bugün

damlaların frekansıyla doğru orantılı olarak geçici bir sersemliğe yol açan rahatsızlıktır. Nasıl desem, hani street fighter'da üst üste gelen kombine darbelerden sonra bir mallaşma olur, başın etrafında yıldızlar falan döner, o ara rakip çaktıkça çakar, canın yarısını orda zikip atarsınız ya, işte uyumaya çalışan adamda da aynı etkileri bırakır bu meret.

Uyunmuyorsa pek problem edilmez ama eğer uyunuyorsa "yataktan kalksam mı? kalkarsam uykum kaçar mı? iyi de zaten yatamıyorum ki, yastığın altına girsem uyur muyum acaba..." gibi düşüncelerle beyin amcıklaması geçirilir. yorganın içine girip başka şeyler düşünmeye odaklanılır ama olmaz. musluk öylesine feci damlıyordur ki kayıtsız kalmak imkansızdır. alt komşunun kızı fitnat'ın büyük göğüsleri ve yuvarlak kalçaları düşünülür, olmazsa galatasaray'ın ali sami yen' de ronaldinho'lu barçaya 5 çektiği hayal edilir, o da olmazsa alttan hiç ders bırakmadan sınıfın geçildiği hayal edilir ama yok anam yok, ne fayda... musluk elinden gelen bütün performansını sergileyerek (bir nevi roger federer'in karşısında direnen inatçı guillermo canas gibi) o inatçı tavrını ve kusursuz ritmini bozmamaktadır. sarf edilen küfürlere aldırmadan sinir bozmaya devam etmektedir. "yeter ulan yeteeeerr! sikecem şimdi şapunu, şupunu, vananı, ananı" diyerekten yataktan kalkılır. sanki suyu damlatan musluk değil de karşıda bir insan varmışçasına musluğa hakaret edilir, gururunu incitince yada belki yaptığı bu ayıbı suratına vurunca damlatmaz diyerekten musluğa ana-bacı sövülür, onu en çok nasıl yaralayabileciğini düşünerek musluğun erkekliğine bok atmaya başlanır "ibne musluk, ibnesin olum, sen bir şişe biraya göt verirsin, gece gece bi yatırmadın mına koyim" en nihayetinde musluk sağlamsa sıkıca kapatılır yok eğer musluk bozuksa gidip sorun kökten halledilir ve su vanadan kapatılır.

neymiş efendim bu bir tür çin işkencesiymiş, bir odaya kapatılıp günlerce bu ses dinletilirmiş sonra adam kafayı yermiş ve kafasını duvarlara vurarak kendini öldürürmüş yada adamın alnına böyle musluktan damlar gibi su damlatılırmış, sonra adamın başına sopayla vuruyormuşsun gibi olurmuş falan fistan. işte bu sesin oluşturduğu rahatsızlığın temelinde küçükken anlatılan bu şekil hikayelerin etkisi büyüktür zannımca zira yan odada son ses duman'ın parçaları çalarken ya da evdekilerin hayvanlar gibi böğürerek konuşmasına aldırış etmeden yatabilen bu bünye nasıl oluyor da musluktan çıkan şıp şıp sesinden rahatsız olur sorusunun cevabı burada yatıyor sanırım, hatta sanmıyorum eminim mına koyim... sanki karanlık bir odada çırılçıplak bırakılmış, arada bir gelip tazyikli soğuk suyla dövülmüş biri hissine bürünüyor insan. yani rahatsızlık sesten değil, anlatılan hikayenin bilinçaltına tecavüz etmesinden kaynaklanıyor. bu konu hakkında başka bir fikir olmadığından ve bu tezi çürütecek hiçbir bilgiye sahip olunamadığından gerçekliği kabul edilmiştir.

sahip olduğunuz tek şey "çekiç" ise her şeyi "çivi" olarak görürsünüz.* hay ağzını yidiğim ne güzel de söylemiş, iki saattir götümüzü yırtıyoruz burada bir şey anlatacağız diye, adam tek cümleyle özetlemiş, utandım valla...
damlaların insan pikolojisini etkileyip etkilemeyeceğini deneyip de göremeyecek kadar israf karşıtıysanız,sizi o buhranlardan daha çok kaybolan milli servet rahatsız eder.
eğer gecenin bir köründeyse uykusuzluğa neden olan, şıpırdamalarıyla insana saklambaç filmindeki 2.06 sahnesini hatırlatan israftır.
ayrıca bir de kafayı kazıyıp üstüne soğuk su damlatarak * yapılan bir işkence türü de mevcuttur.
iyice susuz kaldığımız günlerde özlenecek ses.

(bkz: damlaya damlaya göl olur)
bu küresel ısınmanın olduğu ve her geçen gün daha da kötüye gideceği günlerde o kadar su bile boşu boşona harcanmış sudur.ve bu yeterinde rahatsızlık vericidir
bünyede gitgide artan bir sinir yaratır. psikopatlaşıp musluğu parçalayasınız gelir.
bu günlerde ankaranın herhangi bir semtinde damlıyorsa, rahatsızlık vermekten ziyade nimetten sayılıp ailecek şükür dansı yapılır.
(bkz: çin işkencesi)
rahatsız edicidir ama pazar sabahı 7 de odanıza giren sivrisinek kadar değil. *
bu günlerde iyicek kıllanır olduğum olay.o suyu bulamayanlar da var memlekette.
bir çin işkencesi yöntemi olarak kullanılabilir ki kullanılmıştır.

evvel zaman içinde kalbur saman içinde bu çekik gözlü küçük insan topluluğu işkence yapmayı çok severmiş. nasıl daha çok manyaklaşabiliriz, nasıl daha çok acı çektirebiliriz gibi soruların yanıtlarını ararlarmış. zeki bir çinli çıkıp birgün demişki, esirlerin saçlarını kazıyalım ve onları damlayan suyun altına kafaları sabit kalacak şekilde bağlayalım. diğer çekik gözlülerinde çok hoşuna giden bu fikir hemen uygulanmaya koyulmuş. kafalar kazınmış, musluklar hazırlanmış, ipler ellere, kafalara, boyunlara bağlanmış...
musluktan sular damlaya damlya akmaya başlamış kel kafalara, sadist küçük yaratıkcıklar olan çinliler geçip karşılarına izlemeye başlamışlar tutsakları. dünyanın en ağır işkence yöntemlerinden birini buldukları için gurur duymuşlar kendileri ile. günlerce süren bu öldürme yöntemini keyifle seyreylemişler. onlar ermiş muradına biz çıkmayalım kerevetine.

musluktan damlayan suyun verdigi rahatsizlik hiçbir zaman bu kadar acı verici olmamıştır, bizim çektiğimiz rahatsızlık bir tek contaya bakar, ama küresel ısınırken başkent susuz kalmışken bizimde artık biraz daha fazla rahatsızlanmaya ve sağlam contalar kullanmaya ihtiyacımız var. conta ile halledilmezse musluğu değiştiririz ne olacak sanki.
Gittikçe balyoz etkisi yapan sestir.