bugün

Cengiz Dağcı'nın Kırım'ın Kızıltaş köyünde bulunan Bekir Çiftçi'nin ailesinin başından geçenleri anlattığı kitabıdır.
cengiz dağcı'nın 1946 yılında yazdığı, kırım türklerinin yaşamlarını ve komünizmin bu insanlar üzerindeki etkilerini, rusların türkler hakkında nasıl bir bakış açısına sahip olduğunu, rusların türklere zulmünü, kırım'ın nasıl ruslaştırıldığını, komünizmin bu insanlar üzerinde nasıl vahşice uygulanmaya çalışıldığını, bu insanların acılarını, kendisinin de doğduğu küçük bir köy üzerinden anlattığı kitabıdır.

rusların yaptıkları vahşetin anlatıldığı bu kitapta acı çekenlerin sadece kırım türkleri (tatarlar) olmadığını, ordaki gayrimüslümlerin de bundan nasiplendiğini görüyorsunuz. örneğin bir sahnede, yahudi bir esnafın oraya (yalta'ya) moskova'dan getirilen ruslarca öldüresiye dövüldüğünü, dükkanının nasıl yağmalandığını anlatmakta yazar.
roman kızıltaş köyünde (ayrıca yazarın doğduğu yerdir ve bugünkü ismi Krasnokamenka'dır) ve civarında geçer. akmescit (Simferopol), yalta(liman şehri), gurzuf, dermenköy, ayı dağı (danilovka), roman koş( Yalta'nın kuzeydoğusunda, kırım sıradağlarından biri), gelinkaya, memişin deresi gibi. hepsi çok güzel, huzur veren, cennet mekanlardır. ta ki ruslar gelene kadar.
aslında toprağından sürülen, yerinden yurdundan zorla ayırtılan tüm halkların kendini bulabileceği bir romandır da denilebilir. kahramanlar aynı, sadece isimler değişik, yerler değişik. ama vahşet aynı.
ancak cengiz dağcı yine de merhametli. romanın sonunda " son birkaç söz " deyi yazdığı kısa notta kendilerine olmadık eziyetler eden bu kişilere de onlar da insan diyerek acıyor ve şöyle diyor: " evet onlar da insandır. pavlenkolar, ivanlar, kostyükler, vasil dimitroviçler, stepanlar belki bunu gülünç görecekler, ama nasıl görürlerse görsünler, ben eserimi tekrar sakin bir duayla bitirmek istiyorum. romanımı kapatırken tanrım ! diyorum, onlar da insan! acı onlara. kendileri gibi başkalarının da onlar gibi insan olduklarına inandır onları. ötekiler, o hayvan gibi sürülüp götürülenler ... onlar da insandı!" diyor.
romandan bir pasaj :

vasil dimitroviç, belki di ivan'ın gelmesi üzerine, sesini biraz daha yükselterek devam etti : arkadaşlar, yine de tekrar ediyorum. insaf, merhamet denen şey biz bolşevikler için hem ayıp, hem de tehlikelidir, bunu unutmayınız! tatarların çoğu bize karşıdır, bizim ideallerimiz onlara uzaktır. rus köylüsüyle kırım köylüsü arasında büyük fark var. bu köylüler kendi bildikleri, istedikleri gibi bir hayat yaşadılar. hanların, sultanların üstünkörü ve hafif hükümdarlıkları altında yaşadılar, kendilerini kontrol etmediler. rusya köylülerine yapılan muamele bunlara yapılmadı, bunlar " krepastnoy pravo " nedir bilmiyorlar, bizim ideallerimize yabancıdırlar, onları yalnız kuvvet ve zorla yetiştirebiliriz.
milliyetçilik onların kanlarına sinmiştir. onlar hala vaktiyle kahraman bir millet, yüksek, büyük bir devlet olduklarını hatırlıyorlar. rusya hudutları içinde yaşamalarına rağmen kırım topraklarını kendi öz toprakları, tatar toprakları sanıyorlar. onların bu düşüncelerinin bizim için ne kadar tehlikeli olduğunu anlatmaya hacat yok ! türkçe konuşuyorlar, evet, türkçe ! çocuklarının kafalarını, kalplerini türkçe türkülerle, türk edip ve kahramanlarının adlarıyla kirletiyorlar. bu duruma yakın zamanda son verilmezse büyük bir tehlikeyle karşılaşacağız.
bir şey daha : bu milletin zenginiyle fakiri arasında büyük bir fark yok. bunu da unutmayınız. ben bir kere daha reyon parti komitesi tarafından adamlar gönderirim. toprak meselelerini, kolhozu onlara anlatsınlar. anlarlarsa ne ala, anlamazlarsa daha iyi. rusya büyük, toprak sıkıntısı çekmiyoruz, ama buralar bize lazım !
hem eski rusya'nın siyasetine, hem de bilhassa yeni, kızıl rusya'nın siyasetine bu halk, burda bir egel olageldi. bunu unutmayınız, önce onlara bunu anlatınız. lamı cimi yok. sonra birisinin ağzından bir itiraz yükseldi mi çekin duvarın dibine.
bolşevizm, ihtilalini bu metotla kazandı, yalnız ve yalnız bu metotla yaşayabilecek, dünyayı bu metotla kurtarabilecektir. partimizin ve hükümetimizin temel taşı kuvvettir. düşmanın kara kuvvetinden korkmayınız, düşmana karşı elinizdeki kuvveti kullanmaktan çekinmeyiniz.

