bugün

30 yıl ateist yaşadıktan sonra Allah'ı bulup, tüm şiirlerini yırtıp yazdığı ilk dize ;

Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum;
Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum...

(bkz: üstad ya)
Ne hasta bekler sabahi,
Ne taze oluyu mezar,
Ne de seytan bir gunahi ,
Benim seni bekledigim kadar.
ölecegiz! müjdeler olsun, müjdeler olsun,
ölümü de öldüren rabbe secdeler olsun!

sözün bittiği yerdir...
gönlümün bir huyu var sevdiğinden burkulur, sevilmeyenden ziyade sevilenden korkulur.
Akıl akıl olsaydı adı gönül olurdu
Gönül gönlü bulsaydı bozkırlar gül olurdu...
*göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten,
affet senden habersiz aldığım her nefesten.
ölüm güzel şey budur perde ardından haber
hiç güzel olmasa ölür müydü peygamber.
sabaha karşı aşıkların iniltisi,
iki yüzlü softanın ezanından güzel**
sağ - sol için dizeleri ;

"kalbimi ve aklımı hep sağ elime verdim
görevi olmasaydı eğer sol elimi keserdim."

(bkz: işte budur)
hayat

rüzgardan açılsa kapım bir anda,
kara haber gelmiş gibi ürkerim.
sanki gemilerim battı ummanda,
paramparça oldu gökte ülkerim.

ne acı, kaybetmek için sahiplik
ölümlüyü sevmek ne korkulu iş!..
hayat mı, püf desem kopacak iplik,
çıkmaz sokaklarda varılmaz gidiş.
Affet

Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten,
Affet senden habersiz aldığım her nefesten...
*Yüzün bir sebepsiz korkuyla uçuk,
O gün başucuma karalarla gel!
Arkanda, çepçevre, kızıl bir ufuk,
Tepende simsiyah kargalarla gel!

Elinden, dal gibi düşerken ümit,
Ne bir hasret dinle, ne bir âh işit;
Bir yaprak ol, esen rüzgarlarla git,
Kırık bir tekne ol, dalgalarla gel!...
sen çalış olmazssa alem utansın,
yardıma koşmayan kalemler sıkılsın.
seçilemeyen dizelerdir.
çile'nin, zindandan mehmed e mektup'un ya da bekleyen'in, aynalar'ın her dizesi yani kısaca tüm şiirlerinin her dizesi seçmedir. illa biri yazılacak ise;

"Kanla dolu sünger... Beynimi içtin"

denebilir.
Ruhum kelle şekeri,vehimlerse karınca
Kömürden kara rengim,onlar beni sarınca

Necip Fazıl Kısakürek
Ölüm güzel şey,budur perde ardında haber
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber ?
boşuna dolaştım yok tabiatta
içimdeki kadar iniş ve çıkış.
minarede, ölü var, diye acı bir sâlâ,
er kişi niyetine saf saf namaz ne âlâ,
böyledir de ölüme kimse, inanmaz hâlâ,
ne namazı kılan, ne de mezarı kazan!
üç günlük dünya için gayret ha gayret,
ebedi bir hayat için gayret yok hayret.

eksileyen adam: ahiret inancın yoksa bana ne kabahat buluyosun? necip fazıl'a küfret yiyorsa. nazım hikmet'ten yazsam iyi, necip fazıl yazsak kötü. evet efendim diye başlatma şimdi hicbiseyebosunaiclenmeyenadam gibi.
ilk düşünce, beni yokluk ısırdı
sonum yokluk olsa bu varlık niye?*
Gözlerim bir kuyu, dilim kördüğüm,
Bir görünmez âlem olsa gördüğüm;
Mermer bir kabuğa girip, ördüğüm,
Kapansam içimden gelen âhenge...
Ses demir, su demir ve ekmek demir...
istersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
Garip pencerecik, küçük, daracık;
Dünyaya kapalı, Allaha açık.

Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
iplik ki, incecik, örer boşluğu.

Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!
yeryüzünde yalnız benim serseri,
yeryüzünde yalnız ben derbederim.
herkesin bu dünyada varsa bir yeri,
ben de bütün dünya benimdir derim.
ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;
bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap.
...
Son nefesle göğsü boş, eli uzanmış yana;
Gözleri renkli bir cam; mıhlı ahşap tavana.
Sarkık dudaklarının ucunda bir çizgi var;
Küçük bir çizgi, küçük, titreyen bir an kadar.
Sarkık dudaklarında asılı titrek bir an;
Belli ki, birdenbire gitmiş çırpınamadan.
Bu benim kendi ölüm, bu benim kendi ölüm;
Bana geldiği zaman, böyle gelecek ölüm