http://inciswf.com/bababanana.swf
istikrarsız ve demokrasinin gelişmediği ülkeleri ifade etmek için kullanılan söz.
şu çevremdeki moronoskilerin sürgün edilmesini istediğim ülkedir.
Üçüncü dünya ülkelerine verilen addır.
‘muz cumhuriyeti’ ifadesini kullanarak literatüre kazandıran ilk kişi amerikalı efsane yazar o henry'miş..

‘muz cumhuriyeti’ deyimi nasıl doğdu?
http://t24.com.tr/yazi/mu...i-deyimi-nasil-dogdu/8163
- bu ülkede yürütme organı, yargı kararına rağmen hukusuz iş ve işlemlere devam eder.
- devletin bütün kurum ve kuruluşları tek kişinin emrindedir. onlar adına konuşur, onlar adına karar verir.
- işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamaları sınıfta kalmasına rağmen, nükleer santral kurulması için anlaşmalar yapılır. (Bkz. maden faciaları)
- ülkenin en büyük memur sendikası, memurun hakkını savunmak yerine yürütme organına yaranmaya çalışır.
- muhalif her düşünce potansiyel tehlike olarak görülür bu ülkede.
- ülkenin tetikçi yazarları vardır. güç tapıcısı bu kalemler güç el değiştirince hemen saf değiştirirler.
- ülkenin 3. şahısların emriyle yayın yapan ulusal kanalları vardır.
- düşünce özgürlüğü kağıt üzerinde vardır. kimse düşüncelerini 'başıma bela almayayım' gerekçesiyle ifade edemez.
- uzlaşma yerine ben yaptım oldu anlayışı hakimdir bu ülkede.
- bugünün yanlışlarına ses çıkarmayanların yarının mağduru olacaklarının ülkesidir burası.
- kişiye veya duruma özel kanun ve kural çıkartılması olağandır burda.
- uluslararası platformda sesi çoktur bu ülkenin. ama gel görki uygulamaları o kadar sesli değildir.
- popülizm çok ekmek yedirir. ancak yenen ekmekler gelecekten çalınmaktadır bu ülkede.
- bu ülkenin vatandaşları Camus' un dediği gibi; düşünmeyi öğrenmeden yaşamayı öğrenmistir. yanlışı düzeltmek yerine yanlışla beraber yaşar.
- ve bu ülkenin vatandaşları Uğur Mumcu'nun dediği gibi; bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuştur. herkes siyasetçi, spor yazarı, tarihçi, din alimi...
- tabuları vardır bu ülkenin. sanatçısı, aydını, yönetmeni potansiyel tehlikedir.
- ülkenin kurum ve kuruluşları boğazına kadar siyasete batmıştır. idareci odalarında 'parti sertifikaları'nın asılı olması olağandır.
- 100 yıllık üniversiteleri vardır bu ülkenin sorunları henüz bitmemiş. ama gel görki her iline hocası olmayan 'baraka üniversite' yapılır.
- kafeleri boldur bu ülkenin. insanları kafelerde 'akıllı telefonları' ile vakit öldürür. kafeler zengin, vakit heba olur.
- ilişkiler menfaat üzerinedir bu ülkede. 'insan' olmanın şuurunda olan pek azdır.
- hafızası yoktur bu ülkenin. ders çıkarılmadığı için tarihi tekerrür eder.

sözlerimi Cemil Meriç'in 'zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur' deyişi ile bitirir, iyi akşamlar dilerim.
tam da güzel ülkemin şu anki içinde bulunduğu durum!
ekonomisi ithalata dayalı, maaşlı kesimin dibine kadar sömürüldüğü, siyasi - ekonomik oligarşinin paraya para demediği ülkeleri tanımlamak için kullanılan politik terimdir. genel olarak diktatörlerin çıkarlar için kapitalistler tarafından desteklendiği ülkelerdir. devlet kapitalizmi de sıklıkla görülür bu ülkelerde.

