bugün

Uyuyamıyorum sözlük her uyudugumda onun sesi.. Şaka lan şaka sabah namazina kalktım ey sözlük-ü cemaat.
Hıııaaaa kafayı yemek üzereyim. Gitcem evet. Tamam. Ama öbürüne ne dicem???? Ben bu doktoru yeni buldm sen sg. Djdldö. Amaaan sikerler ya. Bu ara çok kötüyüm belliki iyi de gelmiyo ilaçlar bilmemne. Bi şeyler yapmam gerekirken karşıma çıkardı allah teşekkürler allah. Daha ne yapsın yani... ben kafayı yedim galiba ckdödndkdjjdsşsşöddmsçs. Devreler en sonunda yandı. Geceleride mala bağlamak istemiyorum ama böyle olduğumda biliyorum kötü olabilirim her an. E ben birine bi şey anlatıp bi şeyler paylaşamassam napim ki di mi. En komiğide alalhım ya. Çok komik harbi kendi kendime gülüyom. Hep böyle kafayı yemek istemiştim zaten hani her şeye gülen deliler olur ya. Ay sıkıldım sürekli ağla ağla sessiz sakin. Beyni yakmanın bile iyisi kötüsü var. Bu günde olmasın istiyorum kalpten konuşmam gerekirse. Benim kendimi toparlamam gerek. Çalışamam yok. Sadece görüşmesi için bile 2 günümü zehir ettim bi de başka stres... hadi allah yardımcım olsun. Her şeyin hayırlısı olsun.
Düşündüm de hayatımda 7 yıldır kimse yok.

Ne tiksinç bir insanmışım bende! Helal olsun bana!

Hani ben hiç bir zaman seçici bir insan olmadım, beni seçmeyen sizlerdiniz adiler.*
sıkıldım herşeyden çok monotonlaşmaya başladı hayatım.
bir yazarın yardımına ihtiyacım var. çok kolay bir şey.
beni böyle havalar mahvetti.
bugün, öğle yemeğini yedim üretim alanına geçerken raşit, güzel çocuk; 'babam sağ olsaydı, ben de sen gibi olacaktım, belki şef olacaktım abi' dedi. 'babam vefat edince okulu bıraktım.'
hiç beklemediğim bir anda, bir tokat attı sanki yüzüme. hiçbir şey diyemedim.
o kadar insanın sorumluluğunu taşırken zorlanmadığım kadar zorlandım o otuz saniyede. bütün fabrikayı, memleketi, dünyayı yükledi sanki omzuma.
allah rahmet eylesin diyebildim sonunda sadece. her baktığımda yüzüne tekrar ediyorum, allah rahmet eylesin. ne güzel bir çocuk, ne güzel bir yürek bırakmışsın arkanda.
üç günlük dünyayı, üç asır yaşıyor bazıları raşit gibi. ne güzel adamların, kadınların ne güzel hayalleri yitip gidiyor.
seviyorum.
buraya yazacağım tüm itiraflar şişirmedir. bu da dahil.
birkaç hafta önce, sırf eğlence olsun diye gecenin bir köründe dayımın arabasını kaçırmaya karar vermiştik kuzenimle. anahtarlıktan arabanın anahtarını aldıktan sonra karınca adımlarla aşağıya inmiştik. büyük bir hevesle... aşağıda da hevesimiz kursağımızda çok güzel bir şekilde kaldı. çünkü efendim, arabayı bulamadık.
alnımdaki bıçak yarası senin yüzünden, tabakam senin yadigârın. "iki elin kanda olsa gel" diyor telgrafın. nasıl unuturum seni ben, vesikalı yârim! gel benim canımın içi, gel yanıma; ipek çoraplar alayım sana; taksilere bindireyim, çalgılara götüreyim seni. gel, gel benim altın dişlim; sürmelim, ondüle saçlım, yosmam; mantar topuklum, bostilim, gel. her gün bu kadar güzel mi bu deniz? böyle mi görünür gökyüzü her zaman? her zaman güzel mi bu kadar, bu eşya, bu pencere? değil, vallahi değil; bir iş var bu işin içinde.
Evimi o kadar çok özledim ki, eve gelip bütün odaları gezdim, perdeleri narin bi şekilde çektim. hemen su doldurup çiçeklerimi suladim, yapraklarını okşayarak ve koklayarak. yalnızlık bi yaşam biçimi sahiden ve ev sadece ev değil, Her noktası hücrelerim gibi. suan çok mutluyum.

