bugün

aldığın duşa rağmen henüz afyonun patlamamış bi şekilde kendini bi arabaya atarsın. gideceğin yeri söyler çantanda bişeyler aranmaya başlarsın. araba bebekten arnavutköye doğru sahilden ilerlemeye başlar. sonra kafanı kaldırırsın ve yağmurun, pusun ve bütün o griliğin içinde boğazdan geçen küçük bir gemi görürsün. ne sabah saatin yedi olmasının, ne korkunç depresif havanın ne de uykusuzluğun artık hiçbir önemi kalmaz. insanların istanbul hayranlığı ilk defa bir anlam ifade eder.
yağmurlu havaların sevilmesine rağmen bünyede, sabah ki henüz biyolojik olarak o zaman kavramından uzak olup hala gecede yaşanıyorken, avcılardan kalkıp harbiye'ye gelmek. 2 gün geçmiş gibi hissediyor insan şimdi.
az önce yaptığım aktivitedir. insanın gidesi gelmiyor, dolaşmak istiyor o yağmurda. aynı zamanda işteki veriminizin düşmesine sebep olan hadise.
ekmek kavgasidir. yagmur camur demeden yatagindan kalkip yollara dusmektir. kimi sansli yazarlar sicacik yataklarinda done done uyurken...ahh ah ulan adaletin bu mu dunya? vallahi hislendim, inanir misin su an yastigim tas gibi oldu, uykum bile biraz kacti gibi neredeyse. allah seni inandirsin sozluk...o derece hirpalandi duygularim. az daha uyusam gecer mi ki acaba?
iş yerinde ince çorap ve etek zorunluysa insanın kabalarını donduran idrar yolları enfeksiyonunun gelişmesi için uygun ortam hazırlayan servis bekleme eziyeti. ohh yağmur yağar trafik sıkışır 20 dk beklersin üstüne mis.
eziyettir. hemen ifade edelim;

10 gün önce ameliyat olmuşsunuzdur. 18/11/2008 tarihi itibariyle izin gününüz sona ermiştir ve müdürünüz gelmeden önce ara kötü olursan gelme demiştir. buraya kadar her şey mükemmel idi. sabah oldu sıcacık yatak, sıcacık yastık lan dedim kendi kendime, yaparım arada böyle şeyler lan derim kendime her neyse lan arayayım şu adamı bir belki siktir et gelme der. aradım hafif sesi buğulaştırarak " geleyim mi sayın müdürüm? " dedim. " işler yoğun mirim gelebilecek durumdaysan gel çok yormayız seni " dedi ve yıkıldım. fizikmen çöktüm. kalktım zorla yataktan şansıma kaderime söve söve sonra bir baktım camdan aboooo hava tam olarak vur kafayı yat havası. daha bir koydu bu durum haliyle. çık"tık yola sabah sabah.
(bkz: ise gittikten sonra uludag sozlukte enrty kasmak)
Sabah sabah yağmurda derse gitmekten daha acı olamaz.
*
servisten hemen indikten sonra sağnak yağıştan nasibini alarak titreyen bir ıslak kedi modunda iş yerine varmaktır. sisli ve puslu bir istanbul sabahında yağmurun da eşlik ettiği bir sonbahar şarkısı gibidir.
eger birde bu iş istanbul il sınırlarında ise tam bir sinir harbidir.
yürüyerek gidince daha bir tatlı oluyor.
sepken vuruyorsa arabanızı yıkayan faaliyettir.
virajlarda savrulmamaya dikkat edilmelidir.zira lastikler ortalama 2-3 yıllıktır.
sabah servisin 10 dakika takması sonucunda sırılsıklam olma durumu.
normal şartlarda, istanbul'da eziyettir. servis bekletir kesin ve sinir olursun. araban varsa trafik tam kabustur.

diğer yandan sevgilinin evinden çıktıysan, gece az uyumuşsan, o yağmur biraz seni kendine getirir. hafif romantik modda toplu taşımaya gidersin. bu sırada sana bu havada, işe giderken hala gülümsemi sağlayan kişiyi düşünürsün. sonra aklına eski bir şarkı takılır, nereye gidersin sevdiğim beni yatağımda yanlız bırakıp gibi...

velhasıl işe gitmek derttir ama bazen yağmurlu havalarda güzel olur. aradan yıllar geçer ve sen eskiden yaşadığın şehri yağmuruna, trafiğine karşın özlediğini anlarsın. bir daha ne zaman döneceğin belli değildir oraya ama bir gün şehrin yağmurunda ıslanacağını umut edersin.
1 saat önce yaşadıgım hadisedir. siyah pantolonumun paçaları çamur oldu, iyi degilim suan