bugün

yoruldum be sözlük. kimseyle de konuşmuyorum. ama çok yoruldum. eylül başından beri eve gitmedim ocak ortasına kadar da gidemeyeceğim. insan ne yaparsa yapsın nerde yaşarsa yaşasın büyüdüğü ev kadar güvende hissettiremiyor kendini.

çok huzursuzum. kimse yokmuş gibi etrafımda ki zaten kimse yok. sınavlar başlayacak ders bile çalışamıyorum. aslında gündüzleri sorun yok ama geceleri geçmek bilmiyor. televizyon olmadan yapamıyorum. o ses illa ki olacak. uyuyabilmem için sızmam lazım. ben eskiden planlı uyuyabilen bir insandım artık kalmadı o özelliğim. saçma saatlerde yatıp saçma saatlerde kalkıyorum.

bundan birkaç gün önce daha bile beterdi hayatım. zor bi sınavdan geçiyorum anladım. allah kimseye taşıyamayacağından fazla yük vermezmiş bi bunu biliyorum buna sığınıyorum. yoksa eşikteyim yani atladım atlicam. bir kez cesaretimin kırılması yetti bana demek ki ben güçlü filan değilmişim güçlü rolü yapıyormuşum ya da o desteği bana çevrem, ailem veriyormuş bilmiyorum. ama bir şeye ihtiyacım var bazı insanların mucize diye adlandırabileceği bir şeye. aşağısı gerçekten kurtarmayacak sanırım beni. hayatı yaşarken zorlanıyorum bildiğin. çok zor. ama manevi açıdan zor. sanırım psikolojik desteğe ihtiyacım var. ama ben öyle her şeyini anlatan insanlardan değilim. doktora bile duymak istediği şeyleri anlatırım. belki de bu mallığım yüzünden böyleyimdir. bilmiyorum. ama bana bir destek şart yoksa yıkılıp yuvarlanıp gideceğim.
Ders calısmaktan nefret ediyorum, 4saatim ve 100sayfam kaldı daha kötüsü yarınla bitmiyo bu iş.
Hofff küfürlü sarkı bile yaptımm.. Zerre kadar okumak istemiyom ya.
uyku tutmadı. şimdi de uyusam mı uyumasam mı karar veremiyorum. normalde uyanmam gereken zamana üç saat var. uyusam ölü gibi uyanırım. uyumasam başka dert. sevdiceğim mışıl mışıl uyuyor. gerçekler suratına çarpılmış tıpkı benim gibi. fakat bildikleri bilmesi gerekenlerin çeyreği bile değil. kendimi görüyorum onda. tarihine kadar aynı. senaryonun geri kalan kısmını az çok biliyorum gibi. ben bu hikayeyi bir yerden hatırlıyorum. whatsapp'tan engellemiş beni iki aydır neredeyse. neden bilmiyorum. ilk gününden beri düşünüyorum fakat anlam veremiyorum. burda yazdıklarımı hala okuyor mu onu da bilmiyorum. ama güzel günler gelecek biliyorum. yaklaştığını hissediyorum. uzun zamandır nasıl bir şey olduğunu unuttuğum o huzur, o rahatlık var içimde. "tamam işte bu sahneden sonra kötü adam ölüyor" rahatlığı. alışkın değilim bir süredir, garip geliyor. yeni bir oyuncak alınmış çocuk gibi. dualarım kabul olmaya başlamış gibi sanki. güzel günler gelecek biliyorum. cümle tekrarı yaptım. ama dilimde bu cümle var sadece. buna inanmak istiyorum. uykudan nasıl bu konuya geldim onu da bilmiyorum aslında. sanırım uyumamaya karar verdim. eski ben gibi. böyle olmamasını, hiç üzülmemesini her şeyden çok isterdim. ama elim kolum bağlıydı başından beri. böyle olması gerekiyordu belki de. acı olsa da. kendime bakıyorum, bugüne gelmemi sağlayanlar önceden çektiğim acılar belki de. hem kim görmüş ki mutlu sonla biten bir hikayenin başı da mutlu olsun? "boşver, bir umut yeter nefes almaya". eğer okuyorsan bunu dinler misin benim için bir kez?

http://www.youtube.com/watch?v=NIl68-eb8BU
işimden istifa edip eskişehir'e döneceğim. henüz kimseye söylemedim.
dünya o kadar yaşlı ki, sırtımda taşıyorum.
bugün yani aslında dün saat 16:10 da uyandım. saat 6:32.

9 sayfalık çalışmam gereken ve pages a aktarmam gereken yer kaldı. 1 hafta sonra finaller var malum. ilk ders çalışmamı bitiriyorum birazdan böylelikle.

birazdan bu bitince bi duş alayım temizleneyim diyorum. sonrasında ptt ye gidip annemin gönderdiği parayı alıp çin'den sipariş ettiğim telefon kılıfını kargodan alacağım. oradan okula geçerim herhalde.

saat 9 da stratejik planlama dersi var. gidip hocanın nerden nereye sorumlu olacağımızı söylemesi için dinleyeceğim. saat 12:30 dan 5 e kadar ise çevre politikaları var. maalesef 1 haftadır hunharca üstünde çalıştığımız sunumu anlatacağız.

hiç uyumadan gidip bunları nasıl yapcaz merak konusu. şuan mal gibi hissediyorum.
En sevdigim sey buz gibi sogukta servisi beklemek. Yersen tabi.
hiç değmeyecek insanlar için prizin yanında ayakta kalmışız ben işte ona üzülüyorum.
Hayat toz pembe değil.
Ofisin en kritik noktasına yerleştirmek için, ingiliz Nostalji Daktilo satın alacağım, bir aydır arıyor bulamıyorum.

