bugün

kürtçü ve dinci ittifakının asıl zorunun kimlerle olduğunu belgeler.

alın, üşenmeyin okuyun lütfen. ve günümüze bir uyarlayın.
her şey apaçık ortada.

--spoiler--
Osmanlı özellikle 15. yüzyıldan sonra Türk devleti olma niteliğini tümüyle yitirmekle kalmamış, Türklüğe açıkça hakaret eder, söver duruma gelmiştir. Bu durumda Enderun mektepleri, harem ve devşirme uygulamaları son derece etkin rol oynamıştır. Bütün bunları bilerek Osmanlı'da Osmanlı diye tutturanlar bir yana bu yazı bütün bunları henüz bilmeyenler için hazırlanmıştır.

* ibn-i Bibi, Türkler’den, “cahil Türkler”, “müfsid - - Türkmenler”, “çarıklı Türkmenler” diye bahsediyor.

* Kerimüddin Mahmud Aksaraylı Türkleri “Gözün karalığından daha kara olan Türk...”, “Türklerin... o dinsiz zümrenin...”, “mel’un Türkler” ifadeleriyle anıyor.

* Amasyalı Hüseyin b. Ali Fatih, “Tariku’l Edep” adlı çalışmasında “Türk” ve “Türkmen” i iki ayrı etnik grup gibi gösterip bölüyor.

* Şair Baki “Türk ehlinin ey hace biraz başı kabadır.” diye hakaret ediyor.

* Nef’i “Türk’e Hak, çeşmi irfanı haram etmiştir.” diye aşağılıyor.

* Türkleri “çoban köpeği” ne benzeten tarihçi Mustafa Naima Efendi ayrıca “nadan Türk, idraksiz Türk, çirkin suratlı Türk, mel’un Türk” olarak niteliyor.

* Gelibolululu Mustafa Ali, Mevaidü’n Nefais’te “Anadolu, Karaman ve Rum ülkesi adlarını alan pasaklılar halkı elbette kır adamıdırlar. Bunlar, aralarında güzel ve sevimli olanı az görünen, çeşit biçimde çirkin kimselerdir.” diyor.

* “Etrak-ı Bî-idrak” lafının mucidi Hoca Sadettin “hilebaz Türk”, “akılsız Türk”, “aptal Türk”, “kudurmuş kurt”, “aşağılık türediler”, “sırtlan”, “anlayışsız kaltaban” diye nefret kusuyor.

* “Baban da olsa Türk’ü öldür.” diyen Kadimi mahlaslı Hafız Hamdi Çelebi, Hz. Muhammed’in “Türk’ü öldürün kanı helaldir.” dediği iftirasını yayıyor.

* izvornikli Arnavut Taşlıcalı Yahya karakteri, “Soyu kuruyasıca Türk” diye mısralar düzüyor.

* 1797-1802 yılları arasında Paris’te daimi elçiliğimizi yapan Moralı Seyyid Ali Efendi Çuhadır Ahmet’e “Türk-ü sutür” yani “Hayvan Türk” yakıştırması yapıyor.

* Tokatlı Aşık Nuri Türk’ü hayvana benzeterek şöyle diyor:
“Türk’ün dilberidir gayetle inat
Şehir dili bilmez lisanı kubat
Kelamında eder Türklüğün isbat
Hayvan gibi gözün diker samana”

* 1912’de Sebilürreşat dergisinde çıkan bir yazıda “Türk” kelimesinin kullanılması, dinsizlik, kafirlik sayılıyor.

* 1913 tarihli “Mecmua-i Ebuzziya” dergisinin 94. sayısında, “Bizim Türklüğümüz sembolizmden başka bir şey değildir... Türk falan değil sadece Müslümanız.” deniliyor.

