bugün

genellikle maçlarda sürekli olarak gördüğümüz davranışlardır. zor bir puan aldıklarında cool bir tavır takınıp "havluyu ver" şeklinde harekette bulunurlar. servis atarken bir sürü top alırlar ve birini beğenmez geri yollarlar. topun neyini beğenmediklerini halen çözebilmiş değilim. çevirilmesi pek mümkün olmayan toplarda da sırtı dönük şekilde topu bacak arasından atmaları hemen hemen hiç değişmez. peki bunlar keyifle izlememize engel mi? hayır.
donlarının gözüküp gözükmediğidir.
- keşke etek giymeseydim, rüzgar var di mi?
topa vururken ses çıkartırlarsa sanki daha güçlü vuracaklar ya, buna takılıyor olabilirler:
- servis atarken sesim niye öyle tiz çıkıyo lan benim?
-bayan tenisçilerin surekli kahkülleriyle cebelleşmeleri.

-gene bayan tenisçilerin ıkınmayı abartıp bağırma moduna geçmeleri. bunun en efsane örneği monica selestir. kendisi yanlış hatırlamıyorsam hakemden konsantrasyon bozuyor diye uyarı almıştı bir keresinde.

- bayan erkek hepsinin t-shirt ün omuz kısımlarını çekiştirip durmaları.
marat safin ve novak djokovic' in basit hata yaptıkları zaman kendi kendilerine konuşmaları.
toplara vurduklarında, vurdukları güçle doğru orantılı bir çığlık atmaları.
mololarda çoğunun muz yemesi.
aslında takıntı değildir bu,muz yiyerek magnezyum alırlar ancak bir çoğunun ortak noktasıdır.
büyük göğüsler.

(bkz: simona halep)
nadal'ın her servisten önce tek eliyle, saçlarını kulak arkasına alması, sonra alnının terini silip o teride kıçına silmeye müteakip elini kokladıktan sonra harekete başlamasıdır.
Djokovic'in taklitleri. (bkz: (vid #73468))
bu takıntılara örnek verecek olursak:

novak djokovic servis atarken topu en az 7-8 kere sektiriyor, ayrıca önemli bir fırsat kaçtığında ya tribünlere boş boş bakıyor ya da kendine kendine konuşuyor.

rafael nadal zaten takıntı işini simetrik bir hastalığa dönüştürmüş durumda. nadal'ın servisten önce manofsteel'ın da dediği gibi saç-kulak-popo şeklinde bir ritüeli var. ayrıca molalarda içtiği sıvıların şişelerini aynı hizada bulunduruyor hatta oradaki görevli çocuklara "sakın dokunma" diyebiliyor. o derece ileri bir durumda. zor bir sayı aldığında da sol dizini ve sol yumruğunu kaldırıp "vamos" diye bağırıyor. eğer stres yoğunsa bu kol kaldırma işini 5-6 kere yapabiliyor.

roger federer genellikle zor ve spektaküler bir sayı aldığında hafif bir gülümsemeyle yumruğunu kaldırıp aşağı doğru savuruyor. kritik bir sayı aldığında ise "come on" şeklinde bağırıyor.

andy roddick servis öncesi mutlaka t-shirtini bir düzeltir. ya omzunu ya arkasını ya önünü mutlaka çekiştirir. ayrıca şapkasız çıkmam diyenlerden. tabi bu ona saç dökülmesi olarak geri döndü ya o ayrı mesele.

jo wilfried tsonga havluyu isterken elini yüzüne götürüp parmakları açık şekilde aşağı yukarı hareket ettiriyor.

not: sanırım takıntılı olarak bir de ben varım ki tenisçlilerin bu takıntılarını iyi gözlemleyip buraya aktardım. kim durduk yere buna kafa yorar ki?
içerik bulunamadı.