Şu yoğunluğun içerisinde, 1936 yılında Barcelona şehrinde, ispanya sivil savaşında karşıt görüşlü asker gibi veyahut alman Köln Katedrali gibi hissediyorum kendimi.

zihinsel efora ihtiyacım var.
bu sabah gazetelerde ne var diye baktım da aklıma ilk gelen şey emre uslunun bir süre önce attığı rüzgar döndü twiti oldu. sonra emre uslu twitterda ne demiş diye baktım yine aynı twit.

ciddi ciddi işler değişiyor, sert bir geçiş olacak ama tükeniyorlar, tükenecekler. ya taviz verecekler ya da nefes dahi alamayacak duruma gelecekler. her şey o kadar net gözüküyor ki umut dolmamak elde değil.

ve itiraf ediyorum hizmet hareketini bunlardan daha samimi buluyorum.
daha önce yazdığım sözlükte erkek rolü yaptığım için dışlanmış idim. burada da kimse karı olduğuma inanmıyor.
neyse bu da benim kaderim.
bundan 20 yıl önce shadowassasin bebek bağırsak düğümlenmesi geçirir ve ameliyat olması gerekir, ameliyat gerçekleşir ama büyük ölçüde kan kaybı yaşanmıştır ve shadow bebeğe kan gerekmektedir, soru şu neden o ameliyat masasından sapasağlam bir şekilde kalktım neden bırakmadınız güzel güzel öleydim bu siktiğimin dünyasını görmeden.
kelimelerle tam olarak ifade edemeyeceğim yoğunlukta hislerim var. yanındayken dünyanın bambaşka bir hal aldığı, gözlerinde tam manasıyla kaybolduğum, ayakları yere basar halde sevdiğim, kıyamadığım bir adam... sevgisi oyle bir şey ki.. yumuşatıyor, sanki ona her dokunduğumda, öptüğümde, baktığımda içimin çatlatları pürüzleşiyor, yaraları iyileşiyor. yeniliyor. pek çok şekilde nitelemek mümkün. olumlu her ne duygu varsa zirvesine çıkarıyor beni. hep derlerdi sevgili kokusu diye, anlayamazdım ama biliyorum artık. boynunda, yanaklarında bir şey var, kokusu hipnoz eden.
günden güne hissettiğim bir şey var ki, onunla içiçe geçmiş gibi hissediyorum. dısarıda bedenlerımız farklı ama yanyanayken tek ruh gibi hissediyorum. tuhaf bir hıs.

içim onunla dolu, doyamıyorum ona. hep yanımda olsun istiyorum. ayrılmak artık cok daha zul geliyor. yanımda olsun yanında olayım...
itiraf ediyorum en çok oylamayı itiraflarım alıyor diye bu başlığa devamlı yazıyorum.
en büyük devamlılığım "süreksizlik". yıllar içinde geldim bu hale. aslında hiçbir nedenim yoktu. sırf can sıkıntısından.
itiraf ediyorum entrylerimde ne yazdığımı neden yazdığımı hala bilmiyorum.
bugün sırf içinde sagopa kajmer var diye cem adrian şarkısı dinledim.
Hiç unutmuyorum Beykoz sahil deyiz. Sene 1998 amcam tüm kuzenlerimle birlikte bizi sürekli denize götürürdü. Kendi de karı kız keserdi biz yüzerken. Her neyse kolumuzda ejderha temalı kolluklar kayalardan suya atlardık. Yüzmeyi o zaman öğrenmiştim. Yakınlar da tuvalet yoktu ee bizde çocuğuz denize işerdik hep. Taaa ki o kara güne kadar. Her zaman çişi gelmiyor insanın o gün kakam geldi tutmaya çalıştım ama tutamadım. Mantıklı düşünüp en derin bölgeye sıçmam lazımdı ki boklarım suya batsın. O zaman suyun kaldırma kuvvetinden bir haber bırakıverdim suya boklar su üstüne çıktı birer birer. Ne yapacağımı bilemedim amcam durumu fark etti. Benimle taşak yaptı. Hatta arabayla dönerken kuzenlerime şöyle bir bilmece sormuştu. 'Sıçar sıçtığı yerde yüzer. Bu nedir ? ' Çok utanmıştım. ama şimdilerde şişe çevirmece oyunlarında doğruluk kısmında anlattığım bir anekdottur.
Şu an diş doktorundayım ve korkuyorum biraz.
Yüksel ve elif ayrıldığı için sebepsizce mutlu olmama anlam veremiyorum.
kafam mı karışık?
aylarca kendimi mi kandırdım şimdi?
Ne bok yiyeceğim bakalım.

Edit: böylesine subjektif ve gereksiz bir entryyi kim artılıyor ya? Yüksel sen misin yoksa? *
musallat oldum haberi yok. zamansız geldi ve haketti, fazla söze gerek yok.
ne bileyim ya belki kafa dağıtırım diye buraya geldim, ama yok sözlük burada da rahat yok, huzuru aramaktan vazgeçme eşiğindeyim sanırım.
Hay ben sizin derdinizi sikeyim.
biri benim yerime iki hafta ders çalışsın.
vizelere girsin.
parası neyse vericem.
lütfen..

edit:yol yeme içme barınma benden.