bugün

neden böyle bir ispatın içinde insanlar onu anlamıyorum. inananlar kendileri için inanıyor inanmayanlar da aynı şekilde kendileri için.

olmadığına inanıyorsan sus ve içinde yok de. olduğuna inanıyorsan da içinden yap ibadetini vs vs.

hani tam olmayacak ama ateistim allah biliyor ya o bana yeter diyen kardeşimiz ne güzel demiş. swh.

herkes içinde yaşasın a*k

ayrıca,

(bkz: imam hatipler kapatılsın)
inananlar yarattıklarını görerek inanır . inanmayanlarda gördükten sonra inanırlar . küçük bir sıkıntı var burda o da şudur o zaman çok geç olmuş olacak ! yani tekrar dünya gideyimde öyle inanayım gibi bir seçenek altın tepside sunulmayacak . malum zamanda hızla geçmekte .

tik tak tik tak tik tak tik tak diyerekten ve de bade süzerek ten .
Maymun dedeni sikim .
sana saçma gelen mutlak surette saçma oluyor ise neden hala yürüyorsun ? uçsana !

2 kere 2 nin 4 olduguna bile saçma diyenlerin oldugu bir dünyada özellikle !
Sorunun tipik ve klişe olarak özeti şöyledir, tanrı beni neden yarattı?

Oncelikle "allah": size hiç bir zeminde ihtiyaç duymaz. Sizler var olmadıkça yani daha öncesinde iken allah vardı. Ancak allah yaratma sıfatını henüz tayin etmemiş ve bunu açığa çıkartmamıştı. Yaratıcı sırayla yaratma makamına göre kendini hazırladı ve 99 adın sahibiliği gereği herşeyi bir olay döngüsü icinde ilerletti.

Bu şu demektir. Yaratıcı kendini varlığını kanıtlamak için insanı ve yaratmayı yarattı. ilk illet olan Allah ezeli ve ebedidir. Ancak sonra samed yani gücü herşeye tek başına yeten sıfatı gibi sıfatlara sahipti. Sonra ise bunu ilan ve ispat içinde varlığı ve yokluğu yaratti. Sonra ise içinde zaman mekan yarattı ve bir döngü başlatıldı.

Burada ki mesele insanın allah kadar özgür düşünme yeteneği değildir. insanı hayvani yapan ve yapacak bir çok şey vardır.

Bizler yokluğu bilmediğimiz için kolayca varlık içinde allaha ve onun tüm gücüne karşı gelebiliyoruz. Bununla sebebi bizim özgür irade ve yapay zekâ dir. Yani insan,en başından yaratıcının zaten bir yapay zeka yaratmasının ürünüdür. Hatta bunu söylediği zaman eksiklerden arınmış ve hata yapma imkani olmayan melekler karşı çıkarak iddia da bulunmuşlardır. işte bunun nedeni insanın zaten nasıl bir varlık olduğu olacağı kesinlikle bilinmektedir. Sizin marks örneği gibi olmuş ama koyu olmuş bir kaç milyon yılda açılır ifadesi gibi değildir.

Güneşin ışığı varken bizler güneş yok diyemeyiz. Çünkü güneş görünmesi gerekli değildir. Ancak güneşin etki ettiği ve yaşamın varlığı için mutlak olan şeye inanmak zorunludur. Meyvelerde tadlanması için gerekli olan furuktozun oluşması güneş ışığı ve ısısı dır. Yine bitkinin yesermesi ve var olmasi içinde güneş gereklidir. Güneşi görmesek bile tüm bunlar güneşin varlığını zorunlu kılar. Çünkü eksiklik yerini dolduracak bir şey yoktur. Boşluk ise kesinlikle kabul edilemez.

Dolayısıyla insanda allahın yansımasıdır. gerçek ilahi yolda ona güneş gibi olmak onun olgunlaşması için yol ve yöntem göstermektir. yeteri kadar güneş alamayan meyve bitki acı ve çürük olur. Tıpkı yeterince allah ile olmamış insan gibi.

