bugün

büyük usta can yücel in çok açık yüreklilikle söylenmiş bir sözüdür büyük ihtimal eşi sevinc ' e yazılmıstır
olayı bitiren, noktayı adam akıllı koyan sözdür. yerini cuk diye bulur. can yücel'in akıl almasıdır.
özlemin insanın içinde doruğa ulaşması halinde söylenen bi sözdür. görmek bile yetmez. özlenene dokunmak, onu, nefesini hissetmek ister insan. uzak mesafeler varsa aranızda katlanır bu duygular. hayallerle yaşamaya başlanır, rüyalarda buluşulur...
+ ne istiosun hayri
- seni görmek değil, seni düpedüzmek istiorum
+ ne diyosun be aptal
- ama can yücel, datça, düz, dübür..
yetinmeyi bilmemek.
açık açık konuşamayan adamlar için aşmış cümledir. benim içinde öyledir aslında. sevdiğimiz karşımızdayken elimiz ayağımıza dolanır iki lafı bir araya getiremeyiz. gidince arkasından oturur içer "istiyorum uleeyynn yarın tutucam saçından söylicem" diye sallar dururuz. yarın olur gene kem gene küm.
-seni görmek değil düpedüz seni istiyorum.

-e kollarındayım ya sevgilim.

-yok böyle değil yani seni dümdüz istiyorum şöyle ip gibi yani.

-yani??

-uzan ulan!!
1. "seni görmek değil amacım, görmek yetmiyor zaten, sana dokunmak, ellerimi saçlarının arasında dolaştırmak, yüzünü okşamak, konuşmak,seninle uyumak, tüm günü saniyesini sektirmeden seninle geçirmek istiyorum, uzaklardan görmeyi değil seni senin tüm varlığını bana ayırmanı istiyorum..kokunu duymak, sesini dinlemek istiyorum.." manasında olabileceği gibi..

2. "seni görüpte ne yapayım yüzünü şeytan görsün, allah belanı versin ben seni istiyorum, düpedüz seni arzuluyorum, yatağa atmak istiyorum.. yalnız mümkünse karanlıkta, çirkinsin yüzünün tahammül edilir yanı yok, ama çok abazanım ne yapayım" manasında da olabilesi söz..
"duymak ne güzel olurdu" dedirten can yücel sözü...
katıksız, saf ve yalın halde söylenilen söz, içindeki duygularını o zamana kadar bastırıp kaba ama harbi bir şekilde ifade etme durumu, isteyince benimsemek, görünce heves olduğunu anlatır, aynı zaman da düpedüz seven ve sevmeyi bilen insanların sözü sevgiye layık olmuyana, zaten istiyorum denmez direk içraata girilir.
(#2779555)
şiirin adı : parça parça.

"...
yaşamak istiyorum
yaşamayı bu soğumuş cehennemde
ölü bir dost gibi içim titreyerek düşünmek değil sade,
yaşamayı yaşamak istiyorum.
"

"...
bu küfür küfür değil, küflü rüzgar,
bu silsilesini siktiğimin koridorlarına
demirli dosyalar gibi sıralanmış kapılardan
ayaklarımın dibine kadar sokularak
ve sezdirmeden üflüye üfüre
parmaklarımın uçlarını kemiren
bu kılları ağarmış fare
ne bilir, ne anlar ki çocuklardan haber vere!
hem verse de ne umurum!
ben ki müebbet muhabbete mahkûmum,
çocuklardan haber değil,
çocukları güneş kokan enselerinden koklaya koklaya öpüp
ısırmak istiyorum
"

"...
bu uzaklardan ürüyen zağarlar ki şehirdir
üleşemiyorlar zaar gece denen kemiği,
erken o bed sesli avcı, ezân-ı muhammedî
önüne katıyor onca yeziti...
allah ekberdir! allah...!
lakin inliyor gene uykusunda mahir
ve hep böyle demeç verircesine sayıklayan şerifoğlu
o..lığını bilsin, diyor, ben kulluğumu!
velhasıl:
bu her gece uykusunda bağırıp çağıran, ağlayan, gülen,
konuşan, isyan eden, yalvaran, küfreden, diş gıcırdatan
adem babalar arasında,
bu damsız damda,
bu havvasız havada
“saf şair” olamıyor adam,
sökmüyor sırf şiirsel yorum.
hani
ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum,
diyor ya nâzım,
ben de artık şiir düzmek değil, şiiri düzmek istiyorum
"

"...
sen değildin görüş günü telörgüden görünen,
boncuklarla işlediğim suretindi o senin;
gölgenin güneşe nispeti, leylim...
hem seni ben, seni görmekle görmüş değilim,
görmedikçe gözlerinin gördüklerini tekmil:
sabahları çarşıya giderken, örneğin,
gece dışarda kalmış, üşümüş, tüyleri ıslak bir kedi gibi
nasıl ayaklarına sürtünüyor komşu arsadaki yeşil
ve tam köşeyi dönerken, ıhlamurların orda
eteklerini beline sokmuş –vallahi –billahi ha! –
nası’tıpkı esma’nım gibi çamaşır yıkıyor sahi! ..
görmedikçe gördüğün bu mucizeleri,
görmedikçe senin gözlerinle evreni,
göremiyorum ki dünya gözüyle seni...
hem ben sana bişey söyleyim mi yavrum,
ben aslında seni görmek filan değil,
düpedüz seni istiyorum!
"

"...
bunlar ki hıyaneti battaniyeden yatan
ve yataklarının tiftiği muntazaman mütehassıs hallaçlar
tarafından atılan,
o düşleri azgınların yorgun yorganları,
alları ve dallarıyla bit-tamam serilmişler güneşe,
betonların üzerinde melûl-mahzun bir neş’e...
bunlar ki yorgan yüzlerinin düzüne inmiş dağ laleleri,
bunlar ki silahtan tecridedilmiş yaban sünbülleri,
bunlar ki zararsız hale getirilmiş bir bölük menevşe
ve şuncağızlar...’ın papatyaları işte!
anılar ki önlerinden her geçişte
islanmış mayıs böcekleri gibi üzerlerinde
acem acem geziniyor gözlerim...
ama kader diye bir b.. varsa eğer,
keder değil elbet benim kaderim,
ve anılar ki madem anasıdır yaşanacak delikanlı anların,
bugün bu: kuburda kokuşsam da yarın
çiçek dağlarında seyirtecek seyrim,
değil mi ki burnumda tüten toprak kokusudur devrim!
"

(bkz: can yücel)
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar