bugün

starbucks'a hiç gitmedim.
itiraf ediyorum sözlük deminden beri ben ve sevgilim, messengerda yaşanan bir problem yüzünden önce facebookta konuşmaya orda da olmayınca, google talk denen saçma sapan ifadesiz bi yerde konuşmaya çalışıyoruz. telefonda niye mi konuşmuyoruz : ben telefonda onunla konuşamıyorum.
ara sıra sürekli galatasaray' a çamur atan bir yazarın entrylerini sıradan eksiden geçiriyorum. ee, hakediyor da...
tuvalete gitmekten çalışamıyorum sözlük. fena halde motoru bozmuşum. değil ağzıma attığım bir lokma, sigaramdan aldığım bir nefes bile beni tuvalete koşturuyor.
bir dakika birazdan geliyorum.hah rahatladım.
anlamış değilim o sigara dumanı hangi ara akciğerlerden bağırsağa iniyor, ne zaman gaz halden katı hale dönüşüyor da bırak beniiiii diye bağırarak karnıma ağrılar salıyor.
itiraf ediyorum sözlük:
atsızcılar kapanınca kendimi boşlukta hissettim, sonra ulu sözlüğü takip ettim ve sonra buraya dadandım.
yalnızım, aklımla bir başımayım sözlük..
otobüsle eve geliyordum. oturacak yer kalmamıştı ayaktaydım. hemen yanımda bir kız oturuyordu, elinde de bir telefon vardı. mesaj atıyordu belliydi. yanına yaklaştım. bir şeyler yazıyordu. sadece son yazdığını okuyabildim: en kıymetlim. öylece baktım telefona. gelen mesaj sevgilim'dendi. açtı. bu defa hepsini okudum. buluşabilecekleri günü iple çekiyormuş.. akla gelen onca mutlu günden hatıralarla dalıp gitmişim kızın elindeki telefona. öyle ki artık ne yazdıklarını daha rahat okuyabilmek için sabah erektesiyle işeyen biri gibi eğilmişim kızın üstüne, ani bir öksürükle irkilip doğruldum. otobüs durağa yaklaştığında ağzımdan nedense 3 yaşındaki bir kız söyler gibi bir "durakta" lafı çıktı. sesimin aslında öyle olmadığını belli edercesine öküz gibi öksürdüm kasıtlı olarak. biraz utanç ve bol üzüntüyle indim otobüsten, evime gittim..
bu da böyle bir anımdır.
seni unutmak için atılan adımların anlamsızlığında boğulurken gülüşün can yeleği oluyor. farkında olmadan hayatımı kurtarıyorsun.
yıllar önce 14 yaşındayken; köy yerinde büyümüş ve okumuş bir birey olarak, maddi durumu bizlerden daha iyi olan sınıf arkadaşımın evine gittim. ben evin avlusunda takılırken arkadaş içerden elinde patatesle geldi. ben de tabi bunun haşlanmış patates olduğunu düşündüm ve sevindim. arkadaş patatesi bana uzattı ve patatesi elime aldığımda bunun normal bir patates olmadığını kavradım. biraz inceledim ama yumuşak olduğunu anlayınca haşlanmış olduğu kesin dedim. sonra soymamla birlikte şok oldum ve arkadaşla aramızda şu diyalog vuku buldu;

-lan ibo, bu patatesin içi yeşil!
+lan oğlum patates değil, kivi!

mal sahibi hayatında kiviyi ilk defa 14 yaşında(2001) görüyordu ve şaşırıp kalıyordu.
ben aslında ben değilim sözlük. bir ben var bende benden içerü...
ne zaman zeki müren dinlesem ya da izlesem salya sümük oluyorum.
aha yine.
izlediğim de 1981 trt yılbaşı programı.
4 gün sonra kol gibi dersin finali var ve ben hala yatışlardayım. utanmadan millete yok şöyle iyi derslerim diye hava atıyorum, final girince ne yapıcam bilmiyorum. "sözlük a.ına koyum lan bu işin".
daha önce "hatice"koduyla yazıyordum.
sonra kendimi öyle hissetmeye başladım.ergenmurat.
itiraf ediyorum bu akşam okuldan gelirken tıklım tıklım olan otobüste ücreti vermedim ve araya kaynadım.evet yaptım bunu ve de yaparken bir haz ve heyecan duydum.tehlikeliydi ama heyecanlıydı be sözlük yine olsa yine yaparım.
bu başlığı her gördüğümde kusasım geliyor, susuyorum. karnım acıkıyor, su içiyorum. işte ben böyle bir hal içindeyim.
üzerine dart asılmış beyaz duvar gibiyim. hedefi tutturamayan bana bir çentik atıyor. ruhum - duygularım delik deşik.
ilk defa altına yazacak bir başlık bulamadım sözlük. enteresan bir kalitesizlik hakim bu aralar. komik olmayan ama çok iddalı bir şekilde tanım yazılan, devamlı anket içeriğinde başlıklar. saçma olmaya başladı.

şu nick altıma bilmem kaç numaralı entrymin imla hatasını yazana da ayarım. ulan 500 entry var, sen bir tanesine mi taktın? ayrıca hata varsa da mesaj atarsın ne bileyim gammazlarsın. nick altı ne alaka?

bazı yazarlar var, gerçek hayatta tanışmak istiyorum. klavye başında reislik yapıyorlar çok merak ediyorum gerçek hallerini. süt çocukları delikanlı ayağında geziyor. önemli olan hangi fikri savunduğun değil adam gibi savunup savunmadığındır.

