brad pitt sevmediğim için ilk çıktığında izlemediğim ancak arkadaşların yoğun ısrarlarına dayanamayıp bir bakayım dediğim film.iyi ki de bakmışım özellikle daisy'nin kaza sahnesi hoş bir bakış açısına sahip güzel bir sahneydi.
filmi izlerken sanki klasiklerden bir roman okuyormuşsun hissi uyandıran, farklı, yaratıcı ve klasiklerde yerini almayı hakeden, mükemmel bir filmdir. sıradan, benzer kurgusu olan filmlerden sıkılmış olanlara, tavsiye edilir.

hayatımızdaki ufacık bir saniyede yaşanabilcek bir değişikliğin tüm yaşamımızı nasıl değiştirebilceğini, kelebek etkisi teorisiyle anlatan bir filmdir.
büyüdükçe kirlenen, yorulan, hayal kırıklıkları, acılarla, mutluluklarla, binbir çeşit tecrübeyle dolan kalp ve ruh, bu filmde hayata dair her ayrıntıyı gençleştikçe öğrenir.
ve filmin diğer bir ana fikri de, " "yaş" değil, yaşanmışlıklar insanı büyütür'dür.

edit: sıkıcı olduğuna dair çok fazla entry girilmiş filmdir. bence film, tam olması gerektiği gibidir, hatta sıkılmadan, büyük bir ilgiyle izlediğim nadir filmlerde. filmdeki durağanlığın bile hoş bir etkisi var, yavaşça, her ayrıntıyı tasvirleyerek ilerlemek isteyen bir roman gibi...
son sahnesiyle insanın ağzını yüzünü dağıtan filmdir.
büyümüş de küçülmüş sözünü en iyi anladığım, güzel bir filmdir.

ve bazı insanlar da dans eder.
kayda değer bir oscar ödülüne ismini yazdıramamış sanat harikası bir film.
Hayat tersine yaşanmalıydı bence.

Önce ölümü savuşturmalıydık başımızdan.

Yirmi yılımızı huzurevinde geçirip.

Çok gençleştiğimiz için atılmalıydık.

Altın bir saatimiz olduktan sonra işe başlamalıydık.

Kırk yıl çalışmalıydık, ta ki emekliliğin tadını çıkarabilecek
denli gençleştiğimiz güne kadar.

Üniversiteye gitmeliydik sonra,

liseye hazır hale gelene dek

Parti yapmalıydık

iyice ufalmalıydık,oyun oynayıp..

Sorumlulukları unutmalıydık.

Küçük bir kız ya da bir erkek bebek olunca annemize dönmeli,
son dokuz ayımızı yüzerek geçirmeli

ve sevgi dolu bir bakışta son bulmalıydık.

Norman Glass
bu aksam tnt de gosterilecek olan film. izlemek isteyenlere duyurulur...
--spoiler--
her ne kadar bebeğin bebek boyutlarında doğup bebek boyutlarında olması, benjaminin çocukluğunu iki kez yaşaması, on altı yaşında sağlam alete sahip olmasına rağmen çocukken bunaması gibi mantık hataları olsa da senaryoya hiç bir zararı olmamış tam tersine çok büyük bir katkı sağlamış, zaten bu film bir bilim kurgu filmi değil. bir de düşündüm de benjamin gibi yaşamak o kadar da kötü değil*. öncelikle yaşlı olduğun için daha çocuk yaşta her türlü kişiyle konuşabilir her türlü çevreye girebiliyorsun ve genç olduğunda yeterli tecrübeye ulaşıyorsun. ayrıca yaşlıyken bol bol dilenip de gençleşince de paralarla tatile çıkabilirsin* tek sorun çocukken bunama.
--spoiler--
80 yaşında doğup 1 günlükken ölen garip film karakterini içinde barındaran film . filmin konusu ilginçtir fakat oscar ' ı milyoner filmine kaptırmıştır . başrollerini brad pitt ve cate blanchett paylaşmıştır .

(bkz: brad pitt)
(bkz: cate blanchett)
--spoiler--
"have ı ever told you ı've been struck by lightning seven times?"

--spoiler--
--spoiler--
1970, 2 yaşındaymışım. "Mutlu yıllar. keşke seni öpebilseydim kızım."
5 yaş; "keşke okulda ki ilk gününde yanında olabilseydim."
6 yaş; "keşke sana piyano çalmayı öğretebilseydim."
1981, 13 yaş; "keşke erkekleri ciddiye almaman gerektiğini söyleyebilseydim. keşke kalbin kırıldığında sana sımsıkı sarılabilseydim. keşke senin baban olabilseydim. hiç bir şey onun yerini tutamazdı."

"her ne olursa olsun kendin olmak için asla geç değildir. ya da benim durumumda asla erken değildir. bunun zamanı yoktur. istediğin zaman başlayabilirsin. değişebilir ya da aynı kalabilirsin. bu işin bi kuralı yoktur. hayatımızı iyi ya da kötü yaşayabiliriz. umarım seni şaşırtacak şeyler yaşarsın. umarım daha önce hiç hissetmediğin duygular yaşarsın. umarım hayata başka bir pencereden bakan insanlarla tanışırsın. umarım gurur duyduğun bir hayat yaşarsın. ve eğer yaşamadığını düşünürsen, umarım içinde her şeye yeniden başlayacak gücü bulursun."

"bazı insanlar nehir kıyısında oturmak için doğar. bazılarını yıldırım çarpar. bazılarında müzik kulağı vardır. bazıları sanatçıdır. bazıları yüzer. bazıları düğmelerden anlar. bazıları shakespeare'i bilir. bazıları annedir. ve bazıları, dans eder."
--spoiler--

filmin finaline doğru bu sahnede gözümün dolmasına engel olamamıştım. izlenmesi gereken bir film muhakkak.
' ormanlar ağacaa , ağaçlar fidanaa , fidanlar tohumaa dönmeli yurdumda.
- benjamin button.
an itibariyle trt1 de yayınlanan filmdir. tabiki türkçe dublaj ve sansür ayrıcalığıyla birlikte.
trt1de denk gelip seyirettim.tam başından yakalamadım diyebilirim ama büyük bi kısmını izledim diye tahmin ediyorum süresine bakmadım henüz.gayet başarılı bir film yapılmış.tarihler detaylar hoş ve abartısız olmuş.tarihi mekanlar,savaş sahnesi tebessüm ettirdi.belirli sahneleri kesilip kısa film olarak bile sunulabilir.genel olarakta çok beğendimi söylemeliyim..gecenin ağırlığı,filmin yavaşlığı hafif müzikleri insana bi hoş his veriyor.denk gelerek izleyince bu bi işaret mi? diyorsun ama özellikle bulup izliyeceksenizde geceleyin izleyin.
iki kere izlenecek ender filmlerden. Kurgu çok iyi oyunculuklar üst düzey ve duygu yüklü sıcak bir film
2009' yılında gösterime girmiş, brad pitt ve cate blanchett'in başrollerini paylaştığı kurgusuyla beğenilen ve farklı bir film the curious case of benjamin button. filmde yaşlı bir bebek olarak doğan benjamin'in zaman geçtikçe gençleşmesi konu alınıyor. film beş dakika daha uzun sürseydi benjamini ana rahminde görebilirdik ayrıca.
Benjamin'in yürütülmeye çalışıldığı sahneyle beni benden alandır tek kötü tarafı gereğinden fazla uzun oluşudur.
"hayatında olup bitene sinirlenebilirsin, küfür edebilirsin, kaderine lanet edebilirsin ama sona geldiğinde hepsini unutmalısın."
hayatı yaşamaya sondan başlamak mı yoksa baştan sona gitmek mi? çoğu zaman hepimiz ilerde şöyle yapıcam bunu alıcam şuraya gidicem der dururuz ama yaşadığımız anda o hayallere karşı pek bir çaba sarfetmeyiz. "herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez" sözünde olduğu gibi hep bir hayalin peşinden koşarız çoğu zaman. acaba bizde yaşlı doğsaydık her şeye vakıf olup her şeyi görmüş geçirmiş olarak gençliğe doğru ilerleseydik. acaba nasıl olurduk. benjamin button o yaşlı haliyle ve verdiği yaşam mücadelesi ile gönlümüze taht kurdu. onun o yürümekte dahi zorluk çektiği anlarda hepimizin kemikleri onunla beraber acıdı. o yavaş yavaş gençliğine dönerken sanki biz geri kalan hayatımızı ona vermişiz gibi hissettik. sevdiği kızı bir yerde bırakıp başka umutlar peşinde giderken, para için sefere çıkıp yaşadığı o zorlukları izlerken içimizdeki şefkatle "bu hayat ona göre değil" dedik hep. ama gelip gelen yine zaman ve kader oldu. o'na bu hayatı veren verdiği gibi alma zamanı geldiğinde sevdiği kadının kollarında o'na sonsuzluğu yaşattı. eminim çoğumuz o sahnede onların yerine kendimiz olmayı istedik. böyle bir hayattı o'nun ki. yaşandı ve bitti. zorluklar aşıldı, her ne olursa olsun kader denilen şey çizgisini bozmadı ve olması gereken şey oldu, ecel geldi kapıya. gönlümde taht kuran bu filmi de mutlaka izlemeli arşiv olarak saklamalısınız. sıradışı bir öykü, sıradışı yaşam. " - çok gençsin - sadece dışarıdan.." işte filmin özeti bu cümle.
(bkz: progeria)
konu güzel, ortam güzel açtım izliyorum. masum bir yaşlı çocuk geriye doğru akan zaman. filmi izlerken nasıl bir cinslikse benimkisi hesap ettim kızla yakın yaş olarak kırk civarı denkleşmeleri lazım iken yirmibeşli yaşlarda denkleştiler. neyse cinsliğin alemi yoktu ve izlemeye devam ettim bu şahsı muhterem evli bir kadınla hemhal olunca, ana karaktere saygım azaldı, sonrasında yaşayacağı dramları da fazla merak etmedim; ne dram yaşasa umrumda değildi. kızı hazır değiliz diye cinsel reddedişindeki prensibini de görünce izlemedim velhasıl sonrasını... dram filmlerinde ana karakter beni saracak ki bir his bulaşsın bana. kendimi eleştirmiyor da değilim, hala ergen gibi özdeşim kurarak film izliyorum belkide ama sarmadı yani ne zorluyacam kendimi...
--spoiler--
" + Bu saat ters çalışıyor.
- Onu böyle yaptım. Çünkü belki bu sayede savaşta kaybettiğimiz çocuklar kalkıp eve dönebilirler. Çiftlik yapar, çalışır, çocuk sahibi olur, uzun bir hayat sürebilirler. Belki benim oğlum da eve dönebilir! "
--spoiler--
harika ötesi bir film idi. çok orjinaldi bir kere. ve yaşadıkları aşk öyle vıcık edilmeden harika verilmişti. filmi çok sevdim ben. sindire sindire izledim 3 4 saatten fazla sürdü valla.
replikler de güzeldi. bana biraz yaşamın ne kadar değerli olduğunu aşıladı film.
neyse efenim izleyin izlettirin.

not: gençleştirilmiş bi brad pitt görmek de gözümü gönlümü açtı hani.
--spoiler--
olaylar karşısında son derece kızabilirsin.
küfredebilir, kadere lanet okuyabilirsin.
ama yolun sonuna geldiğinde her şeyi bırakmak zorundasın.
--spoiler--
brad pitt bu filmdeki rolü ve oyunculuğu ile bile oscar alamadıysa daha da oscar falan alamaz sanıyorum.
(bkz: bünyamin düğme)