bugün

(bkz: silik yazar)
(bkz: bu sefer güldürmedi)
ilk kez bir siliğe iyi olmuş diyemedim..
sekizinci nesil silik. ne ara oldu ki bu?
yegenim. *
hoşgeldin yazarı.

bizim maçı da gümlettin, unutmadım sanma, kaçak seni. *
sekizinci nesil kezban. evet.
sevilmeyen bir tip olduğum için kimse de bana hoşgeldin dememiş bunca zamandır. utanmadan tuvalet kağıdı falan yazmışlar bir de benden için. sözlük sana küsüm ben. *
sözlükte yazardır. kimseler de çıkıp hoşgeldin dememiş. ayıp ama ayıp. cık cık cık*.
sofia kelime anlamı olarak en kutsal olan demektir. türkçeye geçişi bilge, bilgelik manalarındadır. ülkemizde yakın anlamlı olarak sofi kelimesi de kullanılır. hemen hemen aynı anlamdadırlar. tasavvufla uğraşan, sadece kendi açıklarını, eksiklerini gören insan demektir. bu nicki kullanan hanım yazarımızın ise kendisinin ve entrylerinin uzaktan yakından bu kelimenin içeriğiyle ilişkisi yoktur.

tanım: elinin sadece kalem tuttuğunu düşündüğümüz 8. nesil yazmakla uğraşan kişi.
Lila Kağıt'ın piyasaya sunduğu tuvalet kağıdıdır. Tuvalet kağıdı markası olmanın altın kuralı ürün adının "s" harfiyle başlamasıdır zaten.
bulgaristan'ın başkenti ve tamamen bir öğrenci cennetidir efendim.
#13212319 Hiç mi tercihlere saygı duyacak kadar kendini yetiştirmedin?.. Hiç mi empati yapmadın?.. Hiç mi ben merkezinden çıkıp, dünyaya farklı pencerelerden bakmadın? istersen şuna bir bak; (bkz: saygı)
(bkz: #13212152)

sofia nın ağzı.
aklıma sofia vergara'yı getiren yazar. hoşgelmiş nesildaş. sözlüğe yararlı olması temennimiz.
bir alpay sarkisidir. 1994 yilinda cikan senin icin albumunde yer alir.

mehtaba bulanmış kadehler,şarkılar hazin
kumsallar boyu yalnızlık,dalgalar boyu hüzün
nereye baksam o vefasız,nereye baksam hep o
meğer ne çok sevmişim onu,meğer ne çok sevmişim
ah sofia komşunun kızı,ah sofia içimde bir sızı
ah sofia dağıttın beni,tenhalar da unuttun beni.

yalnızlık artı bu akşamlar,elde var yine hüzün
sevdaya kalkıyor kadehler,dalıyor yine gözüm
nereye baksam o vefasız,nereye baksam hep o
meğer ne çok sevmişim onu,meğer ne çok sevmişim
ah sofia komşunun kızı,ah sofia içimde bir sızı
ah sofia dağıttın beni,tenhalar da unuttun beni.

ah sofia komşunun kızı,ah sofia içim de bir sızı
ah sofia unuttun beni,masallar da avuttun beni.
ing. sofya.
eski yunanca (bkz: hikmet) demektir.
safiye sultan ın asıl adıdır.
O zaman öyle düşünmüyorduk kuşkusuz ama,
çok gençtik o zamanlar gibi geliyor şimdi bana.
Okul bitmiş, Selanik'e gitmişti yaz için o,
ben istanbul'a.

Ne sevgiyi ciddiye alıyor insan o yaşlarda,
ne ayrılığı. Telefonda konuşuyorduk ara sıra.
"Gelsene" demişti. Gitmiştim Keşan üzerinden.
Eğlence bu ya!

Denize girmiştik Ege'nin öbür tarafında.
Zeytinlikler, çamlar, ahşap bir taverna.
Üçüncü gün anlamsız bir kavga etmiştik.
Bırakmıştı beni oracıkta.

Bir arkadaşı götürmüştü beni havaalanına.
Beklenmeden çıkagelmişti birden son anda.
Sarılıvermiştik birşey olmamış gibi.
Götürürken beni uçağa

mavi gözlü bakır bir baykuş almıştı bana.
"Bak" demişti, "bilgelik tanrıçası bu, Sofia".
Masamın bir kenarında oturur hâlâ o baykuş,
ve o günden bu yana

izledikçe 16 yıldır yaşadıklarımızı Elsa'yla
gördüklerine inanamazmış gibi çok zaman
hafifçe gülümseyen bir ifade belirir yüzünde adeta *