şu eve hapis olduğum günler de çok heves yapıp üye olduğum sözlük ortamından keyif alıyordum. ama sanırım gerçek hayatın kölesi olmuşum, klavye delikanlıları görünce kuduruyorum. elemanın biri bana facebook enteli dedi. ulan siyasi tarihle ilgili entry giriyorsun ben kaç siyaset okulu bitirdim haberin var mı? herifin biri bana basketbol konusunda ayar vermek için kastı ama şaka gibi oyuncunun çocukluğuna indi sonra takıldı. arkadaşım nick bile basketboy8 demek ki var bir basketbol olayımız değil mi?

saçma sapan şeyler aslında bunlar. beğenmiyorsan siktir git arkadaşım diyorum kendime. ama mükemmel bir taban var be kardeşim. adamlarla sohbet etmek, entry tartışmak büyük bi zevk. onlarla aldığım keyfi şu dallamalar bozmasa uludağ sözlük yaşam amacı olabilecek bir yer.

bir de trol olmayı öğrenmem lazım sözlük. açıyorum bakıyorum milletin nick altına şu entry ile yardırmış, şununla kopartmış... yemin ederim bir dolu mesaj alıyorum her gün. şu entry çok komik, çok doğru tespit, süper yazmışsın öyle böyle. ama nick altıma bakıyorum imla hatası diyor adam. adama kızmıyorum yanlış anlaşılmasın. tanımam etmem süper bir adamdır büyük ihtimalle. ama saçma bir hareket yaptı bence ondan bahsettim. ilk yazar olduğumda biri söylemişti bana. popüler olmak istiyorsan trol ol diye. ama maksat popüler olmak değil. maksat emeğe saygı. ama ben çok şey bekliyorum. ve kesinlikle yanlış anlaşılacağım bu yazdıklarımdan sonra.

şimdi bu entryde ki imla hatalarını bulup koyar biri nick altıma. haklıdır çok hata yapıyorum, farkındayım, malesef bu çok zararlı bir alışkanlık, moderatör bile isyan etmişti 2 hafta önce ve dikkat etmeye çalışıyorum. 2 haftada sadece 1 entry silik yedi. çok konuştum. eminim ayar vermek isteyecek bir sürü arkadaş. heyecanla bekliyorum.
itiraf ediyorum dün gece birayı açıp, bir yudum alıp bırakan kişi bendim.
(bkz: şaka lan şaka)
bazı yazılarımın neden eksilendiğini hakkaten anlamıyorum.
son zamanlarda çevremde tembelliğin ne güzel bir şey olduğunu keşfeden insanlar görüyorum.
ve itiraf: ben de onlardan biriyim.
(bkz: yüce başbakana tayyip diyorum)
işerken dişlerimi fırçalayabiliyorum.
sözlük bir canım sıkılıyor var ya. kolayını bulsam tepemden duman çıkacak o derece de yani.

turkcellden bir sinirle mms attım, lem bedavaymış çok hoşuma gitti. ne zaman başladıysa bu kampanya çok iyi oldu.

dostun biri ısrarla köpeğin resmini istemişti, yaa kontörüm çok azdı; ama sinirlenince attım peş peşe mms leri.

meğerse... bir baktım, ileti geldi. tebrikler, bedava mms göndermeyi başardınız.

iyi halt ettim değil mi?

sonra köpek dahil her şeyin, otun, bokun, püsürün, bütün fotolarını çekip yolladım mms olarak.

oh be! deşarj oldum sanki.

artık o arkadaşım da sittim sene gelmez eve uzunca bir süre. zaten gelmiyordu artık gelmemesi garanti oldu gibi.

kendimin bile en doğal salak hallerini çektim. yüzüm yamuk çıkmış gölgeli çıkmış kaç yazarrr...

sözlük biliyor musun? ilk defa bu gün ben sana bu kadar kaba bir yazı yazdım.

bunu da itiraf ediyorum. *
dün gece şöyle bir rüya gördüm: Seminer ya da panel gibi bir toplantıya gitmişim. Konu: insanların gökyüzüne baktıklarında kuş görme olasılıklarının % 98 düşmüş olması. Seminer devam ettiği sürece kahrımdan ölüyorum "Artık gökyüzüne baktığımızda kuş göremeyeceğiz!"; diye. Seminerin sonunda dışarı çıkıyorum ve kafamı kaldırdığımda gökyüzünde uçan sadece "1" tane kuş görüyorum. Ağladım, ağlayacağım. Bu durum içimde o kadar kötü bir his bırakıyor ki seminerden çıkınca hemen kütüphaneye koşuyorum. Bu konunun nedenlerini, sonuçlarını içeren makaleler, tezler vs. arıyorum. Hepsini okuyorum. Sonra da uyanıyorum.
bu ne şimdi sözlük? sanırım okulu bırakmanın zamanı geldi, bu konuda çok pis sinyaller alıyorum bilinçaltımdan.
itiraf ediyorum ben ünlü biriyim.
uludağ sözlük üyesi olduğumu aynı şekilde sözlük üyesi olan abime söylemedim.her gün durumunu check ediyorum.bir nevî semi-agent'ım yani.