bugün

beni çok üzdüğünün ne yazık ki farkında değilsin, ve yine ne yazık ki ben çok üzüldüğümün farkındayım.
çok değil daha dün gece yaşadım.
2gündür uyumuyodum. Laptopu aldım kucağıma girdim yatağıma porno sitelerine bakıyodum. 2gün uyumamanın verdiği yorgunlukla laptop kucağımda porno sitesi açık uyuyakalmışım. Babam odamın ışığını söndürmek için odama girdi, laptopu kucağımdan alıp masaya koydu ve ışığımı kapattı. Odadan çıkarkende uyandırıp laptopu kapatmamı söyledi. Ulan ne utandım anlatamam ya
geçen günü iddaa kuponumu yatırmış eve doğru gidiyordum. aramızda 20 metre var-yok bir kız yürüyor önümde. ama fiziği o kadar düzgün ki bu kadar olur yani. güzelde giyinmiş. arada gözucuyla bakıyorum yürürken. aklımdaki güzel kız portresini kanıtlamak için yolun sağ tarafına geçip adımlarımı hızlandırmaya başladım. kızın hizasını geçtim biraz. arkadan gelecek birini beklermiş gibi kafamı hafif geriye doğru çevirdim. o da ne! ilkokul arkadaşım çıktı. nazlı'ydı resmen bu. görmeyeli ne kadar da güzelleşmiş dedim içimden. kendisi de beni gördü. tanımaz dedim ama tanıdı, hafif gülümsedi. yanına gittim, yürürken konuştuk biraz. bende içten içe kendimden utandım o sırada. böyle işte sözlük, ne bekliyordun ki daha fazla.
4 ayrı sözlükte aynı itirafı giriyorum.dövün lan beni.
galiba haklısın. hayatımda ilk defa kendimle çeliştim sayende. ilk defa birine isteyerek, bilerek bağlanmayı göze aldım. derler ki düşüncelerini bir güzel yüzle birleştirip o düşünceleri seversen buna aşk denir. ben de senin hakkındaki düşüncelerimi gülüşünle birleştirdim. ona aşık oldum. ve galiba sen bu düşüncelerde olduğun gibi kalmalısın. o yüzden haklısın. çünkü belki de gerçek seni tanımamdan korkuyosun. bu düşüncenin aslında gerçek senle uzaktan yakından alakası olmadığını anlıyorum. belki de, benden korkuyosun. bilmiyorum. sadece yazık diyebiliyorum. böyle güzel bi düşüncenin böyle bir gerçeğe dönmesine yazık diyorum. bu durum boğazıma düğüm yapıyor. yarından itibaren istediğin gibi olacak. bu güne, bu saate kadar seninle konuşmaya çalışarak, bir merhaba bekleyerek seni rahatsız ettiğim için çok ama çok özür dilerim ama yukarıda senin kendini anlatırken söylediğin şu altı çizili ifadeyi, yalnızca seni sevdiğini söyleyen birine söylenmesi gereken alelade bi söz olarak söylediğini anlıyorum. umurunda değilim. biliyorum. en azından bir iki tuşa basıcak kadar dahi umurunda değilim. kalbim kırıldı mı kırılmadı mı farkında değilim.

sana çıkma teklif etmedim, seni hiç bişeye zorlamadım. içimi en saflığıyla döktüm önüne budur başka bişey yapmadım. rahatsız olduğunu anlayamadım bundan kusura bakma. yaşım 27 ve ben bu yaşıma kadar bi ilkokul 1. sınıftayken aşık oldum bu kadar saf bi şekilde bi de bu.

hatta böyle aşık olduğunu söyleyen arkadaşlarıma kızların egosunu tatmin ediyorsunuz derdim. sen de istersen kendi egonu tatmin et. istersen hakkımda kedi ciğer ilişkisini düşün ama ben 27 yaşımda başıma gelen bu ilkokul çocuğu sevgisini bırakamam. acayip mutlu etti beni. o yüzden ben senin güzel yüzünle birleştirdiğim düşünceme iyi bakarım hayatımın sonuna kadar.

ustanın biri demiş ki, sen sevdiğin için utanma. bil ki utanması gereken sevildiğini bildiği halde sevmesini bilmeyendir aslında.

rahatsızlık verdiğim için özür dilerim tekrar ve tekrar. kendine iyi bak...

