bugün

Küçükken anlatırlardı gençlere parasız ders veriyordu diye. Belki de bu sapık da o gençlerin hayatını çalıyordu orada...
Kendisine bağlı vakıf ve derneklerin yurtlarında çok sağlam ateist ve deistler yetişmektedir.

Allah ondan razı olsun.
süleymancıların putudur.

(bkz: tarikatçıların ebu cehil den daha müşrik olması)
Necip fazıl hakkındaki görüşleri ilginçtir:

Necip Fazıl Kısakürek nefsine mağlup, kumarbaz biriydi. ilmi anlamda inanılmaz zayıftır. Eserlerinin hiç biri ilmi değildir. Hep polemiktir.

Ayrıca Necip Fazıl, ağzı inanılmaz bozuk biridir. Sıkı küfürbazdır. Sözde hidayetinden sonra bile uzun zaman Mustafa Kemal Adıtürk'ü savunabilmiş, sözde hidayetinden on küsur yıl sonra kendi çıkardığı Büyük Doğu dergisinin kapağına Kamal Adıtürk'ün resmini kapak yapabilmiş, ömür boyu kumarı bırakamamış, özellikle at yarışı oynamış, sözde hidayet bulalı yaklaşık yirmi sene olmuşken bir gün polis tarafından kumarhanede yakalanmıştır.

Kendi çıkardığı "Büyük Doğu" dergisinden etkilenip devrin Sabetayist gizli Yahudi kalemşörlerinden olan Ahmet Emin Yalman'ı vuran gençleri mahkemede savunmamış, içeri girmemek için her suçu onlara atmış ve bu kendine ve savunduğu davasına inanmış gençlerin aleyhinde ifade verebilmiştir. Halbuki bu gençler Yalman'ın gizli bir Yahudi dönmesi olduğunu Necip Fazıl'dan öğrenmişlerdir.

Necip Fazıl bu gençlerden önce tahliye olunca da bir daha bunları bir kez olsun ziyaret etmemiş ve bir kez hallerini bile merak etmemiştir. Sormamıştır. Halbuki bu dönemde maddi durumu da hiç fena değildir.

Necip Fazıl'ın hapis hayatı da hep cinnetler ile geçmiştir. "Osman! Canım, sevgilim! Tut beni Osman! Dünya nohut tanesi kadar oldu. Düşüyorum. Bırakma beni." diye bağırarak kendisini Osman Yüksel Serdengeçti'nin kucağına atması gibi durumlar sık tekrar etmiştir. ileri derecede klinik vak'adır...

Zaten en meşhur eseri Çile'de ve en meşhur şiirlerinden biri olan "Kaldırımlar" da bile bu ağır ruhi bunalımları görmek mümkündür. Kaldırımlar şiirini tahsil için gittiği Avrupa'da, son parasını da bir gece kumarda kaybedince tek başına, kimsesiz, dostsuz, arkadaşsız, sevgisiz, bunalımda ve beş parasız biri olarak yazmıştır. Bir kitabının adı da "Cinnet Müstatili"dir... Bu kitabında, kendisi ile beraber hapis yatan ve islamcı tanınan bazı kişileri küfürle, islam'dan çıkmakla suçlar ki o kişiler de Necip Fazıl'ı "Bu mu üstad? Bu mu islam davasının büyük şairi? Bu herif insan bile olamaz" derler.
Necip Fazıl Kısakürek, kendisine, islam'a hizmet etmesi ve Büyük Doğu isimli dergisini zorlanmadan neşredebilmesi için, devrin mürşidi kamili Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.)ın verdiği ve bir köşk alabilecek kadar büyük hizmet parasını, o gecenin sabahına çıkartmamış ve kumarda tamamını haram yolda heba etmiştir.

Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerine bu durum haber verildiğinde "Ne yapalım, bu köpeğe para verip yazdırıyoruz işte. Keşke o kadar daha param olsa da yine versem. Yeter ki bu dava için, yeter ki islam için yazsa." demiştir. Devir öylesine karanlık bir devirdir ki, islami neşriyat nerede ise yok olmuştur. Böyle bir devirde satılık bir kalem olan Necip Fazıl'ı devrin mürşidi satın almıştır. Yoksa daha önce Necip Fazıl'a komünistler iyi para vermiş ve o da onlara uygun yazmıştır.

"Beni rüyanda gördün mü?" veya "Üstadını bu gece rüyanda gördün mü?" diye her sabah, her karşısına çıkan mahkuma sormak Necip Fazıl'ın hapishanedeki günlük krizlerinden biriydi...

Bir gün, bu hallerden bunalan bir mahkum dalga geçmek için, sinirle; "Gördüm üstad gördüm, bir lağım çukurunun içinde ağzına kadar pisliğin içindeydin" deyince, Necip Fazıl, "Üstadınızın üstünlüğünü, gerçek derecesini görmek isteyenler bu arkadaşa sorsunlar" diye bağıra bağıra koridorda koşuşturmuştu...

inanılmaz derecede bir egosu, benliği ve kibri vardı. Bir gün boş çene çalmaktan treni kaçırınca, yanında bulunanlar "Üstad! Geçiktiniz. Treni kaçırdınız" demiş, o da, "Kaçırmadım. Kovdum" diyebilmiştir.

Kaynak: mehmet fahri sertkaya
Bir dönemin hadimi kuranı kerim hocası. Vagonlarda kuran öğretir çeşitli vesilelerle ümmete hocalık edip talebe yetiştirmiştir.
bugünkü hacı hoca şeyh şıhlara bakınca bugünkü şartlarda diğerlerinden farksız olurdu.
hakkında çok bir bilgim yok ancak nefret edilecek biri olduğunu da sanmıyorum. en azından hakkında yazılanları hak etmiyordur. özellikle ölülerimize -ve sevenleri, duacıları olanlara- saygı duymamız gerek. hoşumuza gitse de, gitmese de.
(bkz: bu köpeğe para verip yazdırıyoruz) sözünü söylemiş kişidir.
Din tüccarlığının başka ayağı (bkz: süleymancılar)
"süleymancılar" diye kendini isimlendirenlerden ötürü mezarında sızım sızım sızlayan zat-ı muhterem. O adam nerede bu soytarılar nerede.
kin ve nefret kusmak istiyorum. Bu adamı görünce kin ve nefret kusmak istiyorum.
''havada uçmak, denizde yürümek, bunlar keramet değildir. hakiki keramet, cehenneme gitmekte olan ümmeti muhammedin evlatlarını tutup kurtarmaktır, allahın "kelamını öğretmenktir" sözlerine sahip büyük âlim. Allah senden razı olsun denilip geçilmelidir.
Allah izin verirse tüm bu tarikatlerin esasında para maksadı ve itibar maksadı ile kurulan ve istisnasız büyük çoğunluğu şeyhe bağlanmayı şart koşan tasavvuf tarikatleridir ve istisna olmaksızın hepsi müşrikliği tembih eder. Bunların hepsini dökecem hepsiyle her alanda müdicadele edicem. Yeter bu müslümanları cehenneme doldurma girişimi fetodan da beter. Fetocular haindir aittir menfaatçidir ama en azından şirkleri diğerlerinden azdır. Azı çoğu yok ama bunlar daha fena onu demek istiyorum. Mahmut ustaosmanoğlu menzildeki erollar ve bu. Bunlar halledilip doğuya adam gibi bir dini eğitim götürülürse inşallah doğudan bunlar çıkmaz bir daha. Kuran öğretim abi hepsi açık açık ifşa edilmiş bu putperestlerin.
Bu da ayrı bir müşrik. Medet geylanici. Cemaatinin tamamı kıraat mevlüt okuma ve nikah kıyma cincilik gibi işlerle uğraşır ve bu cemaat tarafından öğretilip desteklenir. Maksat din sektörünü elinde tutmak.
çoğu kimsenin bilmemesiyle birlikte "seyyid"dir kendisi.
süleymancıların lideridir.
laf olsun diye değil ama, kendisini anlatacak kelime bulmakta güçlük çektiğim yüce şahsiyettir. evliyaullahın büyüklerindendir.
" şu dünyada iki şeyden çok korkmuşumdur: imanımı kurtaramadan ölmek , bende var olan şu ilimleri aktaramadan , benimle beraber toprağa götürmek"
yahu şu sözün , ilme verdiği önemin büyüklüğüne bakar mısınız.
" havada uçmak, denizde yürümek!! bunlar keramet değildir . hakiki keramet, cehenneme gitmekte olan ümmeti muhammedin evlatlarını tutup kurtarmaktır, allahın "kelamını öğretmenktir" diyerek müthiş bir gerçeğe yine dikkat çekmiştir.
kendisi tren vagonlarında, kapı arkalarında, tarlalarda.. toros dağlarının nice nice platolarında bir veya bir kaç adet talebe için ömrünü tüketmiştir. kendisine lütfedilen zenginliği dünya hayatı için ; malum ekonomik ve siyasi kriz zamanlarında rahata kavuşmak için harcamamıştır . işçi tutmuş ve çalıştırmış gibi parasını vererek onlara kur'anı azîmü'şşân'ı öğretmiştir.
" bu dünyanın sefasından cefasına nöbet gelmez .. gafil olma ilme çalış , giden günler geri gelmez" buyurarak da ilmin önemine tekrar tekrar tekrar dikkat çekmiş ve dünyanın ne denli boş olduğunu anlatabilmek istemiştir.
kendisine cahil diyenlere ise, hem medresetül kuzât ve hem de hukukun ulaşılabilecek en yüksek okulunun diplomasına sahip olarak tokat gibi cevap vermiştir. siyasi ve dini bilgisi kıyas kabul etmediği gibi allah dostu olduğu da her akıl sahibi için inkar edilemez bir gerçektir.
allah bizlere öğrettiği kuran-ı kerim yüzü suyu hürmetine kendisine rahmetle muamele etsin. biz onu çok seviyoruz, onlar da bizi sevsin inşaallah.
silsilei saadat denen zincirin son halkasıdır.
peşinden gittiklerini iddia eden insanlar tarafından kemikleri sızlatılan büyük alim.
Nedense simasını hep iskilipli atıf hocaya benzetir dururum. Belki de iyi insanlar hep birbirlerine benziyorlardır kimbilir?
Allah rahmet eylesin.
ayaklı kütüphaneler yetiştirmek istemiş ve amacına ulaşmıştır.
kur'an hizmeti konusunda 1920'lerden bu yana dirayetli davranan, bel'am olmayan, bugün bile hizmetlerinin neticesini topluma kazandıran anadolu'nun yetiştirdiği en değerli alimlerimizden, üstatlarımızdan biridir. rabbim mekanını cennet eylesin. kendisinin ebede kadar razı olsun.
Süleyman Hilmi Tunahan, 1888 yılında Silistire'de dünyaya geldi. istanbul medreselerinde dönemin en ünlü hocalarından eğitim alarak üstün derecelerle mezun oldu. 1930 yılından itibaren Diyanet'in kadrosundan Sultanahmet, Yenicami, Şehzadebaşı, Kasımpaşa camilerinde vaizlik yaptı.

Hayatı boyunca hakkında çeşitli soruşturmalar açılmış ve hepsinden beraat etmiştir. Kuran'ın unutulmaya başladığı bir dönemde kendisini gençlerin dini eğitimine adamıştır. Bütün çalışmaları Hoca Efendinin Kuran öğrenimine verdiği önemin belirgin göstergelerindendir.

Talebelerine devamlı olarak Kuran ve Peygamberimiz (sav)'in çizgisinden ayrılmamalarını ve gençleri bu çizginin dışındaki sapkın akımlardan korumalarını tavsiye eden Süleyman Hilmi Tunahan, 1959 yılında şeker hastalığından vefat etti.

Hoca Efendi ve talebeleri, itikatta imam Maturidi Hazretlerine, amelde ise imam Hanife'ye bağlıdır. Süleyman Efendi imam Rabbani Hazretlerinin çizdiği tasavvuf çizgisi içerisindedir.

Damadı ve talebesi Kemal Kaçar, Süleyman Efendi'nin üstün şahsiyetini şöyle anlatıyor:

--spoiler--
"Süleyman Efendi'nin batın ilminde, yani tasavvuftaki manevi cephesi, şüphesiz ehline malumdur. Zahiri akıl ve zeka ile mümkün olmaz. Öyle ki, bir insan müslüman olabilir, tahsilli ve akıllı olabilir, hatta iç hayatı münkir olmaz da yine tasavvuf ve irşada ehil bir zat ile karşılaştığı halde, o zat ilahi irade ile kendisini ona bildirmezse dünyalar bir araya gelse onun feyzlerinden haberdar olamaz. Bizim ise kendisinin manevi cephesi üzerinde zerrece tereddütümüz yoktur. Biz bu noktayı ülme'l yakin değil hakke'l yakin bi'l fiil yaşamış olarak biliyoruz."
--spoiler--

(Hızır Yılmaz, Süleymancılık Hakkında Bir inceleme, s. 11)
bir cemaatın öncüsüdür. cemaat süleymanlılar olarak bilinir. yurtları vardır, lisede 1 sene yurtlardan birinde kalmıştım. para gözlü değildirler ama çok sıkı eğitimleri vardır. hayatında hiç namaz kılmamış insanlar bile yurda geldikleri ilk günden namaz kılmaya başlarlar. kızlar için yurdun içinde etek ve başörtüsüyle gezme zorunluluğu vardır. yani okuldan çıkınca şöyle rahat rahat eşofmanları çekeyim gibi bir lüksünüz yoktur. yurt dersi diye bir kavram vardır ve kur'an eğitimi verilir.
edit: 14 yaşımda ne çok etkilemiş bu yurt beni şimdi anlıyorum.
http://www.facebook.com/p...pe=1&relevant_count=1

altı buçuk yaşındaki yeğenim kendisinden daha sözü dinlenir bir insandır.
kerameti kuran, hadis, fıkıh ve sünnet öğreniminde çok faydalı ve öğrenmeyi kolaylaştırıcı usüller bulması olan alimdir.