bugün
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı28
- kanınıza rengini verir misiniz13
- aristoteles'in orta yolu9
- anın görüntüsü15
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı19
- akrep burcu9
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri16
- türkiyede çok abartılan arabalar10
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz11
- bik bik moderatör olsun15
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- patiswiss16
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı10
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız25
- kent lokantası niye bedava değil demek22
- boşuna yaşıyorum hissi18
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır19
- evlilik17
- akp seçmeni9
- ali erbaş17
- escort fiyatlarının güncellenmesi12
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi11
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi17
- icardi1905 silik olsun kampanyası27
- nervio'ya aşık olmak10
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı14
- futbolcu ismiyle nick almak14
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu37
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
- gina carano9
- icardi19059
- türkiye işçi partisi9
- çin halk cumhuriyeti8
- ellerim bos gonlum hos9
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi12
- 31 mart 2024 cumhuriyet halk partisinin zaferi8
- sözlük kızlarının don renkleri14
- aynı dizileri tekrar tekrar izlemek8
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği13
- kadınların boşanmış erkeğe bakışı9
- merfulu8
- sözlük kızlarının ayakkabıları18
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler15
- eloande'ye koca buluyoruz kampanyası8
- murat kurum kurudu gitti8
- haçta iken sevgili ile sevişmek günah mıdır11
entry'ler (612)
Eski günleri yâd etmek.
Bok karışamaz.
Bakara 282:
Şahitler iki erkek olmazlarsa, rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkekle -biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için- iki de kadın olsunlar.
Şahitler iki erkek olmazlarsa, rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkekle -biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için- iki de kadın olsunlar.
Türk kızlarını bunalıma sokmaya bayılıyosunuz! Yerli yabancı yorumlar çok değişkendir bence..
Ne istediğini bilmeyen insanlarla zaman kaybetmeyiniz efenim...
Bim de donmuş fileto olarak satılıyor. Oldukça lezzetli ve ucuz. 4 dilimi 15 lira filan. Çok cazip. Damak zevki olan biri olarak şiddetle tavsiye ediyorum ulucu dostlara...
Çay koydum gel diyen birileri varsa çok şanslısınız demektir.
Taze nane
görsel
görsel
6 saattir gökçeada da elektriğin olmamasına sebep olan hadise. Çok şükür geldi. Yakanlar yansın emi. Onca yeşil doğa masum canlılar. Allah bildigi gibi yapsın.
Gerçekten iyi iş çıkaranlara ben de şapka çıkarıyorum ve alkışlıyorum. Ama boş yapıp bu goygoyu söyleyenlere de katlanamıyorum.
Catch me if you can baby!
görsel
görsel
Gökçeada da ay doğuyor...
görsel
görsel
"Ekonomi dünyâsında bir malın değeri etrâfında hayli yoğunluklu tartışmalar yapıldığını biliyoruz. Bu aslında eski bir tartışmadır. Klâsik ekonomi doktrininde, Ricardo başta olmak üzere malın değerini var edenin, ona gömülü olan veya onda billûrlaşan “emek” olduğunu kuvvetli bir vurguyla ortaya konulmuştu. (Hoş, bunun mühim bâzı ipuçları Adam Smith’de de mevcuttur). Bu bakış daha sonraları, Marx’ın da içinde olduğu Ricardocu sosyalist çevrelerde olgunlaştırıldı.
Meselelerden birisi de değer-fiyat râbıtasıydı. Fiyatlar değeri temsil eder mi, etmez mi, hayli tartışıldı; tartışılıyor da. Buraya girecek değilim. Ama bu tartışmaları ısıtan olgu, basit ve öngörülebileceği üzere, arz-talep ilişkisinin mekaniğinin çoktan aşılmış olmasıdır. Yâni, bir malın eksikliği onun fiyatını (isterseniz değeri de diyebilirsiniz) arttırır, bolluğu ise eksiltir kâidesi, evet doğrudur, ama bu mekanik, açıklamalarda kâfi gelmemektedir. Çünkü, bir malın fiyatını ve değerini belirleyen şartların, artık maddî olmaktan çıktığı süreçleri idrâk etmekteyiz. Maddî olmayan çok sayıdaki unsur; malın, ister değerini, ister fiyatını diyelim, kolaylıkla arttırıp eksiltmektedir . Bunun da, o malın üretiminde belirleyici olan ve ona bir değer kazandıran emekle alâkası hızla muğlaklaşmaktadır.
Bu farkılaşmalar esasen malın üretimine dâir sermâye hareketleri ile onun alıcıya ulaşmasını sağlayan pazarlama süreçleri (realization) arasındaki geçişlerin, ölçüm yapmayı çok zorlaştıran dinamiğidir. Maddî süreçleri belli bir ölçüm kavuşturabiliriz; ama aynı şeyi maddî olmayan süreçler için gerçekleştirmek neredeyse imkânsızdır.
