bugün

Her gün dolmusta ,otobüste, vapur da ,trende is yerinde , veya sosyal alanlarda gördüğümüz insanların genel durumudur.

insan hayatini kolaylaştıran bu kadar teknoloji varken herşey insani mutlu etmek için tasarlanırken nasil oluyor da insanlar mutlu olamiyor.

Acaba insan madde ye bu kadar bagliyken herşeye sekil ve meta olarak bakilirken derin bir manevi boşluk mu yasiyor, kimsenin birbirine anlatamadigi bir boşluk.
Edep kalmadı.. Huzur bereket kalmadı. Vatan desek bitmişiz, aile desek her biri öz kardeşinin etrafında zararlığına dolaşıyor, aşk desek kaldı mı ki? Duygular satılık ruh satılık.. öyle işte sözlük ruh halim darmadağın.
bazı insanlar mutsuz olmaya bazı insanlarda bu mutsuz olanların kaderini değiştirmelerine engel olmak için dünyaya gelmiştir.
derman aradım derdime, derdim bana derman imiş.

dermanı başka şeylerde, başka yerlerde yada başkalarında aramak mutsuzluğun en temel sebeplerinden biri.
(bkz: diğerlerini de kendi gibi sanmak)
Insan kendi mutsuzluğunu başkalarının üzerinden ifade etmekte daha rahat sanırım.
her şeyi kafamıza taktığımız için cevabı verilebilecek soru. koy totosuna rahvan gitsin, ben takmıyorum kafam rahat, mutluyum...
çünkü sevgim acıyor diyor şair turgut uyar.

sevgim acıyor.

mutsuzlukdan söz etmek istiyorum
dikey ve yatay mutsuzluktan
mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
sevgim acıyor

biz giz dolu bir şey yaşadık
onlarda orada yaşadılar
bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak

en başta mutsuzluk elbet
kasaba meyhanesi gibi
kahkahası gün ışığına vurup da
öteden beri yansımayan
yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
öbürünün bir kadından aldığı verem
bütün işhanlarının tarihçesi
sevgim acıyor

yazık sevgime diyor birisi
güzel gözlü bir çocuğun bile
o kadar korunmuş bir yazı yoktu
ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
gemiler gene gelip gidiyor
dağlar kararıp aydınlanacaklar
ve o kadar

tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır
sonbahar geldi hüzün
ilkbahar geldi kara hüzün
ey en akıllı kişisi dünyanın
bazen yaz ortasında gündüzün
sevgim acıyor
kimi sevsem
kim beni sevse

eylül toparlandı gitti işte
ekim filanda gider bu gidişle
tarihe gömülen koca koca atla.
tarihe gömülür o kadar
ak parti yüzünden. evet.
cunku sana ait olmayan bir hayati yaşıyorsun. hee benim secimlerim...le baslayan bir cumle kuracaksan sana cevabim toplumdur.
mutsuz olduğumuzu düşünüp daha çok içimize kapanıyoruz. bu da mutsuz kalmamıza sebep oluyor.
Çünkü adına ister geçim sıkıntısı de, ister gelecek kaygısı, ister borç batağı. Öyle bir çamura saplanmışızki ne zaman başımızı kaldırmaya kalksak birisi ayağıyla daha derine itiyor.
Cunku abi her seyi cok hizli tuketiyoruz. Filmler izliyor, konserlere gidiyor, arkadaslarimizla sohbet ediyoruz. Mutlu olmak icin bir suru sey yapiyoruz. Peki bu etki ne kadar suruyor? Hayir biraz daha mutluluk,daha eglenceli bi'seyler. Yetmedi biraz daha. Daha fazlaaa.. Bu kafayla mutlulugu metalastirdik, formuzile ettik. (Genis arkadas cevresi* beraber bi tiyatro oyunu) / vakit - para = mutluluk. Halbuki mutluluk an dir. Bir an. Onu hissettigin an beslenirsin ondan tek bir an sana haftalarca aylarca yetecektir belki...diye cevap verilecek basliktir.
çünkü yalnızız.
isteğimiz her seye rahatlıkla ulaşabiliyoruz. Yapacaklarımız için çok fazla emek harcamıyoruz.
Mutlu olmak için bir ton nedenimiz varken göremediğimiz için. Bence.
dünyan ne kadar büyük ise o kadar mutsuzsun, hedef erişilmezin peşinde gitmek yerine dünyanızı küçültmek olmalıdır.
cok kolay mutsuz olabiliyoruz, mutlulugu ise lüks olarak görüyoruz; mutsuzluğun sonu yok , zarardan başkada bi etkisi yok. mutluluk burada ve yanımızda , yeter ki görmek isteyin o sizi hemen bulacak..
gözümüz açıldı da ondan. çok sığ ve dar kafalı bir yaklaşım olsa da bunun böyle olduğunu düşünüyorum. nasılına gelirsek de çok fazla nedeni var ama açık değilde metaforik konuşmak isterim. şöyle ki; yerküre yani dünya küçüldü ve bi cep telefonun içine sığar hale geldi. bizde kendi küçük dünyamızdan vazgeçerek gerçekte büyük ama pazarlanınca küçülen dünyaya sulanır olduk elde edemeyeceğimizi bile bile. kendi küçük dünyasında kendi ekmeğini pişirip yemenin derdinde olan mutlu insan ekmeğin hazır bi şekilde ayağına gelmesini tercih etti, rahata alıştırıldı, parası olmasa bile bir gün gelip de reklamlarlarda ve dizilerde gördüğü herşeyi alabileceğini sandı, aslında kandırıldı. bu kandırmacaya karşı uyanık olanlarda zorla asimile edildi. kendi olmasa da annesi, çocuğu ya da arkadaşı. özendirildi, aşağılandı neden mi çünkü dünyası küçüktü. ona dar gelmeyen ama zorla çıkartılıp bi akıllı cep telefonunun içine tıkıştırılmaya çalışılan insanın manasını yitirmesine sadece arzulamasına ve tüketmesine izin verdiler. insanda tatminsizliğinin bedelini mutsuzluk olarak ödedi.
küçücük vizyonumuzla dev gibi hayaller kuruyoruz da ondan. *
Çoğu şımarıklıktan olan mutsuzluklardır.
hep daha fazlasını istediğimiz için.
Aç ne yemez, tok ne demez.
olmak istediğimiz kişi olmamızın engellenmesi nedeniyle.
istedğimiz hayatı yaşamayı hayal ederken gidişatın ne denli dengesiz olduğunun anladığımız için evlat.