bugün

derin siyahi bir istek esir alirken geceyi

sadece dokunuşlarla yaşanan bir ürperti şöleninin içinde barındırdığı karanlık arzulara teslim olunan gecelerden izler;

derin siyahi bir istek ti sana hissettiğim şeyin adı. burun hizamdan gözbebeklerime hücum eden tuzlu sular durulduğunda anladım ki ağlamaktan daha çok sevişmeye ihtiyacım vardı. her kavganın sonunda sevişerek barışmanın hazzını neredeyse alışkanlığa dönüştüren bedenlerimiz bu defa cesaretten yoksun, ağlamaktan yorgun ve duygularımız kırık döküktü. ama yine de arsızdı başlangıcımız kadar bitişlerimizde. ruhumuzdaki edepsiz huzursuzluğu dindirebilmek için kavgalara,sözcüklerle ısırışlara sarılırken biz; aslında ruhumuzun ihtiyacı olan sadece dillerimizin ağızlarımız içinde yapacağı fetihlerdi. içimizdeki ürpertileri, bedenimizdeki yangını dindirecek yegane şey unutarak birbirimizi ne çok sevdiğimizi, köpekleşerek sevişmekti. terimizin, gözyaşımızın, bedenlerimizden yükselen bütün sıvıların ırmaklarında sarhoş edici bir yüzme yaşamak için dalmamız şarttı neredeyse. yoksa başka türlü nasıl silebilirdik verdiğimiz sözlere olan inancımızı. bedenlerimiz sadece gözlerimizin temasıyla bile kendinden geçerken nasıl ve kim bu durduracaktı bu çalkantıyı. biz o gece bir çağı kapatıp başka bir çağı açmak üzereydik, biliyorduk. biliyorduk ki; ilişkimizde yaşadığımız bütün o reformlar çökmüş, karanlık bir çağın esaretinin ilk günleri ufukta görülmüştü. aşk mahkemeleri engizisyon gaddarlığında dava sonucunu okurken ruhlarımıza; bize tek şey kalmıştı. infaz etmek bu aşkı. hiçbir sorgu meleği kaldıramazdı cevaplarımızın ağırlığını. hiçbir cellat çekemezdi ipimizi bizden başka.

o gece derin siyahi bir istek ele geçirmişti bizi. kurtuluşumuz bu derinlikte, üzerimizi usulca siyah bir tül gibi örten gecenin karanlığındaydı. bize yapacak tek şey kalmıştı;

dudaklar bedenimizin başkentiydi ve biz yarım bıraktığımız kuşatmayı tamamlamak zorundaydık..o gece biz gemilerimizi karadan yürüttük ve kırdık haliç ' in zincirlerini.. bütün ordularımızla ilerledik tutkunun karanlık ormanlarında.. sabaha kadar sorti yapan uçaklar gibi bombaladık bedenlerimizdeki masumiyet mevzilerini. ne kadar direnişçi varsa koynumuzda can verdi. ne kadar hatıra varsa koyu gri bir dumanın altında yitip gitti. biz şimdi o yıkıntıların arasında; sevişmekten kamaşmış, sızıların, kokuların esiri olmuş bedenlerimizle bağımsızlığımızı ilan ederken; tutkunun lacivert siyah tonlarındaki bayrağı dalgalanıyor aramızdaki yeni ve daha derin uçurumun kıyısında.

derin siyahi bir isteğin esiriydik o gece ve hiçbir özgürlük bildirisi sevişirken fısıldanan kirli sözcüklerden daha kuvvetli değildi..