bugün
- ayça tilki9
- cumaya gidenlerin çok azalması21
- bik bik'in balona binmesi34
- vatandaşlık farkı alan otel19
- anın görüntüsü18
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim14
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız10
- aleyna tilki'nin en seksi fotoğrafı8
- alınan en güzel iltifat11
- bir kadının yemek ısmarlaması14
- ideal duş alma sıklığı14
- türkiyede çok abartılan arabalar14
- futbolcu ismiyle nick almak10
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim8
- icardi190524
- artificialintelligence15
- icardi1905 silik olsun kampanyası28
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- uzağı göremeyen insan11
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım28
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- integralin müfredettan kaldırılması15
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı24
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş8
john huston yönetmenliğinde çekilmiş, 1951 tarihli hollywood filmi.
basrollerini Humphrey Bogart ve Katharine Hepburn paylaşmışlardır. Humphrey Bogart bu filmdeki performansıyla en iyi erkek oyuncu oscarını almıştır.
çok güzel bir aşk ve aynı zamanda macera filmidir.
konusu; birinci dünya savası sırasında almanlar kongo yu işgal eder. işgalde abisini kaybeden rose sayer* alkolik kaptan Charlie Allnut* ile güvenli bir ülkeye kaçmaya calışır. ve bu yolculuk sırasında hem düşmanlarıyla, hem de birbirlerine karşı oluşan aşkla başa cıkmaya calışırlar. *
edit: lan sözlük acılalı bi seneyi gecti. hala bu filme allahın kulu bişey yazmamış ya, ona sasırdım...
basrollerini Humphrey Bogart ve Katharine Hepburn paylaşmışlardır. Humphrey Bogart bu filmdeki performansıyla en iyi erkek oyuncu oscarını almıştır.
çok güzel bir aşk ve aynı zamanda macera filmidir.
konusu; birinci dünya savası sırasında almanlar kongo yu işgal eder. işgalde abisini kaybeden rose sayer* alkolik kaptan Charlie Allnut* ile güvenli bir ülkeye kaçmaya calışır. ve bu yolculuk sırasında hem düşmanlarıyla, hem de birbirlerine karşı oluşan aşkla başa cıkmaya calışırlar. *
edit: lan sözlük acılalı bi seneyi gecti. hala bu filme allahın kulu bişey yazmamış ya, ona sasırdım...
---olası spoiler ibaresi---
hollywood mc cartysm ile kızıl avına çıkmışken humphrey bogart ve katherine hepburn technicolor a maruz kalıyor. siera madre de döktüren bogart dan bu filmde ise fazla bir şey beklememek gerekiyor.
hem hepburn hem de bogart ın kariyerlerinin ortalarına denk gelen bu melodramatik macera 51 yapımı olup yine bir john huston filmi. ilk denemesi maltese falcon da döktüren huston bu filmde ise beklenen tadın oldukça uzağında. ya da ben beklentimi biraz yüksek tutmuş olabilirim, bilemiyorum.
1914 yılında savaşın yeni başladığı dönemde africa da geçen öyküde mr allnutt kardeşi ölen miss sayer e yardım etmek için külüstür teknesine alır. bayan onu büyük bir alman gemisini batırmak için zorlu bir yolculuğa ikna eder ve olaylar kurulur. bu arada zifaf sonrası isimlerin charlie ve rose olduğunu öğreniriz. ilginç tabi
kabul, bu senaryonun filme çekilmesi gerçekten zor. ki zaten filmin bir kısmı afrika da çekilirken bir kısmı da londra da stüdyoda çekilmiştir(nehir sahnelerinin bir kısmı da dalyan da çekilmiş hatta, ille söylenir bu da ya, neyse). dönemin teknik alt yapı ve imkan kısıtlılığını bilmekle birlikte senaryonun biraz revize edilmesi ile çok daha iyi sonuçlar alınabileceğini düşünüyorum. 50 ve 60 lar hollywood sinemasının en büyük hatalarından biri olan perde görüntüsü kullanımı(günümüzde rağbet gören gren screen kullanımının da dedesi olur bu) filmde bolca mevcut. kimi yerlerde bu çok fazla göze batmazken bazı sahnelerde cidden can sıkıyor. yine arada geçen belgesellerden alınma görüntüler (yanılmıyorsam gregory pack li the snows of kilimanjaro da da aynı etkiye maruz kalmıştık.) sineğin küçük de olsa mide bulandırabileceğini gösteriyor. ve tabi sinek demişken o sineklerin hücuma geçtiği sahne herhalde filmin en kötü sahnesi. o yapaylık, o çaresizlik resmen üzüldüm yahu bu ne patetik bir görünümdür
sonuçta film melodram elbette ama yine de huston gibi daha önce çok iyi işler çıkarmış bir yönetmenden bunları beklemiyor izleyici. en azından bu kadar zorlanılan sahneleri filme almayabilirdi diye düşünüyorum. ya da janr dışı hareketler bazı yönetmenleri bozuyor mu ne?
filmin başındaki mr allnutt ın purosunu kapışmak için ayinden erken çıkmaya çalışan köylüler, pederin kardeşinin teknede adrenaline bağlı yaşadığı haz ile karakterine ters olan bir ilişkiye kendini bırakması gibi ufak tefek güzel detaylar da yok değil.
