüp gitmeyin. telafisi olmuyor.

battaniye edit:
filmin bitişi bence mükemmeldi. örttükleri battaniyeninde kadının üzerindeki battaniye olduğuna adım gibi eminim. mutlu aile tablosu çizme olayı çok güzel anlatılmış. hatta filmin en başarılı sahnesi olduğunu söyleyebilirim.
--spoiler--
gereksiz yere övülüp yerlere göklere çıkartılmış film.
boşu boşuna 110 dakikamı yedi amk. filmin konusu falan yok.
sonunu ilk 30 dakikasından tahmin edebildiğim ve içerisinde bol bol sosyal mesajların bulunduğu george clooney filmidir.

--spoiler--
eğer boş vaktiniz varsa izleyin derim çünkü güzel bir haftasonuna bu film değmez.
--spoiler--
--spoiler--

Toprak sahibi zengin bir baba olan Matt King'in eşi trajik bir bot kazası geçirmiştir.

Geride kalan iki kızı ile ilişkisinin hiç de hayal ettiği gibi olmadığını farkeder. Matt, kızları ile olan ilişkisini düzeltmeye kararlıdır.

Fakat gittikçe kötüye giden akıl sağlığı onun için hayatı oldukça zorlaştıracaktır...

--spoiler--
Sırf sid için izlenmeye değer olan film.
etkileyici bir alexander payne filmi.

george clooney ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu ve hollywood'a genç yıldızlar katılmakta olduğunu (bkz: shailene woodley) görebileceğiniz film.

tabi ki sid'i de unutmamak gerek.
insanların en büyük hatalarından biri de önyargıdır. Müthiş, iyi ve çok lüks bir yerde yaşayan insanlar için ''cennet gibi bir hayatı var'' deriz. Ancak o insanın ne yaşadığını veya hangi durumda olduğuna kör kalırız. Bunu onlara sorsak ''cennetin canı cehenneme'' bile diyebilirler. Çünkü içlerinde ki acı durumdan haberdar değilizdir çoğu zaman. Filmin ana fikri de bu zaten. Çoğunlukla işiyle meşgul olan kişiler burnunun dibinde ki çoğu şeyi göremezler. Öyle bir an gelir ki görmek zorunda kalırlar. Tabii genellikle acı bir olay sonrasında gerçekleşir bu. Film hayatımızın para, iş ve yoğun çalışma temposundan ibaret değil de ilişki ve aile bağlarının ne kadar önemli olduğunu anlatıyor. Çarpık aile ortamının genel sorunu da budur zaten, herşeyi görmezden gelmek ve gelişi güzel tavır takınmak.

George Clooney’i başrolde seyrettiğimiz yapım bu sene Hollywood Film Festivali’nde usta oyuncuya yılın aktörü ödülünü de getirmişti. Dünya prömiyeri Eylül ayında Toronto Uluslararası Film Festivali’nde gerçekleştirilen yapım, eleştirmenlerden de oldukça yüksek not almayı başardı. En iyi Film ve En iyi Erkek Oyuncu dallarında Altın Küre alan yapım, 5 dalda da Oscar adayıydı. Tüm bunları topladığımızda gerçekten uyarlaması iyi kotarılmış bir filmle karşılaşıyoruz. Senaryosu bana göre biraz klişe kaçmış. Sakin ortamda izlenildiğinde çok büyük keyif verecektir. Filmin tempo sıkıntısı da var hayli düz gidiyor. Ama bu düzlük kötü anlamda değil, gayet basit ve akıcı anlamında. Alexandra karakterini Shailene Woodley canlandırıyor. Ancak ilk olarak Amanda Seyfried düşünülüyor ve daha sonra bundan vazgeçiliyor. Bence Shailene çok daha uygun ve doğru bir seçim olduğunu gösteriyor.

