bugün

kuzenimden alıntı/çalıntı.
Nickimin hikayesi yaklaşık 21 yıllık bir destan. anlat anlat bitmez. kısaca özetlersem; ismimin orjinal hâli...
Zeyn : süs, mücevher, eb : baba, zeyn-u eb ; babasının mücevheri, süsü...
zeynueb/zeyneb/zeynep 3 haliyle de kullanılır. en güzeli ilk hâlidir bence.*
psykhe yi fiske diye okuyan aşktan hatıradır... (bkz: psykhe) (bkz: fiske)
liseden kalmış bir lakaptır. o zaman tabi okulun ağasıyız...
(bkz: hey gidi günler)
bu elweda varya elweda çok değişik bir herif; isminin bir çok macerası var adeta böle isimle birleşmiş gibi bişi. bir bütün olduklarını belirten bir sürü olay serisi var. örnek olarak; ben sekizinci sınıfda okurken '' Yurtseven Kardeşler - Gideceğim Buralardan '' adlı şarkı benim favori şarkımdı. ve sevgilimle beraber çok dinlerdik. şarkının sözlerinde '' gideceğim buralardan artık elveda , son kez sarılayım boynuna , seviyorum seni ama dönmem bir daha yüreğim sızlıyor elveda '' gibi acık ve elveda dolu cümlelerden oluşan bir şarkıydı. sevgilim benden ayrılırken bu şarkıyı sevmediğini söledi ve bu şarkıdan bir kaç cümle ile ayrılığını noktaladı. bana çok koymuşdu lise hayatım boyunca atlatamamışdım bu şoku ve lise hayatım boyunca bütün kızlarda onun kokusunu onun gülüşünü yakalamaya çalıştım ve hepsinden elveda diyerek ayrıldım.
iyi hoş elveda burdan geldi anladık da elweda nerden geldi be kardeşim ?
cevabı şöyleki; ben konuşmayı çok seven iyi konuşan fakat yazamayan türkçenin değişik kurallarını kafamda tutamayan ve yazım yanlışı çok yapan biri olarak lisede kompozisyon yarışmasında okulda üçüncülüğünü kazandığım yarışmada aynen kendi hayatımdan bir alıntı anlattığımda elveda sözcüğünü elweda olarak yazmışdım ve sonundaki kendi yazıdığım şiirin başlığıda ''Elweda'' idi edebiyat hocam çok gülmüşdü.
elweda'nın hikayeside bu işte. *
mic (mayk) : microphone
har (har) : harun
bu nick.. bu ira.. ira; miami' de yaşamış, hippi ve kız arkadaşını öldüren bir katildir. hikayesi çok hoşuma gittiğinden nick yapasım gelip çatmıştır. fakat bu sevgili ira bir erkektir, ama ben değilimdir...
nancy sinatra hayranıyım fakat yanlışlıkla klavyede siantra yazmışım dalgınlık işte *
ghostrider'dan almancası gespenstfahrer a, sonra da direk kısaltarak gespenste dönmüş hali.
Çaylak olarak sözlüğe kayıt olacağım sırada, rumuzum ne olsun diye düşündüm. 'Sözlükte politik bir gerilim olduğu aşikar. Dini bir gerilim de var. Ama benim belli bir politik bir düşüncem yok. Sadece hepsi hakkında belli düşüncelerim var. Her görüşün sevdiğim ve sevmediğim yanlarını sorgulayabilir ve eleştirebilirim. O yüzden de sür-realist değil, hür-reailst'im diye düşündüm.
başlarda çenedeki ağrı ve kütlemeyi çok konuşmaya bağlarken uykudan uyanılan zamanlarda daha çok olduğunu farketmemle doktora gidip, reçeteye yazdığına bakınca bruksizme yakalandığımı gördüm. görmez olaydım. daha sonra verdiği gece plağının iğrençliği, insanın tükürüğünü yutmasına bile engel olup salyalar içinde bırakması ve sadece geçici fayda sağladığını, beni tamamen iyileştirmeyeceğini öğrenmemle birlikte bruksizm hakkında düşünmeye, onu tanımlamaya, onunla ilgili belli kuramlar oluşturmaya, yolunu yöntemini belirlemeye çalıştığımı farkedince anladım ki ben bir bruksist olmuştum.