---olası spoiler ibaresi bitti---
sinefillere yine de önerilir. ama fazlaca boş vaktim yok diyorsanız zaman kaybı.
hollywood mc cartysm ile kızıl avına çıkmışken humphrey bogart ve katherine hepburn technicolor a maruz kalıyor. siera madre de döktüren bogart dan bu filmde ise fazla bir şey beklememek gerekiyor.
hem hepburn hem de bogart ın kariyerlerinin ortalarına denk gelen bu melodramatik macera 51 yapımı olup yine bir john huston filmi. ilk denemesi maltese falcon da döktüren huston bu filmde ise beklenen tadın oldukça uzağında. ya da ben beklentimi biraz yüksek tutmuş olabilirim, bilemiyorum.
1914 yılında savaşın yeni başladığı dönemde africa da geçen öyküde mr allnutt kardeşi ölen miss sayer e yardım etmek için külüstür teknesine alır. bayan onu büyük bir alman gemisini batırmak için zorlu bir yolculuğa ikna eder ve olaylar kurulur. bu arada zifaf sonrası isimlerin charlie ve rose olduğunu öğreniriz. ilginç tabi
kabul, bu senaryonun filme çekilmesi gerçekten zor. ki zaten filmin bir kısmı afrika da çekilirken bir kısmı da londra da stüdyoda çekilmiştir(nehir sahnelerinin bir kısmı da dalyan da çekilmiş hatta, ille söylenir bu da ya, neyse). dönemin teknik alt yapı ve imkan kısıtlılığını bilmekle birlikte senaryonun biraz revize edilmesi ile çok daha iyi sonuçlar alınabileceğini düşünüyorum. 50 ve 60 lar hollywood sinemasının en büyük hatalarından biri olan perde görüntüsü kullanımı(günümüzde rağbet gören gren screen kullanımının da dedesi olur bu) filmde bolca mevcut. kimi yerlerde bu çok fazla göze batmazken bazı sahnelerde cidden can sıkıyor. yine arada geçen belgesellerden alınma görüntüler (yanılmıyorsam gregory pack li the snows of kilimanjaro da da aynı etkiye maruz kalmıştık.) sineğin küçük de olsa mide bulandırabileceğini gösteriyor. ve tabi sinek demişken o sineklerin hücuma geçtiği sahne herhalde filmin en kötü sahnesi. o yapaylık, o çaresizlik resmen üzüldüm yahu bu ne patetik bir görünümdür
sonuçta film melodram elbette ama yine de huston gibi daha önce çok iyi işler çıkarmış bir yönetmenden bunları beklemiyor izleyici. en azından bu kadar zorlanılan sahneleri filme almayabilirdi diye düşünüyorum. ya da janr dışı hareketler bazı yönetmenleri bozuyor mu ne?
filmin başındaki mr allnutt ın purosunu kapışmak için ayinden erken çıkmaya çalışan köylüler, pederin kardeşinin teknede adrenaline bağlı yaşadığı haz ile karakterine ters olan bir ilişkiye kendini bırakması gibi ufak tefek güzel detaylar da yok değil.
---olası spoiler ibaresi bitti---
sinefillere yine de önerilir. ama fazlaca boş vaktim yok diyorsanız zaman kaybı.
izlemeyi sürekli ertelediğim yönetmen ve oyuncu kadrosu için sonunda izlemeye karar verdiğim ve beni pek tatmin etmeyen huston yapımı. tamam macera tamam tatlı bir aşk tamam üst düzey yıldızlar ama ilerisini göremedim.
filmde bize komik gelen sinek saldırısı, stüdyo çekimleri vb üzerlerinde pek durmamak gerekir ki bunlar sinemayı ileri götüren yenilikçi hareketlerdir.meliesin kullandığı şimşek efektleri ya da kamera hileleri gibi.
zamanın ötesinde günümüzün gerisinde.
filmde bize komik gelen sinek saldırısı, stüdyo çekimleri vb üzerlerinde pek durmamak gerekir ki bunlar sinemayı ileri götüren yenilikçi hareketlerdir.meliesin kullandığı şimşek efektleri ya da kamera hileleri gibi.
zamanın ötesinde günümüzün gerisinde.
biraz önce tvem de idi.
Mükemmel bir film ve oyuncu performansları. Film iki kişi ile ilerliyor ama iki büyük oyuncunun performansı sizi her karesine hayran bırakıyor. Belki bir vatanseverlik filmi gibi görünebilir ama anlattıkları ve iki karakter arasında geçen diyalogları ile öyle bir film olmadığını anlıyorsunuz.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar