bugün

uyuyan güzel, duy beni!
usulca öpüyorum seni.
kabuslarından kurtul diye,
hazırım iblislerle dövüşmeye.
seni uyandırmak için,
hazırım geçmiş ile yüzleşmeye.

uyuyan güzel!
aç artık yeşil gözlerini.
geçmiş senin düşlerinde.
gelecek senin gözlerinde.
sonuna gelsede söyleyeceklerim,
bak, bende eski ben değilim.

uyuyan güzel!
benim yaralı sevgilim.
sana acı veriyor,
benim tüm sözlerim.
sen gözlerini yumdukça,
daha sıkı sarılıyorum, ahmakça.

uyuyan güzel!
cennetten düşmüş meleğim.
seni zehirleyen benim.
dikenlidir benim tenim.
uyandırmak için öpüşlerim,
çare olmaz artık gülüşlerim.

uyuyan güzel!
sen uyumana bak.
rahatsız etmesin seni söylediklerim.
vazgeçtim dürtmelerden.
tektir artık dileğim.
baş ucunda değil ama,
razıyım ayak ucunda kıvrılmaya.
bu hayatta huzur bulamadık,
al benide yanına,
dalalım sonsuz uykuya...
Sen kimsin,
Sen benim deliliğimin sınırısın,

Sen nesin,
içimdeki özlemin adısın,

Sen nerdesin,
Benim olmadığım yerde,

Sen ne zaman,
Düşünebildiğim sürece,

Sen nasıl,
Ölürken söylenen son söz gibi,

Peki neden,
Yeşil gözlü kız o kadar güzelsin ki..
Çarelersizligim çaresi
isyan sebebim
Gel etme ne olur senin için yanan bir delikanlı var
Derman eyle
Ey sevgili
Marhemet eyle

(çiğdem olusuyor başharfleri).
- çok üzüldüm be reis-

bir savaş alanın ortasında
gözü kanlı onlarca arkadaşım
öldü ağlayan topraklar üzerine
kötü oldum be reis

allah için şehit düşen
ölürken bana gülümseyen
o canımı canı için vereceğim
güzel kardeşlerim
öldüler
susamışlardı
ben de susamıştım
su içecektik
muhabbet edecektik
cigaralarımızı çekip
gülecek eğlenecektik
ellerimizdeki kanlar
cigaralarımızın
filtrelerine bulaşacaktı

sıcaktı, ağaçlar kurumuş
böcekler toprağın altına kaçmış
aslanlar nehire inmişti,
ceylanlar aslanları gördüklerinde
yanımıza kaçarlar
ve bize ölümü hatırlatırlardı
zaten bilirdik gelecekti o mermi
öldürecekti bizi
kesindi her şey,

ama yine de üzüldüm be reis
şehit düşen o kardeşlerim
gözleri kanlı kardeşlerim
yüzleri ölürken gülen kardeşlerim
çok susamışlardı be reis
su içecektik onlarla birlikte...
kana kana içecektik,
şimdi uzanmışlar delikanlılar
o imanlı yürekleriyle
gülümsüyorlar bana
çok üzüldüm be reis,

çok üzüldüm be reis. *
karanlık bir hayat.
dıştan bakınca parlayan,
ama içi,
gecenin en derin halinden,
daha karanlık bir hayat...
evet bu benim hayatım.
hayatımdı...

sonra bir ışık belirdi,
o sonsuz karanlığın kalbinde.
ve gittikçe büyüdü,
büyüdü,büyüdü ...
artık parlıyordu o hayat,
mutluluktan duramıyordu yerinde...

insanlar meraklandılar.
neydi bu karanlığı bu kadar berraklaştıran ?
nasıl mümkün olabilmişti,
o karanlığı güneşten daha samimi bir biçimde parlatan ?
sonra gerçek ortaya çıktı.
bir melekti bu karanlığı aydınlatan...

