bugün
- 17 ocak 2025 hatayspor galatasaray maçı19
- para karşılığı cinsel ilişkiye girmek12
- galatasaray'ın penaltı jokeri8
- anın görüntüsü22
- 1 0 motor araba alan erkek8
- erotik şarkılar21
- yemek yapmayı bilen erkek16
- kadınların sürekli nude fotoğraf istemeleri10
- kocanızı çilekli duş jeliyle yıkar mısınız9
- galatasaray'ın ofsayt diye iptal edilen golü8
- sünnette pipinin neresi ve ne kadarı kesiliyor13
- arkadaşlar kokoreç yemeye gelen var mı11
- sevilen sözlük yazarları26
- pardonadinizasizmi9
- serenay sarıkaya ne iş yapıyor15
- epilepsi9
- yayın açıp osuran kadın9
- true sessizliği9
- etek giyen erkek9
- abdülkadir geylani nin yediği tavuğu diriltmesi25
- sadece hatay ve adanalıların anladığı cümleler8
- günün sözü12
- sanayide çalışmak14
- cennete gidildiğinde yapılacak ilk aktivite19
- türkiyeli değiliz türküz17
- evde mi yoksa sinemada mı film izlemek daha iyi11
- yazarların uçtuğu en uzun uçuş12
- bacılarımızdan erkek parfüm önerisi8
- bir gecede cahil bırakılan halk12
- penaltıbahçe36
- sahte içki ölümleri9
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz8
- kalitesiz bir hayatı çok pahalıya yaşamak8
- sözlüğe seksi bir kadın bırak14
- her siyasi başlığa yazan akgodoş11
- trt radyo 39
- saç takıntısı olan insan9
- beyaz tenli kaslı ela gözlü avrupalı erkek13
- götüne şaplak atıp ufff malım sağlam diyen erkek10
- meditasyona enerjiye burçlara inanan sözlük kızı11
- pilatese başlayan yazara tayt hediye etmek13
- mesai saatinde entry giren yazar11
- her şeyden nefret ediyorum8
- boşanma davasına konu cinsel performansın tespiti9
- miss universe birincileri8
- kilo batra'nın burun deliklerini yalamak9
- kamos8
- zall sözlüğü satmaya karar verdi10
- acıkınca ellerin titremeye başlaması16
- suyun kaldırma kuvveti21
nihat genç'in kaleme aldığı bosnanın unutturulmaya çalışılan gerçek yüzünü bizlere gösteren gerçek bir hikaye...
aslında bu hikayeden sizlere bahsetmeden önce şunu belirteyim. bu hikayeyi özet olarak yazacaktım fakat kesmek için hiçbir satırına kıyamadım. onun için nihada hikayesini
sizlerin birinci ağızdan öğrenmenizin daha doğru olacağını düşünerek kendi fikirlerimi kitaptan alıntılar yaparak yazıyorum.
bosnalılar... silah ambargosuyla birlikte kendilerini savunacakları malzemeleri ellerinden alınan cefakar insanlar. nihat genç bunu oralara gitmeden anlayamayacağımızı söylüyor. en küçük fırsatta oraları görmemizi şiddetle tavsiye ediyor.
bir diğer ayrıntı bosnanın muhteşem güzellikleri. bunu ifade ederken karadenizin ormanlarıyla kıyaslayamıyor bosna ağaçlıklarını. ifade muhteşem "bizim zihnimizdeki cennet tasvirinin ulaşamadığı bir güzellik bosna". orada kadın ve çocuklar ise bizim annelerimiz, kardeşlerimiz, nenelerimizden farksız.
her köşeden kıstırılmış silahsız bosnalılara katil sırplar ateş püskürttüler. bunu ifade ederken mermilerle bombalarla yaralanmamış yapı kalmamış diye de ekliyor yazarımız.
bu da yetmezmiş gibi bosnalılar kendi yaralarını saracakları imkanlardan da yoksunlar. bugün insan haklarından, barıştan demokrasiden, çağdaşlıktan dem vuran batı bu vahşete sadece seyirci kaldı. ( bence seyirci kalmaktan öte bire-bir oynadı). almanlar sırplara yardımlar gönderdi. ne için? bunu ben de henüz çözebilmiş değilim.