Hamd yeri göğü ve arasında bulunan herşeyi belirli bir zamanda yaratan allahındir.
Gerçekten şu evren içerisinde oluşan her maddenin kendi başına tesadüfen oluşarak bu hale geldiğini düşünmek kadar insanı üzen birşey yok.

Neden Tanrı’yı veyahut yaratıcıyı kendi küçük dünyanızda bu kadar küçük düşünürsünüz anlamakta zorluk çekiyorum.

Tanrı’nın varlığının ispatı; insanın inanışından geçer.

Tanrı’nın yokluğunun ispatı; insanın inançsızlığından geçer.

inanan bir kişinin spiritüel olarak algısı daima açıktır ve Evren’den gelen enerjiyi hayatını daha mutlu kılmak ve çevresine pozitif enerji yaymak için kullanır.

inançsız bir kişi ise bu spiritüel inançtan kendini soyutlamış olduğu için negatif enerjiyi kendinde toplar ve sürekli olarak Tanrı’nın yokluğunu sorgular.

Oysa inanç hayatın her alanında kişiye mutluluk verir.
allah vardır ve yaratma halindedir ve bilimsel olarak 1936 yılından beri bu durum üstelik de werner heisenberg´e nobel ödülü vermek suretiyle, kanıtlanmıştır.

werner, biz baktığımız için dünyanın bize göründüğü gibi görndüğünü hesaplamış ve kanıtlamıştır.

bundan sonra başka konulara kafa yorsanız iyi edersiniz.
şu anki bilim düzeyimizin hala açıklayamadığı hususlar oldukça , kutsal olduğu varsayılan kitapların aksi durumlar bilim tarafından kanıtlandıkça ne varlığı ne yokluğu ispat edilemeyecek olan sorunsaldır.
Biri de çıkıp aslında biz Matrix'teyiz, hayali yaşıyoruz burdan da yaşamıyoruz yanıtı çıkar falandan yürüyecek diye okudum da okudum ama olmamış. Haydi taze beyinler aslında yapabilirdiniz. (bkz: pekiozamanmatrixkimimeseri)
Varlığı cahil solculara dert olmuştur.
bilimin evren için olmayan ya da olan herhangi bir şeyi kanıtlaması gibi bir durum söz konusu değildir. bilip bilmediğini bilmeyenin arayışları ve ortaya çıkardıkları bilgiye dair bir şey vermez. varlığın ve yokluğun tanımının bile sınırlarının yanlış çizilmiş olmasını, üçüncü bir durum olup olmayacağınının bilinemeyeceğini, insanlarının düşünsel sistemlerinin zaten hakikatleri kendileri olsalar bile kendilerini bilmelerini sağlayamayacağı bi yana platonun dediği gibi hatırlama yoluna gitseler dahi arayısta olanın bilgiyi hatırlamasının mumkun olmadıgı bir yanadır. tabi hatırlasa bile bunu anlatamayacakları bir yanadır. bilgiye dair bu koşulda olmadıgı dusunuleni bu koşulda değerlendirmek yani buradan yola çıkıp da burada olmayandan bahsetmek burada olmayanın burada olanın baktığı sınırdan etkilendiği ön kabulüyle olacaktır. var olduğu düşünülen bir evrende olduğunu varsaymak, insanın sıfır noktasındaki var ve yoka bakmasının etkileneceğinin kabulüyle beraberinde gelir. defaatle tekrarladığım gibi herhangi bir şekilde bilen bilmeyenin karşısına çıkmaz. bir ortamda herhangi bir konuda bilen varsa yani ispatı yapabilecek bilgiye sahip olan varsa bu ispatı yapabilecek olanın karşısına çıkabilecek herhangi bir bilinmezlik olmaz. arayısta olan bildigi takdirde ispat denilen seyi yapması kendine kendini ispatlaması demektir. bilenin kendine kendini ispatlaması mümkün değildir. aa biz tanrının varliğini ispat ettik ama dur daha baska seyleri de ispat edecegiz demenin icinden cıkılabilecek yani yoktur. bilgiyi arayısta olanın herhangi bir sekilde aradıgına ulasmasının mumkunatı yoktur cunku aradıgı seyi yani bilgiyi buldugunda bilen olarak gecmisini bilmemesi mumkun degildir ve bilenin bilmediği halini de bilmesi demek bilenin yine bilip bilmediğini bilmemesi demektir.
‘’Allah yoksa bu başlık nasıl var hödöhödö?’’ kısmının varlığıdır, beyin o kadar seçilerek dağıtılmış olamaz çinki.
bu yaşıma kadar inananların neden var olduğunu inanmayanların neden var olmadığını ispatlamaya çalıştıklarını anlayamadığım enteresan olaydır. lan inanıyorsan vardır inanmıyorsan yoktur. insanlar niye birbirine dayatmaya çalışıyor varlığını veya yokluğunu anlamak mümkün değil.
ateist olarak soyluyorum hicbir seyin yoklugu ispatlanamaz.
hiçbir zaman ispatlanamayacak olandır.
(bkz: garajımdaki ejderha)
(bkz: carl sagan)
tanrının yokluğunun ispatını yapmaya çalışan beyinlere düşünme yetisi veren o yok saymaya çalıştığın tanrıdır.