şaşkındılar.
nasıl bir güç böyle bir şeye sebep olabilir diye.
ve hep sordular;
nasıl yılmadan etrafını aydınlatıyor diye...

ve sen meleğim!
sendin beni o karanlığın içinden çekip getiren,
beni aydınlatan, bana hayat katan,
artık birlikte ışıldayan iki yıldız misali,
süzülüyoruz gökyüzünde...

ve işte orda;
göz kırpıyor gülümseyerek,
kutup yıldızı ..
geceyle konuştum

karanlığın sesini duydum dün gece
konuştu sanki benimle hece hece
ona sensizliğimi söyleyince
çekip gitti odamdan gizlice

deli olduğumu düşünen tek o değilmiş
duman kaplı odama sensizliğin kokusu sinmiş
akılda kalan belki yırtık bir resimmiş
yürekteki umutların hepsi silinmiş

geceyle yürüdüm dün akşam
dedim ben artık burda kalsam
güneşsiz sabahlara uyansam
kimsesiz bir çocuk olsam

gece kalbine almadı beni
git dedi bul içindeki seni
kalbinde besleme sebepsiz kini
gönlünden geleni dinle kendi sesini

sığınacak liman yok bana
bende yenildim geçen zamana
söyleyeceklerim olsada sana
dinleme beni hiç konuşma...
Zaman ikindi sonrasına açmış sofrasını
Radyoda sezen
ince belli bardakta demli bir çay
Anlamsız koşuşturmalarla dolu sokaklar
Çiviyle çakılmış bakışlarım uzaklara
Bunca üşümemin sebebi mart değil
Sen değilsin yüzümün erguvan hüznü
Kaç adam boyu yalnızlığım var benim
Ve bütün yalnızlıklarımın sende düğümü

Yetim bir çocuk gibi sabahlar
Mezarlık sessizliğinde çat kapı evimdeler
içeri alsam deprem dışarı kaçsam zelzele
Bütün aynalarını kırmışsam hayatın
En çokta kendimi unutmuşsam
En çokta kendime yabancıysam
Her şeyden saklanmışsam köşe bucak
Çözememişsem yaşamak denilen kördüğümü
Sen değilsin keşmekeşliğim
Sensizliktir bana yaşatan her dem ölümü

Yokluğuna kalabalık bütün sokaklarım
Yokluğuna sarhoş yokluğuna aç
Yokluğuna yok varolan her şey bende
Sen yoksun yaşam yok ben yokum
Ayakları dolanır simetrik hayallerimin
Düşlerim düşer kaldırımlara ben düşerim
Seni ölümden bile çok sevmişim bak
Seni annemden çok yaşamdan çok sevmişim
Senden bile çok sevmişim
Oysa sen değilsin yine de solduran gülümü
Sen değilsin alıp götüren mavilerimi
Sensizliktir tenime nakış gibi işleyen zulümü
* *
halkını kullanarak kendilerini kurtarırlar,
adalet diyerek milleti dolandırırlar,
yaşadıkları kötü günleri unuturlar,
ırkını, soyunu, milletini saymazlar,
rezil olmuş ülkemi daha da kötü hale getirirler.

billboardlara şunun için evet, bunun için evet demek kolay da vaadedilenleri yapmak zordur.

yola dokunulmazlıkları kaldırmakla çıkanlar, hala birinci sınıf korunmaktadırlar. biz türkiyeyiz büyük düşünürüz değil mi? pardon efendim pardon.
ömrümün foyasını çıkardım
bana karşı kurduğu dolaplar
çevirdiği dümenler, paramparça
yok saydım bir kez daha
yaşadığım, yaşattığım ne varsa
aldığım nefesi, verdiğim soluğuma
rehin ettim de geldim
bir mendilci çocuğun hayır duaları
gömleğimin koyun cebinde, inanmazsın

sağ ayağını, sol ayağına yüklediğinde
tam da gözlerin uzaklara dalmışken
hani konuşmanı yarıda bölecek
sesini, soluğunu kesecekken ben
o bildiğin, şahane serseri
öyle şapşalım özünde, öyle şımarık
kendince uykusuz gözlerim, inanmazsın