herhalde insanın gözü dönmeye görsün. sonunda hayvanlaşmış aç kasaplar çoluk çocuk demeden, karşımdaki insan demeden tarıyor geçiyor... gördüğüm çok ilginç bir satır da şu; bosnalı yaşlılar bunları yapanların önceki komşuları olduğunu söylüyor ve o insanlarla halen beraber yaşadıklarını anlatıyor. tüyler ürpertici bir gerçek. yapılan işkenceleri okurken tüyleri diken diken oluyor insanın. hayalarından bağlanarak sürüklenen adamlar, çocuğunun etini kıyma yapıp pişirip annesine yediren gözü dönmüşler... nihat genç bunları yazarken gerçeğin ta kendisi diye ekliyor. bize masal gibi geliyor sanki. en azından masal olduğuna inanmak istiyor insan.
bosnalıların maruz kaldığı vahşeti yalanlayacak hiçbir delil yok o gözü dönmüşlerde. çünkü her şey ortada. bu işkencelerin nasıl yapıldığını bazı sırplardan öğreniyoruz diye de ekliyor.
bir başka detay ise şuydu: müslümanlar sırp mahallelerinden geçerken küçük sırp çocuklar eliyle boğaz kesme işareti yapıyordu. (daha küçükten bir vahşeti kahramanlık olarak öğrenen bu çocukların ileride neler yapabileceklerini düşünmek bile istemiyorum)
dahasını karanlığa okunan ezanlar kitabından okumanızı. hem de en sakin anınızda okumanızı tavsiye ediyorum....
600 tabut törenle toprağa verilecekti. çeşitli ülkelerden devlet başkanları da oradaydı. tabutlar eller üzerinden kayarak ilerliyordu. su taşır gibi. nihat abi isimleri okurken duygularını şöyle anlatıyor; isimler yabancı değildi, dergide çalışan arkadaşlarımın isimleri geçiyordu önümden, nihat ismi geçiyordu. bir zaman yoruldum ve sıradan çıktım. kollarım yorulmuştu. üzerinde nihada yazılı bir tabut gözüme çarptı. tekrar sıraya girdim. nihadanın tabutu kuş gibi hafifti. 7 yaşında bir çocuk nihada. o günden sonra adımı nihada olarak değiştirmek istiyorum. arkadaşım gülümseyerek nihada kız ismidir buralarda diyor. olsun diyorum. nihadanın bir yakını gelir mi diye bekliyorum... oradaki ölülerin yakınları yok. hepsini öldürmüşler... nihat genç'in yine geleceğim nihada diyerek uzaklaşıyor.
bu noktadan sonra dersimiz nedir aca bunu soruyorum sizlere? bugün bir sürü ucuz tartışmalara dil uzattık. fakat nihada bize bağımsızlığın ne demek olduğunu gösteriyor. nihada'nın tabutu yavuz osmanın tuğ diktiği söğütten bir parça belki. kim bilir? camilerin minareleri üç kıtaya gözcülük ederken, yavaş yavaş yerini kiliselere bırakıyor, vahşetlere tanık oluyor.
buraya kadar sıkılmadan okuyan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. nihat abi'ye teşekkür ediyorum. (kusurum olmuşsa affola)
aslında bu hikayeden sizlere bahsetmeden önce şunu belirteyim. bu hikayeyi özet olarak yazacaktım fakat kesmek için hiçbir satırına kıyamadım. onun için nihada hikayesini
sizlerin birinci ağızdan öğrenmenizin daha doğru olacağını düşünerek kendi fikirlerimi kitaptan alıntılar yaparak yazıyorum.
bosnalılar... silah ambargosuyla birlikte kendilerini savunacakları malzemeleri ellerinden alınan cefakar insanlar. nihat genç bunu oralara gitmeden anlayamayacağımızı söylüyor. en küçük fırsatta oraları görmemizi şiddetle tavsiye ediyor.
bir diğer ayrıntı bosnanın muhteşem güzellikleri. bunu ifade ederken karadenizin ormanlarıyla kıyaslayamıyor bosna ağaçlıklarını. ifade muhteşem "bizim zihnimizdeki cennet tasvirinin ulaşamadığı bir güzellik bosna". orada kadın ve çocuklar ise bizim annelerimiz, kardeşlerimiz, nenelerimizden farksız.
