bugün

bir nevi sıradışı olmak anlamını da içermekte. zira, kimlik arayışının ve marjinal olma çabasının had safhada bulunduğu toplumda ''birşey'' olma hakkını başkasına devretmiş kişi, birçoklarının hayatları boyunca yapamadığını çoktan halletmiş demektir.

insanın bilmediğini bilmesi, suretlere ve de etiketlere aldırış etmemesi ve sonu gelmez isteklerle nefsine zulmetmemesi, mevcut ortamda büyük bir meziyet olarak görünmekte. zira, ruh ne kadar sıradışı tatmine aş ererse, hayat da o denli bayağılaşıyor demektir.

hayatını yüksek residansların tepesinden, toprağa dokunmadan geçiren zengin, rahat geçen günlerinin anlamsız acısını kemanının en ince notasından çıkaran sanatçı, basit bir çözümle işlevi sağlamaktansa göz boyamak için türlü atraksiyona giren mimar hiçbir zaman sıradan olamayacak demektir. zira o sıradışı da değildir. sadece boşa geçen vakitlerine pişman olması gerekir.
(bkz: altı üstü sen de insansın)
uçlarda yaşamamaktır.. bir nevi sadeliktir.
ünlü bir düşünür olaraktan buraya da yazmadan geçemiyorum. sıradan elemanların şöyle bir sözü de mevcuttur; 'herkes farklı oldugunu sandıgı için basittir. ben de basit oldugumu bildigim için çok farklıyım.'
(bkz: oha)
her genc kızın korkusu.

aaa sen cok farklısın canııım hareketleriyle her hatun kisi yumusatılabilir.
çoğu ünlünün başaramadığı şey.
"sıradanım ama en ön sıradan" diye düşünüldüğünde olmanız gayet mantıklı konsept.
kendini tanımladığı şekliyle varolamayan,satılan maskeleri reddetmeyen,büyüyüp kendini yaratamayanlar sıradandır.sıradışı olanlara karşı gizli hayranlığımızda bundandır...sıradışı olmak için sıradayım...
hayatta kabullenemeyecek tek şey sıradan olmaktır.

Geçenlerde Bilim-Teknik dergisinin eski bir sayısını inceliyordum. Zeka ile ilgili bir yazı ilişti gözüme. Bilim adamı Gardner'a göre öyle tek bir zeka türü yokmuş. Farklı farklı bir çok dallara ayrılıyormuş.Genelde tek kıstas olarak ele alınan sayısal yetkinliğin yanında, kabul görmesi gereken diğer türler de uzunca bir liste oluşturuyormuş. Duygusa zeka, kişiler arası zeka, müziksel zeka, içsel, doğasal, görsel.. Ohh suyundan da koy.
Okudukça kendimi iyi hissediyordum.Öncekini takip eden her madde neşeme neşe katıyordu.

Matematikte hiç bir zaman fazla başarı gösterememiştim. Şimdiyse yıllar yılı zeka belirlemede tek yetkili mercii kabul edilen, bu alanda tekelleşerek benim gibi sayı-fobik insanların hep ezik hissetmesine neden olan bir krallığının çöküşüne şahit oluyordum. O krallık ki kendimi zeki olduğuma inandırmaya çalıştığım zamanlarda vakit kaybetmeden bir askerini yollar "majestelerine göre küçüklüğünüzden beri dört işlem problemlerinde zaaf göstermişsiniz, buna göre zeki sayılmanız yasalara aykırıdır" kabilinden bir bildiri okuturdu bana. Ve şimdi yıkılıyordu. Sevincim bundan kaynaklanıyordu.

Evet artık matematik tahtını başkalarıyla paylaşıyorsa, kurum oligarşik bir yapıya bürünmüşse içlerinden bir tanesi beni temsil ediyor olmalıydı.
Bir yerlerden zeki olmalıydım. Nedenini bilmiyorum ama böyle olmam gerekiyordu. Liste o kadar uzundu ki elbet aralarından bir tanesi bana vurmuştur. Boş adam olmadığımı biliyordum. Zekamın bir adı olmalıydı. Hangisiydi acaba? Dur bi düşünelim......(anlatıcı burada son buluyor)

Sıradan olmak dünyanın en kötü şeyidir. Belki de alınmak istenilen en son sıfattır. (son sıraya gelene kadar şerefsizlik, ibnelik gibi kavramları arkada bıraktığımızı unutmayalım)
Sıradanlıktan postacı misali görünmez olmuş insanları farkedebilirseniz gidin bir iki muhabbet çevirin onlarla. Yeterince derinlere inebilirseniz, diğer insanlardan daha özel ve farklı hissetmek için tutunduğu dalı öğrenebilirsiniz. Herkesin buna ihtiyacı vardır.

Zeki olmayı istemek de bununla ilgili. Reddedilen, ortalama zekaya sahip, ortalama bir insan olmanın dayanılmaz sancısıdır.

