bugün

şiirin ne olduğunu öğreten kitaplardan biridir . kitaptaki şiirlerin başlıkları şöyle .

Ölüm Kere Ölüm / Ölüm Kare
Dinosorus'un Rinoseros'a Bitimsiz Yakınması
Rinoseros'un Dinosorus'a Can Yakan Bir Cevabı
Of Not Beıng A Jew
Mevsimlerin insana Yaptığı Fenalıklar
Üvey Kardeşim César-Kızkulesi Beyaz iken
iki Kanat-Démangeaıson
Kaçmak isterken Vuruldu
Mareşalin Tabutu
Kısa Pantolon, Paslı Çakı, Dizde Kabuk Bağlamış Yara Kısa Çakı, Paslı Pantolon, Gözde Yarası Kalmış Kabuk
Mıchauxnunkımı/imiknunxuahcim
Savaş Bitti
Otoyoldaki Kavşakta Kavrulmuş Ruh Satıcısı
Arap Komserin Oğlu
John Maynard Keynes'ten Nefretimin Yirmi Sebebi

ve kitaba adını veren şiiri :

OF NOT BEING A JEW

iniyorum kulelerinden katil
iniyorum maktul minarelerden
taraçadan, bahçeden
ilk tanıyı bulanların indikleri her yerden
ilk tanıyı bulandıran bir vaşakla birlikte
değdikçe ayaklarım merdiven alçalıyor
açılıyor leşlerin, atmıkların cesurane
canlıların korka korka uzandıkları zemin
ağzımda kef
iki gözlerimde mil
iniyorum kulelerinden
katil.
tamamı karakter sınırını aştığı için bazı çarpıcı bölümlerini aktarmakla yetinilmesi ya da aramaya inanarak tamamı bulunması gereken şiir.

Önceleri, acemiyken
bu vaşak yokken daha yanıbaşımda
okul müdürü
veresiye satan bakkal
kapıcı ve akrabaları
dört ayrı ölümle ölmeyi öğren
demişlerdi bana
dört bucakmış
anlattıklarına bakılırsa dünya
omzun güneş kokuyor demişti
kısa eteklikli kız
o da omzuma bir şey konduracak mutlaka.

işte o zaman bildimdi
anladımdı o sıra
ne bir atlas kalır bende, ne ibrişim
bu çuha, bu sicim elden çıkarsa
acemiydim gitmem dedim sizin provalarınıza
bön ve berbat buluyorum yaldızlı yaz gecelerinizi
berbattır balkonda o güneşli sabahlar
biraz açılmak için açıldığınız kırların
aniden karşılaştığınız ırmakların
ürpertisi ahmakça
böndür beni belimden bölmeye kalkan enlem
benden iki bakışık parça
çıkarmaya çabalayan boylam da berbat
ipekli libas giymem, altın takınmam
atımın eğerinde kaplan derisi yoktur
çehreme iyi baksalardı yırtılırdı
uykularının zarı
uykuluydular sinerken bedenime kıraç dağlar
bitek vadilerle beraber ben tenimi yumarken
uykularına tutundular…
Çocuklar acıları paylaşmaz demiştim omuz silkerek
acılardır paylaşan çocukları
gün geldi paylaşıldı acılar
çocuklar paylaşıldı
bana bırakılan neyse ona burun kıvırdım
gittim bir kuyudan su çektim
halka boynumdan geçti
geçti boynuma kemend
d harfine bak dedim
nasıl da soylu duruyor sonunda kelimenin
harfe bak, harfe dokun, harfin içinde eri
harf ol harfle birlikte kıyam et
harf of harfler ummanına bat
çünkü gördüm ne varsa sonunda kelimenin
çünkü böndür altında kaldığım töhmet
uğradığım kinayeler bön ve berbat.

Evet, ilmektir boynumdaki ama ben
kimsenin kölesi değilim
tarantula yazdılar diye göğsümdeki yaftaya
tarantulaymış benim adım diyecek değilim
tam düşecekken tutunduğum tuğlayı
kendime rabb bellemiyeceğim
razı değilim beni tanımayan tarihe
beni sinesine sarmayan
tabiattan rıza dilenmeyeceğim.
Gittim su çektim en derin kuyudan
en hileli desteden
kendi kartımı çektim
yaktım belgeleri
bütün tanıkları yoketmek için
ricacıları öldürdüm
onlar bu dumanlı dünyanın
beni nasıl özlediğini görmüş olabilirdi
gerçekten özlemişti beni dünya öze çekmişti
özüm gelinceye kadar bana temas etmişti

Yazık.
Yazık ki yazgımın boyası koyu.
inilecek kadar indim. Hayfa.
Yine bir geçitteyim, yeniden bir liman şehri bura
eskilerin tayfası yine hep buradalar
hep bilinen tecimenler, tanıdık yosmalar
havada hayza benzeyen aynı koku
binalara yaklaşırken eskisi gibi
sıklet artıyor
hâlâ ayırdedilemiyor dişli gıcırtıları
çocuk çığlıklarından
tanıyorum bunlar
bulutlara bakmak için penceresi evlerin
bu da deniz
hırs püsküren, toynak durduran deniz
rezeleri yerlerinden oynatan
vâdeden, vâdeden, vâdeden tesellicimiz.

Bir yanımda kıyısı kışkırtıcı
ufku muallâk deniz, bir yanımda
kamu açıklamaları, genelgeler, tahvilât
kimin yüzünü çevirdiysem
hüznü de sevinci kadar ıskarta…
Niye indim buraya ben?
Boşuna mıydı yol boyunca benliğime
musallat olan belâ?
Bir çevrim tamamlandı mı şimdi?
Yine mi döndüm başa?
Olmaz diyor yanımdan ayrılmayan vaşak
kimse başa dönmemiştir, dönemez
hele sen geçtiğin o ormanlar
rüyalarındaki canavarlardan sonra
çok uzaksın o ilk
fırlatıldığın zamana.
Aldanma bunlar tayfa değil
burada doğdu hepsi
denize hiç açılmadılar
denizi sen kadar bile
tanıyan yoktur aralarında
her biri uzak bir beldeden geldi
sanılsın istiyor yosmalar
böylece saygın fahişeler
arasına katışacaklar
müptezel birer facire ofsalar da.
Tecimenler, onlar da sahi değil
onlar da olmayan tayfaların
gemilerinden çıkan malları
sattıklarına inandırmak istiyor
şehrin acemi insanlarını.
(bkz: kaçmak isterken vuruldu)
(bkz: JOHN MAYNARD KEYNESTEN NEFRETiMiN 20 SEBEBi),
`Kısa Pantolon, Paslı Çakı, Dizde Kabuk Bağlamış Yara
Kısa Çakı, Paslı Pantolon, Gözde Yarası Kalmış Kabuk`
savaş bitti, DÉMANGEAISON ve ÖLÜM KERE ÖLÜM / ÖLÜM KARE gibi olağan üstü şiirlere sahip ismet özel şiir kitabı.
ısrarla ısrarla övülmüş, fakat okurken edip cansever'in ünlü sözünü aklıma getirmekten kaçınamadığım şiirdir:

"Usta ozan, işi ne yandan alırsa alsın sonuca varan adamdır. Soyut şiir yapıyorum diye bilinçaltı saçmalıklarını dökenleri de, salt dış gerçeklere bağlanıp sanattan yoksun mısralar düzenleri de anlamıyorum ben."
+ O şiirin sonunda 'Eve dön, şarkıya dön, kalbine dön' diyorsunuz. Ev neresi, nereye dönüyorsunuz şimdi?

- Oradaki sıralama içinde eve ve şarkıya dönmenin, kalbine dönmedikçe, bir üretken alan türetemediği tezi işleniyor. Eve dönmek, ülkesinin asli kültürüne dönmektir. Şarkıya dönmek, insanlık için söylenebilecek en güzel şeyi terennüm etmektir. Bütün bunlar kalbe dönmenin aşamalarıdır.

