bugün

belimde siyatik sinir sıkışması var. ağrıdan ölüyorum ama işimi o kadar çok seviyorum ki bu halde bile gidiyorum. doktorlar çare bulamıyor ameliyat da çözüm değil, iğne yaptırmaktan yoruldum sözlük.
bu gece sevişmek, yıpranmış kadınlığımın okşanmasını istiyorum sözlük.
buharlaştım sanırım.
dokunmatik telefonlar ciktigindan beri surata kapatamiyorum amk.
kızlara iltifat etmeyi beceremiyorum. en son birine "gözlerinin rengi çok güzelmiş. ayrıca kıyafetinin rengi de biraz gözlerinin ön plana çıkmasını sağlamış." dedim. "onlar lens ya, bu zamana kadar hiç mi fark etmedin." deyip lafı ağzıma tıktı.
lisedeyken bir gece ansızın yurttan kaçmıştım.
ne olmuştu o gece bana hatırlamıyorum.
içimde bir özlem var bir çırpınış vardı.
ve diyordum ki zeynep'i görmeliyim bu gece yoksa geberirdim.
çünkü zeynep'i hastalığımdan dolayı üç gün görememiştim.
en son perşembe günü görmüştüm okuldan çıkarken.
içimi yakan bir şey aynı zamanda.
pazar gecesiydi.
yarın pazartesi okulda nasılsa göreceğimi biliyordum ama o pazar gecesi onu zeynep'i görmeliydim.

hava soğuktu. çok soğuktu.
yurttaki arkadaşlarımdan biri yurttan kaçmama yardım etmişti.
indik birinci kata.
bir odanın penceresinden sarktım.
ama nasıl böyle hissediyorum görevimiz tehlike filmden çıkmış gibiyim.
dikkat çekmemek için bere bile takmıştım tanınmamak için.

yurttan çıktım ama hala yurt bahçesindeydim.
hava esiyor götüm donuyor yani.
logar kapaklarının altından geçtim yurt duvarını.
bok gibi kokuyorum.
kurtuldum oradan.
zeynep'in kaldığı yurdun oraya gittim.
haber vermiştim yolda.
o da pencredeydi.
yurtlarına girmek için yollar aradım.
nihayet tel örgülerin üzerinden atladım.
pantolonum yırtılmıştı umurumda değildi.
kötü kokuyordum hiç umurumda değildi.

ve zeynep'in kaldığı odanın dibine gelmiştim.
zeynep bana bakıyor ben eriyordum.
nasıl da özlemişim nasıl içim hoş oluyor.
odasına tırmandım.
2 kere öpmüştüm onu.
o da öpmüştü.
pis koktuğumu da söylemişti.
"seni seviyorum" deyip uzaklaşmıştım.

yurda gelirken gene logar kapağına girecektim ki beni ihbar eden orospu çocukları varmış.
güvenlik yakaladı.
bere vardı kimsin falan derken adımı söyledim.
tanımıştı beni artık.
görevini yapmak zorunda olduğuna söyledi.
ne yapsa umurumda değildi ki sevdiğim kadını gördüm öptüm ben.
tutanak tuttu. gönderdi.
geceyi yatağımda geçirdim.

pazartesi sabahı olmuştu ilk defa mutlu huzurlu bir o kadar da aksiyon yaşamış gibi hissediyordum.
tutanak tutmuştu görevli okula gitmek zorundayım.
sıraya geçtim zeynep ile aynı sınıftayız.
bütün kızlar gibi sıranın en önünde duruyor ben de en arkadayım.
müdür geldi sinirli bir şekilde.
bağırdı düzelin falan diyor.
elinde bir kağıt var belli ki benim tutanağım diye düşünürken "a***** nerde?" diye bağırdı.
elimi kaldırdım. "buraya gel" dedi gittim yanına. herkes bana bakıyor.
herkes şaşkın olayı bilen ben varım mete(yurttan kaçmamı sağlayan) var bir de zeynep.
neyse gittim yanına.
herkesin önünde sıradayken.
fırçaladı aşağıladı sen öğrenci değilsin gibi hakaretler falan savuruyordu.
tabiri caizse sikimde değildi.
çünkü zeynep hala benim yanlış bir şey yaptığıma inanmıyordu.
onun için doğru olan şeyi yaparım.
insanlar için doğru olan şeyi değil.
mutluydum.
niye mutluydum biliyor musun?
ben o 200 öğrencinin gözü önünde fırça yerken zeynep bana bakıp gülümsüyordu. beni kınamıyordu.
kahramandım onun için kral gibiydim o sabah.
sırama gönderdi beni.
herkes hala bakıyor bana zeynep hala gülümsüyordu.

neyse bir hafta uzaklaştırma almıştım o sabah.
şimdi düşündüm de ben bunu her gün her zaman yaparım.
pişman değildim olmam da hayatımın sonuna kadar.

ki bu zeynep ile yaşadığım en heyecanlı son anımdı.
3 yıl sonra vefat etti bir trafik kazasında.
Şu sözlükteki müslümanlar ateistleri çekemiyor ya sözlük, yanarım da ona yanarım...
Worde kopyalayıp bekliyor musunuz?
Çok komiksiniz.

itiraf geldi aklıma editi: mesela baya beğendiğim çokça şukulanmış bi entry görürsem, yazarın nickine tıklıyorum takip edem kimmiş daha ne yazmış diye.
Eğer zaten takip ettiğim biriyse, takibi bırakıyorum hemen gene takip ediyorum.
Gene olsa gene seni seçerdim mantığıyla. *
Halbuki mutsuzken çıkardı en güzel kelimeler. Mutluluk insana cümle kurmayı unutturur, sadece aptal bir gülümsemeyle yaşadığın şeyin keyfini çıkarttırırdı.

Ama unuttum şimdi bütün harfleri. Mutsuz olamayacak kadar umutsuzum.
Kaybettim...
kavacık'ta akşam trafiğine yarın da kalıyorum. bu servislerde acayip taş hatunlar var arkadaş.
Burda vicdan rahatlatıyoruz sanırım yeni güne o zamaan:
2 gündür çatır çatır yalan söylüyorum.
Seni üzenlerin kalbi kurusun inşallah. Âmin.
Sıçasım var ama başkasının evindeyim...
itiraf ediyorum
-Turist rehberliği yaparken toplantı yaptığımız ofiste satranç oynama bahanesiyle feridenin memelerini dikizliyordum.
kadıköy'de otobüsteki arkadaşa el sallarken, yanımdan baya samimi geçip üstüne seksi seksi gülen kız aklımda hala. o değil kızla resmen ayaküstü seviştik neredeyse. o nasıl sürtünmedir amk.

sözlükteysen bir mesaj at. *
dusunuyorum, bensiz olsan cok mutlu olurdun.benden bu kadar sikiliyor olman, seviyorum demenin altindaki tahammulsuzlugun, bazi zaman nefret edislerin herseyi degistiriyor. goruyorum benimle paylasmadiklarini baskalariyla gayet guzel paylaşıyorsun, sorun bizde.biz olmakta, sen hic biz olamadin olmak da istemedin. benden hep birseyler sakladin saklamasanda kafandakiler hep ayniydi, beni kirdin yiktin yok ettin ama kendinden taviz vermedin. hayatta hic birsey sandigin kadar basit degil, bir baskasi icin sevdigini kiracak kadar mesela. kendinden odun verirken kafanda milyon tane cendereye giriyorsan olmaz o is. insan sevdiği icin sirf o istiyor diye hic dusunmeden bir seyler yapabilmeli, yapmayana.... bazi seylerin kiymetini kaybettikten sonra anliyor insanlar bazen...
itiraftan ziyade onur kaynağımdır. Türk'ten başka kimseyi sevemiyor sevmiyorum.
babamla geçen hafta telefonda konuşuyoruz öyle genel havadan sudan.
birden bişe sorcam sana dedi.
bi durakladım, çünkü o adam cevabını bilmediği şeyi soru diye sormaz biliyorum yani.
sigara içiyor musun sen dedi.
bizim baba efendi de inanılmaz ifrittir sigaraya.
hayatı boyunca içmemiş, içirmemiş filan.
içiyorum baba dedim.
öyle aşırı aşırı değil ama yani içiyorum yine de dedim.
kendi canımın üstüne ant içtim içme bak dedi.
bu benim için çok önemli, yapma rica ediyorum dedi.
bizdeki rica da uyarı atışı niteliğindedir.
ricaya uygun hareket etmezsen sıkıntı çıkar.
o rica dediği emirdir aslında.
asker adam işte yapcak bişe yok huyu öyle.