tek yudum içmedim oysa
bir kere dudaklarıma, zerre şarap değmedi
mübarekliği, kutsuyorum say kendime
gitmek istemeyerek gidecek olduğunda
kal dememi bekliyorken dahi göz bebeklerin
kal demeyeceğim
bensiz nasıl da ayık geçiyordur şimdi gecelerin
benden uzak nasıl da yorulmadan uykuya dalıyorsun
bense kal demiyorum gene de gitme demiyorum
şarkılara, şiirlere küfrediyorum epeyce oldu
küfrediyorum ağzındaki çikletine bir ucuz
bir kepaze orospunun
bak yine başladım yat borusu çalmaya
içtimada bıraktım gönlümü
araziye çıktı aklım ve ruhumu gazi
umudumu tâ şehid eyledim
kendi, kancık pusularımda
gitme demiyorum ve dediğim gün inan
kendimi, senden çok sevmiş olurdum
kal demiyorum sana inatla ve bu zinhar
bir sevgi gösterisi değil, bilesin
değer yargılarını çekip almalı ayaklar altından
ve bu bir değersizlik olmadı hiç bir zaman
ben gidemediğimden belki sana kal demiyorum, anlarsın
seni nasıl da seviyorum, korkarım inanmazsın
çizmeli kediye

En sonunda bir daha hiç mutlu olamayacağımı düşündüm
Her şey değişti, onu gördüm
Ve mutsuzluğum tescillendi
Onu gördüm ...
Onda kendimi, hayallerimi gördüm.
" Lütfen yapma böyle,
bir gün seni hak eden birisini bulacaksın" deyişini duydum.
Beni istemeyip gidişini gördüm.
Ne kadarda değişti her şey
Ben ne kadar değiştim
Aklımın ucundan bile geçmezdi
Bitmez bu koşuyu seveceğim
Tamamlayamam diye düşünürdüm hep
Yolun ortasında devrileceğim
Ama değil bu sefer böyle
Her şey ama her şey farklı
Çünkü kimse bakmadı bana
Senin gibi
Ve kimse anlayamadı
Benim o saf düşlerimi
Ve bu sefer içimde hiç olmayan bir şey var
Korku
Korkuyorum her şeyden
Seni düşünmekten bile
Çünkü o kadar dolu ki bu aklım
Tezgâhın altında kalan bakkal defteri gibi
Umutlarım ise
O defterde ki veresiyeler gibi
Ama hiç kimseden isteyemiyorum onları geri
Çünkü;
Herkes kullanıp attı onları
Yıprattılar çok zor kurduğum bu hayatı
Umutlarım hepsinin elinde kalan kırık bir oyuncak şimdi
Ben ise alamıyorum onları geri
Çünkü yorgun bu ellerim
Hayat adına bir şeyler yapmaktan
Kalmadı yüzüm
Beni defalarda yüzüstü bırakan aşktan
Şimdi hiçbir şey yokken elimde
Sen geldin
Ve doğdun gecelerime
Her zaman parlayan bir ay gibi
Düştün düşlerime
Ve acısı ise çıkmak bilmiyorsun
Son kalan umutlarımla bağlanıyorum yine sana
Zaten sen yokken Umut un yok ki ihtiyacı umuda
Her şey senin için değil ama
Ben senin içinim bu hayatta
Gözlerin bir kez daha baksın
Kalbin bir kez daha olsun benim yanımda
Bağlı bu kalbim her parçasıyla sana
Senden isteğim ise
Kırma onu
izin ver bari bitirsin bu koşuyu…

08.07.09 (bkz: sir ulrich)
Araba
Evet, bilirim araba içidenki
Her kız çekici olur
ama sen o an bir başka gözüktün
kalbimdeki yerindendir belki de

Evet, bilirim seni görünce dumur olunur hep
Ama bu seferki yan koltukta oturan
Orman kibarındandı belki de
boğazımda kocaman bir düğüm
hızlı hızlı nefes alıyorum, hatta alamıyorum,
o ince aralıkta, hıçkırıklarım sırada bekliyor,
dilim nöbet tutuyor, gözlerim baskı altında
bir devrim var,
duygularımda.

/senin o gülümsemende, başkasına gülümsemende hissettim, gerçekten uzaktın benden
/ben de kendimi çok uzaklarda hissettim o anda..

ve duygularımda devrimin tek sebebi sen!
eski beni yeni bene gömerken tüm benler boğuluyor..
o narin ellerin, başkası için narin
gülümsemen gerçekten içten, ama bana değil.

/aşk var gözlerinde, beni başkasına olan aşkın boğuyor!
/direneceğim, ölmeye niyetim yok, bir çok ben katledilse de hep yeni bir ben olacak,
/bu yeni ben de görecek gözlerini, gözlerinde olanı..
/gözlerinde sevi vardı ama bana değil, çok mutsuzum benim sadık kalemim.
/hissetmek istediğim pek çok duygu vardı, ama pek bir umursamaz geldi sesin,
/üzüldüm.

gözlerin..aşkını yansıtıyor ama
gözlerinin karşısındaki ben değilim,
yutkunuyorum, o düğüm hala orada,
acıyor, kanıyor, dilim al al oluyor, dudaklarımdan damlıyor bazı bazı. ölüyorum...
gözyaşlarım isyan ediyor, ağlayamadığı için gözlerime,
sürekli artıyorlar ve dayanamıyor artık gözlerim,
son bir direnme, kapanıyor göz kapaklarım, onu da aşıyorlar
kanlarla beraber damlıyor gözyaşlarım..
sen öylece gülümsüyorsun,
görmüyorsun beni,
hissetmiyorsun..
bir devrim var,
duygularımda.
*
her zaman istediği olmaz insanın,
çoğu zaman büyük engeller çıkar karşısına.
tepeler, dağlar, denizler kadar büyüktür engeller.
tıpkı oyun oynamak gibidir.
çıkışa ulaşmak için kaç canın kalırsa kalsın kutuları ittirmektir.
sadece birinci seviyede düşünmez insan başa döneceğini,
bir seviye atlayınca, arkada bıraktığı geçmişi düşünür.
bir kalemde silemeyeceği,
sanki kâğıt boşmuşçasına buruşturamayacağı geçmişi…

işte o an çok geçtir,
binlerce hata yapılmış,
ve sadece bir hataya tahammülü kalmıştır hayatın.
artık hata yapmamalısın.
yaşamın seni cezalandırmaması için mecbursun,
senin üzerine düşen yıldırım bütün ormanı yakacaktır çünkü.
herkesi küllerine mahkûm edemezsin.

işte bundandır,
kendine daha fazla değer vermelisin.
daha fazla asılmalısın yollara.
yollar bitmez elbet,
başa dönünce tekrar başlarsın.
bazen baştan başlamak gerekir görmediklerin için.
ama asla unutma o yollardan bir kere geçmiştin
abi hani sefildik biz ?

villa da yaşayan komünist kadar ironik,
sokakların verdiği bu yorgunluk kronik
lise' den sonra tövbeliydik, tem amacımız serserilik
göt oldunuz hepiniz dersaneye, sonumuz kritik.
ne işinize yarayacak o matematik, merdivenlere baş dayayıp uyumak varken,
kalmadı sizde sefillik, siktirin gidin! durun gitmeyin, henüz erken.
ya da, ben gidiyorum. *
bahçemde adını verdiğim güller yetiştirdim
her gün dibine biraz gübre verdim
komşunun tavukları bahçeye girmiş göremedim
gelen sana basmış giden sana basmış...

lise 1'de bunu edebiyat hocasına okudum. ona ithafen değil ama.
Bir yalnızlığın lanetli gecesi yine, kendi bedenimden seninkini ayırmak güç... Fısıltıların çınlıyor kulaklarımda ve artık yazdıklarım hiç bir şeyi anlatıyor... SENi...
Bir ömürden diğerine geçiyorum.
Bir hayat yaşaması imkânsızken bir kaç ben ve bir kaç seni toplayıp birçok hayatı yaşıyorum, Mahvediyorum...
Bitikmiş gibi davranıp içimdeki insanı katlediyorum koyu kahkahalarımla.
insanlıktan çıkıyorum sevdikçe, yitiyorum...
içimdeki insana kim bilir kaçıncı kez El-Fatiha...
Ayine çeviriyorum bir gecemi, senin ruhunu çağırıyorum odama.
Sevişiyoruz...
Tenini hissetmiyorum, ruhun ruhumu okşuyor sadece.
Bir kaç dakika sürüyor, kayboluyorsun.
Ben orada öylece yitik ve yarım kalmışlığımla uzanıyorum.
Gitme deseydim kalır mıydın? Pek sanmıyorum...
Yarın oluyor, öbür gün oluyor ve sonra öbür günün yarını.
Çıkageleceksin diye beklediğim, kapı eşikleri aşınıyor.
Sen gelince beton dökeriz diye umursamıyorum hem eşiği hem yüreğimi...
Resimsiz çerçevelerin boşluğu da ayrı batıyor gözüme.
Boşluklara tahammülüm yok.
Odamın karanlığı dolsun diye anlamını bilmediğim bir sürü yazılar okuyorum.
Her dilden, her dinden.
Acaba Tanrı koyar mı beni de cennetine?