21 Ekim 2010

http://vikinger34.blogcu.com/oylesine/9052740

------------------------------------------------

Bugün bakıyorum da o gün sana bunları yazarken bir yanardağ gibi yanan, arı kuşları gibi çırpınan bu kalbim şu anda hareketsiz, kutuplardaki buzlar kadar soğuk sana karşı. Kimbilir belki de benim seni her gün görmem sebebiyle daha fazla acı çekmemek için kendi geliştirdiğim bir savunma mekanizmasıdır bu. Sebebi ne olursa olsun hiç pişman olmadım sana seni sevdiğimi söylediğimden. Ama hala Sürekli tetikteyim. Çünkü en soğuk kutup buzlarının altında da yakıcı lavlar bulunmaktadır...
türk kahvesini çok sevdiğim için arkadaş ortamlarında sarhoş numarası yapmaya bayılıyorum. sebebi de kimse rica minnet yapmıyor. sarhoş olunca paşa paşa yapıyor pislikler başlarına iş açacağım diye.
Maksadım dua değil.. Sana dokunduğum bu elleri açıp avuçlarımdaki kiri gösteriyorum aslında,Tanrıya..
yanlışa gitme demeyi çok isterdim ama herşey için o kadar geç kalmışız ki..
görsel

itiraf ediyorum sözlük. çaylak olduğum süre içerisinde yukardaki resimde olduğu gibi yönlendirmeler vardı. yok tanım yapmayı unutmayınız, sadece bakınız vermeyiniz gibi. ben de o mavi şeyler ordayken entry okuyamaz entry yazamazdım bu yüzden girdiğim her başlıkta sağ üstteki çarpı işaretine basıp kapatırdım. bir keresinde bu yönlendirme çıktı, çarpıya basıyorum basıyorum kapanmıyor. en az 50 kez bastım sonra fark ettim ki yanlış çarpıya basıyormuşum. *
facebookta bir söz okudum bugün, sanırım benim yalnızlığımın sebebini söyledi:
"kanayan yaralarına, kan dursun diye başka bedenler basarsan, sadece mikrop kaparsın."

tüm bu hastalıkların sebebi o mikroplar olsa gerek...
caroline'i bana verin öldürürüm diyen adam; sana sesleniyorum yalan söyleme eline verseler, eline verirsin yemin ederim.
herşeyi anlarım da yeni çorabın içindeki kağıdı anlamam. ne o öyle haşur huşur, amaç ne yani?. ikisinde olsa yine bir mantığa oturtacam ama çorapların tekinden çıkıyor diğerinden çıkmıyor. bu düşünce beni çok yoruyor.
*iğrenç bir insanım.
*o kadar çok yalan söyledim ki artık söylediklerimin hangisi doğru hangisi yanlış onu bile bilmiyorum.
*çift karakterliyim.
*bedenimde 2 ayrı kişi barındırıyorum.
*2 farklı hayatım var.
*çok duygusuz olduğumu zannediyorum ama şu an mal gibi ağlamaktayım.
*yemediğim halt yok.
*sanırım şizofrenim.
*psikiatra falan görünsem doktor bile kafayı yer.
*söylediklerimin hangisi doğru hangisi yalan onu bile bilen kimse yok.

devam edecek.
iş bulmak için milas a gidiyorum demekten sıkıldım arkadaş.
aslında ben gerizekalı bırıyım. 2 yıllık okulumu bıtıremedım. onun sınavlarına gıdıyorum yav. tek ders sınavına girecegım altı ustu. sonra gelcem.
mılaslı iş bulamıyor. ben mı bulacam sanki..
birine çamur atanlara hep uyuz olmuşumdur. bu kişi tanıdığım olsun tanımadığım olsun. ya yolda gidiyorum. iki üç kız hararetli birşeyler konuşuyorlar.
- ayyy evet canım yaa kız kesin kaşar yaneeee!
şimdi şu cümleyi inceleyelim.
1- gözünle mi gördün?
2- kızı ne kadar tanıyorsun?
3- kaşar olduğunu söyleyince rahat mı ettin?
4- kaşar bile olsa sana giren çıkan var mı?

ya bu sadece uyuz olduğum örneklerden biri. bir kıza kaşar demek bir oğlana piç demek biri hakkında dedikodu yapmak nasıl bir zihniyettir ya?
bu bahsettiğim kızları görseniz fashion tv'den fırlama dersiniz.
sanki kendileri çok mükemmel ve düzgün bir hayata sahipte.!
aşık olmak istiyorum. ama olamıyorum. böyle aşkın ızdırabını..
dayanamadım, karizmayı gömdüm sözlüğe, itirafta bulunmak istedim;