seviyorum ama Kimi
en tatlı birisini.
ne geliyor devamında
ilk harfine baksana

ahahaha
hayatım boyunca birçok hata yaptım, hataya maruz kaldım. sevdim, sevildiğimi hissettim, öfkelendim, sinirlendirdim, ağladım, ağlattım. ama hiç birinden pişman değilim, şuanki beni evet tam şuanki beni bu yaşadıklarım şekillendirdi. hayatıma giren çıkan herkese, herşeye tam anlamıyla artık huzurlu bir şekilde "canı sağolsun" diyebilecek hale geldim. sanırım sonunda başardım tam anlamıyla. canınız sağolsun, iyi ki varsınız, iyi ki vardınız.
Yorgunum ama bu sefer hastalıktan değil...
sırf kız gelip "bu kötü havalar moralimi bozuyor benim" dedi diye güneş duasına çıkasım var. aynı dertten muzdarip arkadaşlar güneş gözlüklerinizi ve güneş kremlerinizi alıp bana katılabilirsiniz. ayrıca yanımızda kalbi temiz bir rakun ya da devekuşu götürmeliyiz.

not: güneş gözlüğü ve güneş kremi inanmışlığımızı temsil ediyor. imkanı olanlar şort ve tişört giyerse daha etkili oluyor, yani +%7 ihtimal gelir fazladan.

not 2: hayvanlar opsiyoneldir, ben hoşuma gidiyorlar diye onları seçtim. ama kedi köpekle de gelmeyin, biraz ciddi olun.
olesim var, var ama kendimi öldürmeye öldürtmeye götüm yemiyor daha 17 yaşındayım ve hiçbir idealim yok sırf annem babamın emeği boşa gitmesin diye ders çalışıyorum bakalım dökme suyla değirmen donecekmi.
bu gün midemin endoskopisi çekildi ve parça alındı. çok tırstım korktum ama anneme hiç belli etmedim sözlük.
ölmek istiyorum ama yapacak göt yok.
evet.
Yaşadığım dünyanın bir simülasyondan ibaret olmasını istiyorum.
Sabrım kalmadı.
Sinir sistemim tüketti kendini.
insanımız canlı canlı parçalara ayrılıyor.
Bugün haberleri açayım dedim.
Altta evlat acısına kalbi dayanmadı yazıyordu ki ben bu acının nasıl olduğunu annem ile yaşadım.
Evladını kaybeden bir annenin bayramı yoktur, düğünü yoktur, gülecek günleri yoktur.
Kardeşim öldüğünde annem aklını kaybetmiş.
Sokaklardan toplamışlar.
Şimdi her bayram sabahı sofraya bir tabak fazla konulur.
Battaniyesini koklar annem arada sırada.
Bazen bir filmde evladını kaybeden bir anne babayı görüp babamla hıçkırarak ağlarlar.
Bir kardeşimi daha kaybediyordum.
Eğer kaybetseydim annem yaşayamazdı biliyorum.
Evlat çok farklı o ameliyattan çıkarken yüzü tanınmayacak haldeymiş anneme bu senin çocuğun değil demişler annem ben oğlumu göğsünden kokusundan tanırım demiş.
Evlat farklıdır ve bu siktiğimin dünyasında 44 anne evlat acısıyla yandı.
Bir çocuğa babam niye bunun içinde? Sorusu sordurtturuldu.
Çocuk tabutu bilir mi?.
Sabah olunca kalkıp yaşamaya devam etme isteğim kalmadı.
Kendimize sahip çıkacak bir memleket bile kalmadı.
Aldığımız nefes başkalarının parmak ucunda patlıyor.
Ben bu dünyanın boku çıkmış düzeniyle başedemiyorum.
Bazı geceler düşünmekten yatamıyorum.
Kaç şehit annesi cehennemi yaşıyor diye.
Mesleğim gereği birçok travma hastası ile karşılacağım ama evladını kaybetmiş annelerle konuşmak istemiyorum zaten o cesaret bende yok.
Kötülükler hızla çoğalırken çocuklar tecavüze uğrarken, kadınlar dayak yerken, insan insana kıyarken bu dünyada hâla güzel gelecek birgünü bekleyemiyorum.
Kara toprakta yatan masum insanlardan utanıyorum.
44 şehit ve evlerinde 44 yatak anneleri o kokuyu ömür boyu unutmayacak.
Peki buna sebep olanlar toprak kabul etmeyecek.
Yatacak yeriniz olmasın.
Oda arkadaşlarımdan nefret ediyorum ama yüzlerine gülüyorum. Allah belalarını versin.
Herkes uykudayken biz buz gibi soğuklarda onları korumak için geceleri aydınlatır olmuşuz da, kıymetimiz yok zerre kadar.
Tinder gibi arkadaşlık programlarından şansa gûzel eskortlara denk geliyorum sürekli. hayaller kuruyorum, bunu orospuluktan kurtarıyorum, birbirimize aşık oluyoruz, falan filan fakat sonra düşünüyorum bu kız kolay para için bu işi yapıyo, alışmış artık. Sonra uzaklara doğru bakıyorum ve "siktiret ya" diyorum. Bu sürekli oluyor...
Kaç saattir burdayım sürekli okuyorum sanırım bazen yazma isteği olmuyorda , okumak kâfi oluyor.
gözlerim düşerken kuytu karanlıklara, kaybolmadan önce seni son kez soruyorum taş duvarlara. duvarlarla konuşmak bazen koşmak gibi arada duraksamak, gediklerinde yankılanmak gibi adının değdiği raylarda koşmak...

