bugün

insana düşünmek, sorgulamak için güzel bir fırsat veren arada sırada yapılması gereken birşeydir. aynı zamanda yalnızlık göstergesidir net.

yeni eve çıktım geçen hafta. ailemle kalıyordum 4-5 aydır. evde internet yok. televizyonda bi yere kadar. evde hücre hapsi yaşıyorum adeta. konuşmuyorum ama aklımdan sayısız düşünce geçiyor. kendi kendime gülüyorum falan. bazen üzülüyorum. geçmiş günler geliyor aklıma..

sessizlik adamı delirtir.

dayanamadım dışarı çıktım. takip ettiğim bir dizinin yeni bölümü vardı izleyememiştim onu izledim bi internet kafede. sonra antalya'da dönerciler çarşısı diye bir yer var. oraya doğru gittim. sağlıklı beslencem spor yapcam zart zurt derken ne zamandır şöyle okkalı bi döner ekmek yemediğimi farkettim. 100 gr et dönerimi elime aldım, bastım pul biberi. yavaş yavaş kaleiçi'ne doğru yürüyorum. hava da soğuk. döner bi güzel geldi, bi güzel geldi. oh lan dedim budur işte. 10 liralık bi döner insanı bu kadar mı mutlu edebilir. bazen insan öyle basit şeylerden mutlu oluyor işte.

barların önünden geçiyorum. kalabalık bi yere gitmek istedim. madem çıktım insan içine karışayım iyice dedim. hem bi tanıdık manıdık görürüm belki diye de içimden gizliden gizliye bi beklenti var. filika diye bi mekan var. baya kalabalık, tarz da bi mekana benziyordu. girmek istedim fakat kapıdaki eleman yerimiz yok dedi. yani kibarca "damsız almıyoruz" dedi. iyi dedim başka bi yere yöneldim. küçük bi mekan buldum, canlı müzik var ama içersi boş. açıkçası mekan pek iç açıcı bi mekan değil. müzik oldukça sıradan, sundukları bir tarz yok. ama oturdum yinede. bi efes malt istedim.

çalan çocuklara baktım biraz öyle. basit şarkılar çalıyorlar. en büyüğü taş çatlasın 23 yaşında. iyi niyetleri hevesleri her hallerinden belli. bir barda çalıyor olmak belki de onların hiç aklında olmayan bir hedefti. karşılarında, mekanda benim haricimdeki iki müşteri oturuyor. muhtemelen onlar da sevgilileri falan. şarkı bitiyor, kızlar alkışlıyor, çocuklar teşekkür ediyor. gülüyorlar falan. bu basit ama mutlu görüntüye karşı içimde bir sempati oluştu. hafiften güldüm. mekanda kalıcı olmaya karar verdim. ikinci birayı istedim.

bir süredir yazıştığım bir yazarımızla mesajlaşıyorum o esnada. saolsun tüm gece bana eşlik etti içerken. onunla mesajlaşırken ikinci bira da bitti. sigaraya çıktım. çakırkeyif olmuşum ayağa kalkınca farkettim. yüzümde salak bi gülümseme var. iyi ki geldim diyorum kendi kendime. ama bi yandan da yalnızlık hissi alkolün etkisiyle kabarmaya başlıyor. sigaramı bitirip içeri girdim.

tam yerime oturacaktım ki tanıdık bir yüz gördüm. ama o yüz orda olmamalıydı bir yanlışlık olmalı diye yeniden baktım. benzetmişim. orta okulda aşık olduğum kız. tuğçe. kan kanserinden öldü o sene. allahım bu kadar mı benzer bir insan bir insana. resmen içim ürperdi. bi süre daha baktım. sonra kesiyor sanmasın diye bakmamaya başladım.

yüzümdeki aptal sırıtma gitti. yerine ifadesiz mal bi surat geldi. derken korktuğum başıma geldi. melankoliye bağladım. çalan çocuklar da sağolsun geceye "arkadaşım eşşek" le başladılar, tam ben melankoliye bağlayınca "haberin yok ölüyorum" a döndüler. dikkatimi mesajlaşmaya vermeye çalıştım. düşünmemeye gayret ettim. her ne kadar mesajlaşmak daha iyi geldiyse de uzuuun zamandır kaçtığım bir gerçek tüm idrakımı bir virüs gibi ele geçirmeye başladı.

yalnızdım ulan. baya baya yalnızdım hemde.

arkadaşların bir kısmının tayini çıktı. bir kısmı aramaz sormaz oldu. bir kısmı zaten hiç olmadı. zaten memur çocuğuyuz taşın taşın bi yere de adam gibi kök salamadık ki zebil gibi arkadaşımız olsun. evlenenler var, sevgili yapıp onunla takılanlar var derken derken bi baktık çağrı yalnıııız. dımdızlak. evini de ayırmış ailesinden. bir barın en köşesinde bi elinde bira bi elinde telefon..

bazen dank eder insana. her gün "nasılsın" diye sorduklarında işte o dank ettiği anı göstermek istersin: "nah böyleyim işte".

alkolün etkisiyle dank etmenin etkisi birleşince garip bir boşluğa düştüm. şarkı bitene kadar aynı yere baktım kaldım. sonra grup mola verdi. bi sigara daha yaktım dışarda. müziğin sesi dışarı geliyor içerden. grup molaya girince mp3 ten bişeyler çalıyorlar ya hani. garip bi şekilde ağır ve hüzünlü bir türk sanat müziği çalmaya başladı. şarkının sözleri başlayınca resmen sesli güldüm ve "yok artık" dedim.