hayırlı beyinler bu arada.
Yaratıcıya var ya da yok denilemez. ispat ihtiyacına da gerek yoktur.
Var olduğunun ispatıda yoktur. Ama tanrı yoktur.
bir takım felsefi dusuncelerden yola cikarak bir yere varmaya calisacagim. Hakikati bilip bilmedigini bilmeyen varlik baskasina bunu anlatacaksa baskasini kendi olarak gormek zorunda kalacaktir. Her hangi bir sekilde birinin karsisina cikiyorsan o kisinin karsisina cikarken gittigin yol degil o kisinin karsisina cikman onemlidir. Bu yüzden birine birsey anlatirken sen de o kisiyle ne olursa olsun ayni noktada olacaksindir. Hakikati bilen bildigini bilir bilmeyen hakikati bilip bilmedigini de bilemez diyerek hakikati bilmeyen insanin baskasina bilmiyormus gibi davranmasi mumkun olmadigi gibi kendisi biliyormus gibi davranmasi da bastan tarafli davranmak olacaktir. icinde bulunulan ortami kendisinden ayirmayan insan bilip bilmedigini bilmedigi halde baskasi olmayan bir durumda biliyormus gibi davranabilir. Yani evrendeki her seyin aslinda bir olmasini dusunmek insanin kendi bilinemezligini disavurmasini bu evrende saglayan seydir. Yani kendini evren olarak addeden de bilinmezligini bilinmezligin anlamli oldugu sinirlarda haykirabilir. Burada evren derken kastedilen insanin hakikati sacma olsa da insanin dediklerinin o anda ilgilendirdigi sinirlardir. Yani tanri ickinse bir insanin konusarak butune ulasmasi mumkun olmayacaktir. Bilip bilmedigini bilmeyenlerin konusmasi demek zaten o insanlarin bir butun olmasi demek. Bilip bilmedigini bilmeyen konusuyorsa baskasi yok demektir. Cunku bilen hic bir zaman anlatacak baska birini bulamaz bilmeyen de hic bir zaman anlatacak baska birini bulamaz. Burada insanin bilmedigini evrene anlatabilmesi de insanin bilmedigini kendisine anlatmasidir aslinda. Yani bilinmezligin carpismasinda farkli farkli yollar gozuksede bu yollar carpisabildigi surece aynilardir. Tipki konusmanin ayni zamanda baskasinin zihnine gore sekillendirilen bir sey olmasi gibi. Bu evrende olmayan askin bir tanriya gitmek demek hep beraber bilene varmak demektir bu da icinde bulundugumuz ve soyledigimiz her bilinmezin sinirlarinin cizildigi seyin ya da genel deyimimizle kendi sinirlarini cizdigimiz konusmalarimiz sacma da olsa bu konusmalarin en azindan ilgili olabilecegi soylenen seyin yani beraber yol alinan seyin karsilasamayacagi seyin karsisina cikmaya calismasidir. Bu yuzden ki bilinmezlikten cikmaya calisirken aslinda hep kendi sinirlarimizi genisletmeye calismak zorunda kaliriz. Bilmeyen bilgiye hic bir zaman kavusamayacaktir. Askin bir tanriyi dusunmek insanin kendi karsisina cikamayacak olana anlamsiz yolculugunun bir parcasidir. yani bilgiye ulasmak icin insanin bilinmezlik icinde debelenmesinin sinirlarini genisletmeye zorlamasiyla alakasi vardir. yani bizim karsilasamayacagimiz seye dogru bilinmezlikte yol almamizdan dolayidir. Bilmeyen bilene muhtactir ama bilen bilmeyene muhtac degildir. Bu yuzden tanrinin yoklugunun ispati sadece yok olmanizla mumkun olacaktir.

edit: bilimin evren için olmayan ya da olan herhangi bir şeyi kanıtlaması gibi bir durum söz konusu değildir. bilip bilmediğini bilmeyenin arayışları ve ortaya çıkardıkları bilgiye dair bir şey vermez. varlığın ve yokluğun tanımının bile sınırlarının yanlış çizilmiş olmasını, üçüncü bir durum olup olmayacağınının bilinemeyeceğini, insanlarının düşünsel sistemlerinin zaten hakikatleri kendileri olsalar bile kendilerini bilmelerini sağlayamayacağı bi yana bilgiye dair bu koşulda olmayanı bu koşulda değerlendirmek yani buradan yola çıkıp da burada olmayandan bahsetmek burada olmayanın burada olanın baktığı sınırdan etkilendiği ön kabulüyle olacaktır. var olduğu düşünülen bir evrende olduğunu varsaymak, insanın sıfır noktasındaki var ve yoka bakmasının etkileneceğinin kabulüyle beraberinde gelir.
inancın ispatı olsa inanç olmazdı.
allah´ın varlığını quantum fizikçiler ispat etti zaten, o konuda artık tartışmaya o kadar da lüzum kalmadı. büyük bilginler, nobel ödülü sahipleri hem de, maddenin bir yanılsamadan ibaret olduğunu ve görünen yaşanan dünyanın bir tür hologram olduğunu ispatladılar.

double slit experiment olayında elektronun görüntülenmediği zaman görüntülendiği zamandan başka türlü hareket ettiği ve bu hareketin bilimselolarak açıklanamadığını keşfettiler.

yani allah´ın yokluğunun ispatı diye birşey yok, sadece bizim ve gördüklerimizin aslında olmadıklarının pekala da ispatı artık mevcut.

ama..istemeyen gene de inanmaz tabii.ama ben inanıyorum mesela. herkes sonuçta kendinden sorumlu. nasılsa herkes yaptığı herşeyin ve niye yaptığının farkında.
Tanrının ne olduğunu bilmeden yapılamayacak ispattır. Bir kere tanrı kavramı size neyi işaret ediyor? kişiliği, yani egosu olan bir varlığı mı? Böyle bir şey saçma olurdu. Demek ki tanrının bir kişiliği yok. Yani o bir "kişi" değil. Bir benliği yok dolayısıyla hayatın bütünü tanrı dediğimiz şey olmalı. Varoluş, kainat, bilinç, adına her ne derseniz deyin.

Dolayısıyla tanrı var derseniz de yok derseniz de aynı şeyi kastetmiş oluyorsunuz.
tanrının varlığının ispatı olmadığı gibi yokluğununda ispatı yoktur. burada müslüman yobazlar ve atesit yobazlar birbirini yemeye devam etsin.

eğer illaki ispat istiyorsanız benim varlığımdır derdim.
ben saçma sapan sözlerinin islam açısından hiçbir değeri olmadığını belirttim. semavi dinleri eleştiren birene elbetteki Kur'an'la cevap vereceğim. buna karşı tepkin bile cehaletinin somut delili.

inşallah içine süphe düşürmeye çalıştığın bir kişiye entryim faydalı olması yeterli. sen elinde hiçbir delilin olmadan atıp tutmaya devam et. en azından saçmalıklarının islam dini açısından dikkate alınacak bir yanı yok.
"Bir şeyin varlığının kanıtının olmaması yokluğunun kanıtı değildir".