bugün

Ondan sonra uç ay kadar her şey kotu gitti. Ama iki hafta önce çok güzel tatlı mı tatlı bir kızla tanıştım. Egosu yok abartmıyorum çok güzel. Bir haftada çok şey yaşadık. Beni seviyor eminim. Gelelim itirafa.. Ben onu yani oncekini sevdiğimi sanıyormusum sozluk..
ilk defa istanbul gozume guzel geldi istanbul. heryer karanlikken sadece sokak lambalari aydinatirken guzel bu sehir * gece yolculuk yapmam gerekmis demekki.
sözlükte kendimi kaybediyorum yalan yok .
istersen okumaya başlama sevgili okur çünkü birazdan biraz saçmalayacağım.
okumaya devam mı ediyorsun? peki öyleyse sonra bu ne demiş deme olur mu? baştan uyardım.

galiba büyük bir ah aldım. ya da büyük bir günah işledim. bilmiyorum. şu sıra bildiğim ve hissettiğim tek şey mideme bir şey oturdu ve kalkmıyor. canım çok yanıyor. duvarlarımdan kurtulamıyorum. ve en kötüsü de ne biliyor musun? elimden hiç bir şey gelmiyor. ömrümde hiç bu kadar canım yanmış mıydı hatırlamıyorum. aynaya bakmak istemiyorum şişen gözlerimi görmek istemiyorum. sonra diyorum hepsi senin hatan! ama hayır kendime bu kadar yüklenemem. istediğim sadece biraz dayanabilme gücü yoksa bir şekilde kafayı yemekten korkuyorum. zamanla geçecek biliyorum ama bunu asla unutmayacağımı ve her aklıma geldiğinde şimdi olduğu kadar olmasa bile yine canımın yanacağını da çok iyi biliyorum.
fakat bunları neden yazdığımı bilmiyorum aslında. belki de kimseye anlatmak istemediğimden. emeklerimin ve dualarımın karşılığını görmek isteyişimin had safhada olmasından belki. gerçi bunları kim istemiyor değil mi? son olarak sabır zor bir şey. yani öyleymiş...
bu aralar hayli yalnız hissetsem de kendimi işime vererek teselli bulmaya çalışıyorum sözlük.
Yalnızlık çok güzel bir duygu lan.
itiraf ediyorum üzgünüm sözlük. Nedeni bende kalsın ama çok üzgünüm.
geçen yıl tam bu zamanlarda yine bu şehirdeydim. tatil gelince yine herkes evine yurduna dönmüş, ben çalışmak için burada kalmıştım. bu yaz yine burdayım. izmit. bugün pazar olduğu için geç uyandım. kahvaltı, evi toplamak, sonra belki 31, duş, bir film, belki kitap, tv, internet, kapanış şeklinde yarısına uymayacağım planlar yapıp kafamda günü yaşadım yataktan çıkmadan önce. biraz duvarlara baktım. sırf mekan değişikliği olsun diye biraz da ev arkadaşımın odasında yatayım, biraz da onun yatağında ağnayayım dedim. burada da ayaklarımı duvara dikmiş odayı izlerken kitaplıkta uzun zamandır okumak istediğim "tutunamayanlar" çarptı gözüme, alıp 50 sayfa kadar okudum. ben okurken karnım bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. ama ben bugün tek başıma kahvaltı etmek istemiyordum. istemediğim bir şeyi eninde sonunda yapacağımı bildiğim zamanlarda, o süreyi mümkün olduğunca uzatırım. okul zamanı okula gitmek istemediğimde, bu neredeyse her gün demek, evden geç çıkıp son dakikada okulda olmam ya da geç kalmam gibi. artık daha fazla direnmemin anlamsız olduğunu farkettiğimde kitabı kapadım, mutfağa