neyse o gün bugündür nedense iki katına çıkardım işte.
4 yıldır kullanıyorum, içim ilk defa huzursuz ve de ilk defa bağımlı olduğumu hiseediyorum.
bi değişik böyle.
küçükken ailece pazar pikniklerine gidersin, en olmadık yerde çişin gelir, ardından baban da git şuraya çövdür gel der ya
hani ? Tırsa tırsa gider, hemencecik halledersin işini. işte ben o stresi özledim.
hayal kurmaktan korkuyorum artık, istediğim hayal ettigim hic bir şeyin icinde olmasi gerekenler olmadi , ona dair hic bir hayalim yok, umutlarimin, inanclarimin hepsi tukendi. tesekkurler hayat...
Ankara'da son 4-5 ayım sözlük. Ayrılacağım yakında. Bazen yapacak bir şey bulamayınca dakika aydan farksız gelir ya öyle olmasını istiyorum son zamanlarımın. Buna pek müsaade etmiyorlar.
uğraşmam gereken bir iki sorun var başımda ve üstelik günlük yenileri de çıkıyor.
Plan yapıyorum peşine telefon çalıyor plan iptal, neşeli oluyorsun telefon çalıyor konuşuyorsun can sıkıntısı başlıyor. 4-5 ay kapalı tutmak istiyorum telefonumu ancak yapamıyorum.
Öyle bir sorumluluk duygusu enjekte ediyorlar ki istediğim kadar söylensem, kaçmak istesem ya da umursamamaya çalışsam da yapamıyorum. Bu zamana kadar istediğim birçok şeyi gerçekleştirdim ama bunu yapacak cesareti bulamıyorum kendimde. Vurdum duymaz insan olamıyorum.
Öğrenciyken canım sıkıldığında çantamı alır rastgele bir yerlere giderdim. Şimdi bunu da yapamıyorum.
17 temmuz 201.. tarihinde bir çizgi çekildi hayatımda. Öncesi ve sonrası diye.. Öncesini arıyorum sözlük. Kalıpsız yaşayan biriydim şimdi kalıplar içinde yaşıyorum.
Jack'in şu sözlerinde kendimi buluyordum 'ben hayatım boyunca mahkümiyetlerinden kaçak köksüz bir ağaç oldum. ne durmayı ne de aynı yolu ileri geri kat etmeyi severim. bana sorarsanız, gerçek yaşam hiç durmadan dosdoğru denize doğru gitmektir. öyküler söylemek, öyküler dinlemek, öyküler yaşamak..' Şimdi mahkumiyetlerle dolu bir hayatım var.
Denetimli serbestlik içinde geçen bir hayat.
Benim ejderhalarım var.
chimes at midnight şarkısının girişindeki riff in verdiği boşluk hissini aylardır, ama aylardır içimde taşıyorum. bıktım ulan. çok zormuş. bide yaz mevsimi. omuz görsem içim gidiyo boyun görsem üzülüyorum bacak görsem ah çekiyorum. bedensel parçalara odaklanmış şartlı toplumsal cinsiyetçi bi bakış değil ha.. her hetero erkek bir yerde istiyor bunları, doğal bi süreç yani. ilgilenilmek filan merak edilmek böyle işte. şu yiğit özgürün "öpülüyorum" hissini yaşamak işte. neyse hayırlsh.
Popo vermemiş erkekleri samimi bulmuyorum ayol.
güncel Önemli Başlıklar