* Bugün “Milli Eğitim Sistemi” ni “milliyetçilik” ten arındıranlar(!), dindar fakat “milli şuur yoksunu” nesiller yetiştirmeye girişenler gibi Prof. Ahmed Naim 1913 yılında yazdığı “islamda Dava-i Kavmiye” adlı kitabında Türk’e karşı savaş açıp, “Türk’ün geçmişini bilmesine, öğrenmesine lüzum ve ihtiyaç yok, gerekli olan şeriatı öğrenmektir.” diyor.

* 1919-1920 yıllarında şeyhülislamlık yapan ve AKP iktidarında adına vakıf kurulan Mustafa Sabri Efendi, Türk’e Türklük benliğini vermek isteyenlere “soysuzlar” yakıştırmasında bulunuyor. Dahası, tiksintiyle söz ettiği Türklüğünden istifa ediyor:
“Yalnız Müslüman ve insan
Olarak kalmak üzere, Türklükten,
Şeref ve izzetimle istifa
Ediyorum Allah’ın huzurunda
(...)
Tövbe yarabbi tövbe Türklüğüme
Beni Türk Milletinden addetme!”

ATASEN
Ata Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası
--spoiler--
1453' te istanbul' un fethinden sonra devşirme elit iktidarı tamamen eline alıp istanbul çevresine çektiği kapıkulu seti ile türk varlığını yönetimden izole etmiştir. bundan sonra türk, sadece savaş zamanı vergi alırken akla gelir. hakkını ne zaman istemeye kalksa isyancı damgasıyla yaftalanır.

şalvarı şaltak osmanlı
eteği kaltak osmanlı
ekende biçende yok
yiyende ortak osmanlı
--spoiler--
koçi bey, 4. murat'a sunduğu risalesinde (küçük kitap) türkler hakkında şunları yazıyordu: "...mezhebi bilinmeyen şehir oğlanı, türk, çingene, tatar, kurt, ecnebi, laz, yörük, katırcı, deveci, hamal, ağdacı, yol kesen, yankesici ve diğer çeşitli kimseler..."
--spoiler--

özellikle çandarlı ailesine son verilmesinden sonra oldukça kötü olmuştur.
osmanli o kadar bilincsiz bir biçimde toprak elde etmis fetihler yapmıştır ki türkler azınlık olacaktı.
osmanlı'nın ilk yıllarına bakarsak eğer osmanlı beyliği'nin türklük kavmi için savaşan bir beylik olduğunu görürüz. bu ilk padişah osman beyden sonra gelen padişahlar içinde böyle devam etti. ta ki fatih sultan mehmet dönemine kadar. fatih sultan mehmet döneminden sonra hareme çok sayıda devşirme alındığı görülmektedir. bu durum kanuni sultan süleyman ile iyice belirgin bir hal aldı ve ülke, türklerin yönetiminden çıktı.

sonraları türkler gerçekten sadece savaşlarda kullanılmak için alındı. yani anadolu, bir nevi osmanlı'nın kışlası oldu.

yani bu bakış açısı, osmanlı'nın başıyla sonu arasında büyük çelişki gösterir.
pek çok islam ülkesinin hükümdarı soy ağacını hz muhammed'e bağlarken osmanlı'nın soyu ikinci murad zamanında oğuz kağan'a bağlanmıştır. bu osmanlı'nın etnik kökeni hakkındaki en net kanıttır. devşirme enderunluların ne dediğinin bir önemi yoktur. onlar türk padişahının kapısındaki köpektirler.
yazılanı okumaktan aciz kendisine tarihçi ünvanı veren molla yamaklarının bakışı ile paralellik taşır.

he amk. ibni bibi ye zaten osmanlı tarihçisi dedik.

edit: bu arada ibni bibi diye rivayet edilen ve sadece bir makaleden hareketle hakkında atılıp tutulan bu eleman bir iranlıdır. kendisine sözde selçuklular hakkında araştırma yapılması emredilmiştir.
bu emmioğlu da tarihçi değil edebiyatçı üslubuyla bir şeyler çiziktirmiştir. tarihçi geçinen zevata duyurula.
yaşadığı rivayet edilen dönem 13. yüzyıl falandır.
(bkz: baban bile olsa türk ü öldür)