genetik bir durum.
hiç bir hikayesi yoktur, kendiliğinden gelişmiştir. ayrıca yarım olan hebelehubele'yi daha öncesinden tanımamaktaydım, nick'ini de görmemiştim. kendisini görüp de iki katına çıkarıp almışlığım yoktur.
hep bir feykim olsun isterdim. büyüyünce o da olacak inşallah. şimdilik bununla idare ediyoruz...
Yağmurlu bir yaz akşamı birbokb0cuğu ne hakaret maksadıyla söylediğim bi kelimedir kendileri...
sabahın beşinde sarhos uurboceeiyle birlikte sohbet ederken ortaya çıkanmıştır. ancak konu neydi hatırlamamakyatım. *
hergün pilav veren yemekhane'ye isyan; gene mi pilav a.q.
bir gün kitap kafede otururken karşı duvarda ki bi tablo dikkatimi çekti. o tablonun ressamı da diebenkorn'du.
--spoiler--
motor sporlarını daha yeni yeni izlemeye başladığım zamanlar. formula 1 ile başlıyorum buna. derken wrc ve moto gp. isimleri yeni yeni öğreniyorum. hakkinen, schumacher, tommi makinen, peter solberg, richard burns, colin mcrae, valentino rossi. derken daha çok ısınıyorum bu sporlara. sporcuları daha yakından tanıyorum, hayat hikayelerini, başarılarını öğreniyorum. zaman geçiyor lise, derken üniversite. arkadaşlarımın dertlerini dinlemek, onlarla konuşmak hoşuma gidiyor. hafif delilikler de başlıyor tabi. arkadaşlarım da bana psikolog diyor, doktor diyor. deli doktor diyorlar bazıları. derken delilik derecesinin 46 olduğunu öğreniyorum en fazla. ve bir gün moto gp izliyorum. formula 1'den de adını duyduğum valentino rossi'ye gözüm takılıyor. numarası 46. arka çekimlerde de the doctor yazısını görüyorum. ve açıklıyor spiker neden böyle yazdığını. "işte rossi'nin takma adı" diyor. işte o an aklımda kalıyor bu. hem doktor hem de delilik var içinde. ne güzel diye düşünüyorum. derken bir gün uludağ sözlük'e rastlıyorum karşı komşum bakarken. "ekşi'ye neden üye olmadın?" diye soruyorum. "oğlum ekşi bitti orası çok kalabalık. burası ekşi'den sonra ikinci ama ondan daha iyi" diye cevap veriyor bana. ekliyor sonra "sen de gel!" diye. derken kendimi bilgisayar başında yazarlık başvurusu yaparken buluyorum. nick kısmını soruyorlar. derken aklıma rossi geliyor. onun nicki. thedoctor yazıveriyorum. ardından başlayan çaylaklık da bitiyor ve yazar oluyorum. ve bu başlığı, nick hikayemi anlatıyorum.
--spoiler--

sonuna da ekliyorum. benim hikayem budur. soranlara da söylüyorum. ben doktor değilim diye!
--spoiler--
25 ocak günü acun yüzünden başladı. çağırdı adriana lima'yı programa sonra aşık olduk hatuna 1 yıldır peşindeyim.
--spoiler--
galatasaray hastasiyimdir. klavyede ş harfi olmadigindan dishi aslan olmustur.
sözlük yazarlarının nicklerini nerden uydurduklarını anlatır.

"sinner", yaptığım hataların, yaptığım işe yarar şeylerden fazla olduğunu düşündüğüm için.

"mirza", hayatım.
tarihte olan bi olay. bazıları gerçek değil dese de... bu büyük bir yıkım.
isim+isim+soyisimden oluşan, ünlü harflere sahip olmayan bir nick'im işte. cmylmz gibi birşey.
yıllar yıllar önce arkadaşlarla kurdugumuz müzik grubunun adıydı.

(bkz: rigor mortis)

ama bende hep şu şekilde söyleme hissi uyandırırdı; rigortismortis sonrada gülerdim komik giderdi doğrusu. takma adım burdan gelir uzun lafın kısası.