Yukardaki öyküye dönelim. Gerçi engin iştahlı egonun doğal yönelimi, matematik harici diğer bütün zekaların hepsinin kendinde bolca ihtiva edildiğine inanmak olacaktır fakat kahramanımızın aç gözlü olmayıp bir tanesini seçtiğini düşünelim.
"duygusal zeka, hmm evet bende yüksek olan bu olmalı. ama önce ne demekmiş ona bakalım. başkalarının duygularını iyi anlayabilen....."

Sonra şöyle bir geçmişe gider. Belleğini taramaya başlar. Süzgecini duyarlı insan rolü oynadığı anları dökecek şekilde ayarlar. Veriler arasından rasgele bir iki tane seçer, üzerinde düşünür. Dinlemek zorunda kaldığı uzun bir iç dökme faslından sonra "seni çok iyi anlıyorum, hepimiz bu gibi şeyleri yaşamışızdır" girişli konuşması gelir aklına.
Hemen orada keserek başka bir tanesine atlar.
Durak harici kapı açtırıp otobüsten indikten sonra koşar adıma geçen kişinin, aslında yetişecek bir yeri olmadığını, arkada kendisini seyreden şöför ve yolculara "acelem olduğu için böyle bir münasebetsizlik yaptım yoksa normalde modern bir insanımdır" mesajı vermek istediğini empati yeteneği sayesinde anlayabildiğini hatırlar.

Bu gibi örneklerden sonra kendisini ileri duygusal zekalı ilan ederek çoğunluğu oluşturan duygusal gerizekalılardan üstün olmanın hazzıyla kaldığı yerden devam eder. Tabii şöyle bir hayalin kurgusunu yaptıktan sonra.

Yıl 2011. Bilim teknik dergisi başlığı:
"IQ testinin pabucu dama atıldı"
Alt başlık:
"duygusal zekadan başkası yalanmış, dahilik ünvanı artık gerçek sahiplerinde"
Güzel bir fantezi. Belki ileride gerçekleşebilir.
Ama tersinin olmayacağını da kimse iddia edemez. Zira bilim tarihinin tavan arası, zamanında tüm çevrelerin itibar ettiği şimdi ise ancak gülünç diye tabir edilebilen teorilerle doludur. Yarın öbürsü gün duygusal zekanın tırt bir varsayım olduğuna kanaat getirilmesi de olasıdır. Öyle oldu diyelim.

Bunu duyan bizimkisi, işi iyice yüzsüzlüğe vurarak bu sefer kendini süper sosyal zekalı olduğuna inandıracaktır. Veya "ulan ben tüm popüler rock parçalarının giriş kısımlarını ezbere çalabilen adamım" motivasyonuyla müzikal zekasının keskinliğine kani olacaktır. O olmadı şurası, bu olmadı orası diyip didinir dururda bir türlü orta zekada olmayı kabul edemez.
Zeka türlerinin hepsinden umudu keserse bu sefer "ya abi aykiu maykiu hikaye, önemli olan efendiliktir, adam gibi adam olmaktır, ben bu yaşıma kadar harama göz dikmemiş adamım..." der

Görüyosun işte olay nereden nereye geldi. Hala bir artı değer üretme çabası. Normalize olmak çok zordur arkadaş. Ama dahası var.

Egosunu düzgün adam olmayı yeterli bulacak kadar inceltmiş insan, (tabii seviye istenmeyen sebeplerden dolayı düşmüştür) eğer dürüst biriyse adam gibi adam olma kalıbının dışına taşmamasının imkansız olduğunu farkedecek, bu anlayışa ters düşen bir çok yamukluklar sergilediğini görecektir. Al işte koptu mu tutunduğun son dal da? Peygamber olmayı da beceremedin.

Bu noktadan sonra doğrusuyla yanlışıyla sıradan bir insan olarak yaşama gerekliliğine boyun eğmekte hala direnen marjinal bir kesim söz konusu olabilir.

Bu grup üyeleri "battım bari tam batayım" mantalitesi güdüp dikkati bu yönde çekmek isteyen kişilerden oluşur. Mükemmel olmanın mahareti gösterilemiyorsa boka batmanın cesareti sergilenir. Tek yapılması gereken her kulvarda damı götü dağıtmaktır.
"Oha adama bak en dibe vurmuş valla bravo" dedirtmek sıradan sayılmaktan evladır.
Çitanın seviyesinde olmak en dibinde olmaktan daha kötüdür ve belkide bu sadece bizim gezegende cereyan etmektedir.

Bununla paralel olarak fight club filmine taşlama yapmaktan kendimi alamıyorum.

Tyler durden sözüm sanadır.