sayfa 424.
yazarın türklere, türk dünyasına battal'ın enver ağzından seslendiği kısım :

- kaç ! diyor. kaç, seni almaya geliyorlar.
+ (battal'ın enver) : kaçmam ! diyor. kaçmam ! yeter artık, yeter ! ne zamandır kaçtık, yurdu terkettik, siz de kaçmayınız, gidin, gidin. kırım'ın sevgisini, kırım için dökülen kanları, gözyaşlarını, kırım'ın acısını beraberinize alın, kalplerinizde götürün ! türk dünyası geniştir, gidin ! o güneşin doğduğu yerlerde kalplerinizi türk kardeşlerinize açın, söyleyin onlara : biz hayatta hiyanetlik nedir, küfür nedir bilmedik deyin. hak ve adalete inandık, deyin. çalmadık, yakmadık, öldürmedik, düşmanlarımızın her zulmüne katlandık, deyin. düşmanlarımızı da insan sandık, ama başımıza neler getirdiler, deyin. ne felaketlere uğradık, deyin. anlatın, anlamalı onlar, bizim akıbetimize uğramak istemezlerse anlamalı onlar. anlarlar. ben kaçmayacağım, gelsinler de alsınlar beni. gelsinler de alsınlar, hainler.

sayfa 447.
romandan komik bir kısım :

ihtiyar, sopasını gencin burnu dibinde sallayarak bağırıyordu: bak. sakalıma bir bak. seksen tane yılcık geldi, benim bu beyaz sakalıma kondu; ama bu kolozu solozu ilk senden duydum. nedir bu koloz moloz dediğin ? de hele bakayım !
berber hasan, hala tatlı tatlı gülerek ihtiyara yaklaştı : vazge dede, nene gerek kolhoz senin ? sen ...
- büyüklerin lafına karışma sen, kafanı kırarım.

genç : kolhoz dedikleri, kollektivnoye hozaystvo'dur dedi.
konuşmayı kenardan dinleyenler, kahkayı bastılar.
çilingir : bunların zırvalarını biz biliriz, dede ! evvelce zemelstvo vardı, naçaistvo vardı, şimdi de hozaystvo ! ama rus rustur. yalnız rengi değişti zırvaları aynı !
sonra birden gence döndü, yumruğunu burnuna uzatarak bağırdı :
- toprağıma girmek isteyen pezevenkleri öyle bir zırvalatırım ki geldiği yeri bir daha bulamaz. anladın mı, bebek ?

sayfa 389, 391.
Ana konusu olmayan kitaptır. Sürükleyici değildir. Kırım'daki Türklerin dramını anlatır.
Ana konusunun bulunamaması normal olan kitaptır. Zira Cengiz Dağcı egzistansiyalizm (bkz: varoluşculuk) un etkisinde kalmış bir yazardır. Varoluşculuğun temelinde yatan saçmacılık onun romanlarında sık sık görülür. Cengiz Dağcı Kırım Tatarları'nın sürgün öyküsünü çok çarpıcı bir dille dile getirmiştir. Türkün insanlığını hoşgörüsünü gözler önüne serer. Bir pasajda köylüler ivan adındaki bir rusun köydeki bir çocuğu dövmesinden değilde günahsız hayvana vurmasına kızıp ayaklanırlar. içinde bir kültürün ruhunu tamamıyla göreceğiniz bir romandır. Kitabın sizi sürüklemesi sizin kültürünüze ne kadar bağlı olduğunuza bağlıdır.
kırım türklerinin sürgün edilişini konu alan roman.

--spoiler--
evet onlar da insandır. pavlenkolar, ivanlar, kostyükler, vasil dimitroviçler, stepanlar belki bunu gülünç görecekler, ama nasıl görürlerse görsünler, ben eserimi tekrar sakin bir duayla bitirmek istiyorum. romanımı kapatırken tanrım diyorum, onlar da insan! acı onlara. kendileri gibi başkalarının da onlar gibi insan olduklarına inandır onları. ötekiler, o hayvan gibi sürülüp götürülenler... onlar da insandı.
--spoiler--
sonu kötü biten roman hiç bir teselli yok. her şeyini kaybeden yüz binlerce insan.