sen de koşar mısın benimle yolsuz, sessiz, hedefsiz. duvarlara sorarken aklım hep sigara çıtırtılarında ismini sayıklıyorlar çıt çıt çıtçıt çıt...

sayıklamak, önce tatlı sonra tuzlu sonra tekrar tatlı tekrar tuzlu en son yine tuzlu yemek gibi susmadan, susayarak göğsümden açılarak. sayıklarken sesin sesime değiyor bazen sabahın köründe yankılanıyor bir kar tanesinde ta da kaldırımda tökezleyenlere çarpıyor sesin, bütünüyle senin oluyor.

sen yokken ne sardunyalwr var ne de radyo süt kahve rengi masada artık sadece altından tutulmuş kırmızı kahve kupaları ve kedili yüzüğün var. çekmeceler yasakken süt kahverengi masada ben hep ceplerime doldurdum hayallerimi tıpkı yazın bağrında çatlamış erikleri eteklerine dolduran esmer umarsız çocuklar gibi.

kirpiklerine takılan hiç bir bakışı hazmedemezken gözlerindeki ışıkta yıkandım sabahın 5.45 in de hala tutuşan milyonlarca lamba varken. lambaların sokağında yağan yağmurlarda ıslananlar sadece ahmaklar değilmiş meğer. bazıları var güçlü avuçlarında melekler toplar bazıları var ki onlar; karnına basılan oyuncak ayının "sarıl bana" sındaki yalnızlığı koklarlar.

temmuzdan beri kasımdan öte yastıklar da ıslanıyor artık tuzlu tanelerin sarıl bana serzenişleriyle.

tamam yeter artık ayının karnına basma....
Şu son dönemde okul sayesinde bir çok farklı insanla grup oluşturmak durumunda kaldım ve farklı sosyal gruplara girdim. Ödevlerin öğrettikleri bir yana bu grup çalışmalarının en büyük faydası değişik insan tipleri ile muhattap olmam. Kendi karakterimin eksik yönlerini tartıyorum, çalışan insanların davranış tarzlarını anlamaya çalışıyorum. Şu yüksek lisansın en büyük faydası bu oldu.