küçükken evdeki kireç duvarları yalayıp dururdum ve çok hoşuma giderdi. Doktor, kalsiyum eksikliğinden dolayı böyle bir davranış sergilediğimi ve gayet normal olduğunu söylemişti. Ama ben kendimi otistik bir çocukmuş gibi görmüştüm hep. Daha sonraları bu huyumu bırakıp binimum her türlü tüylü eşyanın üzerindeki tüyleri çekmeye başlamıştım. Beni yine doktora götürdüler. Doktor amca bu sefer fazla zekadan ötürü yapar bu tarz davranışları çocuklar, gayet normal bir durum demişti. Ben kendimi salak gibi hissetmiştim. Normal bir huyum yok mu benim acaba ya!?
falan yerine felans demeyi çok seviyorum. çok hoş bence.
şu sıralar hiç olmadığım kadar farkındayım yalnızlığımın. etrafımdaki herkesi defetmek istiyorum. aslında ben defolup gitmek istiyorum onların aralarından.
küçükken de böyleydim. evimizde elektrik kesildiğinde tüm aile birarada oturur, mum ışığının başında beklerlerdi elektiriği. bense eğer ki bir mum daha varsa onu alır tek başıma başka bir odaya giderdim. o mumun ışığında canlanırdı tekrar hayalgücüm; ben yönetirdim mumun ucundaki ateşi. kimi zaman mum olmadığında yatağıma gider yorganımın altına girerdim. korktuğumdan değil, yalnızlığı severdim.
şimdilerde herkes bana bir sahtekar, çıkarcı geliyorlar. mümkün olduğunca kimseden birşey istememeye çalışıyorum, onlardan olmamak için. onların arasından defolup gitmek ne güzel olurdu. bu sefer kimseyle tanışmazdım. biriyle tanıştığın zaman başlar herşey. anlatırsın ona hayatını, şimdi neden orada olduğunu; diğerlerinden ayrılmanın hiçbir anlamı kalmaz o zaman.
yalnız olmak güzel de kalabalık içindeki yalnızlık insanı delirtiyor. şöyle bir çevreme baktığı bir tane bile arkadaşım yok; ben onlara tanıdıklar diyorum. bana çok yardımı dokundu tanıdıklarımın, belki benim onlara iyilik ettiğim olmuştur. ama anlamıyorlar beni, bu insanlara göre değilim ben. onların istediklerini söyleyeceğime susmayı tercih ederim; onlar tercihlere saygı duymazlar.
velhasıl; yalnızlığı kabullenmenden daha kötü birşey varsa, o da arkadaşım dediklerinin sahtekar ve çıkarcı insanlar olduğunu farketmendir.
bu da yalnızlığın kaçınılmaz başlangıcı değil midir aslında?
arı maya resimli kokulu silgi'yi çok seviyorum. ama şimdi bulamıyorum onlardan ne güzeldi onlar...
iş ortamında birbirinden hazetmeyen insanların sırf çıkar uğruna canciğer olmasına midem tepki gösteriyor. ben alıştım artık insanların çıkar için kıç yalayışına bile tanık olmuşken. ama midem tepki gösteriyor da insanlar hallerinin farkında değiller amk.
nolcak benim bu midem ya da nolcak bu çıkar çirkefine batmış insanların hali.
offf çalışmama gerek kalamayacak kadar çok param olsun istiyorum. ve bu satılık insanlarla kedinin ciğerle oynadığı gibi oynayıp ruhsal masturbasyon yapmak istiyorum.
insanlar sizden iğreniyorum ya, kendimi herşeye hazırlamışken neden bazen aniden hatırlatıveriyorsunuz tüm iğrençliğinizi. dünya illa ki böyle bir yer mi olmalı?
ya da belki hata bende. oyunun en mühim kuralını beğenmiyorum.
küçükken uzaylılar tarafından kaçırılmamak için onların dikkatlerini çekmemeye çalışırdım.
o iğrenç karga sesimle evde masanın üstüne çıkıp şarkı söylüyorum. anne terliği yememe rağmen. tek seyircim annem kardeşim ve babaannem ama ileride kitlelere ulaşmayı planlıyorum. belki büyüyünce sesim değişir.

banyodan sonra elimde şampuan aynanın karşısına geçip kendime oscar ödülü verirken yakalandım babam tarafından. tam 'bu ödülü almama olanak sağlayan başta semih kaplanoğluna ' diye ödülümü sean penn den alacakken içeri girdi. şizofren misin sen bakışları attı bana. sanırım fazla hayalciyim sözlükçüğüm.

arkadaşlar arasında biraz eğlenmek için yemekteyiz programı yapalım dedik. üçüncü gün sıra bana geldi. ben yapsam beğenmeyecekler, yemeyeceklerdi. ben de bütün yemekleri aşçı olan babama yaptırdım. bayıla bayıla yediler 28 puanla birinci oldum. ödülde bir eastpak çantaydı. değeri 100 tl falan. babamdan benden ve allahtan başka kimse bilmiyor sözlük. bir de buradaki bilmem kaç bin küsür yazardan başka.
itiraf ediyorum sözlük;

rotring kalemin ucuyla tırnaklarını temizlemedim. *
karabasandan altıma yapacak derecede tırsmaya başladım, son 5 gündür rahat bırakmıyor ibneler .