bugün

susan sustuğu için
kusan kustuğu için
ölüyorsa kendi hesabına göre
ne susarım ne kan kusarım
ölmem azrailden önce
vakti geldi ayrılığın terketmeliyim,
çok geç oldu artık acilen gitmeliyim.
sakın ağlama arkamdan sözlük yine gelirim
beni çeken başlıklarına entry girerim
ey ulu sözlük
yazılanları okur kah ağlar kah gülerim.
the execution

bir cicim ayları vardır,
adını duymak kalpten götürür.

bir sicim ayları vardır,
yanında olma, ipe götürür...
para mi nina

gelseydin
dünya öyle bir duracaktı ki
belki de güneş
bulutların ardına bile saklanmayacaktı...
geçti artık kaldır başını,
omuzların kalmadığı bu diyardan,
göç et artık,
hey yürek,
sığıncak başka bir limana.

belki bulursun avuçlarında,
yüzünde,yüzlerde,
bir umut,
tükenerek var ettiğimiz bir umut.

bir sözüm var sana,
bağışla beni
her ölümde diz çöken
bir garip şairim ben
hani derler ya ne köy oldu bizden ne de kasaba.

varlığım,yok...
Yürekli

bir damla daha akarken hayatımdan bak gözlerim kitlendi gün batımında..
ve kuşlar dönerken başımda canımı sıkı sıkı tuttum vermemek için.
gözyaşları okyanus gibi etrafımı sararken
ruhumu köpek balıklarından korumak zor oldu..
buklelerimi salarken her gece yakamoza
gün, gelir de çeker kurtarır beni diye bekledim durdum.
hiç bir bekleyişim bu kadar güçsüz olmadı
bu kadar kırmadı kanatlarımı
şimdi rüzgarlarda savrulurken
kırık kanatlarımla doğrulmaya çalışıyorum
ve bir an dengemi kursam
arkasından yalpalıyorum
ben ben miyim
ben kimim bilmiyorum!
hesap ödemekle geçerken hayatım
elimde tuttuğum kalbimden başka ne var?
ve eğer bu kadar ağırsa bunun faturası
demek ki yürekliymişim hepinizden daha çok!


by balmsd
persona gibisin
liv ulmann'ın gülen yüzü gibi...
yüzünün diğer yarısında onlarca renk var halbuki,
ama hep gökkuşağını gösterirsin..
gecenin zifirinde tümünde rüya gibisin,
bir yarısında kabus olsada yüzünün..
öğütürsün siyahını renksiz gördüğün her anın..
bilmezler ortasında bir çizgi olduğunu yüzünün
bir yarısı hayat bir yarısı hüzün...
ben bazen tehlikeli siirler yazip kendime ana avrat küfredenlerdenim.

ben bazen camdan ucurtmalar yapip bulutlari saydamlastiririm.

ben bazen camurdan evler yapip karincalari mahkum ederim.

ben bazen uzaklar yaratip uzak kalirim.

ben kendime kolsuz gömlekler bicip delirtenim.

ben kendime demirden sakizlar yapip tükürenim...

hep gökdelenler yapip üzerlerinde intihar edenlerdenim...

ben gök tasina aldanmis, maviyi kirli oldugu icin sevmis ve köy kokan bir ciftcinin camur ayakkabisiyim... evine girerken özenle cikarip kapi önüne biraktigi lastikten ayakkabi...

ben yokluga omzunu yaslamis bir sembolün bilinmeyen ikinci denklemiyim...

ben hirosima katilinin ardindan aglayarak bakan cekik gözlüyüm,

ben böyle seyler yazan bir malim...
yürürüm,
an manasız akşamlarda
hep
aşık olurum,her halim biraz aslında
aşıksıdır.

çoşkuludur yaşam biraz da
hani bir çırpınış gibi,
yokluk gibi,
tükenmek gibi,
ihanet etmeyi öğrenirken bu dudaklarım
her seferinde biraz daha çatlak.

orda bir adam var
yakınlarda,varlıklı mı varlıklı hani
benim ise hiç birşeyim yok,
yaşadığım yer ahır gibi,
görüyorsun
ama o da mutlu bende.

peki mutsuz olan kim...
dar sokaklardan geçtim
yitik suretler,silik düşler bıraktım ardımda
ayrılıkları kavuşmalardan çıkarıp koydum bavuluma
hafifledik
hazırdık artık yeni çarpışmalara
seyyahız demiştik karar vermiştik ya baştan
yavaştan kırıldı kanatlarımız 'böyle değildik biz'

kaçıp şehrin kabaran yalnızlığından
kovalamaca oynayan yüreklerdik tenha köşelerinde aşkın
aşk tenhadaydı bulmuştuk
yine son durak sanmıştık
yine sona yaklaşmıştık

'açıyorum camlarımı sonuna kadar
sahne senin
geceni ayır gecemden
hadi dolsun boşluğu karanlığın
dokun it beni geceye
öğrenmeliyim duvarlarla sevişmeyi
görüyorum gözlerinin yankısını
ay vuruyor hayat akıyor gözlerinden
hadi vur ayır gözlerini gözlerimden'

Ve el izleri kalmıştı ıslak ve biçimsiz camlarda
konuşmamıştı gerek yoktu artık kelimelere
soğuktu sondu
hayat akıyordu o boşlukta
geri dönemezdik dönüşü yoktu
sondu işte

ismimiz bilinmedi pek geçtiğimiz coğrafyalarda
belki anlaşılmadı kimliklerimiz
belki de anlamadık
kaçıp şehrin köpüren dalgalarından
sığınaklar yaptık kendimize yalnızca
gün geldi sığamadık
Ve şimdi ayrı
ayrı yollarda aynı isimle devam etmekteyiz
devam etmeliyiz
seyyahız biz..
çok büyük bir ödül orada duruyormuş
öylece, ama öyle bir şeffaf ki
sağından baksan görülmüyor,
solundan baksan görülmüyor.
kimse fark etmemiş

hava toz duman olunca
birkaç kişi görebilmiş, zar zor
bu ödülü gören, vermek istermiş
başkalarına, çünkü sadece
böyle nitelikteki kişiler görebilmiş
bu zamana kadar bu ödülü.

ben bir ödül kazandım
ikinci el olsa da
üzerinde satılık yazsa da...

töreni yoktu bu ödülün
sadece gidip yerine koydum
ki görebilecek olan var mı
diye merak ettim

sağından baktılar
solundan baktılar
ortalığı toz duman ettim
önünden baktılar
yine göremediler.

evet siz de bir bakın
hem sağından
hem solundan
hem de önünden
bakalım görebilecek misiniz
ortalığın tozunu dumanına katmadan
komik olmak zorundadır.

eğer başlığın en sevilen entrylerine bakarsanız, hepsinin dalga geçen şiyirler* olduğunu görürsünüz ve burdan şairlik yapmayı belki bırakırsınız.
susamışım ama neye
doyuyorum ama neyle

biliyorum biliyorum...

sürahide aşk kalmamış
sofrada ise hüzün çok..
neden mutlu olamayacağım
lanet olasıca bir doyumsuzum
ah bi anlasa bi anlasa
gerçek bir kadının kokusudur.

2005 - altınoluk
ask acıysa çekiyorum
aşk umutsa umuyorum
aşk beklentiyse bekliyorum
aşk imkansızsa yaşıyorum
aşk pencereden bakan küçük kız ise postacı hiç gelmiyor...

2004 - ayvalık
bir rüzgar gibi gitti
estiği yerlerde bir ben kaldım
dağıldım herbir yana
şimdi süpürüyorlar beni bir o yana bir bu yana.

2002 - yüreğimin götürdüğü yer
MELEKLER DE ÖLÜR

Bir meleğin kalbini çalmışlar mavi ormanın sisinde
Nefreti dudaklarından akmış ellerine yüklemiş acısını
Hayat olmayacak büyüklükte karadelikler açmış toprağa
Yeşiller yerinde saymışlar
Yeniden yaşama inanan kumlar dağılmışlar aldırmadan bilmeden
Sadakat, sarı yapraklara rengini vermiş,işte ilerde bir sarı ağaç daha
Utancı gökyüzüne mıhlamışlar kararmış dünya
Meleğin kalbini çalmışlar,ağlamış
Birden ormana çığlıklar bağırmış
Damlalar düşmeye başlamış sabır taşlarının üstüne
Zaman yıkanmış
Acı çamura bulanmış
Derken inanç sormaya başlamış kana bulanmış yeryüzü
Meleğin kalbini çalmışlar anlamışki ölüm onun karanlığı
Geceyi beklemiş,gece ölmek istemiş
insanlar karar vermiş bu sona
Güven, siyah örtüsünü örtmüş
Yeminler susmuş
Yolculuğun başında hayal kıpırdayamamış yerinden
Kapalı tüm kapıları yalnızlığın bu sese açılmış
Korkunun hayvanları kaçmış ormandan
Meleğin kalbini çalmışlar
Ölmüş.
insanlara anlamlar yüklemeye calışıyorum
ama anlamlar insanlara göre çok daha derin
yüzeysel olmuş gülüşler dokunuşlar
insanlar hiç insan değil.

2009 - hela
fırtınalar koptuğumda gelmedin
kırık dal uçlarında sustu kaldı bekleyişim
ıssız sabahlarıma gün doğmadın
arsız pınarlarımdan içmedin
fırtınalar senden sene sürüklerken beni
neredeydin???
"martılar ki, sokak çocuklarıydılar denizin"
bense yalnız başına bir sokak çocuğuydum dizelerin
bir elimde rakı kadehi, diğer elimde deniz...
bahar geliyor! bana içmek mi yakışır sensiz...

kulaklarımda martı çığlığı,
ellerim, ayaklarım gibi kalbim de kapkara,
istikametim iyot kokusu,
yaklaştıkça denize her yer martı uğultusu.
"martılar ki, sokak çocuklarıydılar denizin"
bense yalnız başına bir sokak çocuğuydum dizelerin

"rakı şişesinde balık" olmak vardı
adalara yollanan sandalda.
çilingir sofrasının neşesi olmak vardı
ya da bir tatlı/sarhoşun bağırarak söylediği şarkı...
yoktu hüzünlü dizeler, martı çığlıkları
yoktu sensiz aşk şarkıları,
yok.
Vazgeçtik sevdalardan
Yalnızlığımıza döndük yüzümüzü
Ve yürüdük el ele..
Kendimizden uzaklara
Ne keder ne sevinç
Ne umut ne de umutsuzluk
Birşey ifade etmiyor artık
Merhamet can çekişirken içimizde
Kendimizden arta kalanlarla yürüyoruz.. el ele
Ve yürüdükçe "siz"leşiyoruz
Sizleştikçe daha da çok tiksiniyor kendimizden,
Sizleşmeden kalmayı başarabilmiş yanımız

Vazgeçtik sevdalardan
Yalnızlığımıza döndük yüzümüzü
Ve yürüdük..
Geceye
Ne gülüşümüz ilk gülüşümüz
Ne de yürüyüşümüz ilk yürüyüşümüz artık
Gözyaşlarımız bile bize yabancı

Merhamet sürünürken içimizde.. yürüyoruz hala,
Kavrulurken soğuk kış güneşinde.
Ve yürüdükçe ufalanıyoruz
Ta ki bir avuç küle dönene kadar..
Kendi küllerimizin arasında duruyoruz şimdi.. el ele

Alın bizi
Kendimizden geriye kalanlarla birlikte,
Ormanımızın üstünden bırakıverin
Yağan karla beraber.
Düşerken sevişsin küllerimiz son defa
Karışsın birbirine
Sonra sessiz suya dökülelim
Ve akalım umursamadan
Tek birşeymiş gibi
Vakit hep gece olsun
Ayrılmayalım bir daha asla