şarkıyı söyleyen kadının sesi aynı annemin sesiydi. annem türk sanat müziği korosunda assolistti zamanında. şarkının adını bilmiyorum ama onun şarkılarından biriydi.

ulan dedim ulan anne..

evladının yalnız ruhunu duyup ta imdadına yetiştin ya orda bile. derdime derman oldun ya hayalinle.. ben sana ne diyim.

17 senedir ağlamayan ben. gözlerim doldu ya lan. biri hık dese ağlıyacam. dedim ulan nelerin derdindeyim. senin mis gibi ailen var be. yalnız olur muyum hiç. asıl dostluğu, sevgiyi, özveriyi, zamanımı herşeyimi hakeden onlar değil mi ? boşver gerisini. onlar sağlıklı olsun, mutlu olsun, sana bundan büyük mutluluk mu var..

ağlamadım. bi bira daha söyledim. mesajlaşmaya devam ettim. kafamda olan biteni anlatmadım ona da. kendime sakladım şu ana kadar. burda yazsam da aslında hiç birinize söylemiş olmuyorum. nasılsa kim olduğumu bilmiyorsunuz.

duygusal adamım lan ben. dokanmayın bana.
https://www.youtube.com/watch?v=IhqqZN0H7CI

bu güzel yazının fonuna armağanımdır.
sürekli yaptığım eylemdir, muhabbetinden zevk aldığım pek arkadaşım olmadığı için davet etmekten kaçınıyorum insanları. yaşadığım yerin insanlarının da biraz, kafalarının kalıplarla bağlı olmasından dolayı yeni tanıştığım kadınları davet edince "haftaya yaparız, sonra yaparız" laflarından uzak durmak istememden ötürü tekliften kaçınıp, barın köşesinde şöyle içeriyi iyice süzecek bir masaya otururum, buradan üzgün ya da mutlu insanları gözlemlerim ve keyif alırım.
biraz daha sıkılmaya devam edersem yapacağım eylemdir sadece bana manasız manasız bakan gözlerden rahatsız olacağımdan cekiniyorum neyse aşağısı zaten ben bakıp döneyim.
Bara hiç yalnız gitmedim pek sevdiğim bir ortam değildir arkadaşlar ile giderim sadece onun haricinde tek kafayı bulacaksam evde bulurum kitap okurken çok zevklidir meze yerine kitap iyi gidiyor ama kitabı seçerken iyi seçin gecenin sonunda yanlış birşey yapmanıza neden olabilir.
dünyanın en güzel eylemlerinden biri bence. kafan bozuksa, gidersin içkini içer kafanı dinler etrafı seyredersin, kimse bulaşmaz, boş muhabbet yapmaz.
Yalnızlığın kadehle buluştuğu an..
Dün yaptım yine. Kütüphaneden bir Atsız kitabı aldım. En yakın puba oturdum ve bira eşliğinde kitabımı okudum. Kimse yoktu zaten sadece ben vardım. işin güzel yanı saat sekize kadar fıçı bira kampanyalı ve ucuz oluyor.
cok sık yaptığım sey, eger yalnizliga zorunlu degilseniz gayet keyifli oluyor ama mecburen yalnizsaniz can sikici olabilir.
Evde bunaldıkça yaptığım hareket.

Sürekli yalnız olduğum için tek başıma oturmak koymuyor.

Gece düşüncelerden kurtulup rahat uyumak için bir kaç kadeh bişeyler içmek iyi oluyor.
bahsettiğimiz mekan özellikle rock bar olup, bodrum katta karanlık ve diğerlerine nispeten tenha bir yerse tadından yenmez.
sanırım bu hayatta sürekli olarak zevk aldığım tek şey bu.
işin kötü tarafı ben ağzımla içmediğim için bardan çıkmak zor oluyor. duvarlara çarpa çarpa eve gidiyorsunuz.
Bazen çok yalnız kalıp ama aynı zamanda da sıkılmak istemediğim zamanlar yaptığım eylem. Erken saatlerde daha sakin pub, bar tarzı yerlere gider bir iki bira içip azıcık kendinle konuştuktan sonra kalkarsın. Değilse boka sarabilir.
güncel Önemli Başlıklar