bugün

fuzulinin anlamlı bir beyitidir.
(bkz: selam verdim borçlu çıktım)
fuzuli'nin şikayetname'sinde geçen meşhur dize.

"huzurlarına gitdüm. bir cem gördüm, hikâyetleri perişan, ne safâdan anda eser ve ne sıdkdan nişan var. selâm verdüm, rüşvet değildür deyu almadılar. hükm gösterdüm, fâidesizdür deyu mültefit olmadılar. eğerçi zâhirde sûret-i itâat gösterdiler, amma zebân-ı hâl ile cemi suâlüme cevab verdiler..."
" selam verdim rüşvet değildir diye almadılar"
fuzulinin 16. Yüzyıldan günümüzü tasvir ettiği sözdür. Hürmet gösterilecek biri değilsen yani garibansan, ARTık Senin değil bir selamının bile bir değeri olmuyor.
osmanlıdaki bozulmanın aslında kanuni döneminde başladığının açık bir izahıdır bu söz.
fuzuli'nin şikayetnamesinde geçen ve yüzyıllar sonra bile geçerliliğini yitirmemiş beyiti.

fuzuli bağdat'ın fethinden sonra kanuni'ye kasideler düzer. bu kasideleri beğenen sultan süleyman eline bir berat verir ve fuzuli'ye bir miktar maaş bağlatır. ancak fuzuli elindeki belgeye rağmen maaşını alamaz ve meşhur şikayetnamesini kaleme alır. aynı şeyhi'nin yaptığı gibi toplumsal ve siyasal sorunları bir aydın olarak durup dururken değil ucu kendisine dokununca yerer. buna rağmen çağların eskitemediği bir eser ortaya koyar. ve fuzuli'nin en etkileyici beyitlerinden biri budur. bir diğeri ise şudur:

"söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil..."
Azerbaycan edebiyatının ünlü şairi fuzuli'nin sözüdür.


Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar. Hüküm gösterdim, faydasızdır diye iltifat etmediler. Gerçi görünürde itaat eder gibi davrandılar ama bütün sorduklarıma hal diliyle karşılık verdiler.

Dedim: - Ey arkadaşlar, bu ne yanlış iştir, bu ne yüz asıklığıdır?

Dediler: - Bizim adetimiz böyledir.

Dedim: - Benim riayetimi gerekli görmüşler ve bana tekaüt beratı vermişler ki ondan her zaman pay alam ve padişaha gönül rahatlığı ile dua kılam.

Dediler: - Ey zavallı! Sana zulüm etmişler ve gidip gelme sermayesi vermişler ki, daima faydasız mücadele edesin ve uğursuz yüzler görüp sert sözler işitesin.

Dedim: - Beratımın gereği niçin yerine gelmez?

Dediler: - Zevaittir, husulü mümkün olmaz.

Dedim: - Böyle evkaf zevaidsiz olur mu?

Dediler: - Asitanenin masraflarından artarsa bizden kalır mı?

Dedim: - Vakıf malın dilediği gibi kullanmak vebaldir.

Dediler: - Akçamız ile satın almışız, bize helaldir.

Dedim: - Hesaba alsalar bu tuttuğunuz yolun fesadı bulunur.

Dediler: - Bu hesap, kıyamette sorulur.

Dedim: - Dünyada dahi hesap olur, haberin işitmişiz.

Dediler: - Ondan dahi korkumuz yoktur, katipleri razı etmişiz.
Gördüm ki sualime cevaptan başka nesne vermezler ve bu berat ile hacetim kılmağın reva görmezler, çaresiz mücadeleyi terk ettim ve mey'us ü mahrum guşe-i uzletime çekildim.
divan şiirinin ünlü ismi fuzuliye ait olan söz. (bkz: fuzuli)
rivayet olunur ki;
kanuni doğu seferlerinin birinde fuzuli ile tanışır ve içindeki cevheri görür hemencecik. istanbula onu getirmeyi düşünse de sarayın gözdesi (bkz: baki) ile çekişmelerinden çekinir ve bu düşüncesinden vazgeçer. bunun yerine fuzuliye olduğu yerde yaşamaya devam edip yaşamında da sıkıntı çekmemesi için maaş bağlar. fakat bir süre sonra bu maaş bilinmeyen bir sebeple kesilir. bu durumun sebebini öğrenmek için resmi bir makama gidip derdini anlatan fuzuliyi kimse kaale almaz ve bunun üzerine fuzuli şikayetnamesinde bu meşhur dizeyle olayı özetler bize.
(bkz: kıssadan hisse)
evet şeriat vardı. uygulanmadığı için battı zaten devlet. bak uygulanan zamana, bak rüşvet verenin ipte sallandığı zamanlara, avrupa ayaklarına kapanıyordu Osmanlının.
500 yıldır aynı olur mu lan bi millet diye düşündürür. Ulan gavur bize az bile yapıyor.