her köşeden kıstırılmış silahsız bosnalılara katil sırplar ateş püskürttüler. bunu ifade ederken mermilerle bombalarla yaralanmamış yapı kalmamış diye de ekliyor yazarımız.
bu da yetmezmiş gibi bosnalılar kendi yaralarını saracakları imkanlardan da yoksunlar. bugün insan haklarından, barıştan demokrasiden, çağdaşlıktan dem vuran batı bu vahşete sadece seyirci kaldı. ( bence seyirci kalmaktan öte bire-bir oynadı). almanlar sırplara yardımlar gönderdi. ne için? bunu ben de henüz çözebilmiş değilim.
herhalde insanın gözü dönmeye görsün. sonunda hayvanlaşmış aç kasaplar çoluk çocuk demeden, karşımdaki insan demeden tarıyor geçiyor... gördüğüm çok ilginç bir satır da şu; bosnalı yaşlılar bunları yapanların önceki komşuları olduğunu söylüyor ve o insanlarla halen beraber yaşadıklarını anlatıyor. tüyler ürpertici bir gerçek. yapılan işkenceleri okurken tüyleri diken diken oluyor insanın. hayalarından bağlanarak sürüklenen adamlar, çocuğunun etini kıyma yapıp pişirip annesine yediren gözü dönmüşler... nihat genç bunları yazarken gerçeğin ta kendisi diye ekliyor. bize masal gibi geliyor sanki. en azından masal olduğuna inanmak istiyor insan.
bosnalıların maruz kaldığı vahşeti yalanlayacak hiçbir delil yok o gözü dönmüşlerde. çünkü her şey ortada. bu işkencelerin nasıl yapıldığını bazı sırplardan öğreniyoruz diye de ekliyor.
bir başka detay ise şuydu: müslümanlar sırp mahallelerinden geçerken küçük sırp çocuklar eliyle boğaz kesme işareti yapıyordu. (daha küçükten bir vahşeti kahramanlık olarak öğrenen bu çocukların ileride neler yapabileceklerini düşünmek bile istemiyorum)
dahasını karanlığa okunan ezanlar kitabından okumanızı. hem de en sakin anınızda okumanızı tavsiye ediyorum....
600 tabut törenle toprağa verilecekti. çeşitli ülkelerden devlet başkanları da oradaydı. tabutlar eller üzerinden kayarak ilerliyordu. su taşır gibi. nihat abi isimleri okurken duygularını şöyle anlatıyor; isimler yabancı değildi, dergide çalışan arkadaşlarımın isimleri geçiyordu önümden, nihat ismi geçiyordu. bir zaman yoruldum ve sıradan çıktım. kollarım yorulmuştu. üzerinde nihada yazılı bir tabut gözüme çarptı. tekrar sıraya girdim. nihadanın tabutu kuş gibi hafifti. 7 yaşında bir çocuk nihada. o günden sonra adımı nihada olarak değiştirmek istiyorum. arkadaşım gülümseyerek nihada kız ismidir buralarda diyor. olsun diyorum. nihadanın bir yakını gelir mi diye bekliyorum... oradaki ölülerin yakınları yok. hepsini öldürmüşler... nihat genç'in yine geleceğim nihada diyerek uzaklaşıyor.
bu noktadan sonra dersimiz nedir aca bunu soruyorum sizlere? bugün bir sürü ucuz tartışmalara dil uzattık. fakat nihada bize bağımsızlığın ne demek olduğunu gösteriyor. nihada'nın tabutu yavuz osmanın tuğ diktiği söğütten bir parça belki. kim bilir? camilerin minareleri üç kıtaya gözcülük ederken, yavaş yavaş yerini kiliselere bırakıyor, vahşetlere tanık oluyor.
buraya kadar sıkılmadan okuyan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. nihat abi'ye teşekkür ediyorum. (kusurum olmuşsa affola)
nihat genç'in, bosna'da toprak altından çıkarılan toplu mezarlar için düzenlenen ve hayatını kaybedenlerin onure edildiği törene gittiğinde, elden ele ilerleyen tabutlardan birinin nihada olması üzerine kaleme aldığı yazı. nihat genç söz konusu geziyi bir yazı dizisi halinde kitaba almıştır. kesinlikle okunası harika bir yazı dizisidir. aynı yazı dizisinde mostar köprüsüyazısı da harikuladedir.
güncel Önemli Başlıklar