Avuçlarım topraklı, çamurlu.
içimdeki cemaat 40 Yasin okuyor, Bu gün içimdeki ruhun üçü.
sessizce dinliyorum sensizliği, hiç bir şey söylemiyor.
anlatmıyor seni, sesini, yerini mekanını söylemiyor...
üşüyorum!
ruhunda gelmiyor karanlık odama geceleri.
tüylerimi ürpertircesine dokunmuyor tenime.
ruhum okşanmıyor,
irkilmiyorum...
sanırım artık hissetmiyorum seni...
öldün mü?
hiç bitmeyecek gibi gelen herşeyin bitmek üzere olduğu yerdeyim...
bitmeyen sevgilerin yalan, yaşadıklarımın kandırmaca olduğuna inanmak üzereyim...
görmek istemediğim herşeyi çoktan görmüş olduğumu farkediyorum...
gözlerimi kapatsamda herşeyi görmek zorunda olduğumu...
yalanlarının bitişine ulaşmayı o kadar çok isterdim ki ...
bunun bir rüya olmasını...
rüyalarımın sonu gelip, sonsuzluğun vurmasını
hiçbir şey yokken ellerimde, seni bulmak tüm gözlerde
yalınayak taşların üstünden geçmek gibi bir şey
ne acı ne zevk duyuyorum
hiçbir şeyin elimde kalmadığı bir an
seni geri istiyorum...
düşlerimin karanlığa saplandığı noktada
seni düşlüyorum...

sunger7
beklemek umutlanmaktır sadece
gitmen taşınmandır gönlümce
sana bir şiir yazsam on hece
okuyup ağlar mısın gizlice

sabah uyandım yine yoktun
odamda sanki o güzel kokun
sensin dünyadaki tek korkum
yarın bulamazsın ben artık yokum

öldüğümde üzülme olur mu
aşkım ölümle son bulur mu
sevgiden öte bir tutku mu
şimdi kara gözlerin doldu mu

yaşamak ölmekten zordur bana
çok öldüm çok dirildim bak sana
kalbim kül oldu yana yana
artık umut başka zamana

royal001.
Zaten yeterince karmaşık
Ve zor anlaşılırken hayat
Devrik cümlelerle mi anlatayım sana
imge kuyusuna düşürüp seni
Aklının tamamını zora mı süreyim
Yokuşu sevmeyen terli atlar gibi

Bekleme benden öyle şeyler
Olanca yalınlığımla benim işte
Binlerce çeşidi varsa da
Dile kulağa daha hoş gibi olsa da
Ben hep aynı tonla aynı sesle
Ve aynı düz edayla söyleyeceğim sana
Seni seviyorum'u

her sabah seni görüyorsam
merhaba yaşam
her gün seni seviyorsam
yaşasın yaşam
ve
uyanmasam da olur
her gece sana sarılıp
uyuyorsam. * *
Bilirmisin geceler ne kadar uzun gelir bekleyenlere
Doğan güneşi bana doğsa, her mutluluk beni bulsa,

Bütün dünya benim olsa sensiz hayat yaşanmıyor
Sen bazen en zifiri karanlık gecemin güneşi,

Sen bazen yaşanacak hayatın cesaret verecek mutluluk yanı,
Sen bazen ve her zaman sevgimin tek nedeni...

Şu an hayatta olmamın çok güzel bir nedeni var,
Bu nedende yüreğimdeki sensin..

Belki dünya için önemli olmayabilirsin ama,
Biri için dünyalar kadar önemlisin.

Ben, seni, gözlerimi kapattığımda değil,
Gözlerimi açtığımda görmek isterim...

Sevdiğinin gözyaşları sahile vurduğu zaman ,
Sahilin atacağı imza SENi SEViYORUM olacak bitanem..

Kuyruklu yıldızlar vardır;
Yetmiş yılda bir yaklaşır dünyaya...
insan ömrü boyunca ya bir defa görür ya hiç...
Ben gördüm o da sensin Bitanem...