--spoiler--

Özellikle Sid, Alexandra ve Scottie insanı caydırıcı tavırlarıyla bezdiriyor. Amerika aile yapısının temelinde yatan şey aslında bu rahatlık. Ama bu filmde biraz daha gözümüze sokuluyor bu. Aşırı derece bayağı ve tiksindirici bir hal bu. Aslında Matt kızlarına biraz ilgi gösterip onların üzerinde baskı yaratabilse bu rahatlıkta rahatlıkla ortadan kalkabilir. Öyle ki bir sahnede Matt ''Kızlarım otoriteyi sevmiyorlar galiba'' diye bir telkinde bulunuyor. Aslında ortada ne disiplin ne de otorite var. Şöyle bir baktığımızda Matt'in eşinin kaza geçirmesi sadece bir sebep. Filmin bitiş sahnesinde ailenin kalan üç ferdini de suratları durgun bir şekilde kanepenin üzerinde iki dakika boyunca görüyoruz. ''Senden Bana Kalan'' derken işte bu aldatılma ve baba-kız ilişkisi seyircinin gözüne sokuluyor. Her ne kadar bunu bana fazla hissettiremese de.

--spoiler--

Filmi izleyin, sakin bir ortamda.
--spoiler--

kendisini aldatmış, uyanamayacağı bir komada yatan karısına son görevini yerine getirirken, kızlarıyla olan ilişkilerini de düzenlemeye çalışan bir babanın hikayesi. istemeden de olsa "siz olsanız ne yapardınız?" sorusunu aklınıza sokuyor.

--spoiler--

george clooney ve shailene woodley'in performansları görülmeye değer.
keyifli ve ailece izlenmesi gerektiğine inandığım bir film.
'olmasa da olurdu' filmi. izlemek bişey kazandırmayacak açıkçası. shailene woodley sempatiniz oluşabilir sadece.
güzel bir alexander payne filmi.

izlemekle keyif veren ama çokta vurucu olmayan bir çalışma. yalnız beğendiğimi zaten alexander payne isminin yapılan işlerin kalitesine dair bir ön kabul yarattığını söylemek isterim.

--spoiler--
şimdi bu ön kabulun filme neler kattığına gelirsek: işkolik bir insanın eşini ve çocuklarını ihmal edip daha sonra aldatıldığını öğrenmesi ve bunu öğrendikten sonra aldatan kişiyi fazlasıyla merak etmesi ve kendi özeleştirisini yapabilmesi, eşinin öleceğini öğrendikten sonra bunu çevresindekilerle/ yakınlarıyla paylaşmasının zorluğu gene çocukların sorumluluğunu anneden aldıktan sonra başta bocalayıp sonradan durumu toparlama / iyileştirme çabaları, büyüklerden kalan arazinin satılıp satılmaması sendromu ve büyükbabanın kızının kötü durumuna dair babayı sorumlu tutması...
--spoiler--

--spoiler--
babanın gözle görülür fedakarlığı kızlarıyla arasını düzeltmesi doğası gereği ilgi çekerken bunun final sahnesinde mükemmele yakın resimlenmesi takdire şayan. bir sahneyle üzerine sayfalarca yazılabilecek mevzu mükemmelleştirilmiş. gene dikkat çeken diğer iki argümandan birisi, bizim ülkemizin yapısına son derece ters duran babanın aldatıldığını öğrendiği halde aldatan kişiyi bulma çabası ve bulduktan sonra gayet medeni bir şekilde adama eşini hastanede son bir kez ziyaret etme şansı vermesi ve bunu yaparken ölecek karısının adamı sevdiğini öğrenip içi burkulmasına rağmen bunu yapma olgunluğunu hatta genişliğini göstermesi. diğer argüman ise, satılacak arazinin hiçbir çaba gösterilmeden ele geçmiş olmasından ve bir yığın anı ve değer içermesinden dolayı araziyi satmama kararı almak. bu da üzerinde düşünülmesi gereken mühim bir tavır.
--spoiler--

10 üzerinden 7,5!
tam bir aile filmi.
sanırım çok bilinmeyen harika filmlerden biri. gerçekten dolu bir filmdir. clooney reyiz baş rolde.

baya oldu izleyeli. zaplarken rastladım yazayım dedim.

fox'ta yardırıyor napıcam diye düşünüyorsanız açın izleyin. gerçekten çok iyi film.
2011 yapımı duygusal bir film. 7/10.