Ormana tek bırakabildiğimiz..
Yaşanmışlıklar
Yarım kalan hayaller
Ve iki gümüş kolye
Yüzyıllar geçecek, zaman durmayacak
Yorulmak bilmeyecek serçeler
Güneşler doğacak, güneşler batacak
Yeşerecek dallar ve kuruyacak
Biz ise akıyor olacağız. el ele
Ama ne gören olacak ne bilen
Umursamayacaksınız bizi

Ben "gece"yim.. Sen.. "Sessiz Su"..
*--spoiler--*
Mart Sevdası
Mart ayının usul usul esen kuru soğuk havası üşütür bedenimi,
Hesap yokken yağar yağmur, kar
Mart ayıydı nede olsa laf edemezdik.
Ve soğuğu sevmeyen ben Mart ayında bile mutluydum.
Sen vardın yanımda belki bundan,
Belki sen yanımdayken üşümeyişimden,
Belki o ısıtan gözlerine bakabilmek için bir bahane bulabildiğimden.
Kaçmadım ben bu sefer soğuktan
Çünkü yanımda sen vardın, içimi ısıtan.
Bir gülüşünle içimde dert tasa bırakmayan,
Sevmeyi sevdiren sen vardın yanımda.
Ortam ne kadar kötü olsada, varlığın yeterdi mutlu olmama.
Ve ben seni severdim deliler gibi,
Derler ya "ilk aşk, ilk sevda"
Sen benim ilk aşkımsın hem de son olan.
Sen benimsin bitmesini istediğim bitanemsin,
Sen dudaklarımdan kaçan "seni seviyorum"sun.
*--spoiler--*

buny
bir kadın vardı
hem anaydı, hem yardı
geceleri, ki hep böyle olur zaten
gelmeyecek geçmiş günler için ağlardı

bazen şefkatle dolar, açardı kucaklarını
bazen kapayıp gözlerini şehvetle sunardı dudaklarını
bir sevgilinin başına dayardı omuzlarını
bir dostun sırtına sarardı kollarını

bir kadın vardı
hem melek, hem şeytandı
geceleri, ki hep böyle olur zaten
bir ışık bulup durmadan yazardı

kolay olmazdı onun için hem ağlamak hem gülmek
görüp de son moda şatafatlı aşkları, karşılıksız sevmek
bakakalmak gidenin ardından ve verilen onca emek
yine de içinden davrandığı gibi davranmak, hep sonunu bilerek

bir kadın vardı
bazen öylesine kandırırdı ki herkesi
kendisi bile neredeyse mutlu olduğuna inanırdı
olur olmadık şeylere bağlanırdı hep
ve bildim bileli, gördüm göreli aşıktı
geceleri, ki hep böyle olur zaten
gelmeyecek, geçmiş günler için ağlardı
belki de gerçekten kovalıyordur bizi hüzün,
belki gözlerinden süzülen o yaşların sebebini sorgulamamalı insan..

anlamını yitirmiş bir yaşamın ufak bir parçası olmak zor olsa gerek,
belki de unutmalı tüm anılarını dünün,
ve yıkılmadan savaşın tam ortasına atılmalı korkusuzca,
çünkü mücadele ancak böyle olmalı,
hatta insafsızca yormalı..!
enkaz

yıkkın ve bıkkın
enkazı dünyanın
küçük
kücücük
kız çocuğu
ruhunu arıyor

yıkkın ve bıkkın
gerçeği dünyanın
kaybedebileceğin hiçbir şey
senin olamaz

yıkkın ve bıkkın
küçük,
enkazlar arasında
dolanıyor,
biraz hırslı
biraz da umuda boyanıyor.

yarat beni
dedim ona
her şeyden daha gerçektim,
gittim, hayalleri seçtim