gidip bir şeyler hazırlamak için yerimden kalkıp salondan içeri girdim, sandalyeler, yataklar, koltuklar, sehpaların tavana kadar üst üste istif edildiği, spotçu gibi kokan salonda, uyumak için yatağıma gitmem dışında bir haftadır üstünde yemek yediğim, televizyon izlediğim, evde yapılabilecek bilumum her şeyi üzerinde gerçekleştirdiğim açık duran çekyatın üstünde serili duran pikeyi düzeltip önce televizyonu sonra bilgisayarı açtım. bilgisayarda takılırken ya da mutfaktayken izlemesem bile televizyonun sesini duymayı seviyorum. artık yemem gerekiyor. ketıla su koyup geri döndüm, gerçek bir internet bağımlısı olduğuma yavaş yavaş kendimi inandırmaya başlıyorum. bilgisayarım en iyi ihtimalle saat başı ısınıp kendi kendine kapanıyor. aslında bu beni deli ediyor, alıp yerle bir edesim geliyor makineyi ama uykum geldiğinde bile bırakıp yatamadığım gecelerde kendiliğinden kapanınca soğumasını beklemek zor geldiği için gidip yatmak zorunda kalıyorum. bilgisayarımın bozuk olması bile bir yandan iyi bir yandan kötü.
kahvaltı ettikten sonra aklıma geçen seneki yaz tatilim düştü. saçma sapan bir işte çalışıyordum ve saçma sapan bir hayatım vardı. sabah gidip kafeyi açar, akşama doğru eve dönerdim. yine sabaha kadar internette takılır, tv izler, bi şekilde zaman öldürür, sabaha kadar canım sıkılırdı. şimdikinden pek farkı yok gibi. farkı var aslında. yine canım sıkılıyor, bu izmit denen memleketi yine terkedemedim, yazın burası çekilmez oluyor, kışın harikaymış gibi konuştum, yazın izmit kış gibi çekilmez oluyor. yine can sıkıntısından kalkıp evin uğramadığım köşelerini falan geziyorum. vakit öldürmekte uzmanım. yine yalnızım ama en azından bu şehirde yalnızım. bu kez bir sevdiceğim var. şimdi uzakta. uzun bir süre daha uzakta kalacak ama olsun. beklemeye değecek biri. onu özlüyorum. özlemek bile güzel. hayır değil. bilgisayarımın bozuk olması gibi, genellikle kötü, nadiren güzel. galiba olumlu bir yan görmeye çalışıyorum, sadece geçen yılın yalnızlığıyla kıyaslarsam güzel. yalnız yemek yemek istemiyorum. aklıma hep o geliyor. markete çıktığımda, yatakta, duvarda, tavanda, dolabı açınca onu görüyorum. flört bir şarkısında diyor,
"bu sabah sensiz uyandım
zor oldu,
aşktan mıdır, nedir bilmem..."
zor oluyor ama geçen senelerden daha iyi. sonra, daha iyi bir işte çalışıyorum. bölümümle ilgili, bana bir şeyler katan bir iş. öğretmenlik yapıyorum. bir dil dershanesinde kapıyı kapattığımda hiçkimsenin ağız kokusunu çekmediğim liselilerden oluşan bir sınıfım var. bana kimse emirler yağdırmıyor. daha az yoruluyorum, daha iyi para kazanıyorum, en önemlisi yaptığım işten tatmin oluyorum. insanlara bir şeyler verebilmenin zevkini çıkarıyorum. öğretmenlik hakkındaki ön yargılarım gün geçtikçe yok oluyor. yalnız olmak tamamen sorunlardan ibaret değil. kendime vakit ayırıyorum. sevmesem de izmite bile alıştığımı farkediyorum. işte böyle geçiyor. biraz zor ama çok da değil, idare ediyorum.

flörtün o şarkısı: https://www.youtube.com/watch?v=j3JERapGLg8

edit: itiraf ederken bile içimi boşaltamıyorum. kendimi avutup duruyorum. biraz zor ama çok da değil ne amk? zor işte.
Cok cirkinim sozluk. (bkz: Kim ki bu) adli sozluk yazariyla ayni sehirde oturuyorum, aramizdan su sizmaz falan hergun konusur geyik yapariz falan ama iste bir gun sehir merkezinde karsilastik.. Ben "xxxxxx" diye bagirdim ama o duymamaZliktan gelerek caktirmadan donup uzaklasmaya kalkti. Daha sonra telefon ile arayarak sordugumda beni gormedigini ve bir yere yetismekte oldugunu soyledi.

Ekleme: suanda caylak oldum ve bu yaziyi editliyorum. Siz de goruyor musunuz la ozelden falan mesaj atin, nickalti girin bir seyler yapin.

Ekleme 2: uu beybi vallahi goruyorsunuz ha buradan haberlesiriz. Siz bana ozelden yazarsiniz ben size buradan *
Artık felsefenin ve felsefe eğitiminin önemi kavranmalı sözlük.
Saat 00.00mış meğer. Sayfa bulunamadı dedi. Sözlük çöktü diye tırstım.
Kimi neyi beklediğimi bilmiyorum. Derdim de bilmek değil aslında. Derdim çok şey aslında. Şu ara kimseyi umursayamıyorum. Bir boşluktayım, kendimi sağa sola savuruyorum. Mutsuz değilim mutlu da değilim yani nötr bir durum. Anlık heyecanlanmalar yaşıyorum sadece tatmin etmeyen. Oysaki ben bir jelibonla mutlu olan insandım. Ne ara bu kadar duygusuz oldum. Konuştuğum hiç kimse tat vermiyor zaten konuşmak da istemiyorum bazen.
içmek istiyorum , avazım çıktığı kadar şarkı söylemek sonra da oturup sana küfretmek. Hayatınıza bir gerizekalı giriyor siz sevdiğine inandırıyor işi gücü yok gibi ki yok zaten sonra hayatınızı sikip gidiyor . keşke o zamanı kaybettim diye üzülebilsem , diyorum bir yıl ne ki salla geç ama adam hayatına imzasını atıyor. En acısı da şu an hakaret ettiğin adamla sevgili olduğunu hatırlıyorsun kendine bir dönüp bakıyorsun. Ama insan ayrılıkta tanınıyor.
küçükken evden eve taşınmayı, eve halat bağlayıp evi birkaç kişi beraber çekmek sanardım.
Bu gün itiraf edecek bir şey bulamadın sözlük, kusura bakma.
on birinci nesil oluşumdan iğreniyorum.

edit: kullanıcı adımdan daha çok iğreniyorum, o ayrı konu.

edit: bdv dan kullanıcı adımı değiştirdim, hala iğreniyorum ama yine de öncekinden iyidir.
keske bazi anlara kilitleyebilsek kendimizi. mesela anneannemi son gordugum ana kilitlesem bir ben'i. diger ben'i kuguluda elini tutarken hissettiklerime kilitlesem. digerini asagida mahallenin cocuklariyla top oynadigim yaslara... anneannem öldü sen yoksun ve ben buyudum. tum ben'ler icimde kaybolacak diye cok korkuyorum anneannemin yuzunu, senin ellerini, heyecanlanmayi unutacagim diye cok korkuyorum.
sarışın kadınlardan hiç hoşlanmıyorum. bana göre kadın dediğin çikolata gibi olacak. ama şansımı sikeyim benden hoşlanan kadınların neredeyse hepsi sarışın. esmer manita istiyorum lan ben. esmer, siyah gözlü, gamzeli, vücut hatları belirgin olan oyhşşşşşş bana bişeyler oluyor müsadenizle..
Hiç doğru dürüst poz veremiyorum, millete bakıyorum sanarsın Bradley cooper, jensen ackles, brad pitt anasını satayım. Havaya sıçrayıp poz vermeler, anlamlı anlamlı yukarı doğru bakmalar falan. Kızlar desen zaten hepsi sanki Monaco prensesi emenike. Bense yeşillikler içinde Ahırın penceresinden poz veren yerel karadeniz türkücüsü gibi poz veredurayım hâlâ minsk.
Bu itiraf mı veda mı bilemem. Elveda sözlük. Hesabımı siliyorum
Edit: ben erkek falan değildim sadece bilgi için kullanacaktım sözlüğü lakin bir iki kişi yavşayınca erkeğim dedim . Öyle de kaldı ama burası bana göre değilmiş. Bir cici kız olarak herkese elveda.
insanlar çok dertli be sözlük, bir dokun bin ah işit..
"dokunsalar ağlayacakmışsın, dokunmamışlar yine ağlamışsın.."
hepinizi çok seviyorum canlarıııım bal böceklerim.
ne yapacağımı bilmiyorum...
şu an laboratuvardayım.
yeni bir formülle ilgili deney yapıyorum.
kendimi birazdan kıymetli alkollere verilecek örnek gibi hissediyorum.

patlarsa buradan zall'a teessüflerimi avalon'a sevgilerimi gönderiyorum.
Ohooo hangi birini anlatasın ki. itiraf da değil hikayedir bu. Hele ki izmir erkegi olarak söylüyorum rakı balık masası gerektirir böyle hoş sohbetler.
sulu aşk hayatınızdan, eski sevgili dertlerinizden, ezikliğinizden hiç haz etmiyorum gençler. çoğunuz boşuna yaşıyorsunuz, bunu değiştirmek gibi bir gayretiniz de yok. ezikliğiniz üstünüzdeki en büyük yük. o boş kafanızla nasıl yaşayabiliyorsunuz hala merak konusu.
he bir de hepiniz çok düşüncelisiniz, çok iyisiniz ama hep kazık yiyorsunuz. he canım he.
güncel Önemli Başlıklar