bugün

Oyunlaştırma herşeyden önce "oyun" değildir. Ancak oyunlarda kullanılan ödüllendirme sistemleri ve rekabet unsurlarını, dijital oyun tasarım tekniklerini de kullanarak iş dünyası başta olmak üzere oyun dışı unsurlara dahil edip, onları etkileşimli ve cazip hale getirmektir. Oyunlaştırma dünya genelinde henüz yeni bir kavram ve tabi ki ülkemiz için daha da yeni. Küçük bir Google Trends araştırması yaptığımızda kavramın 2010 sonlarında ortaya çıktığını ve düzenli olarak artan bir ilgi olduğunu görüyoruz. Google Trends'in tahminine göreyse bu artış yine aynı şekilde devam edecek. Genellikle fast-food restoranları ve perakende marketlerde yapılan "Ayın Elemanı" uygulaması da oyunlaştırmanın iş dünyasındaki kullanımına örnek olarak gösterilebilir. Yine bu uygulamanın da oyunlaştırma kavramı henüz ortaya çıkmamışken kullanılan eski bir teknik olduğunu hatırlatalım. Yine bu örnekte çalışanlar herhangi bir zorunluluk olmadan her ay en iyi performansı göstererek listede adlarının ve fotoğraflarının yer alması için bir rekabete dahil oluyorlar. Bu da firmaya daha yüksek verimlilik olarak geri dönüyor. Oyunlarda kullanılan seviye, rütbe, ödül gibi motive edici ve rekabete yöneltici unsurlar; oyunla ilgisi olmayan internet siteleri, sosyal medya, yazılım ve yakın bir gelecekte örneklerini sıkça görmeyi beklediğimiz iş dünyası alanlarında uygulanıyor. E-Ticaret sitelerinde yorum ve tavsiye yazılarına verilen puanlar, bankaların yeterli hediye puan toplamanız halinde kartlarınızı bir üst seviyeye çıkarması, Foursquare gibi uygulamaların siz yer bildirimi yaptıkça rozet vermesi gibi, standart deneyimin içine ödül ve seviye yükseltmeleri ekleyerek yapılabiliyor. Oyunlaştırma uygulamalarında tıpkı oyunlardaki gibi ilerleme çubukları, puan tabloları, seviye göstergeleri ve rozetler gibi dijital görsel oyun teknikleri kullanılıyor.
Pazarlama dünyasının yepisyeni görünen max 5 yıllık trendi. Oyunlaştırma ile level atlamak badge kazanmak için saatlerimizi veriyor ve aralarda dinmek bilmeyen reklam akışına maruz kalıyoruz. Ama yeni bölüm için de bakıyoruz bir gözümüzle. işte bu dünya yeni dünya. Evcilik doktorculuk bitti şimdi ürün yerleştirmeler hep oyunların içinde..

http://blog.adgager.com/p...yunlastirma-gamification/
OYUN NEDEN ÖNEMLi ?

"Oyun" dediğimiz şey aslında bakıldığı zaman, insanın ilk etkili iletişim modeli, yani bir nevi kendini gösterme, ifade etme şekli. Hollandalı filozof Johan Huizinga olaya şöyle yaklaşıyor: “Homo Ludens” yani “insanoğlu düşünmeden evvel oyun oynadı” diyor. insanlar bunu geçmişte çok yapmışlar, anlaşmak için, işlerini görmek için vs. dil olmadığı zamanlarda oyun vardı oyun. Günümüzde oyun dediğimizde; boş kaldıkça yapılan bir aktiviteyi düşünüyoruz. Fakat, insan kendi özündeki karakteri de oyunlarla ortaya çıkartıyor. Oyunlarla daha çok keyif alıyoruz.

Huizinga “Çocuklar zamanda yolculuğunu bulmuştur, oyun oynarlar, çocuğun mesleğidir oyun, engellememeniz lazım” diyor. işte oyun aslında bu kadar önemli bir kavram.

Günümüzde "Oyun" artık herkesin iş alanına girmeye de başlıyor. Çünkü iş hayatı gerçekten monoton ve çok sıkıcı. Bu aşamada "Oyunlaştırma" devreye giriyor. Yani "Oyunmuş Gibi Yapma".

Baktığınızda oyunlaştırma bizim hep hayatımızda vardı. Anneler bu konuda tam anlamıyla birer "Grand Master" olarak karşımıza çıkıyorlar. Yemek yemediğiniz zaman o kaşık "Uçak" olur. Yemek babay uzatılır ve oyunda rakip yaratılır vs.

Peki oyunlaştırma neden bu kadar önemli ?

Ortada var olan bir problemin çözümüne odaklanmanız, klasik yollarda sizi çözüme götüremeyebilir. Normaldir. Fakat bir oyunlaştırma ile bunu çözebileceğinizi keşfedebilirsiniz. Bunun nedeni de artık genç yaşlı herkesin "Oyun" lara çok fazla ilgi göstermesi ve bundan keyif alması. Üniversitede ders bitiyor adam arada telefona yapışıyor "Klan Savaştırıyor". Eğitime gidiyorsunuz arada telefonlar çıkıyor "Şekerler Patlatılıyor". Önceden büyükler oyun oynamazken şimdi herkes oynamaya başladı. O yüzden iletişimi buraya odaklamak ve farklı bir model yaratmak çok önemli.

Tabi bu anlatıldığı gibi "Uygulamada" çok kolay değil. "Burada Oyun mu Oynuyoruz?" dediğinizi duyar gibiyim. Amaç aslında oyunu oynamak vs. değil. Oyunun yarattığı mutluluk ve keyiften faydalanarak işi daha eğlenceli bir hale getirmek. Misal Maraş Dondurmacısı, kimileri bıkkınlık verse de kararında dondurmayı müthiş bir oyunlaştırma ile satar. işine de keyif katmış olur.

Oyunun bir diğer kritik olayı da şu: "KiMSE OYUNU KAYBETMEK iSTEMEZ!!!!" bu çocukken dahi böyleydi. Tabi her ne kadar bende böyle olmasa da (Baskette Yenilirdik, Olsun Abi başka zaman yeneriz derdim. Bana kızarlardı.). Devamlı oyun içinde "Skill Kasıyoruz" yani yeteneklenmeye, kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz ve hatalarımızdan öğreniyoruz.
Artik bilgisayarli oyunlar en genis medyayi olusturuyor.

oyunlaştırma, Geri kalmis toplum katmanlarini kaderlerine birakan Abd egitim sisteminin usandirici, yildirici matematik konularini cocuklara sevdirerek belletme umudu.

Ulkemizdeki en kotu uygulamalarindan biri (bkz: itü sözlük arena)dir. Daha derin bir doyum, ertelenmis kazanimlar saglayan; yazara (bkz: bireylesme) imkani sunan hipermetin sozluk ortami, cok daha karmasik kuralarla "high concept" dedikleri turden bir algoritmayla kullaniciya anlik, Maddi odul veren bir oyuna donusturulmek istendi.

Sonuclari (bkz: büyük proleter kültür devrimi)ne benzedi, planlanandan cok kisa surmesine ragmen yozlastirdi, asindirdi.
Tanim: (bkz: antremanlarla matematik)

Bir dilegim, ingilizce’deki cogu sozcugun turkce icerisinde karsiligi var. Yok ise de turkcelestirilir.

High concept-yuksek konsept.