Eline hoparlörü alıp "hiç biriniz eşsiz kar taneleri değilsiniz, hepiniz sıradan organizmalarsınız, zamanında rock yıldızı olmayı hayal ediyordunuz ama artık olamayacağınızı biliyorsunuz" şeklinde vaazlar verdin. insanlara kendilerini oldukları gibi kabul etmeyi öğütledin.
iyi güzel, katılıyor ve tebrik ediyorum. Peki ama bu bilinci aşıladıktan sonra "şimdi evlerinize gidin ve sıradan bir hayat sürmekten yüksünmeyin, tek yapmanız gereken şey gıdanızı almak ve uyumaktır" şeklinde barışçıl bir direktif vermekten niye kaçındın? Oysaki egodan arınmış bir huzura kavuşmak için bu yeterliydi.

Özgür olmak için illa dovüş klübü kurup ortalığın amına koymak, binaları bombalamak mı gerekiyor?
Bir zümreye ait olup eylemlerde bulunmak, sıradan olma kisvesinde sıradışılığı yaşamaktan başka nedir sorarım sana? Niye terörist başı oldun taylır niye?

Ben cevaplayayım dostlarım. Nedeni basit. Sonuçta Tylerın götü de sıradan olmayı yememiştir.
Çünkü bu, yakmak yıkmaktan, devasa kuleleri patlatmaktan daha zor bir olaydır.
Bu en güçlü rakip olan egoyla aramızda geçen bir savaştır.
Özgürlüğe giden yol kabullenişten geçer. Bunun için dışarıda gösterebileceğimiz hiç bir şey yoktur.
mutlu olmaktır aynı zamanda.
şu aralar olmayı denediğim şey.bir anda yere çakılmak gibi. ****

(bkz: puşt gibin ibne gibin bi şey)
boyun eğmektir. benliği kaybedip herkes gibi olmaktır, hayatta duruşunun olmamasıdır. "Ben bireyim, ben varım"ı fark ettirememek, edememektir.
yaradan olmak, sıradan olmak işte bütün mesele bu.
kişinin kendine bağlı olan durumdur. eğer yaptıklarınız, birlikte olduğunuz kişiler sıradan basit insanlarsa evet sizde sıradan olursunuz. insan yaptıklarıyla, birlikte olduğu insanlarla koyar farkını ortaya. eğer sıradan olduğunuzu düşünüyorsanız etrafınızdaki kişileri ve yaptıklarınızı tekrar gözden geçirmenizde fayda var.
bir insanın kendisine yapabileceği en kötü şeydir.
boş gelip, boş gitmektir.
maalesef hayvandan farkı olmamaktır.
kendini bilmemektir.
sıradan olmak farklı olmakdır bazen.evet bazen.
Normal olacak kadar anormal olmaktır.
sıradan bir durumdur.
ergenlik zamanlarımda kendimi özel bir insan sanırdım mesela. daha zekiydim hep, bir şeyi kimse benim yaptığım gibi yapamaz, kimse benim kadar iyi düşünemezdi. üstündüm sıradan insanlardan yani.
sonra zaman geçti, üniversite falan, o da bitti baktım ki ortalamanın ortasından bi fazlam yok, aksine eksiğim bile var. ama geç te olsa bunu görüp kabullenebilmek iyi bir şey.
etrafındaki insanlar tarafından önemsenmemekle başlar. genellikle düşünülmezsin. tek ihtiyacın önemsendiğini hissettirecek biridir. o da yoktur. vardır ama yok olmayı tercih eder. senin için yapar bunu. sende sanırsın ki sana zarar veriyor. ama aslında vermiyordur, ama veriyordur da. karmakarışıktır.

içi cam kırıkları dolu bir ağzınız vardır artık. ona gitme diyemezsiniz, ağzınız kesilir. git de diyemezsiniz, ki yine kesilir.
konuşmasanız, bitmeniz için etrafınıza döşenmiş dinamitlerin uçlarına bağlanmış yüzlerce fitilden tek yanacak olanı ateşlemiş olursunuz... siz kimsinizdir artık: önemsiz bir kişilik. keşke önemsizlikle kalabilseniz. keşke önemlileri düşünmeden kalabilseniz... olmaz.. ama olmalı... ama olmaz.
eğer önemli biri olursan bir çok sorumluluğu da beraberinde almış olursun.sence değer mi?
uludağ sözlük yazarı olmaktır.
cok da onemli bir sey degildir. onemli olan ozensiz olmamaktir.
genelde bulunduğunuz çevreyle alakalıdır. çoğunluğa uyum sağlayamazsanız önemli olmazsınız. çoğu insan kendi gibi biriyle olmayı sever, ona uyan kişilerle takılmaktan hoşlanır. eğer o ortama göre değilseniz üzülmeyin, çevrenizi değiştirin. sizin gibi biri elbet vardır. yada sizin gibi olmayan insanlarla iletişim kurmayı öğrenin.
Önemsiz biri olduğun anlamına gelmez.Kişilerin önem sırası değişkenlik gösterir.
olanaksız bir durumdur. önemli birisi olmamakla önem verildiği yeterince gösterilemeyen olmak arasında fark vardır. bence herkes birileri için önemlidir, varlığı gereklidir.