Seni yıldızlara benzetiyorum.
Onlar kadar pırıl pırıl ve yine onlar kadar ışıl ışılsın.
Ama aranızda tek bir fark var,
Onlar bin tane sen bir tanesin.

Ağlasam çizgi çizgi,
Gözyaşlarım sana değilmiş gibi, beklesem,
Zamansız, dünsüz, yarınsız gelmeyişini, Silinmiyor hüzünlerim,
Seni seviyorum...

Hafif hafif çiseleyen yağmurda kalırsan;
Saçlarını okşayan her tanede
BENi HATIRLA !
Vücuduma mimlemişken gidişini.
Zorlama artık yüreğimi.
Bırak! Sadece sızısı kalsın bitişinin.
Hece hece işlemişken adını beynime.
Hayal de rüya da olsa bırak pembeliğimi.
Zorlama artık sabr'ımı.
Boğma yalan telkinlerinle
Gidişinle iyice değiştirme benliğimi.
Bırak! Bari ihtişamıyla Aşk'ım süzülsün göklerde

Keskin sirke kupune zarar
uospa

sadece aşk vardı, cebraili bile usandırdı, azraili kandırdı!
kana kana içilen su gibiydi ama oldukça sulak ve sulak olduğu kadar kuraktı.
kanmamak lazımdı çünkü o rabbe karşı gelen şeytani bir ulaktı.
iki boynuzlu çiçekler, zula sandığın da kuşlar palazlanırdı kum gemisinde ki sakızlar!

*******

azraile öp dedim beni, kokumdan kaçtı, koku azdı, mart ayında kedi azdı.
kedileri öldürmüş eşek, kaba kulak sanmıştı yoldan geçen yolcuyu; ama hancıydı!
sevişmek istediği kızın boynunu emerken gırtlağına bastı, kafasını kopardı.
aşk dedi, ara bul dedi, yoktu, aradı bulamadı, karnı açtı pekmez yedi.

********

kuzgunlar ötemez di, babası vardı papaz bir hacıydı, parası hazdı!
aşktan konuşmazdı değirmenci gibiydi ama değildi aşık, maşuktu aslında.
sadece kuyuda ki kuzgunları tepikleyen yılandı, uçarak kaçtı, coşturuk kazdı.
çok güzel kuğu oldu, etini yemek şok edici derecede zevkliydi, bağnazdı.

******

çok güzel gözleri vardı kızın, babası bağnazdı, kızı çok hoştu, kafası bozdu.
gökdelen çiçeklerini sulamalıydı asansörün görevlisi kapıcı dairesinde ve
aşk öldü azrail onu bir yere götürdü, kilitledi ve boynundan yere astı!
ben onu özledim, bugün 23 nisan, yaşasın 23 nisan, dedem. belkide amcam!
sabaha inat yürüdüm karanlıkta
uyumayınca zor olmuyor uyanmakta
gözledim pencereni yanan ışıkta
bir görsem bitecek bu ızdırapta

kaç gün oldu sayamadım görmeyeli seni
ama unutamam bakışını, yüzünü, gözlerini
aşk mı bu yoksa tutsaklık mı bağlayan beni
unuturum sanki tutsam son kez ellerini

royal001
bekledim...
hiç gelmeyeceğini bile bile,
gözlerimi istanbul'un soğuk, kirli asfaltlarından hiç ayırmadan bekledim...
hava griydi, ayazdı.
kaldırımlarda cansız yatan yanlızlıklar vardı.
bütün aşklara intihar süsü verilmiş,
iki beden tek ruh olmaktan vazgeçilmişti...
ben bekledim...
içim yokluğunla dolana kadar, koynumdan sen kokusu çıkana kadar bekledim...
sevdalar yargılanıyor, tek tek asılıyordu.
direnen sevdalılar acımadan yakılıyordu.
ben ise ikimize bir toplu mezarın en güzel yerini ayırıp bekledim...
sevdaya karşı çıkmaya sevdalanmıştı herkes,
benim tek sevdam sendin...

kimse acımıyordu,
elveda derken gırtlağa takılmıyordu artık kelimeler.
ben ise;
bir pazar kalabalığında annemi yitirmişcesine korkuyordum.
boğazımda düğümlerle dolaşıyordum.
ağlamak yasaktı, gülmek yasaktı...
sustum, içime attım, bekledim...
gelmedin...