Bir misâl üzerinden gidebiliriz. Emlâk dünyâsına bir bakalım. Bir evin değerini, inşaat sürecinde kullanılan emeğin belirlediğini idda etmek, maddî mânâda doğrudur. Buna ilâve olarak, kullanılan malzemenin kalitesi de, mâliyet üzerinden fiyatların artması veyâ düşüklüğüne hiç şüphesiz tesir eder. Bunlar maddî mânâda ölçülebilir. Lâkin bugün bir evin fiyatını belirleyen bunlar kadar; bundan çok, ama çok dışarıda tutulması gereken değişkenlerdir. Meselâ evin hangi muhitte olduğu, manzarasının olup olmadığı ve nihâyet o evin muhtemel alıcısına sağlayacağı prestijdir. Bugün, sâdece bir ev almıyoruz, o ev ile birlikte bir hayat tarzını ve prestiji satın alıyoruz. Bunların artık o malın değerini belirleyen emek unsurunun önüne geçen esas unsurlar hâline geldiğini görüyoruz.
Malların değerini maddî ölçümlemelerin dışına iten süreçler nasıl gerçekleşti? Bu, malların üretim tarzındaki kritik dönüşümlerle açıklanabilir. Odakta, büyük ölçüde Sanayi Sonrası olarak kavramlaştırılan evrelerde yaşananlar yer alıyor. Teknolojik değişimler eşliğinde mavi yakalıların azalması ve yerine beyaz yakalıların geçtiği bir süreç bu. Kabaca hizmetler sektörünün orantısız büyümesi olarak da anlaşılabilir. Bunun tesirleri alabildiğine büyük oldu. Üretim süreçlerinin merkezî ve yoğun olduğu sanayi toplumunun yeniden üretim süreçlerinden çok farklı ve daha karmaşık olan bir yeniden üretim süreçler silsilesidir bu. Bu aynı zamanda, ekonomik üretim ve yeniden üretim zincir ile piyasada tüketilmesine giden süreçler (realization)ve nihâyet onun toplumsal-kültürel yeniden üretimi arasındaki ilişkileri temelinden dönüştürmüştür. Bu dönüşümde belirleyici olan artık basit olarak temel ihtiyaçların ne olduğu değil, arzuların ne olduğudur. Arzunun odakta olduğu toplumsal-kültürel yeniden üretim, üretimden tüketime giden bahsedilen ilişkiler zincirinin (realization) merkezine yerleşmektedir. Mustafa Özel’in biyolojinin aşıldığı psikolojinin baskın hâle geldiği yer olarak işâret ettiği bir aşamadır bu. Elbette her üretim bir tüketim içindir. Üretim toplumundan tüketim toplumuna geçmek bu bakışa göre mânâsız görülebilir. Ama tüketim toplumu vurgusu, toplumsal-kültürel yeniden üretimine dâir dinamiklerin baskınlığını vurgular. Ekonominin psişikleşmesi olarak da anlaşılabilir. Bugün neye ihtiyaç duyduğumuz sorusu, neyi arzuladığımızdan ibârettir. Arzu ise içeriden değil dışarıdan gelmektedir. Arzu tecrübesi, arzulatılma tecrübesidir aslında. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde bile karşılığını bulmakta zor olan bir halkadır bu. Arzula(tıldıkları)mızın, Maslow’un basamaklarında yer alan ahlâkîlik, doğallık vb değerlerle taçlanmış incelmiş ihtiyaçlarla bir alâkası yok. Tam tersine, sâhip olarak sağladığımız bir prestij üzerinden, bundan yoksun olanları geride bırakmanın ve bunu ister ince ister kaba dışlamalarla gösteriş konusu hâline getirmenin sağladığı bir tatminden başka bir şey değil. Eğer bir abartı sayılmazsa günümüz dünyâsında baskın günlük sanatın, eksikleri ezen bir pandomima; onun cârî dinin ise, sınıfların çözülüp kastlaşmaların türediği bir nevi Brahmanizm olduğunu düşünüyorum.."
S. Seyfi Öğün
Meselelerden birisi de değer-fiyat râbıtasıydı. Fiyatlar değeri temsil eder mi, etmez mi, hayli tartışıldı; tartışılıyor da. Buraya girecek değilim. Ama bu tartışmaları ısıtan olgu, basit ve öngörülebileceği üzere, arz-talep ilişkisinin mekaniğinin çoktan aşılmış olmasıdır. Yâni, bir malın eksikliği onun fiyatını (isterseniz değeri de diyebilirsiniz) arttırır, bolluğu ise eksiltir kâidesi, evet doğrudur, ama bu mekanik, açıklamalarda kâfi gelmemektedir. Çünkü, bir malın fiyatını ve değerini belirleyen şartların, artık maddî olmaktan çıktığı süreçleri idrâk etmekteyiz. Maddî olmayan çok sayıdaki unsur; malın, ister değerini, ister fiyatını diyelim, kolaylıkla arttırıp eksiltmektedir . Bunun da, o malın üretiminde belirleyici olan ve ona bir değer kazandıran emekle alâkası hızla muğlaklaşmaktadır.
Bu farkılaşmalar esasen malın üretimine dâir sermâye hareketleri ile onun alıcıya ulaşmasını sağlayan pazarlama süreçleri (realization) arasındaki geçişlerin, ölçüm yapmayı çok zorlaştıran dinamiğidir. Maddî süreçleri belli bir ölçüm kavuşturabiliriz; ama aynı şeyi maddî olmayan süreçler için gerçekleştirmek neredeyse imkânsızdır.
Bir misâl üzerinden gidebiliriz. Emlâk dünyâsına bir bakalım. Bir evin değerini, inşaat sürecinde kullanılan emeğin belirlediğini idda etmek, maddî mânâda doğrudur. Buna ilâve olarak, kullanılan malzemenin kalitesi de, mâliyet üzerinden fiyatların artması veyâ düşüklüğüne hiç şüphesiz tesir eder. Bunlar maddî mânâda ölçülebilir. Lâkin bugün bir evin fiyatını belirleyen bunlar kadar; bundan çok, ama çok dışarıda tutulması gereken değişkenlerdir. Meselâ evin hangi muhitte olduğu, manzarasının olup olmadığı ve nihâyet o evin muhtemel alıcısına sağlayacağı prestijdir. Bugün, sâdece bir ev almıyoruz, o ev ile birlikte bir hayat tarzını ve prestiji satın alıyoruz. Bunların artık o malın değerini belirleyen emek unsurunun önüne geçen esas unsurlar hâline geldiğini görüyoruz.
Malların değerini maddî ölçümlemelerin dışına iten süreçler nasıl gerçekleşti? Bu, malların üretim tarzındaki kritik dönüşümlerle açıklanabilir. Odakta, büyük ölçüde Sanayi Sonrası olarak kavramlaştırılan evrelerde yaşananlar yer alıyor. Teknolojik değişimler eşliğinde mavi yakalıların azalması ve yerine beyaz yakalıların geçtiği bir süreç bu. Kabaca hizmetler sektörünün orantısız büyümesi olarak da anlaşılabilir. Bunun tesirleri alabildiğine büyük oldu. Üretim süreçlerinin merkezî ve yoğun olduğu sanayi toplumunun yeniden üretim süreçlerinden çok farklı ve daha karmaşık olan bir yeniden üretim süreçler silsilesidir bu. Bu aynı zamanda, ekonomik üretim ve yeniden üretim zincir ile piyasada tüketilmesine giden süreçler (realization)ve nihâyet onun toplumsal-kültürel yeniden üretimi arasındaki ilişkileri temelinden dönüştürmüştür. Bu dönüşümde belirleyici olan artık basit olarak temel ihtiyaçların ne olduğu değil, arzuların ne olduğudur. Arzunun odakta olduğu toplumsal-kültürel yeniden üretim, üretimden tüketime giden bahsedilen ilişkiler zincirinin (realization) merkezine yerleşmektedir. Mustafa Özel’in biyolojinin aşıldığı psikolojinin baskın hâle geldiği yer olarak işâret ettiği bir aşamadır bu. Elbette her üretim bir tüketim içindir. Üretim toplumundan tüketim toplumuna geçmek bu bakışa göre mânâsız görülebilir. Ama tüketim toplumu vurgusu, toplumsal-kültürel yeniden üretimine dâir dinamiklerin baskınlığını vurgular. Ekonominin psişikleşmesi olarak da anlaşılabilir. Bugün neye ihtiyaç duyduğumuz sorusu, neyi arzuladığımızdan ibârettir. Arzu ise içeriden değil dışarıdan gelmektedir. Arzu tecrübesi, arzulatılma tecrübesidir aslında. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde bile karşılığını bulmakta zor olan bir halkadır bu. Arzula(tıldıkları)mızın, Maslow’un basamaklarında yer alan ahlâkîlik, doğallık vb değerlerle taçlanmış incelmiş ihtiyaçlarla bir alâkası yok. Tam tersine, sâhip olarak sağladığımız bir prestij üzerinden, bundan yoksun olanları geride bırakmanın ve bunu ister ince ister kaba dışlamalarla gösteriş konusu hâline getirmenin sağladığı bir tatminden başka bir şey değil. Eğer bir abartı sayılmazsa günümüz dünyâsında baskın günlük sanatın, eksikleri ezen bir pandomima; onun cârî dinin ise, sınıfların çözülüp kastlaşmaların türediği bir nevi Brahmanizm olduğunu düşünüyorum.."
S. Seyfi Öğün
"Peynir" gibisin derler.
Gökçeada...
görsel
görsel
Belki öyle kendini güvende hissediyor olamaz mı? Varsın o tatlı heyecandan öne bir adım atıp dokunup geri çekilsin. Biraz güven veriniz.
Evlenmeye kime niyet etsen bir havalar bir tafralar. Zaten çok seçici ve zor karar veren biriyim. Evde kalın emi!
1 temmuz kabotaj bayramı! Nerede eski kabotaj bayramları ah ah! Yüzme yarışları filan en efsanesi de "yağlı direk" yarışması. Bayrağı ilk kim kapacak itemları!
Onu tak bunu tak! Vallahi hiç umrumda değil artık. inan bana...