ilk olarak o henry mahlasıyla yazan william sydney porter tarafından cabbages and kings adlı kitapta kullanılmıştır. konu her ne kadar honduras örneğinden yürüse de yazar ülke adı vermemiş, yerine muz cumhuriyeti demiştir.
muzdan başka satıp para kazanacağı bir şeyi olmayan görece fakir ülkelerin demokrasiden nasibini almadığını anlatır.
tüm şehirlerinde elektriklerin kesilebildiği cumhuriyet. böylesine büyük bir olayda ilgili bakanlığı kesintinin sebebini de bulamaz. yaşaması zordur.
Elektriğin 10 saate yakın gelmediği, kendi adamlarının kendi ilçe binasına saldırdığı ve olayın faturasını alakası olmayan kesime kesip mağdur ettiği, takım otobüsüne pompalı tüfekle ateş açıp taştır o diye açıklama yapan bir valinin olduğu, devletin bekası için kendini hukuka adamış yiğitlerin katledildiği, yolsuzlukların döndüğü, cenaze evinin miting alanına döndürüldüğü, diğer ülkelerin üçüncü sınıf gözüyle baktığı ve bilimum mide bulandırıcı olaylara müteakip totaliter rejimle diktatörlükle yönetilen iç güvenlik paketi ile Polis devletine çevrilen devlete denir.
Turkiyeye abi der.
türkiye'nin önünde diz çöküp tövbe isteyecek yerdir.
içinde bulunduğumuz ülke ile karşılaştırıldığında bildiğin cumhuriyet kalır yanımızda...
evet o bile....
kendisi öyle olmasa da, başındaki muzlar yüzünden öyle anılan ülkelere verilen aşağılayıcı ad.
Son dönemlerde, yoğun olarak hissedilendir.
Ülke yangın yerine dönüşmüşken,
Hukukun üstünlüğünün tarumar edildiği, yargı kararlarının, devletin en üst mercileri tarafından bile, tanınmadığı, saygı duyulmadığı bu dönemde sıklıkla aklıma gelen terimdir... Muz cumhuriyeti!
her türlü pisliğin döndüğü bir ülke.

yolsuzluk burada, iltimas burada, çocuk tacizleri burada...

iyi ki ülkemizde istikrar var da bunlar gibi her gün başka bir sorunla uyanmıyoruz.
Her türlü pisliğin döndüğü bir ülke.
Bir Necmettin Erbakan Söylemi
mafya babasının ülkeyi tekme tokatla yönettiği ülke.
muz hayranları oy vermeye devam ederse;

görsel
yönetim şekilli ya başkanlık sistemidir ya da cumhurbaşkanı üst düzey yetkilerle donatılmıştır. yargı, yürütme, yasama, ordu, polis, din işleri dahil olmak üzere herşeyin kontrolü cumhurun başkanındadır. hukuk, demokrasi, özgürlük, eşitlik gibi kavramlar ya hiç yoktur ya da göstermelik mevcuttur.

kendileri seçildikleri sürece demokrasiyi savunurlar. seçimlerin istedikleri gibi sonuçlanmayacağını düşündüklerinde ülke kaosa sürüklemekten çekinmezler. sahte darbe ya da devrimler yapmabilirler, muhalifleri provoke edip oluşan halk ayaklanmaları sonrasında magdur edebiyatı yapabilirler. her türlü olumsuz olayı abd gibi ülkelere; emperyalizm, faşizm, siyonizm gibi kavramların üzerine yada muhaliflerin üzerine yıkarlar.

ülkenin yönetimini yukardan aşağıya olmak üzere kendi yandaşları ile doldururlar. kendisini biat etmeyen kurumlara düşman olarak halka tanıtırlar.

bizim ülkemiz eminin böyle bir yer değil ama böyle ülkeler mevcut.
görsel
(bkz: yeni türkiye).
maymunlar cehennemi tadında bir ülkedir..
muz cumhuriyeti sanırım gabriel garcia marquezin yüzyıllık yalnızlık eserinden gerçek hayata uyarlanmış bir benzetme. muz cumhuriyetini size anlatmaya çalışayım. bir köy var kendi halinde geçinip giden herkesin birbirini tanıdığı ve tarımın geçim kaynağı olduğu. günlerden bir gün muz ekip diken bir şirket bu köye gelir ve tüm araziyi köylüden satın alır-üstüne yatar ve bütün bu araziyi muz üretim alanına çevirmek ister. muz üretimi için işçi gerekmektedir işçilerin barınabilmesi için işçi mahallesi ve konteyner evler gerekmektedir işçilerin eğlenmesi için barlar sokağı işçilerin hastalıkları için işçi hastanesi işçilerin genel giderleri için belediye, okul ve bir çok kamusal alan gerekmektedir. şirket bunları işçilerine sağlar. işçilerin sendikası da vardır muhakkak ve pek tabi şirket işçilere sendika da sağlar kendi çıkarlarıyla çatışmasını kesinlikle engellemek için. işlerin teknik kısmı ve işçilerin yönetimi için şirket köye beyaz yakalı mahallesi açar betonarme bahçeli evler beyaz yakalı hastanesi beyaz yakalı okulu vs. ve yöneticiler için de benzeri ve daha üst versiyondan imkanları sağlar. şirket toplum yapısının bozulmaması için gerekirse belediye başkanını seçimle atar ama hangi belediye başkanı olursa olsun o şirketin çıkarları korunacaktır. şirket bu bölgede karını koruyabildiği müddetçe üretim yapacaktır ve hizmet getirmeye devam edecektir. ama her ne zaman toprak verimsizleşir masraflarını çıkarmamaya başlar şirket tüm araziyi olanca rezilliği ile bırakır o köyden ve topraklardan işine yarayacak her şeyi alır ve işleyebileceği yeni köye taşınır. işte şirketin kurduğu bu topluma ve yönetime muz cumhuriyeti denir.