bugün
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi14
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı21
- anın görüntüsü21
- artificialintelligence10
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı51
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın14
- sitede birine sövseniz entry 3 gün kalıyor8
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım20
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- uzağı göremeyen insan19
- evlilik13
- bir şarkı sözü der ki11
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz15
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız10
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel17
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- ali erbaş12
- bik bik moderatör olsun19
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- kent lokantası niye bedava değil demek24
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır21
- istanbul suriyenin başkentidir12
- türkiyede çok abartılan arabalar18
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- almanya8
- icardi1905 silik olsun kampanyası27
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- sözlük kızlarının don renkleri19
- kanınıza rengini verir misiniz15
- aristoteles'in orta yolu10
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri15
- patiswiss14
- integralin müfredettan kaldırılması12
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız8
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi9
- nervio'ya aşık olmak10
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı14
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu10
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
- türkiye işçi partisi9
- ellerim bos gonlum hos9
karşınıza hayatınızın aşkı çıktı, tamam dediniz buldum. tam bana göre tam gönlüme göre, içiniz kıpır kıpır heyecandan yerinizde duramıyorsunuz, geceleri onu düşünmekten gözlerinize uyku girmiyor, herşey böyle yolunda giderken yolunda gitmeyen birşeyler oluyor. sevgili diye baktığınız kişi ani bir manevra hareketiyle sizi terkediyor. geride terk eden kişinin eseri olarak başka bir bedenin virane hali kalıyor.
ikili ilişkilerde her zaman bir tarafın daha çok sevmesinden dolayı yaşanan mutlak sondur. yani biri sever, diğeri daha çok sever. az seven korkar ve arkasına bakmadan kaçar gider. kalan ise gidenin arkasından bakar. aşk bu kısır döngü içerisindedir. bu kısır döngünün dışına çıkanlarsa evlenirler, aile olurlar. aile olduktan sonra ise "ben bu insana mı aşık oldum?" sorgulama süreci başlar. kadın çocuk doğurur, adam veya kadın birbirinden sıkılır, aldatmalar başlar. ya çocuk için devam kararı alınır ya da "daha fazla seni çekemem" diye çemkirmeler. çemkirmelerden sonra ise boşanma. eğer yılmamışsa yeni bir aşk bulur, yılmışsa yalnız ölmeye karar verir. sonuç mu? bir gün herkes ölecek.
donunuzun cebine girmiş olandır. çünkü aşklar beyinde başlar, çüklerin ucunda son bulur.
başıma bu durumun orta dereceli bir akrabası gelmesine rağmen bu kadar yıkıcı oluyorsa demek ki başa gelince insanı kahredecek -ne yazayım bilmiyorum ki- şeydir.
bir daha böyle bir aşkı bulamayacağınıza kanaat getirdiğiniz ve esef ettiğiniz aşktır.
tam aşkı buldum derken kaybolan aşk kaçırılan aşktır.
aslında hiç olmayan fakat sizin varmış gibi olmasını istediğiniz seraptan başkası olmayan aşktır.
bulmamışsınızdır sadece öyle olduğunu sanmışsınızdır..çünkü olmayan bir şeyi bulmak,yakalamak diye bir şey olmaz değil mi?öyleyse kendimizi kandırmanın lüzmu yok..o bir yanılgıydı ve siz pek güzel atlattınız geçmiş olsun.
(bkz: geç buldum çabuk kaybettim)
aşkın bir sürelik yanılma yansıması oldugunun kanıtıdır.
eşekten düşmüşe dönmektir...
aslında bizim aramadığımız bir anda bizi bulan ve bizim onu bulduğumuza inandığımız aşkın ilginç şakasıdır. bizden gider ve başkalarına yapar bu şakayı. saçma bir fiille pekiştirmek gerekirse aşkın sizi şakalamasıdır.
sonuç itibariyle aslında hiç bulunmamış aşktır...*
aziz nesin'in bagisla adli şiirini hatırlatır..
yine gecikmişim bağışla sevgilim
seviye on kala ölüme beş.
yine gecikmişim bağışla sevgilim
seviye on kala ölüme beş.
Bazen öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki, ne sevebilir, ne terk edebilirsiniz.
Kör kütük bağlanmışsınızdır aslında...
En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişmelerinizin müsebbibi, yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur.
Gözyaşlarınızda, bilinçaltınızda, kahkahanızdadır. Korkunca saklandığınız bir sığınak, coşunca öptüğünüz bir bayrak...
Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır. Sınırsız ve nihayetsiz;
"Ölmek var, dönmek yok"tur.
* * *
Lakin gün gelir anlarsınız; içten içe bir şeylerin kanadığını...
Tutkulu sevdaların gizli hançerleri başlar parıldamaya... Şurasından, burasından eleştirmeye koyulursunuz:
"Şöyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa..."
Başkalarını örnek göstermeye, "Bak onlar nasıl yaşıyor" demeye başlarsınız.
Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını ararsınız. Aşkınızın gözü kör değildir artık, yanlışını görür düzeltmek istersiniz. "Eskiden böyle miydi ya.." diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirinin kapısı; açıldıkça, bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltından...
Böyle süremeyeceğini bilirsiniz. Değişsin istersiniz.
O, sevgisizliğinize yorar bunu... ihanete sayar. Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür.
"Ya sev böyle ya da terket" diye gürler...
* * *
Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı ışıtan o rüya, bir kabusa dönüşür birden... Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size... Hoyrattır, bakmaz yüzünüze...
Zehir akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar mahkum eder.
Mühürler dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı, siler sizi defterden...
"iyiliğin içindi hepsi, seni sevdiğim için..." dersiniz, dinletemezsiniz. Ayrılırsanız yaşamayacağınızı bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz.
ihanetten kırılmşıtır kaleminiz; severek, terk edersiniz...
* * *
"Madem öyle..."nin çağı başlar ondan sonra...
Madem ki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını seçmiştir, madem ki kıymetinizi bilmemiştir, o halde "günah sizden gitmiştir".
Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz.
Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece...
Daha özgür olacağınız limanlara demirlerseniz bir süre... Ne var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni... Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur. Deli kanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler sarmıştır çevresini...
Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye...
Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla...
"Bana ne... kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre...
Ama sonra... ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı ya da kapı aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden...
Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız. Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi, yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh rakı içmeyi...
Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız, sular kulağına fısıldasın diye...
Dönüp "Seni hala seviyorum" diye bağırmak geçer içinizden...
Dönemezsiniz.
Göremedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız.
* * *
Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz...
Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu, hem "Ne olacak sonunda" kuşkusu...
Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz.
Sürünür gidersiniz.
can dündar
Kör kütük bağlanmışsınızdır aslında...
En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişmelerinizin müsebbibi, yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur.
Gözyaşlarınızda, bilinçaltınızda, kahkahanızdadır. Korkunca saklandığınız bir sığınak, coşunca öptüğünüz bir bayrak...
Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır. Sınırsız ve nihayetsiz;
"Ölmek var, dönmek yok"tur.
* * *
Lakin gün gelir anlarsınız; içten içe bir şeylerin kanadığını...
Tutkulu sevdaların gizli hançerleri başlar parıldamaya... Şurasından, burasından eleştirmeye koyulursunuz:
"Şöyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa..."
Başkalarını örnek göstermeye, "Bak onlar nasıl yaşıyor" demeye başlarsınız.
Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını ararsınız. Aşkınızın gözü kör değildir artık, yanlışını görür düzeltmek istersiniz. "Eskiden böyle miydi ya.." diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirinin kapısı; açıldıkça, bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltından...
Böyle süremeyeceğini bilirsiniz. Değişsin istersiniz.
O, sevgisizliğinize yorar bunu... ihanete sayar. Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür.
"Ya sev böyle ya da terket" diye gürler...
* * *
Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı ışıtan o rüya, bir kabusa dönüşür birden... Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size... Hoyrattır, bakmaz yüzünüze...
Zehir akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar mahkum eder.
Mühürler dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı, siler sizi defterden...
"iyiliğin içindi hepsi, seni sevdiğim için..." dersiniz, dinletemezsiniz. Ayrılırsanız yaşamayacağınızı bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz.
ihanetten kırılmşıtır kaleminiz; severek, terk edersiniz...
* * *
"Madem öyle..."nin çağı başlar ondan sonra...
Madem ki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını seçmiştir, madem ki kıymetinizi bilmemiştir, o halde "günah sizden gitmiştir".
Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz.
Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece...
Daha özgür olacağınız limanlara demirlerseniz bir süre... Ne var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni... Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur. Deli kanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler sarmıştır çevresini...
Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye...
Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla...
"Bana ne... kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre...
Ama sonra... ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı ya da kapı aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden...
Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız. Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi, yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh rakı içmeyi...
Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız, sular kulağına fısıldasın diye...
Dönüp "Seni hala seviyorum" diye bağırmak geçer içinizden...
Dönemezsiniz.
Göremedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız.
* * *
Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz...
Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu, hem "Ne olacak sonunda" kuşkusu...
Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz.
Sürünür gidersiniz.
can dündar
hiç sahip olunamamış aşktır aslında!
aşk için ölmeli aşk o zaman aşk.
(bkz: sezen aksu)
(bkz: sezen aksu)
tek maçtan, tek sayıdan büyük ikramiyeyi kaçırdım durumuyla aynı olan hadisedir.
(bkz: doğru kişi yanlış zaman)
ona şu şarkı armağan edilmelidir... bugün unut mavileri..biraz daha sen olursun kalbindeki rengi büyüt! her aşk kendini aşar çaldığıkapı kapanır sonunda içimde bir sen bulursun büyümüş anlamış yorgun... ah aman amman küçüğüm bu yol sana gidiyor! belki döner!
kayıp çorap teki misali bazen hiç olmadık yerlerden çıkar. bazen de her köşeye bakmanıza rağmen bulamazsınız bir türlü işte.
gerçek olmayan aşk olabilme olasılığı yüksek aşktır.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar