bugün

Son kıtasında sorulan soruları sormaya cesaretim yok. Sondan başlamalı okumaya
..
şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?

Münacaat

bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı
ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylâk
büklümlerinin içten ve dışardan
sarmaladığı günlerde
bir zamandı
heves ettim gölgemi enginde yatan
o berrak sayfada gezindirsem diye
ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.

vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi
genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
halbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim
ölümle paslanmış buldum sesimi.

hata yapmak
fırsatını adem'e veren sendin
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
gençtim ben ve neden hata payı yok diyordum hayatımda
gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi
haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne
bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak
bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini
tanıdım ademoğlu kimin nesiymiş
ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.

çeşme var, kurnası murdar
yazgım
kendi avucumda seyretmek kırgın aksimi.

gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim
nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da
gözyaşı, çiğ tanesi, gizli dert veya verem
ne fark eder demişim
bilmeden farkı istemişim.
vay beni leylâk kokusundan çoban çevgenine
arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!
yola madem
çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım
hava bozar, yüzüm eğik giderdim yine
yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar
yola devam ederdim.

gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.

oysa bu sürgün yeri, bu pıtraklı diyar
ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde
hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık
bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için
kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık
eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce
alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık
ah, bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı
doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız
ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık
gönendi dünya bundan istifade
dünya bayındırladı:
bir yakış, bir yanış tasarımı beride
öte yakada benî âdem
her gün küsülü kaldık.

bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
artık bu yaşa erdirdin beni, anladım
gençken almadın canımı, bilmedim
demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
çiğ tanesi sanmak ne cüret, gözyaşıymış
insanın insana raptolduğu cevher.

şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?
ismet 1500 sene önce yaşasa ve sahte peygamber olsaydı çok rahat vahiy diye yuttururdu bunu millete.
şinasi'nin muhteşem şiirinin ismi...

Nûr-ı rahmet niye güldürmeye rû-yi siyehim
Tanrı'nın mağfiretinden de büyük mü günehim

(Allah'ın rahmetinin nuru kara yüzümü niçin güldürmesin, benim günahım Allah'ın bağışlama gücünden büyük müdür?)
"şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi 
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu " 
iman tazeleyen şiir. bir gün ölünce bir ismet özel geçmiş olacak dünyadan.
ismet özelin her satırına hayran olduğum şiiridir.
vay ki gençtim
ölümle paslanmış buldum sesimi.

Mısrasını bir gün
,vakti gelince, boğazım kitlenerek okuyacağımı umduğum ismet Özel'in ustalık eseri. Gençliğınde yazabileceği bir şiir değildi. ismet Özel şiirinin (bkz: Of Not Being A Jew) ile birlikte zirve noktasıdır.
kelime anlamı bakımından dilekte bulunma ve yakarma mânalı sözcüktür.
"onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık."

her canım daraldığında okuduğum ismet özel şiiri. büyemde yüksek dozda sakinleştirici etkisi yaratmaktadır. yaşadığıma, sağlığıma sıhatıma şükreder halde rutinime dönerim.
türkçe'de yazılmış en güzel 10 şiirden birisi. okumaktan ve dinlemekten bıkmayacağım şiirdir.
lisedeyken daha rahat aklımda tutabilmek için münacaat=allah'a müracaat diyerek kodladığım tasavvuf edebiyatına özgü allah'a yalvarma ve yakarış şiirleridir.
ismet özel şiiri. bu şiiri yazan adamla nasıl türk olunur sorusuna namaz kılarak diyen adam aynı kişi. error verdim ismet özel.
türkçe'nin en güzel örneklerinden bir tanesidir. nerde eski şairler demeden de duramıyorum.
'' ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende
vakti vardıysa aşkın onu beklemeliydi
genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
halbuki aşk başka ne olsundu hayatın mazereti''

şairin, büyük ihtimalle genç yaşta ölmek istediği zamanlar olmuş. fakat kader bunun önüne geçmiş.
eğer aşk (allah) aşığına kavuşmak istiyorsa beklemelidir.( bu daha çok bir ricadır)beklemelidir çünkü gerçek aşık olmak için şaiirin deneyimleri yeterli değildir. daha çok pişmesi lazımdır. ancak piştikten sonra gerçek bir aşık olabilir ve aşka(allah'a)layık birisi haline gelebilir.ve hayat aşk için olmayacaksa başka ne için olabilir.yaşamanın anlamı aşkı bulmaktır. yani allah'ı.

güzel bir ismet özel şiiridir.
ismet özelin önemli eserlerinden birisidir.

onunla ben,
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık
halbuki aşk başka ne olsundu hayatın mazereti'
imdi söyleyin bana hangi şiirin hangi dizesi bu kadar çok şey anlatabilir insana.
hayat, sebebi olan değil mazereti olan bir şeydir. dücane hocanın da söylediği gibi madem var olduk madem yaratıldık bunun bedelini ödeyeceğiz. yanlış anlamdıysam aynı minval üzredir .
gençtim ben ve neden hata payı yok diyordum hayatımda.
"Çeşme var , kurnası murdar ".çeşme insanlığın akışı, su Allah ,kurna bedenimiz gibi fikirleri zihnime zerk eden ;Kur'an ı sular seller gibi okumuş anlamış dizeler.
Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster,kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?

son iki gündür bu kısmı tekrarlayıp duruyorum. bugun vapurla karşıya geçerken tekrarlamışım, yanımdaki bir kız bana mı seslendiniz dedi. hayır dedim. ismet özel in güzel bir şiiridir o dedi. şaşırdım.

baya yüksek sesle söyledim demek ki.

insanın bütün melekelerini yerle bir eden bir şiir. sözdeki ustalıkta son nokta. daha şiir yazılmasa da olur bu sözlerden sonra...
şiir, şiir değil dua sanki.
şiirin tillahıdır.
sezai karakoç'un sürgün ülkeden başkentler başkentine şiiriyle mana olarak kapışan şiir. ben hangisinin daha tesirli olduğuna karar veremiyorum.
ismet özel'in en çok sevilen şiirlerinden biridir. hayatının debdebesinden bahseder.
bu nasıl bir şiirdir ki ruhumu paramparça etti! ismet özel'in beni böyle dağıtmaya ne hakkı var! acının ritim ve makamla yoğrulmuş halidir, beni bin pişman etmiştir, bir genç ölümünü saklı bırakmıştır yüreğimde...gün oluyor dinlemek istiyorum ama yapamıyorum! hele ki arkada çalan bir le trio joubran bestesi var ki şiirle birleşince intihar etkisi yaratıyor.

--spoiler--
bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı
ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylâk
büklümlerinin içten ve dışardan
sarmaladığı günlerde
bir zamandı
heves ettim gölgemi enginde yatan
o berrak sayfada gezindirsem diye
ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.
--spoiler--
"Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster,kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?"

hiç bir musiki, hiç bir ilahi, bu kadar etkileyerek çağırmaz insanı kendine.