+ Kalp dediğiniz vahiy mi?

- Hayır, Kâbe. Vahiyle, Resullullah'a inen vahyi kastediyoruz. Ama Kâbe'yi Hz. ibrahim yaptı. Ve Kâbe kalp şeklindedir.

+ Kare şeklindedir.

- Benim Muhammed Hamidullah'tan öğrendiğim şekliyle o kalptir. Köşelerden birisi bükümlüdür, ilk yapıldığında mı artık, bakmak lazım metne."

alıntı : ismet Özel ile Söyleşi, 15 Eylül 2003 - Zaman.
"tam düşecekken tutunduğum tuğlayı
kendime rabb bellemeyeceğim"

dizeleri ile hayata dair bir duruş, bir tavır sahibi olmak isteyenlere yol gösteren bir ismet özel yapıtı. sevdiğim diğer eserlerine haksızlık olmayacağını bilsem "baş yapıtı" ifadesini kullanabilirdim. öyle dizeler ki; bu iki dizeyi hayatında başarmış bir salyangoz artık omurgalı sayılabilir.

ancak bu şiirin adını verdiği kitapta bulunan diğer uzun şiirler açıkçası bana ulaşamadı. belli ki bir ironi yapıyor ama bu alıştığımız ismet özel gibi değil. örneğin "akla karşı tezler" deki gibi türk aydını ve modern insanla dalga geçme gibi bir durumu göremiyorum. zaman zaman şiir oluşunu sorguladığım metinler de var. ama neticede ismet özel yazmış haddimi aşmayayım.

madem ki türk insanının özüne dönmeden bir yer edinemeyeceği tezini şiirine konu etmiş, böyle güçlü bir tezin çığlığı ya da iniltisi en azından 12 eylül darbesinin beline beline vurduğu "Ils sont Eux" şiirinin gücüne yakın olmalıydı demeliyim en azından.

"of not being a jew" kitabı belki benim ulaşamayacağım kadar yüksektedir onu bilmem ama kitaba adını veren şiir enfestir.

ve son zamanlarda yeni şairleri okudukça görüyorum ki ismet özel'den sonra bütün şairler biraz ismet özeldir.
yanında bir şiir okuma kılavuzu bir de türkçe sözlük gerektiren kült kitap.
soluksuz kalmanın kitabı... Hep sustuğum iki dize vardır, iki ömür yaşasam yine susarım...

"...yağmur yalnız yağarken yağmurdur
sen yalnız senken sensin..."
''körüm o halde karanlık niye benden kaçıyor''

ne zor şeydir bunu dile getirmek.
ismet özel'in hangi kafayla yazdığını merak ettiğim şiiri.

türkçe'nin en en üst noktası, inanılmaz etkileyici ve şizofren.
O "tam düşecekken tutunduğum tuğlayı kendime rab bellemeyeceğim" dizesi var ya... Ayakta tutar insanı.
şu dizelerde erbakan'a gönderme vardır. zira erbakan hayatının bir döneminde -elden ayaktan düştükten sonra- tuğla ile teyemmüm abdesti almıştır.

"tam düşecekken tutunduğum tuğlayı,
kendime rabb bellemeyeceğim."
of not a being a jew, son 45 yılın en karmaşık metnidir. çözüldüğünde başka bir dünyanın kapıları aralanacaktır.
.
tarihe dersini vermen gerek
yoldan ayrılamazsın
yediremezsin sokulmayı kendine
tabiatın apış aralarına
ne yıkılmış bir tapınağın suskunluğu
durdurabiliyor seni
ne gürültülü bir havra.
yükün ağır.
ke’s so heavy
just because he’s your brother.
kardeşlerin pogrom sana.
dostlarının eşiğine varınca başlıyor
senin diasporan.
.
yahudi değilsem bile
bende Yahudalık da mı yok
kimi öptüm de kurtuldu çarmıha çakılmaktan?
güncel Önemli Başlıklar