bugün

kapitalizmle erken tanışan batı avrupa'nın doğu ve asya topraklarına kendini tanıtma serüvenidir. doğu ile batı arasında dağlar kadar fark olduğunu iddia eden ve kendi içinde tutarlı olan bir çeşit ideolojik kategori olarak da tanımlanabilir. 15. yy'da ortaya çıkışına bakacak olursak dönemin şartlarında gerçeklikten uzak ve kültür emperyalizmi olarak nitelendirmek doğrudur fakat oryantalizm asıl şeklini 18 yy'da almıştır ve bu çağ için doğu ve asya devletleri için oldukça tehlikeli bir yaklaşımdır. iki binli yılların türkiye'sinde kendi örfünden, töresinden habersiz, apolitik bir gençlik yetişiyorsa bunun nedeni zamanında iç savaşla, terörle baş edemediği bir gençliğin milli benliğine kültür sömürgesi oryantalizmle batı avrupa'nın galip gelmesidir.
bilimsellikten ziyade siyasi endişelerle yoğrulmuş düşünce akımı.

Doğu'nun kültürünü yozlaşmış; insanlarını şehvet düşkünü olarak lanse etmekten başka gayesi olmayan akım.

(bkz: le bain turc)
uzun saçmalıklar bir yana sadece doğu batı sentezi.
ne kadar manidar bir kavram. sizce de oyle degil mi?

im turkish man, and this honor. demek gibi bisiy.
asena'nın çok iyi yaptığı bilim dalı. böyle oryantal oryantal çok güzel.
doğu ile batı arasındaki ontolojik ve epistemolojik farklılıktır. batıda doğu ile ilgili araştırma yapanlara oryantalist denir.

edward said' in de göstermeye çalıştığı şey ise; batıda doğu üzerinde yapılan çalışmaların ve araştırmaların saf bir bilgi felsefesi olmaktan daha ziyade planlanan sömürünün ideolojik ve ahlaki altyapısını kurmaya yönelik olmasıdır.
batının entelektüel hegemonyasını destekleyen ontolojik kılıftır. kültürel olarak "batı"'yı dünyanın merkezine koymuştur ve geri kalan dünyayı betimlemek kafiydi. oryantalizm de bunu yaptı.
tabii said bu literatürün klasiği oldu kitabı sayesinde. teorik olarak da politik olarak da çok eleştirildi kendisi. çok söylenmiştir, bir taraftan foucault diğer taraftan gramsci'yi uzlaştırma çabası teorik olarak fazla sakattır. hele hele gramsci'nin başlı başına oryantalist olduğu düşünülürse. çıkıp "doğu toplumları"nda sivil toplum yoktur, dolayısıyla buradaki mücadele manevra savaşı olmalı, gibi bir şey diyor. "batı toplumları" dediği toplumlar sivil toplum yönünden gelişkin olduğundan oralarda mevzi savaşı gerekliymiş. böyle tarih dışı, donuk, kültürel bir yerden geliyor gramsci. tabii, o da devrinin adamı. sanki weber, polanyi, freud, marx, engels gibi düşünürler oryantalist değil. neyse, teorik tartışmalar ötesinde said'in ne kadar oryantalist bir literatüre hakim olduğu da tartışmalı olmakla birlikte aijaz ahmad kendisi de kolonyal bir aileden gelen said'i doğu'yu pazarlayıp kendine kariyer yapmakla suçluyor. bunların çoğunda bir haklılık var. ama ben biraz daha farklı bir yerden yaklaşmak isterim. oryantalist perspektife getirilen eleştiriler hiç şüphesiz said ile başlamadı. bir critical mass sayesinde bunu bir yere getirebildi said. bugün kendisinin bu popüleritesi yanında marshall hogdson ne yazık ki o kadar da tanınmıyor. said benim gözümde tüm zamanların en önemli birkaç düşünce insanından biridir. ona itirazım yok. ama kendisinin o kadar da dahi bir çocuk olmadığı aşikar. bizim okul hocalarından huricihan islamoğlu hocayı birkaç defa dinleme şansım olmuştu. kendisi roger owen, talal assad, hodgson gibilerle ülfet etmiş. hodgson'a daha fazla eğilmemizi bize söylemişti. ben daha okumadım meşhur kitabını (venture of islam) ama bunu mutlaka yapmalı. bir emir gibidir nazarımda.
doğunun gizemini, sahip olduğu mistik ve otantik havayı batılı gözüyle inceleme dalı.
doğunun gözündeyse Şarkiyat, Şarkiyatçılık.
görsel